Kürt Siyaseti İçin Hasar Tespit Raporu
2023 seçimleriyle ilgili net iki sonuç var: Birincisi; Kürt şehirlerinde sandığa katılım Türkiye ortalamasından hayli düşük. Dahası, 2018’e göre Türkiye’de seçime katılma oranı artarken HDP’nin güçlü olduğu illerin hemen hepsinde katılım düşmüş görünüyor. Bu da HDP’nin seçmenini sandığa yeterince motive edemediğini gösteriyor. İkincisi; HDP’nin oyu 2015’ten beri bir düşüş eğiliminde ve 2023’teki düşüş seçmende hayal kırıklığı yaratmışa benziyor.
Yaklaşık üç yıldır seçim atmosferinin içinde yaşayan Türkiye toplumu nihayet sandığa gitti ve seçim, muhalefetin bütün parçaları için moral bozucu bir şaşkınlıkla neticelendi. Sonuçlar CHP’den İYİ Parti’ye, Gelecek-DEVA-Saadet partilerinden reklamcılara, araştırma şirketlerinden akademisyenlere, herkes için öğretici dersler içeriyor. Seçimlerin Cumhurbaşkanlığı ayağı ikinci tura kaldığından tartışmaların büyük kısmı 28 Mayıs’tan sonra yapılacak, ancak HDP’yi merkeze alacak bir değerlendirme için uygun zamanda olduğumuzu düşünüyorum.
2018’den 2023’e HDP ve İttifakın Oy Durumu
HDP, 2018 seçimlerinde 5.866.309 oy almış ve oy oranı yüzde 11,7 olarak kayda geçmişti. Parti, 14 Mayıs 2023 seçim sürecinde kapatılma riskiyle karşı karşıya olduğundan, seçime Yeşil Sol Parti (YSP) ismiyle katıldı. Diğer bütün bileşenlerini de YSP çatısı altında toplayan HDP, bu konuda Türkiye İşçi Partisi (TİP) ile anlaşamadı ve nihayetinde Emek ve Özgürlük İttifakı iki partili bir ittifak olarak seçime girdi. Resmi olmayan sonuçlara göre HDP yüzde 8,8 ile oyların 4.803.774’ünü, TİP de yüzde 1,7 ile oyların 940.230’unu aldı. İki partinin oylarının toplamı 5.744.004. İttifakın toplam oy oranı da yüzde 10,6. Bu verilere göre ittifakın toplam oy kaybı sayı cinsinden 122.305, oransal olarak yüzde 1,1.
Geriye Sar: HDP’nin Kuruluşu, Yükselişi ve Gerileyişi
Bugün HDP ile temsil edilen anaakım Kürt siyasetinin bir direniş geleneğinden geldiği izahtan vareste olsa da HDP bir çözüm süreci partisi olarak kuruldu. 2013-15 arasında yürütülen Çözüm Süreci projeksiyonuna göre Türkiye’de silahsızlanmaya giden bir yol açılmak üzereydi, hatta açılmış sayılırdı ve Türkiye’de meseleyi omuzlayacak sivil bir aktör olarak HDP var olacaktı. HDP’nin bir hikâyesi, vadettiği bir barış ortamı ve Kürtler için de güvenli ve müreffeh bir gelecek tahayyülü vardı. Çözüm sürecinin barışçıl atmosferi, Türkiye’de Kürtlüğün devlet eliyle “meşru” bir kimlik olarak konumlandırılması, Demirtaş’ın popüler bir lider olarak yükselmesi, ilk kez barajı aşma ihtimalinin bu kadar güçlü olması gibi faktörler birleşince HDP, 7 Haziran 2015 seçimlerinde 6.057.506 kişinin oyunu alarak yüzde 13,12 ile tarihi bir başarı elde etti. Ancak o hava çok sürmedi, hükümet kurulamadı ve kendimizi bir şiddet sarmalı içinde bulduk. 1 Kasım 2015’te tekrarlanan seçimlerde HDP oyu yaklaşık 1 milyon azalarak 5.145.688’e, yani yüzde 10,76’ya geriledi.
