Kürt Barometresi

Kürt Çalışmaları Merkezi’nin hazırladığı Kürt Barometresi, Kürtlerde bazı şeylerin değiştiğine, başka bazı şeylerinse aynı kaldığına işaret ediyor. Belli ki demografi ve siyasi tercihler değişip çeşitleniyor; buna mukabil Kürtlüğe aidiyet, Kürtlükle ilgili taleplere sadakat ve eşitsizlik ya da ayrımcılık durumunda ya da algısında önemli bir değişiklik olmuş değil.

Mensubu olduğum Diyarbakır merkezli Kürt Çalışmaları Merkezi’nin (Kurdish Studies Center) düzenli aralıklarla ve uzun vadede Irak, Suriye ve diasporadaki Kürtleri de dahil ederek yapmayı planladığı Kürt Barometresi’nin ilkinin raporu yayımlandı. Sahası 2022 sonunda yapılan ancak sonuçları seçim ve deprem gündemi sebebiyle geçen hafta duyurulan rapor, Türkiye Kürtleriyle ilgili önemli bulgular içeriyor. Bir kısmına Vahap Coşkun’un geçen haftaki Perspektif yazısında işaret ettiği bulgular Kürt meselesinin üzerine oturduğu zeminde, meselenin taşıyıcılarında ve meseleyi tanımlayan motiflerde orta ya da uzun vadede aynı kalacakların, pekişeceklerin ve dönüşeceklerin olduğunu gösteriyor. Bulguların kendimce önemli bulduklarımdan bahsedeyim.

 

Demografi

 

Bulguların ilki demografiyle ilgili. Kürt Barometresi, Türkiye Kürtlerinin eskisine nazaran daha şehirli, daha eğitimli ve daha yerleşik olduğuna işaret ediyor. Kürtlerin büyük kısmı artık şehir merkezlerinde yaşıyor, eğitim seviyeleri yeni kuşaklarda hızla yükseliyor ve giderek daha büyük kısmı doğduğu şehirde yaşıyor. Kürtlük ve Kürt meselesi uzun vadede nasıl seyreder kesinkes bilmek mümkün değil elbette ama her ikisinin de epey bir müddet daha buralarda olmaya devam edeceği kesin göründüğünden, demografiyle ilgili bu veriden ilk etapta şuna çıkarmak mümkün: Kürtlüğün ve Kürt meselesinin taşıyıcıları daha şehirli, daha eğitimli ve daha yerleşik Kürtler, Kürt meselesinin cereyan edip evrildiği mekânlar da giderek daha fazla şehirler, Kürt şehirleri olacak. Bu durumda Kürtçe olarak Kürtlüğün giderek zayıflayacağını ya da Kürtçeyle bağı zayıflamış bir Kürtlük durumunun genişleyeceğini tahmin etmek zor değil. Kürt şehirlerinde hayat giderek daha fazla Türkçeleştiğinden, Kürt demografisindeki bu dönüşümün Kürtçe olarak Kürtlüğü zayıflatacağını ya da Kürtçeyle bağı zayıflamış bir Kürtlük halini genişleteceğini kestirebiliriz. Nitekim hem Kürt Barometresi hem de Kürt Çalışmaları Merkezi’nin önceki araştırmaları, Kürtçenin halen kuvvetli biçimde hayatta olduğunu ama yeni kuşaklara aktarımında büyük ölçekli firelerin olduğunu gösteriyor. Kürtlerin yaklaşık yüzde 40’ı Kürtçeyi ya hiç konuşamıyor ya da az konuşabiliyor.

