Le Pen’in Gençlik İksiri Jordan Bardella
Jordan Bardella 7 Temmuz’daki son oylamada başarılı olursa hükümetin başına geçmekle kalmayacak, çok sevdiği Le Pen’in cumhurbaşkanlığı hayallerinin kapısını da aralamış olacak. Zira Bardella, tam anlamıyla bir Marine Le Pen yatırımı.
Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’un seçim çağrısı kuşkusuz hem ülkesi hem siyasi geleceği için bir nevi kumardı. Bu konu tüm sonuçlardan bağımsız artık neredeyse tartışmaya kapalı. Geçen pazar günü düzenlenen genel seçimlerin ilk turunda aşırı sağın karşısında bir kez daha hezimete uğradı Macron. Aşırı sağcı Ulusal Birlik Partisi (RN) ise aldığı yüzde 34 oyla son parlamento seçimlerinin iki katı bir performans sergiledi. RN, ilk turda oyların yaklaşık üçte birini alsa bile bu Fransa Ulusal Meclisi’nde mutlak çoğunluğu elde etmeye yeterli olmayabilir.
Her şey bu pazar yapılacak ikinci tura bağlı. Sonuç ne olursa olsun, Avrupa entegrasyonunun itici gücü olarak anılan Macron’un rolü de hâkimiyeti de artık iyice azalmış, tartışmaya açılmış olacak. Olası bir “askıda parlamento” hali Avrupa Birliği (AB) içinde daha önce örneğine çok rastlanmamış güçlükler yaratacak. Her halükârda artık Fransa’nın yeni bir oyuncusu, göz ardı edilemeyecek yükselen politik yıldızı var: Jordan Bardella. “Parti için değil Marine Le Pen için siyasete katıldım” diyen, henüz 16 yaşında bir ergenken Le Pen’in ilk cumhurbaşkanlığı kampanyası için mahalle mahalle dolaşıp duvarlara afiş yapıştıran dünün çocuğu… Birçok akranının dışında bir hayat süren, boş zamanlarında Netflix’te Narcos, La Casa de Papel, Dark izleyen bir yıldız! Kimilerine göre onun ve aşırı sağın son dönemdeki hızlı yükselişi Fransa için de aynı derece hızlı bir yarı intihar anlamına geliyor.
Partiye Üye Olmak İçin Annesine Yalvaran Çocuk
16 yaşında RN’ye katılan, 22 yaşında parti sözcülüğüne getirilen, 23’ünde ülkesinin en genç Avrupa Parlamentosu üyesi unvanını taşıyan ve son iki yıldır partisinin genel başkanlığını yapan genç adam, bugün Fransa başbakanlığının kapısını zorlamış ve belki o makama oturacak olan kişi. Fransız gazeteci Pierre-Stephane Fort’un kaleme aldığı biyografi, Bardella’nın annesine Le Pen’in partisine üye olabilmek için üç hafta boyunca yalvardığını, onayını aldıktan sonra 2012’de RN’ye katıldığını söylüyor. 12 yılda geldiği durum bu.
28 yaşındaki siyasetçi genel seçimlerin ilk turu sonrası “Fransız halkı net bir karar verdi ve Ulusal Birlik ve müttefiklerinin adaylarını öne çıkararak değişim arzusunu açıkça ortaya koydu” demişti. Gerçekten de Bardella, Marine Le Pen’in liderliğindeki RN’nin yeni Fransa başbakanı olabilir. Hemen herkes Bardella’nın ne giydiğine, şarkılarına, popülist mesajlarına, TikTok performansına bakarken yabancı düşmanı, göçmen karşıtı bir düşüncenin temsilcisinin insan haklarının beşiği olan bir ülkede ilk kez demokratik yollarla iktidara gelme olasılığının nelere sebep olabileceğini de düşünmeli. Mevzu sadece başbakanlığı halinde 35’inde o makama oturan Gabriel Attal’ın en genç başbakan rekorunu elinden alması değil çünkü, bundan ötesi…
“Yeni” Aşırı Sağın Poster Yıldızı
Bardella, aşırı sağcı partisinin normalleşmesinde ve geniş kesimlerce kabulünde önemli bir misyon üstlendi. Tüm tecrübesizliğine karşın medyadaki en görünür siyasetçilerden biri oldu. İki haftalık kampanya sürecinde TV ve radyolarda en sık görülen, duyulan kişiydi. 1 milyon 300 bini aşkın takipçiye sahip olduğu sosyal medyayı hemen her liderden çok daha iyi kullandı, özellikle gençleri avucunun içine aldı. Böylece RN’nin gençler arasında popüler olmasını sağlayan birincil isim oldu. Avrupa seçimlerinde 18-34 yaş arasındakilerin yüzde 32’sinin oyunu alması önemli bir veri olarak ortada duruyor. Fransız yayın kuruluşu Le Monde’da yayımlanan bir analiz Bardella’dan “TikTok’ta veya mitinglerde olsun, aşırı sağcı aday Fransa’nın lise, üniversite ve genç çalışan demografileri arasında destek kazanıyor” diye söz ediyor. Gençlerle dolup taşan mitingleri dünyaca ünlü bir pop yıldızının histerik konser öncesi manzaralarına benzetiliyor. Gazetenin konuştuğu CEVIPOF Siyasal Araştırma Merkezi direktörü Anne Muxel, “Fransa’da çekimserlik çok yüksek, sadece 10 gençten üçü sandığa gidiyor. Tüm gençler RN’ye oy vermiyor ama Jordan Bardella’nın önde olması kayda değer” tespiti yapıyor.