7 Haziran’dan 1 Kasım’a olan düşüşü o günü yaşayan herkes anlamlandırabildi, ancak 2018 seçimlerinde HDP, Türkiye genelinde oylarını artırmasına rağmen Kürt şehirlerinin hemen hepsinde 1 Kasım 2015’in de altında kaldı. Demirtaş gibi siyasetçilerin tutuklanması, Rojava’ya yapılan askeri operasyonlar ve Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi’nin Bağımsızlık Referandumu’na karşı “kapılar kapatılacak, yiyecek bulamayacaklar” [1] siyaseti ve seçimlerden hemen önce başlatılan Afrin Harekâtı [2] gibi süreçlerin sonunda gidilen seçimde, Kürt nüfusun Türkiye ortalamasından daha hızlı artmasına rağmen HDP Kürt illerinde 1 Kasım 2015’in altında oy aldı. 2018’den bugüne ilk kez oy kullanacak Kürt seçmen sayısı yaklaşık 1,5 milyona tekabül ediyor ve Kürtler içinde seçmen artışı net yüzde 10’un üzerindeyken HDP’nin 2018’in de altında bir oy alması, üzerinde düşünmeyi, konuşmayı, tartışmayı fazlasıyla hak ediyor.
HDP’nin oy kaybını; dışsal, içsel, yapısal bir dizi faktörle açıklamak mümkün. Bu yazıda bunu yapmaya çalışacağım. Genel ve tarihsel faktörleri üç başlık altında toplamak mümkün:
i. Barış Ortamının Kaybolması ve Siyasi Baskı
HDP’deki düşüşün en önemli sebeplerinden biri şüphesiz iktidarın bütün devlet aygıtlarıyla HDP’nin üzerinde oluşturduğu baskı. 2015’te çözüm süreci bitip çatışmalar yeniden başladığından beri HDP kesintisiz bir devlet baskısı altında. Merkezdeki yöneticilerinden yereldeki teşkilatlarına sürekli budanan bir hareketin, belediyelerine kayyımlar atanmak suretiyle kitle ile bağı da kopartılmışken oy kaybetmesi anlaşılır. Bir barış süreci partisi olarak kurulan HDP, çatışma ve baskı hali sürdükçe oy kaybediyor. Hak arama ve sokağa çıkmanın maliyeti arttıkça kitle mobilizasyonu zayıflıyor. Teşkilatlar üzerindeki baskı ve tutuklamalar özellikle taşrada ve kırsalda siyasi etkinin zayıflamasına sebep oluyor.
ii. Siyasi Güven Krizi ve Silahın Geç Kalmış Jübilesi
Türkiye’de Kürt toplumu için “Silah mı siyaset mi?” tartışması 2015 yılına kadar taraflar için anlamlı bir tartışma idi. Kürtler kazanımlarını “silahlı mücadeleye mi sivil siyasete mi borçlu?” sorusu karşısında argümanlar ve dayanakları vardı. Ancak özellikle 2015’ten sonra bu soru cevabını bulmuş ve önemini yitirmiş bir sorudur. 2015 yılında tam HDP yükselmişken başlayan çatışmalar ve üstelik çatışmaların şehir merkezlerinde, sivil hayatın içinde başlaması, PKK siyasetine yakın olanlarda da bir güven krizi yarattı. 2015’in yazında Demirtaş, hendeklerin kazılıp barikatların kurulduğu ilçelerde mitingler düzenledi. Bu mitinglerde Ankara ve Kandil’e çağrılar yapan Demirtaş, gençlere de “bedel ödenecekse siyasetçiler ödesin” telkininde bulunuyordu. [3] Ancak çatışmaların şiddetlendiği Kasım ayından sonra HDP’nin de etkisi oldukça zayıfladı. Bu durum Kürt toplumu ile PKK arasında Cuma Çiçek’in deyimiyle bir güven krizine sebep oldu ve elbette HDP de bundan nasibini aldı. Bu süreç PKK tarafından da HDP tarafından da kamusal tartışmalarda yeterince konu edilmedi. Kürt hareketinin kitlesiyle açıktan, özeleştirel bir müzakereye girişmemiş olması, krizin gölgesinin hayatımızın içinde dolaşması anlamına geliyor.
