Liderler Buluşması: Yeni Siyasete Açılan Kapı

Liderler zirvesi ile Türkiye’de uzun yıllardır hem siyasi partiler hem de seçmenler arasındaki ilişkilerin ana formatı olan kutuplaşmacı/çatışmacı yaklaşımın dışında, müzakere ve uzlaşmayı esas alan yeni bir siyasal kültürün gelişmesi sağlandı. 28 Şubat’ta tüm seçmenler yeni bir yönetim modeli projesi ile tanışacaklar ve tartışma artık sistem eleştirisi üzerinden değil, yeni modelin önerileri etrafında yürüyecek.

12 Şubat Cumartesi günü Türkiye’nin yeniden parlamenter sisteme geçmesi ile ilgili çalışmayı aylardır birlikte sürdüren altı siyasi partinin lideri akşam yemeğinde buluştu. Muhalefeti destekleyenlerin büyük çoğunluğunun görmeyi arzu ettiği ve bugüne kadar bir türlü gerçekleşmeyen liderler toplantısı, daha duyurusu yapıldığı ilk andan itibaren kamuoyunda büyük bir ilgi uyandırdı.

 

Beş saatten uzun süren bu toplantının sonunda liderler yazılı olarak bir ortak açıklama yaptılar. Açıklamada toplantının amaç ve sonuçları ile partilerin önümüzdeki dönemde aralarındaki iş birliğini yaygınlaştırma ve güçlendirme niyetleri topluma duyuruldu ama toplantıda beş saat boyunca nelerin tartışıldığı konusunda metinde çok az bilgi yer aldı.

 

Ancak bu kısıtlı bilgi durumu bile liderler buluşması hakkında yapılan çok sayıda abartılı değerlendirmeye, kaynağı gizli kulis bilgilerine dayalı haberlere ve komplo teorilerine engel olamadı. Buluşmayı bir milat olarak görenler de oldu, siyasi tarihimizin akışını kökünden değiştirecek bir dönüm noktası olarak değerlendirenler de. Kimileri HDP ve sosyalist solun masada olmamasını gerekçe göstererek muhalefet blokunun da kutuplaşma siyasetine savrulduğunu iddia etti. Ama en fantastik yorum Yeni Şafak gazetesinde yer aldı. Ana sayfasının yarısını kapsayacak bir manşet haberde 6’lı masadan “Türkiye’nin egemenlik haklarını tartışmaya açacak” ve aralarında Ayasofya’nın yeniden müzeye döndürülmesi, Ege adalarının Yunanistan’a bırakılması, terör operasyonlarının sona erdirilmesi gibi çeşitli taahhütlerin çıktığını iddia etti.

 

Birbiriyle taban tabana zıt çokça yorumun ortalıkta dolaşmaya devam ediyor olması, bu buluşmanın ne anlama geldiği ve gelmediği hususlarında yeni katkılara ihtiyaç duyulduğunu gösteriyor. Bu nedenle aşağıda altı muhalefet liderinin ilk buluşmasının ilk önce ne olmadığı konusundaki kanaatlerimi, sonra da bu zirvenin siyaset açısından anlamlı ve önemli boyutlarının neler olduğunu tartışmaya çalışacağım.

 

Liderler Zirvesi Ne Değildir?

 

1. HDP’nin dışlandığı ve Kürtlerin yok sayıldığı bir toplantı değildir. Toplantıdan sonra HDP Eş Genel Başkan Yardımcısı Tayip Temel ile milletvekili Hüda Kaya’nın açıklamaları sonrasında masada niye HDP’nin de yer almadığı tartışmaları başladı. Hatta sosyalist soldan hiçbir partinin olmaması tartışması da buna eklendi. Daha sonra HDP Eş Genel Başkanı Mithat Sancar’ın açıklamaları durumu netleştirdi.

 

BBC Türkçe’ye verdiği röportajda “Siz bu masaya davet edilmeyi bekliyor muydunuz?” sorusuna zaten böyle bir davet beklemediklerini; muhalefet partilerinin kendi aralarında diyalog ve ortak çalışma yürütmelerine herhangi bir itirazlarının olmadığını, çeşitli partiler arasında bu tür ilişkileri de olumlu karşıladıklarını söyledi. Bu toplantıda parlamenter sistemle ilgili mutabakat dışında, Millet İttifakı’nın genişlemesiyle ilgili görüşmeler yapıldıysa bile, buna da itirazlarının olmadığını; zira HDP’nin parlamento seçimine kendi ittifakını kurarak gireceğini belirtti.