İş Dünyası ile Dirsek teması ve Rusya Algısı
Bardella sadece gençler ve medyayla değil iş dünyası ile de sıkı ilişkiler kuruyor. Fransa basınının aktardığı haberler, Bardella’nın Fransız İş Konfederasyonu MEDEF gibi güç merkezleriyle bağlantılar kurduğunu, kara ve hava-kara savunma ve güvenlik sektörünün en büyük uluslararası fuarı Eurosatory’da kendini gösterdiğini söylüyor. Hatta kimi silah sanayicileri Bardella’yı “Fransızların sorunlarını çok iyi anlayan çok hoş bir çocuk” diye resmederken o bir yandan partisinin Rusya taraftarı yansımasını tamire, bunu ortadan kaldırmaya çalışıyor. Geçmişte partisinin NATO’yu terk etmeye dönük açıklamalarının üstünü dikkatli bir şekilde örtmeye çabaladığı gözlemleniyor. Yine de Le Quotidien gibi bazı basın organlarının “Kremlin’in, artık iyice yerleşmiş RN’li işbirlikçileri sayesinde kimi ipleri eline alması gibi açık bir risk var. Birkaç küçük bavul dolusu nakit karşılığında, bazı devlet sırları göz açıp kapayıncaya kadar Moskova’ya sızdırılabilir” yönünde endişeleri de ortada duruyor.
Bardella, düzgün, bilgili ve yepyeni (!) bir siyasetçi imajıyla RN ile daha önce özdeşleşmiş anti-Semitik tondan, ırkçı gaflardan uzak durarak 55 yaşındaki Le Pen ve 1970’lerde hareketi kuran Jean-Marie Le Pen’den kesinlikle farklı bir tavır sergiliyor. Muhtemelen bu kendisinin karar verdiği bir yoldan ziyade, Le Pen onaylı bir strateji. Bardella tarihsel tartışmalara girmiyor. Ortada devasa bir Macron memnuniyetsizliği varken partisinin Frexit gibi eski tartışmalı pozisyonundan uzak durmayı yeğliyor. Birçok siyasi analistin üzerinde birleştiği gibi Fransız aşırı sağının yeni yüzü olarak, Avro-septik blokun kalbinde önemli bir rol üstleniyor.
“Zombi” Avrupa Birliği’nden Sistem İçi Oyunculuğa…
Birkaç yıl önce “Avrupa Birliği bir zombi, hayatı engelliyor” diyen Bardella şimdi bu sularda yüzmek yerine birliği içeriden değiştireceklerine yönelik vurgu yapıyor. Güncel sorunları canlı tutuyor. Evet, partinin normalleşme stratejisinin bir parçası Bardella. Yani aşırı sağcı, fanatik bir siyasetçiden ziyade sistemle uyumlanan bir popülist sağ politikacı görünümü sergiliyor. Bir anlamda İtalya Başbakanı Giorgia Meloni’nin izinden gidiyor. Milliyetçilik törpülendikçe iktidar yolu açılıyor. Peki kırmızı başlıklı kıza kendilerini farklı mı sunuyorlar? Asıl ajandaları farklı mı? Bunu kuşkusuz zaman gösterecek. Yeniden paketlenmiş aşırı sağın temel görüşlerinde bir değişiklik olmayacağını söylemek ise sanırım kâhinlik olmayacaktır. Burada dikkat edilmesi gereken izledikleri siyasal iletişim stratejisi.