Geldiğimiz noktada, son 10 yıllık tecrübenin bir neticesi olarak “Silah mı siyaset mi?” sorusu cevabını bulmuş, önemini yitirmiş bir sorudur. Kürt toplumu en azından Türkiye sathında silahlı mücadele döneminin sona erdiğini düşünüyor, Türkiye’deki Kürt hak ve taleplerinin temsilcisi olarak sivil siyaseti merkeze alıyor, sivil siyasetin merkezde olmasını istiyor. Silah ya da silahlı aktörler Türkiye’deki Kürt siyasetinin gündemine müdahale ettiğinde güven krizi tetikleniyor.
iii. Değişen Seçmen Profili ve Siyaset Etme Biçimi
HDP, 7 Haziran 2015’e kadar bugünkü çekirdek HDP seçmeninin desteklediği bir partiydi. Bu seçmen demografisi ile HDP arasında öteden beri kurulmuş bir bağ vardı. Herkes birbirini kolayca anlayabiliyor, birbiriyle anlaşabiliyordu. 7 Haziran 2015’te HDP güçlü bir sıçrama yaptı ve büyük bir artış yaşadı. 1 Kasım’da önemli bir miktarı geri gitse de yeni seçmen kümesinde her üç kişiden biri yeni HDP seçmeniydi. Ancak bu seçmenin tarihsel HDP seçmeninden farklılıkları vardı. Bu yeni seçmen HDP’ye tarihsel bir direniş hikâyesi üzerinden değil, normalleşme ve umut gibi faktörler üzerinden eklemlendi. Bu seçmen kümesi için sivil siyasetteki gelişmeler öncelikli, Demirtaş gibi bir lider daha cazipti. Özetle HDP’nin seçmen kümesi 2015’ten beri öncesine kıyasla heterojen bir küme. Dolayısıyla siyasette kitlenin homojen, politik, mobilize bir kitle olduğu yaklaşımının da değişmesi gerekiyordu, gerekiyor.
2018’den bu yana Kürtlerle ilgili araştırmalar yapan bir araştırmacı olarak gözlemim, HDP’nin genç Kürtlerdeki dönüşümü ıskaladığı ve genel olarak Kürtlerdeki dönüşüme paralel bir siyasi dizayna gitmekte zorlandığı. Dünya değişirken kimsenin stabil kalması düşünülemez, hele dinamik bir grup olan Kürtlerin durgun su gibi değişmeden kalmaları eşyanın tabiatına aykırı. Sosyoloji ile aradaki makas farkı açıldıkça kayıp artar, başka faktörlerle birlikte HDP’den özellikle CHP’ye oy geçişi bugün makasın uçlarını kırmış görünüyor. Bu da, değerlendirilebilirse durumu anlama, muhasebe etme ve dönüşme için bir fırsat olma potansiyeli taşıyor. Söz gelimi “Türkiye’de 1,5 milyon genç Kürt ilk kez oy kullandığı halde nasıl oluyor da HDP oyu azalıyor?” sorusu çok önemli ve gençlerdeki değişimi anlamaya kapı açan bir başlangıç olabilir. Bu noktada, Kürt Çalışmaları Merkezi olarak 2020’de yürüttüğümüz Kürt Gençler raporunun yeniden önemli hale geldiğini vurgulama ihtiyacı hissediyorum.