 

Cumhurbaşkanlığı seçimi ile ilgili olarak ise şu görüşleri dile getirdi: “Şayet cumhurbaşkanlığı seçimi ve onunla bağlantılı temel meseleler söz konusuysa, durum değişir. Başta geçiş süreci olmak üzere, cumhurbaşkanlığı seçimini ilgilendiren konularda bizimle açık diyalog ve müzakere yürütülmesi talebimizi tekrar etmek istiyorum. Bunun için o masada bulunmak gerekmiyor; kaldı ki bizim o masaya davet edilme gibi bir beklentimiz de yoktu. Şayet cumhurbaşkanlığı seçimi ortak aday tartışması üzerinden gelişecekse, HDP olarak talebimiz, bu çerçevedeki konuların bizimle kamuoyuna duyurularak, açık, doğrudan ve şeffaf biçimde yürütülmesidir.”

 

Mithat Sancar, yapmış olduğu bu açıklamalarla 28 Şubat günü gerçekleştirilecek olan toplantıya HDP tartışmasının gölge düşürmesinin önüne de geçmiş oldu.

 

2. Millet İttifakı’nın genişlemesi ile ilgili bir toplantı değildir. İktidar bloku uzun zamandır muhalefeti HDP de dahil olmak üzere aynı çatı altına toplanmışlar gibi göstermek için büyük bir gayret sarf ediyor. Hatta HDP’nin toplantıya katılmadığını herkes bildiği halde, Devlet Bahçeli toplantı masasının ayağının HDP olduğunu iddia etti. Toplantının 5 saatten fazla sürmesi de içerikle ilgili dedikoduların büyümesine vesile oldu. Ancak hem toplantı sonrasında yapılan basın açıklamasına hem de takip eden günlerde liderlerin yaptıkları açıklamalara bakıldığında, zirvede ittifakın genişlemesi konusunun pek gündeme gelmediği ve bu mesele üzerinde herhangi bir karar alınmadığı net biçimde görülmektedir. Bunun yerine, zamanı geldiğinde kurulacak geniş tabanlı bir ittifaka giden yolun nasıl şekillendirileceği üzerinde durulduğu anlaşılıyor. Partiler önümüzdeki süreçte bir anlayış birliği şekillendirmek amacıyla ortak çalışmaları sıklaştırıp, parlamenter sistemle ilgili çalışmaya ilaveten, birçok alanda iş birliği yapmayı planlıyorlar.

 

3. Cumhurbaşkanı adayının belirlenmesi ile ilgili bir toplantı değildir. Uzun zamandır gerek iktidar kanadı gerekse de muhalif cenahta ortak cumhurbaşkanı adayı ile ilgili bir gelişme olmasını sabırsızlıkla bekleyen çok sayıda kişi var. O nedenle bu toplantıda adaylıkla ilgili belli tartışmaların ve bazı gelişmelerin yaşanabileceğini düşündüler. Ancak öyle olmadı. Liderler cumhurbaşkanlığı işini en sona bırakma konusundaki kararlı tutumlarını sürdürdüler.

 

Zirve Neden Önemli?

 

1. Demokrasi tarihimizde daha önce hiç gerçekleşmeyen bir iş başarıldı. Ülkemiz partilerin kendi aralarında koalisyon görüşmeleri yapmalarına aşina. Ama partilerin siyasal sistemi demokratik bir yapıya kavuşturacak anayasal düzenlemeleri belirlemek amacıyla, büyük bir disiplin içerisinde aylarca birlikte çalışmaları ve bunu bir protokolle imza altına almaları deneyimini ilk kez yaşayacağız. Üstelik bu uzlaşı köken ve ideolojik formasyon olarak birbirinden oldukça farklı partiler arasında gerçekleştiriliyor. Siyasi tarihimizde bu kadar çok renkli bir toplantı da muhtemelen ilk kez yapılıyor.