Tam da buradan hareketle Bardella’nın özellikle Marine Le Pen tarafından aşırı sağ partinin uyumlu yüzü olarak sunulduğu gerçeğini bir kez daha anımsatmak gerekiyor. Seçimlerin ilk turu sonunda elde ettikleri zaferin ardından yaptığı konuşma dahi bununla ilgili fikir verebilir. Bardella’nın o konuşması esnasında kurulan sahne ve yerleşime bakıldığında aşırı coşkulu ve fanatik partililerce çevrelenmemiş steril bir ortam göze çarpıyordu. “Fransa’nın tüm insanları için başbakan” sloganı ile bütünleşerek… Bardella’nın söz konusu konuşmasında muhalefete saygılı, diyaloğa açık ve her zaman halkın birliğiyle ilgilenen biri olacağını vadetmesi hem ikinci tur yolunda hem sonrası için Fransız halkının bütününe kendilerinden çekinilmemesi gerektiği yönünde örtülü bir vaat aslında. Zaten o yüzden seçimin ikinci turu öncesi “Önümüzdeki günlerde, haksız korku veya uydurulmuş tehditler kullanarak sadece başarısız bir sistemi sürdürmek isteyenlere dikkat edin” notu düşüyor. Hedefinde sadece sol ve sosyalistlerin olması, ülkeyi tehlikeye atanların, hatta Bardella’nın kendi ifadesiyle aktarımla “Sol milletimizi varoluşsal bir tehlikeye atıyor” sözleri ise şaşırtıcı değil. Bir başka deyişle Bardella yüzünden eksik etmediği tebessümü ve selfie’lerini sol hariç herkes için altın tepside sunuyor.
Bir Siyasal İletişim Ürünü Olarak “Banliyö Çocuğu” Bardella
Artık onun Fransa banliyölerinden geldiğini neredeyse bilmeyen yok. Zira Bardella, Seine-Saint-Denis’teki mütevazı bir mahallede büyüdüğünü sıklıkla vurgulayıp Fransız seçmenin kendisini içselleştirmesini sağlamaya çalışıyor. “Ben de sizlerden biriyim” demenin farklı bir yolu bu. Zaten politik kariyerinin parıltısı ustaca bunun üzerine inşa edilmişti. 2019’dan beri Bardella’nın medya danışmanlığını yürüten Pascal Humeau’nün genç yaşına rağmen resmî tarzı ve katı mizacı ile başlarda pek çekicilik vadetmeyen Bardella’nın Saint-Denis’teki bir konut projesinde büyüdüğünü öğrenmesiyle muhtemelen iştahı kabarmıştı. Haliyle genç siyasetçinin gideceği yolu geldiği yol üzerinden şekillendirdi. Popülerliğinin taşları döşenirken Bardella’ya “Biz birisine bakış atarken ölüme gidebileceğiniz bir yerden geliyoruz!” temalı yiğitçe (!) sözler söyletmek bunun göstergesiydi.
Bir bakıma Bardella ve ekibinin vermek istediği mesaj, -şüphesiz cümlenin devamı onların bakış açısıyla- kontrolsüz göçün Fransa’ya getirdiği kanunsuzluğu ilk elden yaşayan kişi olduğuydu. Paris çevresindeki işçi sınıfı mahalleleri olan banliyöler, çoğunlukla Afrika kökenli birçok Fransız vatandaşına ev sahipliği yapıyor. Uzun yıllar sağ kanadın abartısız bir söyleşiyle şeytanlaştırdığı yerler. Bardella henüz 10 yaşında küçük bir çocukken ülkenin şahitlik ettiği banliyö ayaklanmaları sırasında dönemin İçişleri Bakanı Nicolas Sarkozy’nin eylemlere katılanları “ayaktakımı” olarak tanımlaması akıllarda. İşte Bardella kısa kişisel tarihçesinden yola çıkarak yaşadığı deneyimleri “Fransız Cumhuriyeti’nin bu kayıp bölgelerinin İslamcılığın fetihleri haline geldiğini gördüm, sizin gibi ve milyonlarca Fransız vatandaşı gibi, kendi ülkenizde yabancı olmanın acısını hissettim” diye tarif ediyor. Üç yıl önce katıldığı bir TV programında katılımcılardan biriyle yaşadığı diyalog bu bağlamda ilgi çekici olabilir:
– Ben büyük değişimden bahsediyorum, Seine-Saint-Denis’te büyüdüğüm mahallelerde bir yürüyüşe çıkın.
– Cilt renginden mi bahsediyorsun?
– Kültürden bahsediyorum, topraklarımıza hiçbir şey paylaşmadığımız bir medeniyetin yerleşmesinden…
Parti, İslamcı ideolojilere karşı bir yasa çıkarma sözü verse de plana dair detaylı bir sunum yapmış değiller.
