Liberalizm, İktidar ve Çıkar Devşirme

“Ne olursan ol gel” söylemi ile hoşgörü ikliminin merkezi olan Anadolu topraklarında liberal ilkeler kök salabilirdi. Ancak buyurgan, ötekileştiren, ayrımcılık üstünden gruplaştıran ve uzlaşma yerine çatışma ile beslenen siyasi geleneğin ve çıkar devşirme uğruna liberal ilkeleri eğip bükenlerin buna izin vermediği söylenebilir.

liberalizm

Etimolojik köken olarak “özgür” anlamına gelen Latince “liber” kelimesinden türetilmiş olan liberalizm, temel olarak bireyin özgürlüğünü merkeze alan bir felsefi görüş ve ideoloji olarak tanımlanabilir. 19’uncu yüzyılın başlarında devlet iktidarının sınırlanmasının talep edilmesi, liberalizmin bir siyasi ideoloji olarak temel çıkış noktası olarak görülür.

 

Liberalizmin Doğuşu ve Savunduğu İlkeler

 

Aydınlanma çağının ideolojilerinden olan liberalizmi anlamak için o dönemin özelliklerini bilmek gerekir. Liberalizmin ortaya çıkışında temel tetikleyici gelişmenin, Tanrı-merkezli toplum tasavvurundan tek rehberi insan aklı olarak gören düşünceye geçiş olduğu söylenebilir. Liberalizmin savunduğu değerler, sınırlı devlet anlayışı (gece bekçisi devlet/night-watchman state), ifade ve vicdan özgürlüğü, basın özgürlüğü, fırsat eşitliği, bireycilik, özgürlük, adalet, piyasa ekonomisi ve anayasacılık olarak sıralanabilir.

 

Liberalizmin şekillenmesinde kilit rol oynayan düşünürler John Locke, David Hume ve Immanuel Kant olarak bilinir. Locke (1632-1704) eserleriyle, doğal haklar teorisi, hoşgörü ve rızaya dayalı yönetim ilkesinin temelini oluşturmuştur. Geleneksel ve dini değerlerin eski gücünü yitirdiği bir dönemde Locke, barışçı bir toplumsal yapının gelenekler veya din ile değil ancak toplumsal sözleşmeler ile mümkün olacağını vurgulamıştır. 

 

David Hume (1711-1776), adalet ve mülkiyet kurumlarının toplumun huzuru için bir arada olması gerektiğini vurgulamıştır. Kant’ın (1724-1804) savunduğu kişisel özerklik kavramı (autonomy) ve bireylerin eşit olduğu düşüncesi de liberalizmi etkileyen önemli görüşlerdendir.

 

Liberalizm, siyasi liberalizm ve ekonomik liberalizm olmak üzere iki ana grupta ele alınabilir. Siyasi liberalizm, devletin veya başka bir otoritenin bireyleri kısıtlamaması gerektiğini savunur. Liberal düşünceye göre, bir diğerinin hukukunu ihlal etmediği sürece bireylerin özgürlüğü kısıtlanamaz. Güçler ayrılığı ilkesinin çıkış noktası da liberalizme dayanmaktadır.

 

Ekonomik liberalizm ise piyasanın, devlet müdahalesi olmadan kendini düzenleyebileceği fikrini savunur. Özellikle klasik liberallere göre mülkiyet, bireyin gelişmesinin önemli bir şartı olarak doğal bir haktır. Mülkiyet, fırsat eşitliğinin sağlanması için gerekli şartlardan da biridir.

 

Liberalizmin Dönüşümü 

 

Tarihsel süreç içinde liberalizm dönüşmüş ve farklı formlara evrilmiştir. Örneğin 19’uncu yüzyılın sonlarından itibaren, refah reformlarını destekleyen bir sosyal liberalizmin ortaya çıktığı biliniyor. John Maynard Keynes’in ekonomik teorileriyle desteklenen sosyal liberalizm, 1930’lardaki krizin ardından egemen hale gelmiştir. Daha sonra, Keynesyen refah devletinin krizine bir yanıt olarak neo-liberalizm ortaya çıkmıştır.

 

Neo-liberalizm, temel olarak özel sektörün önündeki yasal ve bürokratik engellerin kaldırılmasını savunur. Neo-liberalizm, 19’uncu yüzyıl klasik liberal ekonomi fikirlerinin günümüz koşullarına uygulanmasına dayanır. İngiltere’de Thatcher, ABD’de Reagan ve Türkiye’de ise Özal döneminde neoliberal politikaların benimsendiği biliniyor.

 

Liberalizmin yıllar içinde diğer ideolojileri etkileyen formlarından biri, 1970’lerde Amerika’da ortaya çıkan liberal feminizmdir. Liberal feministler, kadınların da toplumda erkekler kadar aktif olması gerektiğine inanır ve dolayısıyla kariyer olarak, siyasette veya medyada eşit derecede temsil edilme hakkına sahip olduğunu savunur. Liberal feminizm, eşitlikçi (egalitarian) liberal feminizm, klasik liberal feminizm olmak üzere iki grupta incelenebilir. 

 

Liberalizmin modern formuna katkı sunan önemli isimlerden biri John Rawls’dur. Yazarın 1971 yılında basılan A Theory of Justice (Bir Adalet Teorisi) isimli kitabı bu anlamda sıklıkla başvurulan bir eser olarak bilinir. 