 

2. Türkiye’de uzun yıllardır hem siyasi partiler hem de seçmenler arasındaki ilişkilerin ana formatı olan kutuplaşmacı/çatışmacı yaklaşımın dışında, müzakere ve uzlaşmayı esas alan yeni bir siyasal kültürün gelişmesi sağlandı. Gündelik hayatın her alanına sirayet eden ve taraflar arasında öfke/nefret üretmeye başlayan; bu yönüyle gün geçtikçe bir güvenlik meselesine dönüşen çatışmacı yaklaşımın mağlup edilmesi hem toplumsal barış hem de ülkenin geleceği açısından büyük önem taşıyor. Sosyal medyada tarafların birbirlerine nefret suçu kapsamına girebilecek ifadelerle saldırmaları, çeşitli siyasetçilere ve kanaat önderlerine yönelik fiili saldırılar, hatta Kemal Kılıçdaroğlu’na yönelik linç girişimi bu kutuplaşma ve çatışma yaklaşımının sonunun nereye varabileceğini gösteriyor. Bu nedenle muhalefetin geliştirmeye başladığı şey sadece bir “seçim ittifakı”nın ötesinde anlam taşıyor.

 

3. Başkanlık sistemine geçişle ilgili referandum sürecinden bu yana muhalefet partileri “parlamenter sistem”i savunmakta ve sistemi yeniden dönüştürmeyi vaat etmekteydi. Ama nasıl bir sisteme dönüleceği şimdiye kadar somut olarak seçmenin önüne konulamadı. Bu nedenle hem iktidar kanadı hem de muhalif kanaat önderleri çok sık biçimde muhalefet partilerini bu açıdan eleştirdi. Liderler zirvesi, parlamenter sisteme dönüş arzusunu bir “retorik” olmaktan çıkarıp “proje”ye dönüştürdü. 28 Şubat’ta tüm seçmenler yeni bir yönetim modeli projesi ile tanışacaklar ve tartışma artık genel olarak sistem eleştirisi üzerinden değil, yeni modelin önerileri etrafında yürüyecek.

 

4. Son genel seçimde dört muhalefet partisinin (CHP, İYİ Parti, DP, SP) bir araya gelmesiyle kurulan Millet İttifakı 2019 yerel seçimlerinde belli seçim çevrelerinde de olsa tüm muhalefetin bir araya geldiği bir platforma dönüştü. O günden bu yana iktidar karşısında hep bir “muhalefet bloku” olduğu varsayımı bütün siyasi değerlendirmelerde etkisini hissettirdi. Oysaki gerçekte, SP’nin de ayrılmasından sonra sadece üç partiden oluşan ve oyların yüzde 40’ını bünyesinde toplayan bir ittifak söz konusuydu. SP’nin yanı sıra yerel seçimler sonrası kurulan DEVA ve Gelecek partileri Millet İttifakı ile diyaloğunu sürdürmekle birlikte, onun bir parçası değillerdi.

 

Parlamenter sistemle ilgili çalışma, partiler aradaki ilişkileri diyalog seviyesinden iş birliğine yükseltmiş oldu. Gerçekleşen 6’lı zirve ve 28 Şubat’ta yapılacak tanıtım toplantısı, şimdiye kadar olmadığı halde var kabul edilen “büyük ittifak”ın kurulmasını hem mümkün hem de muhtemel hale getirdi. Macaristan ve İsrail’deki gibi, iktidardaki otoriter popülist yönetime karşı siyasi yelpazenin her renginden oluşan bir muhalefet blokunun tecessüm etmesi artık Türkiye için en yüksek olasılıklı siyasal senaryodur.

 

Bir yemek veya fotoğraf karesi bazen göründüğünden daha büyük anlamlar taşıyabiliyor.

 

Siyasetin bu iklimi dağıtacak işlerden uzak durarak yakaladığı moral üstünlüğü pekiştirmesi, önümüzdeki süreçte güç dengelerinin değişmesi sonucunu doğuracaktır.

İLGİLİ YAZILAR

Sitemizde mevzuata uygun biçimde çerez kullanılmaktadır. Bilgi için tıklayınız.