 

Demografideki dönüşümün Kürt meselesinin uzun vadedeki seyrine etkisini kestirmek çok zor; çünkü Kürt meselesi demografinin yanı sıra siyasi, kültürel, tarihsel, diplomatik, askeri, psikolojik pek çok kaynaktan besleniyor. Böyle olmakla beraber, demografideki dönüşümün kısa vadede Kürt meselesinin önemli bir cüzü olarak siyasi davranışı etkilemesi muhtemel. Daha şehirli ve daha eğitimli bir nüfus kompozisyonunun, bilhassa daha şehirli ve daha eğitimli genç nüfus oranının büyümesinin kısa vadedeki sonuçlarından biri, izleri bugün de görülen ‘özerkleşme’ eğiliminin güçlenmesi olacağa benziyor. Nitekim, Barometre, 2007-2018 arasında etkili olan, Kürt seçmenlerin iki partide, Kürt partisinde ve AK Parti’de toplanma eğiliminin eğitimli genç nüfustan başlayarak zayıfladığını, bu kesimlerde hem parti tercihlerinin hem de siyasi-ideolojik eğilimlerin çeşitlendiğini gösteriyor. Öte yandan, bu özerkleşme eğilimi uzun vadede dünyadaki ve Türkiye’deki genel gidişata paralel olarak siyasete daha az angaje olmak eğilimini mi besler, yoksa Kürt meselesini tanımlama işinde yeni önerilerin önünü açacak angajmanlara mı vesile olur, bugünden kestirmek zor. Devletin süreklileşmiş tahakkümde ve Kürt kimliğini tanımamakta ısrar etmesi ve Kürt meselesinin bugünkü tanımlanma halinin uzun süredir devam edegelen meşruiyeti ‘yeni öneriler’ ihtimalini şimdilik zayıf kılıyor. 

 

Ancak demografideki dönüşümün siyasi davranışı ve Kürt meselesinin yeniden tanımlanma işini etkilemesi daha muhtemel kısmı ‘yerleşiklikle’ ilgili. Kürt Barometresi’ne göre Kürtlerin sadece yüzde 18’i doğduğu şehirde yaşamıyor. Bu durum ekonomik ya da çatışmayla ilgili sebeplerle başka şehre göç etmenin, bir kopuş ya da ‘travma’ olarak başka şehre göçün Kürtlerin hayatındaki yerinin azaldığına işaret ediyor. 2013-2015’te Ulaş Tol ve Mehmet Ali Çalışkan’la yapıp Kürtler Ne İstiyor? (İletişim, 2016) başlığıyla kitaplaştırdığımız TÜBİTAK araştırmasında, Kürtlerin yarısına yakını çatışmalardan zarar gördüğünü beyan etmişken, Kürt Barometresi bu oranın yüzde 30’lar civarına gerilediğini gösteriyor. Kürt nüfusa çatışmalı sürece maruz kalmayan bir kuşağın eklenmiş ve çatışmalı sürecin geride kalmış ya da ‘unutulmuş’ olmasıyla ilgili bu durumun da siyasi davranışı etkilemesi ve Kürt meselesinin tanımlanmasında yenilenmeyi teşvik etmesi muhtemel. Bahsettiğim TÜBİTAK araştırması, çatışmalardan zarar görmüş olmakla siyasi davranış arasında güçlü bir korelasyon olduğunu, zarar görenlerin yüzde 70 kadarının HDP’ye oy verme eğiliminde olduğunu gösteriyordu. Çatışmalardan zarar görmüşlerin Kürt nüfus içerisindeki oranının düşmesi ve çatışma durumunun ‘geride kalıp, unutulması’ siyasi davranışı nasıl etkiler, kati olarak bilmek mümkün değil, lakin ‘özerkleşme’ eğilimini kuvvetlendirmesi muhtemel.

