Libya’da Süreci Maksimalist Hırslar Belirliyor
Ateşkes anlaşması yapılmaması ve Berlin konferansında ve sonrasındaki ateşkesin veya silah ambargosunun ihlaline dönük hiçbir yaptırım adımı atılmaması sebebiyle, iki girişime de ilgi önemli ölçüde azaldı. İki girişimin başarısızlığı, savaşın sonunda ortak çıkarları olan devletlerin ve aktörlerin daha fazla ve daha güçlü işbirliği yaparak risk almaları gerektiğini de ortaya koydu.
Libya’da siyasi bir sürece ne kadar yakın ne kadar uzağız?
Berlin Konferansı, 8 Ocak’ta Rusya ve Türkiye tarafından zorlanan kırılgan ateşkes anlaşmasının ne konsolidasyonu ne de resmileşmesi ile sonuçlandı. Konferansın ardından, katılımcıların çatışmayı bitirme ve silah ambargosuna riayet etme yönündeki resmi taahhütlerini daha bağlayıcı yapacak bir Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi kararının çıkması gibi somut adımlar da gelmedi. Tam tersine, son on günde Libya’ya daha fazla askeri teçhizat ve yabancı paralı asker transfer edildi. Hafter güçleri de kırılgan ateşkes anlaşmasını birçok kez ihlal ettiler. Uluslararası arabuluculuk gayretleri öncelikle Libyalı taraflar arasında ateşkes anlaşmasını güvence altına almak sonra da bu vesile ile siyasi sürecin tekrar başlamasını amaçlarken bu sıralama tam tersine dönmüş görünmektedir.
Birleşmiş Milletler Libya Destek Misyonu, ateşkesin sağlanmasına yardım edeceğini hesaplayarak taraflar arasında bir diyalogun kaçınılmaz olduğunu düşünüyor bu amaçla da bir Libya siyasi süreci başlatmaya çalışıyor. Siyasi görüşmeler, Şubat ayının ilk yarısında Cenevre’de planlandı. Fakat, yine, görüşmelere girmesi beklenen 40 Libyalı üyeden oluşan bir komite kurmak için devam eden görüşmeler, kendi temsilcilerini seçmeleri istenen tarafların (her biri 13, ek olarak Birleşmiş Milletler Libya Destek Misyonu tarafında direkt olarak seçilen 14 bağımsız üye) uzlaşmaz pozisyonları nedeniyle ciddi bir şekilde çetrefil hale gelmiş durumda. Libya’nın 13 seçim bölgesinden çıkan temsilcilerin seçimi konusunda Trablus merkezli Yüksek Devlet Konseyi’nin üyeleri arasında belirli bir ilerleme kaydedilse de, Tobruk merkezli Temsilciler Meclisi Başkanı, Aguila Saleh, Temsilciler Meclisi temsilcilerini Birleşmiş Milletler Libya Destek Misyonu’nun istediği gibi Temsilciler Meclisi üyelerinin hepsinin arasından değil de sadece kendisine ve Hafter’e sadık olan parlamenterler arasından seçmeye hevesli görünmektedir. Bu durum, Hafter tarafının diyaloğa girme yönündeki istekliliği konusunda iyiye işaret değil.
Bunlara ilaveten mevcut siyasi süreç, iktidar mücadelesindeki temel rakipler arasında yeni ve daha kabul edilebilir bir güç paylaşımını temin edecek yeni bir milli birlik hükümetinin kurulmasına önem vermektedir. Özellikle Libya Birlik Hükümeti ve Seraj için bu tarz görüşmelerin varlık-yokluk boyutu daha belirgin olmaktadır. Aslında, her iki taraf dışarıdan gelecek yardımın siyasi olarak kendi çıkarları için kullanabilecekleri bazı askeri kazançlar elde etmelerine izin vereceğine inanmaya devam ettikçe, yeni güç paylaşımı düzenlemesi için yeni siyasi pazarlık ihtimali, askeri çatışmayı daha da şiddetlendirme riski taşımaktadır.
Siyasi kurumların tekrar birleştirilmesine ve ülkeyi yönetecek ortak bir hükümetin kurulmasına idareyi sağlama açısından öncelik verilmesi anlaşılabilir. Ancak dış aktörlerin aktif destekleri ya da suça ortak olan pasif tutumları nedeniyle arazide çatışma şiddetlenirken hükümet kurma önceliğinin yerel aktörleri bir anlaşmaya zorlaması ve savaşı dindirmeye katkı yapması pek mümkün değildir.
Libya krizinin gelecekteki seyrini şekillendirecek kritik aktörler kimlerdir?
Libya’da çatışan taraflar yabancı devletlerden daha fazla ve doğrudan askeri destek talep ederek, askeri ve siyasi olarak arazideki gerçeklikle bağlarını tümüyle kaybetme riski taşıyorlar. Çünkü her geçen gün sponsorlarına çok daha bağımlı hale gelme durumları var. Bununla birlikte, Türkiye’nin desteği Ulusal Mutabakat Hükümeti koalisyonu için gerçekten varoluşsal hale gelirken, Hafter için işler çok farklı görünüyor. Hafter, Birleşik Arap Emirlikleri’nden sürekli artan askeri desteğin yanı sıra BMGK içindeki diplomatik bağışıklığın belirleyici olacağına, son tahlilde bu yolla gücü ele geçireceğine inandırılıyor. Aslına bakarsanız, Türk-Rus ateşkes anlaşması girişiminin başarısız olması ve Berlin konferansının sonuçlarının hayata geçirmek için somut adımların bulunmaması nedeniyle, Libya krizi kontrolden çıkıyor gibi görünüyor: Hiçbir aktörün ya da aktörler koalisyonunun tırmanmayı durduracak kapasitesi ya da iradesi yok, çünkü tek bir aktör bile tek başına diğerlerinin girişimini engelleme imkanına sahip.