“Fransa Fransızlarındır”
Hayır, yukarıdaki gibi bir cümle kurduğuna rastlamadım. Gelgelelim neşeli, uyumlu ve genç bir siyasetçi portresi çizdiği TikTok videolarının ardında, yani görüntünün arka planındaki kişi biraz da bu. Bardella ve partisinin önceliği ekonomi ve güvenlik üzerine kurulu. Ekonomi halkın alım gücünü artırmayı, güvenlik ise Fransa’nın göç politikasını kontrol altına almayı işaret ediyor. Suç işleyen yabancıları sınır dışı etmeyi, 11-18 yaş arası Fransız topraklarında en az beş yıl yaşamış kişilerin vatandaşlık hakkını kaldırmayı planlıyor. Sosyal harcamaları Fransız vatandaşlarına sınırlayarak refah bütçesini azaltmak bir başka plan. En ayrımcı görüneni ise savunma ve güvenlik gibi alanlarda hassas işlerden çifte vatandaşları hariç tutmayı düşünmeleri.
Unutmadan, Bardella’nın kendisi de bir göçmen. İtalyan kökenli ebeveynlerin çocuğu. Babası Olivier Bardella içecek otomatları üreten bir KOBİ’nin kurucu yöneticisi, hali vakti yerinde. Annesi Luisa Bertelli-Mota ise eskiden öğretmen asistanlığı yapıyor ve güç bela geçiniyordu. Jordan Bardella henüz çocukken çift boşandı. Bardella yarı özel bir Katolik okulunda eğitim gördü. Kısa bir süre coğrafya lisans programına kayıt yaptırdı ancak siyasi kariyerine odaklanmak için bıraktı. “Üniversiteyi hiç bitirememiş olmasına rağmen Bardella’nın görece mütevazı geçmişi, onu siyasi elitlerden farklı kıldı” bakış açısı, onun daha ilgi çekici bir siyasi figür olarak güzelce paketlenmesini sağladı. İlerleyen yıllarda işine gelen bir nesil ile muhatap olabilmek için odağındaki konulardan biri de eğitim sistemi Bardella ve partisinin. Fransa eğitim sistemi üzerinde daha fazla hâkimiyet kurmak istiyorlar. Okullarda devlet otoritesini yeniden tesis etmek için eğitim sisteminde köklü bir değişikliğin sözünü veriyor Bardella. Daha sert disiplin cezaları, zorbalık eden öğrencilerin sınıflardan uzaklaştırılıp yeni oluşturulan özel merkezlere yerleştirilmeleri gibi önlemlerden söz ediyor. Kaymağını güzelce yediği TikTok’un birincil kullanım alanı cep telefonlarının okullarda yasaklanması gerektiğini söylüyor.
Bardella: Marine Le Pen’in Projesi
Bardella 7 Temmuz’daki son oylamada başarılı olursa hükümetin başına geçmekle kalmayacak, çok sevdiği Le Pen’in cumhurbaşkanlığı hayallerinin kapısını da aralamış olacak. Marine Le Pen’in Macron’un görev süresi 2027’de sona erdiğinde ülkenin en yüksek görevi için aday olması bekleniyor. Bir başka deyişle Le Pen’in 10 yıllık dönüşüm çaba ve projesi, partisinin siyasal iletişim düzleminde yeniden markalaştırma kararlılığı nihayete erecek. Zira Bardella, tam anlamıyla bir Marine Le Pen yatırımı. Asıl iktidar yolundaki gençlik iksiri, Le Pen’in gençliğinde yapamadıklarını bu yaşlarda başarabilmesinin anahtarı.
Bardella’nın daha çok emekliler arasında popüler olan ünlü Fransız şarkıcı Charles Aznavour’un eserlerini ama en çok 20’lerindeki insanların hayatın her anından keyif almasını anlatan “Onun Gençliği” şarkısını beğenmesi bunun bir göstergesi mi? Orası tartışmalı elbette, üstelik işin magazini, gırgırı… Yine de şarkının ne dediğini anımsamakta beis yok: “Gençliğimizi sarhoş olana kadar içmeliyiz!” Bardella başbakanlık koltuğuna oturursa o şarkı en çok yıllarca babasının gölgesinden sıyrılamamış, gençliği belki de bu sebepten çalınmış Marine Le Pen’i sevindirecek. Genç bir liderle, gençlerin oylarıyla kendi geleceğini inşa edecek. Sonrası? Muhtemelen tam bir karmaşa ve curcuna…