 

Yerleşiklik halinin pekişmesi siyasi davranışı olduğu gibi Kürt meselesinin çerçevelenme biçimini de etkileyebilir. Sonuçlarından biri aynı mekânda Kürt Kürde bir hayatı kalıcılaştırmak olacağından, demografik hareketliliğin azalması Kürtlerin daha fazla ve daha yoğun biçimde Kürtlük vasatında kalması anlamına gelebilir. Diğer bir deyişle, hayatın başka dinamikleri Kürtçe olarak Kürtlüğü zayıflatırken, Kürtlerde mobilitenin azalması Kürt Kürde olmak olarak Kürtlüğü kuvvetlendirebilir. Bu da Kürt meselesiyle Kürt kimliğinin süregitmesi arasındaki mevcut bağlantıyı daha da kuvvetlendirebilir. ‘Gidilebilir’ yerlerde ayrımcılığa maruz kalmak endişesiyle veya gidilebilir yerlerdeki imkânların eskisi gibi olmamasıyla ilgiliyse eğer, Kürtlerde mobilitenin azalması hem Kürtlüğe çekilmeyi hem de Kürt meselesinin ‘mahrumiyetle’ bağlantısını kuvvetlendiriyor olabilir. 

 

Kimlik ve Talepler

 

Barometre’nin ‘Kürtlükten gurur duyma’, ‘kendini Kürt olarak görme düzeyi’ ve ‘anadilde eğitime ilişkin tutumlar’ değişkenleriyle oluşturduğu Kürt kimliğini sahiplenme endeksi, Kürtlerin üçte ikisinin Kürt kimliğini güçlü bir şekilde sahiplendiğine işaret ediyor. Belli ki, 2015’ten beri yürütülen Kürt kimliğini kriminalize etme ve süreklileşmiş tahakküm siyasetine rağmen Kürtlerin çok büyük kısmı kimliklerinden vazgeçmeye niyetli değil. Bunun da manası açık: 2015’te geri dönülen kriminalizasyon ve tahakküm siyaseti Kürt partisinin oyun kurucu olma rolüne son vermiş olmakla beraber, Kürt meselesinin esas zeminini oluşturan kimlik ve aidiyet sahasında durum değişmiş değil. Barometre’nin gösterdiği özetle şu: Kürtler Kürtlükten vazgeçmiyor, Kürtçeden uzaklaşmalarına rağmen.

 

Kürtçe eğitim talebine verilen destek de bu durumu teyit ediyor. Yukarı da sözünü ettiğim TÜBİTAK araştırması 2015’te Kürtlerin yüzde 80 kadarının Kürtçenin eğitim dili olmasını ya da öğretilmesini istediğini gösteriyordu. Barometre bu durumda önemli bir değişiklik olmadığını gösteriyor. Kürt partisinin Türkiye siyaseti üzerindeki etkisini minimize edebilen 2015 sonrası siyaset belli ki Kürtlerin Kürtlüğe sahip çıkma eğilimini azaltamamış. Barometre’nin gösterdiğine göre, bugün de Kürtlerin yüzde 80 kadarı Kürtçenin eğitim dili olmasını ya da öğretilmesini savunuyor. Kürtlerin yarıya yakını (yüzde 44) iki dilli eğitim talep ederken, yüzde 30 kadarı okullarda Kürtçenin öğretilmesini, yüzde 10 kadarı ise eğitimin hepten Kürtçe yapılmasını istiyor. Kürtlerin Kürt kimliğini kuvvetle sahiplenmesinin manası şu: Kürt partisinin Türkiye siyasetindeki etkisinin zayıflamasına karşın bu siyasetin hayat kaynağını oluşturan Kürt meselesi, daha doğrusu Kürt meselesinin esası, Kürtlüğün tanınması arzusu eski kuvvetinde olmaya devam ediyor. 