…
Bu üç başlık dışında özellikle seçimlerle ilgili başka faktörleri de irdelemek gerekiyor, şöyle ki:
i. Karizmatik/Popüler ve Sürükleyici Lider Yoksunluğu ve Adaysızlık
HDP hikâyesi Selahattin Demirtaş’ın hikâyesiyle birleşerek ortaya çıktı. Demirtaş özellikle ilk Cumhurbaşkanlığı adaylığı sürecinde Türkiye sathına açılabilmiş, popüler bir lidere dönüşmüş ve aldığı oyla seçime HDP olarak girme ihtimalini güçlendirmişti. Bu haliyle Demirtaş HDP’yi sürükleyen bir lokomotife dönüştü. O günden bu yana yaklaşık yedi yıldır hapiste olan Demirtaş kitlede popülerliğini kaybetmedi, bilakis popüler bir siyasetçiden tutsak bir lidere dönüştü. Hepsinin çabasına saygı duymakla birlikte hiçbir HDP’li siyasetçi Demirtaş’ın popülarite ve etki gücüne sahip değil. Bugün Kürt kamuoyunda hâlâ en popüler, itibarı en yüksek, sözü en fazla dinlenen siyasetçi Demirtaş. Demirtaş gibi bir aktörden yoksun olmak kitle mobilizasyonunu zorlaştıran bir etken. 2023 seçimlerinde HDP aday çıkarmayarak parti dışında konsolidasyon yaratabilecek başka kulvarı kullanmamış oldu. Desteklenen aday HDP adayı olmayınca da kitle konsolidasyonu zayıfladı. Demirtaş’ın yanında HDP’nin kendi adayıyla seçime girmemesi seçmendeki durağanlığın harekete geçememesini açıklayan faktörlerden biri.
Yeri gelmişken HDP seçmeninin Kılıçdaroğlu’na yoğun desteği, özellikle de Van’daki Kılıçdaroğlu karşılaması, HDP seçmeni ile CHP arasında mesafeleri azaltmış, dolayısıyla CHP’ye geçişi kolaylaştırmış görünüyor. Bununla birlikte Kılıçdaroğlu bu ilgi sebebiyle HDP adayı gibi algılandığından hem HDP’li olmayan Kürtlerde “çözüm süreci travması” tetiklendiği için Kılıçdaroğlu’ndan uzaklaşmaya ve dolayısıyla Erdoğan’a yakınlaşmaya hem de Türkiye’nin batısındaki milliyetçilerde Oğan’a yönelen tepki oylarına sebep olmuş görünüyor.
ii. CHP’ye Verilen Desteğin Siyasi Cevaza Dönüşmesi
CHP’nin Kürtlerle barışık siyasi söylemi 2019’da ete kemiğe bürünerek HDP desteğiyle belediyelerin kazanılmasını sağladı. HDP o dönem Kürtlerin çıkarını merkeze almak, açık müzakere talep etmek, dolayısıyla siyasetteki ağırlığını artırmak ile herhangi bir şey talep etmeden Türkiye’nin önüne demokratik dönüşüm kapılarını açma ihtimalini koymak arasında ikinci seçeneği tercih etti. Bu da HDP’yi “ayağına gidilmesi mecbur” bir aktör yerine “uzak durulması gereken bir destekçi” pozisyonuna yerleştirmiş oldu. Ancak Cumhurbaşkanlığı sürecinde yakın zamana kadar HDP’nin bu iki pozisyonu birden tuttuğunu da belirtmek gerekiyor. Neticede HDP 2019 yılında seçmenine gidip CHP’ye oy vermesini salık verdi.