 

Türkiye’de Liberalizm Geleneği

 

Liberalizmin anavatanı olan İngiltere de dahil olmak üzere hiçbir ülkede liberalizmin salık verdiği ilkelerin tam anlamıyla hayata tatbik edildiği söylenemez. Türkiye’de liberalizmin savunduğu değer ve ilkelerin mevcudiyetinden söz etmek genel olarak mümkün olmamaktadır, zira kendini liberal olarak tanımlayanların birçoğu aslında liberalizmin savunduğu özgürlük gibi temel ilkeleri devlet karşısında konumlamada oldukça ikircikli bir tutum içerisindedirler. 

 

Osmanlı’nın son dönemlerinde ortaya çıkan liberalizm akımı, Batı dünyasında devletin yetkilerinin sınırlanması hedefini taşıyan akımın aksine devleti güçlendirmek amacını taşımıştır. Osmanlı’da liberal iktisadi yaklaşımın ilk örneklerini 1865’te Yeni Osmanlılar Cemiyeti olarak bilinen hareketin lideri Namık Kemal’in eserlerinde bulmak mümkündür. 1908’de ilan edilen II. Meşrutiyet ile temel hak ve özgürlüklerin korunduğu sınırlı bir yönetime geçilmiştir. II. Meşrutiyet’in ilan edilmesi ile başlayarak 1914’e kadar geçen süre zarfında ise İttihat ve Terakki Cemiyeti’nin kısmen de olsa liberal ekonomi politikaları uyguladığı bilinmektedir. Bu anlamda, dönemin Maliye Bakanı olan Mehmet Cavid Bey önemli bir isimdir. 

 

Öte yandan Cumhuriyet tarihine genel bir bakış ile, liberalizmin gelişmesinin önündeki en büyük engellerden biri, asker-sivil bürokratik yapının uzun yıllar boyunca süren etkinliği olarak görülebilir. Bunun yanında, din-devlet ilişkilerini düzenleyen laiklik ilkesi uzun yıllar boyunca devletin dini kontrol ve baskı altında tutması olarak vuku bulduğundan, var olan baskıcı laiklik uygulamaları da liberal geleneği zayıflatan bir diğer etkendir. 

 

Ülkemizde Batı dünyasında var olduğu şekliyle bir burjuvanın hiçbir dönemde var olmaması ve güçlü bir sivil toplumun yokluğu da liberalizmi zayıflatan unsurlar arasındadır. Ayrıca, paternal geleneğin hâkim olduğu siyasal kültürün egemenliği, otoriter uygulamaları sıradan ve sorgulanmaz bir hale getirmektedir. Liberalizme engel uygulamalardan bir diğeri ise kimi çevrelerde hayli baskın olan dışlayıcı milliyetçi söylemdir. Bu tip bir milliyetçi anlayış da liberal değerlere aykırı niteliktedir. 

 

Türkiye’de Turgut Özal yönetiminde liberal değerlerin nispeten de olsa güç kazandığı ve neo-liberal ekonomi politikalarının uygulandığı bilinmektedir. Bununla birlikte siyasi aktörler anlamında liberal bir partinin ülke yönetiminde etkili olduğu bir dönem yaşanmamıştır. 

 

Liberalizmi savunan ilk örgütlü hareket Liberal Düşünce Topluluğu (LDT) olarak bilinmektedir. Kazım Berzeg, Mustafa Erdoğan ve Atilla Yayla’nın öncülüğünde kurulan LDT, Türkiye’de ilk defa liberalizmi bir fikir sistemi olarak benimseyen ve faaliyetlerini akademik düzleme de taşıyan bir hareket olmuştur. 

 

Ülkemizde liberal kavramı farklı çevrelerde farklı anlamlar ifade eder. Yazar Oral Çalışlar’a göre, sol kesimde liberallerin büyük sermaye taraftarı olduğu yönünde yanlış bir klişe hakimdir. Türkiye’de özellikle sol siyasi görüşe yakın kimi çevrelerde liberal kimlik sahibi olmak “liboş” ifadesi ile alçaltıcı bir hüviyete indirgenmektedir. Bu ifade liberal gözüken ancak gerçekte kişisel çıkarını düşünen kişiler için de kullanılmaktadır. Bu kullanıma gayet benzer bir biçimde Prof. Özgür Demirtaş’ın sosyal medyada kendisini hedef alan sözlerine yönelik Prof. Atilla Yayla’ya “Anladığım kadarı ile çıkarınız için Siyasal İslam’a yanlayan bir liboşsunuzyanıtını vermesi de manidardır. Liberal olarak bilinen kimi isimlerin gücü elinde tutanların ideolojik destekçiliği üzerinden kendileri için çıkar devşirmeleri maalesef son yıllarda fazlaca gözlemlenmekte.

 

Ülkemizde var olan sosyo-kültürel öğeler, siyasi kutuplaşma, kurumsal ve yasal düzlemde baskın olan kimi uygulamalar liberal geleneğin yerleşememesine sebep olmuştur. Oysaki “Ne olursan ol gel” söylemi ile hoşgörü ikliminin merkezi olan Anadolu topraklarında liberal ilkeler kök salabilirdi. Ancak buyurgan, ötekileştiren, ayrımcılık üstünden gruplaştıran ve uzlaşma yerine çatışma ile beslenen siyasi geleneğin ve çıkar devşirme uğruna liberal ilkeleri eğip bükenlerin buna izin vermediği söylenebilir.

İLGİLİ YAZILAR

Sitemizde mevzuata uygun biçimde çerez kullanılmaktadır. Bilgi için tıklayınız.