 

Kürtlerin Kürtlüğe sahip çıkması bahsinde bir de önemli bir ‘ayrıntı’ var. Barometre muhafazakârlıkla Kürt kimliğini sürdürmek arasındaki ilişkinin dönüştüğünü gösteriyor. Kürtlük ve Kürtçe geçmişte aşiretlerin ve dini kurumların etkili olduğu yer ve kesimlerde güçlü, buna mukabil modernliğe ve sekülerliğe maruz kalan yer ve kesimlerde zayıflama eğilimindeyken, bulgular geleneksellik ve muhafazakârlıkla Kürtlüğü sürdürmek arasında eskisi kadar kuvvetli bir ilişkinin olmadığına işaret ediyor. Kürt kimliğini kuvvetli biçimde sahiplenme HDP seçmenlerinde yüzde 85 iken, AK Parti seçmeninde bu oran yüzde 48,9. Keza, Kürt kimliği en zayıf kesimler, Atatürkçülerle beraber kendisini muhafazakâr veya sağcı olarak tanımlayan Kürtler. 

 

Siyasi Tercihler

 

Siyasi tercihlere mevcut manzara dondurulup bakıldığında ortaya çıkan resimle, zaman içinde bakıldığında ortaya çıkan resim arasında önemli bir fark var. Kürt Barometresi de Kürtlerin büyük kısmının siyasi tercihinin iki parti arasında bölündüğünü, büyük kısmının Kürt partisini, keza epey bir kısmının da AK Parti’yi desteklemeye devam ettiğini gösteriyor. Öte yandan Barometre, 2023 seçim sonuçlarınca teyit edilen bir başka olguya daha işaret ediyor. Kürtlerin bu iki partiye olan teveccühlerinde tedrici de olsa azalma, hem siyasi parti tercihi hem de siyasi kimlik itibarıyla başka adresler arama eğilimi var. Barometre, Kürt partisini ve AK Parti’yi destekleyen Kürtlerin arasına CHP’ye oy verenlerden, protestoculardan, kendisini Atatürkçü ya da liberal olarak tanımlayanlardan oluşan yeni bir grubun eklenmekte olduğunu gösteriyor. 

 

Siyasi tercihler bahsinde diğer bir önemli bulgu Kürtlerin siyasetle olan ilgileriyle alakalı. Günlük siyaseti yakından izleme eğiliminin Kürtlerde de azaldığı anlaşılıyor. Siyasete ilgisizlik, kayıtsızlık, siyaset yoluyla bir şeylerin değişebileceğine duyulan inanç Kürtlerde de zayıflıyor. Anlaşılan bu. 

 

Siyasi tercihler bahsinde atlanmaması gereken bir bulgu da Selahattin Demirtaş’la ilgili. Barometre bulguları Demirtaş’ın Kürtlerdeki yerinin özel olmaya devam ettiğini gösteriyor. En beğenilen siyasi lider sorusuna verilen cevaplar Demirtaş’ın Kürt olan olmayan bütün siyasi liderlerden açık ara daha çok beğenildiğini gösteriyor.

 

Ayrımcılık

 

Demografi ve siyasi tercihler bahsinde değişime işaret eden Barometre, Kürt kimliğine sahip çıkmada olduğu gibi ayrımcılık bahsinde de sürekliliğe, değişmezlik haline işaret ediyor. Bulgular, Kürtlerin büyük kısmının ayrımcılığa uğradığını, ‘diğerleriyle’ eşit ve ülkeye ait hissetmediğini ve gelecekten ümitsiz olduğunu gösteriyor. Barometre bulgularına göre, her 10 Kürdün 6’sı Kürt olduğu için ayrımcılığa uğradığı kanaatinde. Öte yandan, Kürt kimliğine kuvvetle sahip çıkanlarla Kürt kimliği zayıf olanların ayrımcılık ‘algısı’ arasında büyük bir fark var. İlk gruptakilerin yüzde 75’i, ikinci gruptakilerin yüzde 29’u ayrımcılığa uğradığını düşünüyor. Bu farkın Kürt kimliğinin kuvvetli ya da zayıf olmasıyla ilgili bir algı farkından mı, yoksa ilk gruptakilerin ayrımcılığa uğrama ‘şansının’ daha fazla olmasından mı kaynaklandığı ayrıca çalışılması gereken bir soru. 

