Meclis Komisyonu Değil Çocuk Bakanlığı Kurulmalı

Çocuklar kâğıt üstünde, hayata geçirilmeyen komisyon raporlarıyla korunmaz. Sahada, yasalarla, kolluk güçleriyle, bilinçli ailelerle, sorumlu medyayla, hesap verebilir kurumlarla, bu alanda özveriyle ve bilimsellik ışığında çalışan sivil toplum kuruluşlarını “bizden” veya “bizden değil” diye ayrıştırmayıp koşulsuz destekleyerek, etkin ve güçlü bir Çocuk Bakanlığı kurulmasıyla korunur. Çözüm bu kadar net.

çocuk bakanlığı

Salı günü TBMM Genel Kurulu’nda, “Altı yaşındaki bir kız çocuğunun evlilik adı altında cinsel istismara maruz bırakılması olayının araştırılarak benzer olayların yaşanmaması ve her türlü çocuk istismarının önlenmesi için alınması gereken tedbirlerin belirlenmesi” amacıyla Meclis Araştırma Komisyonu kurulması kabul edildi.

 

Komisyon 19 üyeden oluşacak ve üç ay boyunca çalışacak.

 

Ancak ardındaki kangrenleşmiş yapısal sorunları, çocuğa yönelik çağdışı bakış açısını, sistemdeki fay hatlarını onarmadan bir komisyonla çocuk istismarının önlenmesinde ne kadar yol kat edeceğimiz meçhul.

 

Ne de olsa karşımızda Başta Cinsel İstismar Olmak Üzere Çocuklara Yönelik Her Türlü İstismar Olaylarının Araştırılarak Alınması Gereken Önlemlerin Belirlenmesi Amacıyla Kurulan Meclis Araştırması Komisyonu’nun üç aylık yoğun bir çalışmanın ardından hazırladığı 3 Kasım 2016 tarihli 480 sayfalık rapor ve Meclis’e dağıtılmasına rağmen tozlu raflar arasında kalan, ancak iki sene sonra yarım yamalak görüşülüp unutturulan 88 öneri var.

 

Bunlar arasında; çocuğa karşı şiddet eylem planı hazırlanmasından ulusal düzeyde bir çocuk politikası geliştirilmesine, çocuk istismarına dair risk faktörlerinin belirlenmesine yönelik geniş çaplı bir çalışmaya, medyada çocukla ilgili yayıncılık politikası oluşturulacak bir üst kurulun tesisine dek çoğu hayata geçirilmeyen birçok öneri yer alıyordu.

 

Ardından yaşanan yüzlerce istismar vakası, Aladağ yurt yangını, istismar verilerinin uzun süre açıklanmaması, hayatı kararan çocuklar, cezasız kalan suçlar da cabası…

 

İki Kritik Öneri

 

CHP İnsan Haklarından Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Denizli Milletvekili Gülizar Biçer Karaca, bu komisyon raporunda iki noktanın kritik olduğunu ancak bu alanlarda hiçbir şey yapılmadığını önemle vurguluyor. Rapordaki önerilerden biri; öğrenci yurtlarının doğrudan Millî Eğitim Bakanlığı’na bağlanması, bir diğeri de istismara uğrayan çocukların başvurduğu ve onların psikososyal ve sağlık durumlarının takip edildiği çocuk izlem merkezlerinin tüm illerde faaliyet gösterecek şekilde yaygınlaştırılmasıydı. Ancak diğer önerilerde olduğu gibi bu iki noktada da altı yıldır herhangi bir adım atılamadı.

 

Çocuk Koruma Kanunu’nun ve tarafı olduğumuz Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesi’nin 18 yaşından küçük herkesi çocuk kabul etmesi ışığında, muhalefet partilerinin milletvekillerinin yıllardır evlenme yaşını istisnasız şekilde 18’e çıkarma yönünde talepleri var…

 

Basına yansıyan haberlere göre, erkeklerin geçen Aralık ayında en az üç çocuğu öldürdükleri ve en az 29 kız ve oğlan çocuğunu istismar ettikleri, 2022 yılı boyunca ise 238 çocuğu istismar ettikleri anlaşılıyor.

 

Ancak bir yandan da Meclis’te çoğunluğu bulunan partiden gelen komisyon üyesinin komisyona başkan olmasıyla birlikte, gündemi kendisinin belirlediği, istediği kurum ve uzmanları dinleyip istedikleri hakkında inceleme yaptığı, kırmızı çizgilere dokunan konu ve kurumları es geçtiği, “Aman ağzımızın tadı kaçmasın Ali Rıza Bey” denen bir düzen var…

 

Çocuk istismarı vakaları konusunda “çocuğun rızası olduğunu” söyleyenler, hepimizin uykularını kaçıran altı yaşındaki bir evlilik ve akabinde istismar trajedisi konusunda medyaya yansıyana dek iki yıldır suspus olan yetkililer var…

 

Komisyonların Teknik Anlamı  

 

Sn. Biçer Karaca’nın bu konuda önemli bir diğer tespiti var: Alt komisyon yerine ihtisas komisyonu kurulsaydı, çocuk istismarının etkin denetimi konusunda gerçek anlamda harekete geçilebilirdi.