Sonuç olarak, olayların seyri şu anda çatışmayı sıfır toplamlı bir oyun olarak gören ve maksimalist hırsları olan aktörler tarafından şekillendiriliyor ve yakın gelecekte de büyük ihtimalle böyle devam edecek. Libya’nın içindeki ve dışındaki askeri aktörler için bu mevcut durum gayet elverişli ve krizin tırmanmasını da teşvik ediyor.
Türkiye-Rusya öncülüğünde gerçekleşen Moskova sürecinden Libya’da ne beklenebilir?
Moskova ve Ankara’nın temel Libya aktörleri arasında ateşkes sağlamak ve arabuluculuk yapmak için giriştikleri bu ciddi eylem bir “süreçten” daha çok, kendi askeri güçlerini arazide aktifleştirmeye ve bunu Libya’daki müttefikleri üzerinde siyasi etkiye dönüştürmeye yönelik cesur bir hareketti.
Moskova’nın Hafter’i ateşkesi kabul etmeye ikna edememesi, Berlin konferansından bu yana da Türkiye tarafından UMH’ne sağlanan askeri desteğin hızlanması ve önemli bir şekilde artması nedeniyle, bu ikilinin hala önemli bir arabuluculuk rolü üstlenip üstlenemeyecekleri belirsizliğini koruyor. Türkiye büyük olasılıkla geçen hafta bu kapasitesini kaybetti. Hafter’in sebep olduğu küçük düşürülmeye güçlü bir şekilde tepki vermekten kaçınan Rusya başkalarıyla ortak hareket etmek zorunda olsa da hala bir rol yapabilir.
Benzer şekilde, Berlin sürecinin Libya meselesinin çözümünde nasıl bir rolü olacak?
19 Aralık’ta düzenlenen Berlin konferansı, Almanya ve Birleşmiş Milletler tarafından net bir şekilde süreç içinde bir adım olarak sunuldu. Bir dizi izleme toplantısı duyurulmuş olsa da, arazide yaşanan hızlı gelişmeler, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi içinde konferansı takip eden somut adımların atılamaması, hem Libyalılar içinde hem de çatışmaya derin bir şekilde müdahil olan dış oyuncular arasında sürecin tüm güvenilirliğini kaybetmesine neden olmuştur. Almanya şimdi muhtemelen kilit bölgesel ve uluslararası oyuncularla etkileşime ve tartışmaya devam ederek iletişim kanallarını açık tutmaya ve gerilimi azaltmaya çalışacak. Bununla birlikte, eğer AB düzeyinde- ve özellikle Fransa ile- sahadaki dinamiklerin bölgenin istikrarı için acil bir tehdit oluşturduğu gerçeğiyle gerekçelendirilmiş yeni ve daha güçlü bir yol haritası üzerinde bir anlaşma için çaba gösterilmezse, bunun da sonuç üretmesi pek olası değildir.
Moskova ve Berlin süreçleri arasındaki ilişkilerin doğasını nasıl görüyorsunuz? Rekabetçi mi, tamamlayıcı mı?
Berlin konferansı aylardır bir oluşum sürecinde olmakla birlikte, 8 Ocak’ta Putin ve Erdoğan tarafından ateşkesin beklenmedik bir şekilde duyurulması ve bunun göreceli olarak uygulanması, Almanya ve BM’yi konferansın toplanmasını hızlandırmaya itti. Konferans arazide çatışmanın azalmasını da fırsata çevirerek, harici oyuncuların tarafsız hale geleceklerine dair garantiler sağlayarak Libya’da taraflar arasındaki anlaşmayı pekiştirmek ve resmileştirmek için yapıldı. Avrupalılar kendi kapılarının dibindeki bir çatışmada Türkiye ve Rusya’nın arabuluculuk çabalarında ön almasından çok rahatsız olsa ve kendilerini hakarete uğramış hissetseler de, Moskova ve Ankara sahadaki ateşkesin garantörleri olarak hareket etmeye hazır oldukları için rekabet içinde görünen iki inisiyatif tamamlayıcı hale de gelebilirdi.
Ateşkes anlaşması yapılmaması ve Berlin konferansında ve sonrasındaki ateşkesin veya silah ambargosunun ihlaline dönük hiçbir yaptırım adımı atılmaması sebebiyle, iki girişime de ilgi önemli ölçüde azaldı. İki girişimin başarısızlığı, savaşın sonunda ortak çıkarları olan devletlerin ve aktörlerin daha fazla ve daha güçlü işbirliği yaparak risk almaları gerektiğini de ortaya koydu.
Çeviri: Cansu Yetimoğlu
En son çıkan yazılardan anında haberdar olmak için bizi @PerspektifOn twitter hesabımızdan takip edebilirsiniz.