 

Kürtlerde kendisini ülkeye ait hissetmeyenlerin oranı da çok yüksek. Her 10 Kürdün 4’ü kendisini ülkeye ait hissetmiyor. Devlet nazarında Kürtlerle ‘diğerlerinin’ eşit olmadığını düşünenler de neredeyse Kürtlerin yarıya yakını: Yüzde 48. Türkiye’nin Kürtler için yaşanılmaz bir yer olduğunu düşünenler de az değil: Yüzde 43. Buna mukabil Kürtlerin büyük kısmı kendisini Türkiyeli olarak görüyor. Kendisini Türkiyeli olarak görmeyenlerin oranı yüzde 26. Daha iyi bir çözümleme için detaylı ve niteliksel çalışmaların desteğine ihtiyaç var elbet ancak bu son durum Kürtlerin ‘buraya’ ait olma hisleriyle, buralı kalma arzuları arasında bir açı olduğuna işaret ediyor olsa gerek. 

 

Popüler kültür, değerler vd. bahislerle ilgili bulgularını bir tarafa bırakacak olursam, Kürt Barometresi, başlarken de belirttiğim üzere, Kürtlerde bazı şeylerin değiştiğine, başka bazı şeylerinse aynı kaldığına işaret ediyor. Belli ki demografi ve siyasi tercihler değişip çeşitleniyor; buna mukabil Kürtlüğe aidiyet, Kürtlükle ilgili taleplere sadakat ve eşitsizlik ya da ayrımcılık durumunda ya da algısında önemli bir değişiklik olmuş değil. Diğer deyişle, Barometre, Kürt meselesi etrafındaki demografinin ve siyasetin değiştiğini ancak Kürt meselesinin aynen yerinde durduğuna işaret ediyor. 2015 sonrası kriminalizasyon ve tahakküm siyasetine ve Kürtlerin daha şehirli ve daha eğitimli bir nüfus olmasına rağmen Kürt meselesi bütün cüssesiyle olduğu yerde duruyor. Barometre’nin işaret ettiği bu. Demografi ve tercihler az ya da çok değişirken Kürt meselesi, Kürt meselesinin kaynağı olarak Kürtlerin Kürtlük aidiyeti aynen süregidiyor. 

 

Bu durum Kürt meselesinin seyrini, daha özel olarak Kürt meselesinin temsil edilme hallerini, Kürt siyasetini nasıl etkiler sorusunun cevabına gelince… Değişenlere rağmen, Kürt meselesinin 1990’dan bugüne temsil edenler tarafından ve şimdiye kadar edildiği biçimiyle temsil edilmesinde bir büyük değişiklik olma ihtimali yakın vadede zayıf görünüyor. Gerek demografideki değişimin yavaşlığı ve tek başına köklü bir netice üretme gücünün olmayışı, gerek kriminalizasyon ve tahakküm siyasetinin kesintisiz devam ediyor oluşu, gerekse de Kürt meselesini bugün itibarıyla temsil edenlerin meşruiyetinin kuvvetli, alternatiflerinin meşruiyetininse zayıf oluşu, Kürt meselesinin temsil hallerinde büyük ve ani bir değişiklik beklemenin doğru olmadığına işaret ediyor. Belki şu olabilir: Kürt meselesinin bugündeki temsilcisi olarak Kürt hareketi ya da Kürt partisi demografide ve siyasi tercihlerde kendisini gösteren değişimleri önemseyip Kürt meselesini temsil etme biçimlerini uyarınca güncellemek yoluna gidebilir. Ama kuvvetli ihtimal bu da değil. Kuvvetli ihtimal şu: Kürt partisi bu neviden bir güncellemeye mecal ve imkân bulamaz ve siyasi tercihlerdeki çeşitlenmeyi izlemeye, bu çeşitlenmeye kayıtsız kalmaya devam eder.

İLGİLİ YAZILAR

Sitemizde mevzuata uygun biçimde çerez kullanılmaktadır. Bilgi için tıklayınız.