 

Peki ama Meclis’teki komisyonlar ne zaman etkin birer istişare ve uzlaşı aracına dönüşür? Çocuk hakları gibi siyaset-üstü olması gereken bir alanda yumruklar konuşmadan, hakaretler havada uçuşmadan, sağduyu ve aklın ortaklığıyla demokrasinin tüm mekanizmaları işletilebilir mi? Yoksa bu komisyonlar da gündemin tabir-i caizse “gazını almak” için kurulan, gerçekleri açığa çıkarmak yerine kamuoyunu oyalamaya dönük taktikler mi?

 

Haftalardır -normal şartlarda balıkları aratmayan ancak bu konuda ne mutlu ki daha sağlam duran- kolektif belleklerimizde yerini ilk günkü gibi koruyan bir çocuk istismarı vakasından sonra ciddi kamuoyu baskısıyla kurulan bir komisyonda, üyeler hangi asgari müşterekler üzerinde bir araya gelerek yapıcı bir ortamda tartışma ve çözüm kültürü geliştirebilir?

 

Tüm bu soruların yanıtlarını süreç içerisinde yaşayarak deneyimleyeceğiz, ancak şimdiden kuşkuyla yaklaşmakta da haklıyız.

 

Meclis komisyonları, özü itibarıyla bir parlamentonun en önemli ve en işler kurumlarındandır. Karar alma süreçlerindeki tartışmaları görünür kılmak, mecliste temsil edilen farklı siyasi görüşten parlamenterleri daha küçük gruplar halinde bir araya getirerek daha etkin şekilde çalışmalarını sağlamak açısından demokrasinin en güçlü çekirdeklerinden biridir.

 

Ayrıca, meclise, hazırlanmakta olan yasalar konusunda bir ön hazırlık olanağı tanır. İdeal bir demokraside, meclis komisyonları, mecliste tartışılacak yasa tasarılarının arka planını, siyasi uzlaşı çerçevesinde sağlamakla görevlidir.

 

İhtisas Komisyonları ve Alt Komisyonlar

 

Meclis ihtisas komisyonları, kanunla kurulan, TBMM İç Tüzüğü’nün 20’nci maddesine göre faaliyet gösteren daimî komisyonlardır. Adaletten Avrupa Birliği mevzuatına uyuma, milli savunmadan içişlerine, dijital mecralara dek birçok ana politika başlığı çerçevesinde kurulurlar. Her siyasi parti grubunun ve bağımsız üyelerin Meclis’teki üye sayısının Meclis üye tam sayısına oranlanması suretiyle oluşturulurlar.

 

Şu anda Meclis’te çocuk hakları konusunda herhangi bir ihtisas komisyonu yok.

 

Alt komisyonlar ise, ihtisas komisyonları bünyesinde kurulan, ona bağlı faaliyet gösteren, hazırladıkları raporların ihtisas komisyonu tarafından onaylanması gereken yapılardır. Dolayısıyla yetki çerçeveleri ve etkileri çok daha kısıtlıdır. Örneğin, TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu bir ihtisas komisyonu iken, onun alt komisyonlarında çocuk hakları, göç ve uyum gibi kollar açılır. Alt komisyonların kurulması için herhangi bir kanuna ihtiyaç yoktur; ihtisas komisyonunun toplantısı sırasında veya Meclis önergelerinin kabulüyle kurulabilirler.

 

Şu anda çocuk hakları konusunda, sadece İnsan Haklarını İnceleme İhtisas Komisyonu altında 2019 Temmuz’unda kurulmuş olan bir alt komisyon var.

 

İhtisas komisyonu, alt komisyon için bir çatı kurum, bir onay makamı işlevi görüyor ve alt komisyon hedef odaklı olduğu için aslında daha dinamik bir hal alabiliyor. Ancak ihtisas komisyonunun temel avantajı, alt komisyonda olduğu gibi Meclis’in yasama dönemiyle sınırlı olmaması ve her zaman var olabilmesi.

 

Komisyon Şart mı?

 

TBMM Çocuk Hakları Alt Komisyonu, geçtiğimiz günlerde Ankara Büyükşehir Belediyesi Çocuk Meclisi üyelerini dinledi ve sorularını yanıtladı. Ancak o toplantıya da, çocukların sorularının önceden alınması karşısında muhalefet partisi üyelerinin itirazları damgasını vururken, bir çocuğun sorusu ve aldığı yanıt ise, katılımcı demokrasi ve çözüm üretme süreçlerimizin ne denli tıkandığını özetler nitelikte. Bir çocuğun sınıf mevcutlarının 20 olması gerekirken 40’ı geçtiğini söylemesi üzerine Komisyon Başkanı’nın yanıtı; “Çocukluğum aklıma geliyor. Biz bir sıraya üç kişi otururduk, sınıfların mevcudu 60’tan aşağıya düşmezdi” oldu.