HDP’nin CHP’yi “oy verilebilir bir parti” olarak konumlandırması, Kürt toplumu içinde bir tür cevaza dönüştü ve CHP de pozitif ilişkisini korumaya çalışan adımlar attıkça Kürtlerle CHP arasındaki yakınlaşma pekişti. HDP’nin cevazı ve CHP’nin Kürtlerle barışık bir devlet partisi imajı çizmesi hem 2018’de HDP’ye oy verenleri hem de potansiyel HDP seçmenini CHP’ye yakınlaştırdı. Özellikle Türkiye’nin batısında stratejik oy kullanma davranışı CHP’ye oy geçişini hızlandırdı. Erdoğan’ın uzaklaşmış kararsızlarını çekme hamleleri yanında Kılıçdaroğlu’nun HDP ile eşleştirilen kampanyası Erdoğan seçmenini ona geri götürürken CHP daha çok HDP’den oy almış oldu.
iii. Baraj Riskinin Ortadan Kalkması ve İttifak Kurgusundaki Hata
HDP’nin oy kaybetmesinin birbiriyle ilişkili iki önemli gerekçesi de barajın yüzde 7’ye düşürülmesi ve TİP ile kurduğu ittifakın hüviyeti. Önceki seçimlerde son düzlükte baraj riski üzerinden seçmeni konsolide eden HDP bu seçimde o imkânı yitirdi. Bu durum HDP’ye barajı aşması için destek veren seçmenin daha rahat oy değiştirmesini mümkün kıldı. 2018 seçimlerinde Kürt illerinin neredeyse tamamında 1 Kasım 2015’in altında kalan HDP, Türkiye’nin batısındaki kentli sosyal demokratların ve CHP’li Alevi seçmenin biriktiği bölgelerde yüksek oylar aldı. Bu seçimde hem HDP’nin baraj sorununun olmaması hem de CHP genel başkanının cumhurbaşkanı adayı olması gibi faktörler, HDP’ye barajı aşması için stratejik oy verenlerin tercih değiştirmesini kolaylaştırdı. Aleviler CHP’ye, kentli sosyal demokratlar da CHP ile TİP’e gitmiş görünüyorlar.
TİP ile girilen ittifakın kurgusu da TİP’e kazandırırken HDP’ye kaybettirmiş görünüyor. Seçim sürecindeki TİP-HDP geriliminin gösterdiği şey, ittifakın zoraki bir ittifak olarak inşa edilmiş olmasıydı. TİP, HDP’nin baraj riski olmamasına dayanarak kendi ismiyle seçime girmek istiyor ve HDP de vekil kaybetme gibi riskler sebebiyle bunu reddediyordu. İttifak kurulmasa TİP’in baraj sorunu olacağından bugün TİP’e giden oyların önemli bir kısmı gitmeyecek, HDP’de kalacaktı. Dolayısıyla bu ittifak ya kurulmamalı ya da kurulduktan sonra gerilimlere müsaade edilmemeliydi. Bu gerilim, kentli sosyal demokratların TİP’e yönelmesi ve bu durumun da HDP oylarını parçalaması gibi netice doğurmuş görünüyor. Günün sonunda HDP, kendi baraj desteğiyle TİP’e alan açarken kendisi kaybetmiş oluyor.
iv. HDP’nin Hikâyesi, Aday Tercihleri ve Seçim Performansı
HDP bu seçime buraya kadar saydığım çok fazla dezavantajla girdi. Ancak herkesin iktidar değişikliğine kilitlendiği bir dönemde HDP’nin Meclis’te kilit rol oynayacağı da bir genel kabul halini almışken HDP bunu seçmenini kuşatan bir hikâyeye dönüştürmeyi başaramadı. Yeni dönemde iktidar kurgusunun bir parçası olacağı inancını seçmenine taşıyamadı. AK Parti bölgede HÜDA PAR ile kurduğu ittifak sayesinde mobilizasyon sağlarken ve Yeniden Refah ile HÜDA PAR gibi aktörler üzerinden bir “muhafazakârlık sözleşmesi” inşa ederek kendi oyunu yahut Cumhur İttifakı’nın sınırlarını korurken, HDP sosyolojik dönüşümü de göz ardı eden, kendinden emin bir tutum sürdürdü ancak bu tutumun saha performansına yansımadığı görülüyor.