 

Çocuk istismarı vakalarının yanı sıra ülkede çocuklarla ilgili o denli akut sorunlar var ki her biri için komisyon kurulması, ancak zaman kazanmaya yarıyor. Çocuk açlığından çocuk işçiliğine, eğitimden sağlığa dek… Örneğin geçtiğimiz günlerde CHP Milletvekili Mahmut Tanal’ın Sağlık Bakanı Fahrettin Koca’ya yönelttiği soru önergesi sonucu öğrendik ki; Türkiye’de çocuk nüfusunun en yüksek olduğu Şanlıurfa’da sadece 1 (yazıyla: bir) çocuk hematoloji/onkoloji uzmanı doktor görev yapıyor ve sadece 2017 yılında 750 çocuk kansere yakalanmış.

 

Bir yandan tüm aktivistlerin, sahada çalışanların, akademisyenlerin, uzmanların belirttiği gibi, Çocuk Koruma Kanunu ve Türkiye’nin taraf olduğu “Çocukların Cinsel Suiistimal ve Cinsel İstismara karşı Korunmasına İlişkin Avrupa Konseyi Sözleşmesi”, yani Lanzarote Sözleşmesi gereğince uygulanmıyor.

 

Hatta Türkiye’nin çocuk istismarının önlenmesi konusunda elindeki en önemli uluslararası yasal araçların başında gelen, 18 yaşına kadar herkesi çocuk sayan, erken yaşta evliliklere karşı çıkan, çocuğu cinsel açıdan korumak konusunda devletlere ve ailelere sorumluluk yükleyen, Anayasa gereğince de kanun hükmünde olup öncelikle bir iç hukuk kuralı olarak görülmesi gereken Lanzarote Sözleşmesi’nden çıkılması doğrultusunda lobicilik faaliyetleri yapılıyor.

 

Çocuklar Nasıl Korunur?

 

İdeal demokrasilerde komisyonların kritik rolünü yok saymak istemem ama mevcut koşullarda alt komisyonlarla “mış gibi yapmak” yerine acilen çocukları gündemin ilk (sayıyla: 1) sırasına oturtup teker teker tüm sorunları için harekete geçecek irade ve vizyon ortaya koymalıyız.

 

Eğer gerçekten çocuk istismarıyla mücadele edeceksek, bunu İstanbul Sözleşmesi’nden çıkmayarak, istismara yönelik yasal araçları güçlendirerek, ailenin korunmasını çocuğun korunması aleyhine öncelemeyerek, istismarı caydırıcı politikaları devreye sokarak gerçekleştirebiliriz. Komisyon kurarak değil…

 

Meclis’te komisyon kurulması, gelinen bu şartlar altında istismara çözüm değildir. Tıpkı TBMM Kadına Yönelik Şiddetin Araştırılması Komisyonu’nun kadına yönelik şiddete net bir çözüm üretememesi gibi… Türkiye Kadın Dernekleri Federasyonu (TKDF) verilerine göre 2022 yılında kadın cinayeti sayısı 348’den 381’e çıktı.

 

Pandemi döneminde infaz affı ile cinsel istismarcılar ve şiddet faillerinin, ailelerine bile haber verilmeden tahliye edilmesinin sonucunda öldürülen ve şiddet gören kadın ve çocukların sorumluluğunu hangi komisyon üstlenebilir?

 

İstanbul Sözleşmesi’nden bir gecede çektiğimiz imzanın veya şiddete sıfır tolerans politikamızdan vazgeçmenin yükü, komisyon odalarına, toplantı tutanaklarına sığar mı? Sığmaz, taşar.

 

Çocuklar kâğıt üstünde, hayata geçirilmeyen komisyon raporlarıyla korunmaz. Sahada, yasalarla, kolluk güçleriyle, bilinçli ailelerle, sorumlu medyayla, hesap verebilir kurumlarla, bu alanda özveriyle ve bilimsellik ışığında çalışan sivil toplum kuruluşlarını “bizden” veya “bizden değil” diye ayrıştırmayıp koşulsuz destekleyerek, özünde de zihniyet değişikliğiyle korunur.

 

Avrupa Birliği projelerinin etkin uygulanmasıyla, Batılı ülkelerle hedefe yönelik eşleştirme projeleriyle, UNICEF’in sahada teknik desteğiyle, yereldeki hak savunucularının müdahaleleriyle, öğretmeninden muhtarına dek herkesi çocuk istismarına karşı net bir şekilde bilinçlendirerek, normların dışına çıktıkları anda caydırıcılıkla karşılaşacakları korkusunu aşılayarak, bu işe gerçekten kalbini, beynini, yasaları, uygulamayı koyarak korunur.

 

Çocuklar, ancak ve ancak etkin ve güçlü bir Çocuk Bakanlığı kurulmasıyla korunur. Çözüm bu kadar net.

En son çıkan yazılardan anında haberdar olmak için bizi @PerspektifOn twitter hesabımızdan takip edebilirsiniz.

İLGİLİ YAZILAR

Sitemizde mevzuata uygun biçimde çerez kullanılmaktadır. Bilgi için tıklayınız.