HDP gibi partilerin seçmeni için aday profili güçlü bir belirleyen değildir. Ancak aday profili seçmenin sandığa nötr mü, negatif mi yoksa pozitif bir duyguyla mı gideceğini etkileyen bir faktördür. Popüler lider yoksunluğu ve baraj riskinin olmayışı gibi durumlar karşısında yerelde sinerji yaratabilecek adaylar göstermek ve yerelde vekil sayısı için baraj havası yaratmak önemli hamleler olabilirdi. Bu strateji Diyarbakır’da dokuzuncu, Urfa’da beşinci ve Batman’da dördüncü sıra adaylarının Meclis’e gitmesini sağlayabilirdi. HDP tarafından bu seçeneğin çalıştırılmadığı anlaşılıyor.
Başka bir husus da şu: HDP, Yeşil Sol Parti ismiyle seçime girdi. Pusulada Sol Parti de vardı. Bazı illerde adayların anlatımına bakılırsa isim karmaşası Sol Parti’ye oy kaptırılmasına sebep olmuş görülüyor. Yine kesin sonucu bilmek zor ama konuştuğum adaylar her ilde binlerle ifade edilen sayıda pusulada hem YSP hem CHP logosuna oy verildiğini söylüyorlar. Peki HDP seçmeninin politik olduğu kabulü, okuma yazması olmayan insanlar marifetiyle bağımsız vekilleri bile Meclis’e gönderdiği şeklinde bir tecrübe varken bu nasıl oluyor? Şöyle: O metotla Diyarbakır’dan 6-7 vekili Meclis’e gönderebiliyorsunuz. Ama 9-10 vekil gönderebilmek için daha fazlası gerekiyor. Örneğin partinin logosu HDP logosuna bu kadar benzetilmeye çalışılırken ismine neden dokunulmamış, düşünmek gerekiyor.
…
Sonuç olarak 2023 seçimleriyle ilgili önümüzde net iki sonuç var: Birincisi; Kürt şehirlerinde sandığa katılım Türkiye ortalamasından hayli düşük. Dahası, 2018’e göre Türkiye’de seçime katılma oranı artarken HDP’nin güçlü olduğu illerin hemen hepsinde katılım düşmüş görünüyor. Bu da HDP’nin seçmenini sandığa yeterince motive edemediğini gösteriyor. İkincisi; HDP’nin oyu 2015’ten beri bir düşüş eğiliminde ve 2023’teki düşüş seçmende hayal kırıklığı yaratmışa benziyor. Bu sonuçlarda bir dizi dışsal faktörün yanında yapısal ve içsel faktörler de önemli ölçüde etkili olmuş görünüyor.
Mevcut seçim sonuçları HDP için de daha iyi bir Meclis siyasetine işaret etmiyor. Dolayısıyla HDP için de Cumhurbaşkanlığı seçimi hayati bir hal almış durumda. HDP’nin ikinci tura seçmenini daha fazla motive etmeye, bunun için de daha güçlü bir saha çalışmasına ihtiyacı var. HDP’nin önümüzdeki günlerde bütün gücünü bölgeye yığması ve 18-20 şehirde, kırsaldan başlayan kampanyalara yoğunlaşması daha sağlıklı sonuçlar üretebilir.
Sonrası bütün bu faktörler üzerine uzun uzun düşünüp tartışmayı ve siyasetini yeniden kurmayı gerektiriyor. Sonuçlarını hep birlikte göreceğiz.
Not: Girişte de belirttiğim üzere bu yazı HDP’yi merkeze alan bir değerlendirmedir. Kürt siyasetinin sahneye çıkan diğer aktörü HÜDA PAR’ı ayrıca değerlendirmeyi umuyorum.
Dipnotlar:
[1]: https://www.bbc.com/turkce/haberler-turkiye-41396969
[2]: https://www.bbc.com/turkce/haberler-turkiye-42766283
[3]: https://www.cnnturk.com/turkiye/demirtastan-ankara-ve-kandile-cagri