Millî Muhafazakârlık Hareketinin Yükselişi ve Dünya Siyasetine Etkileri
Millî Muhafazakârlık hareketi, küreselleşme karşıtı, milliyetçi-muhafazakâr, neo-milliyetçi, illiberal ve otoriter eğilimleriyle öne çıkıyor; dünya siyasetini ve çok kutuplu yeni dünya düzenini etkilemesi bakımından da dikkat çeken bir akım olarak belirginleşiyor.

ABD ve Avrupa’da, İsrail ile koordineli bir şekilde gelişen yeni bir aşırı sağ paradigma ortaya çıkıyor: “Millî Muhafazakârlık.” Bugüne kadar liberal küresel düzenin uygulayıcısı ve koruyucusu olması sebebiyle ABD, yeni paradigmanın en önemli hesaplaşma merkezi konumunda. Dolayısıyla yeni hareket için “Trumpizm” adlandırması da yapılabilir. Ayrıca, Macaristan Başbakanı Viktor Orban’ın geliştirdiği “İlliberal Demokrasi” kavramsallaştırması da hareketi tanımlarken kullanılıyor.¹ Diğer yandan, Avrupa ve ABD’deki süreçlerin ikisi de İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu hükümetinin vizyonuyla koordineli olarak gelişiyor. Söz konusu hareket; küreselleşme karşıtı, milliyetçi-muhafazakâr, neo-milliyetçi, illiberal ve otoriter eğilimleriyle öne çıkıyor; dünya siyasetini ve çok kutuplu yeni dünya düzenini etkilemesi bakımından da dikkat çeken bir akım olarak belirginleşiyor.
Dünya; küreselleşme ve tek kutuplu düzenin tıkandığı, çok kutupluluğa geçişin hızlandığı, çatışmaların giderek daha geniş alanlara yayıldığı ve kurallara dayalı uluslararası düzenin dönüşüme uğradığı bir sürece girmiş durumda. İngiliz filozof Thomas Hobbes’un, üst otoritenin olmadığı, kaos ve düzensizliğin hâkim olduğu doğa durumunu tanımlamak için kullandığı anarşi kavramsallaştırmasının işaret ettiği şartlar içinde bulunan dünya konjonktüründe gelişen Millî Muhafazakârlık hareketi, aynı zamanda küreselleşmiş, liberal ve evrenselci düzenin krizine bir yanıt teşkil ediyor. Böylece, liberal küresel düzenle neredeyse her parametrede karşıt ötekilik içerisinde şekillenen bu hareket, Evanjelizm ve Siyonizm’in teopolitik koordinasyonu ile de ivme kazanıyor.
Realist okulun önemli temsilcileri John Mearsheimer ve Stephen Walt’un 2007’de yayımlanan ve büyük yankı uyandıran İsrail Lobisi ve Amerikan Dış Politikası adlı çalışması, İsrail lobisinin ve Neo-conların ABD dış politikasındaki etkisini göstermişti. Kitabın temel tezi, İsrail lobisinin, ABD’nin aleyhine politikaları bile İsrail’in menfaatleri doğrultusunda ABD’ye dayattığı ve hayata geçirdiğiydi. Dolayısıyla gelişen yeni hareketi, İsrail ile koordinasyonu dahilinde değerlendirdiğimizde elde edeceğimiz denklem, ne realist uluslararası ilişkiler teorisinin iddia ettiği gibi devletlerin daima çıkar maksimizasyonunu hedeflemesiyle ne de liberal teorinin uluslararası işbirliği ve kurumların etkisine dayalı yaklaşımlarıyla tam olarak açıklanabilir.
ABD, Avrupa ve İsrail’deki gelişmeleri her ülkenin kendi iç dinamikleri çerçevesinde ele aldıktan sonra, Millî Muhafazakârlık hareketinin dünya siyasetindeki konumu ve etkisi bir eksen olarak değerlendirilmelidir.
ABD için İsrail’e Destek, Kırmızı Çizgi
ABD Başkanı Donald Trump, 20 Ocak 2025’te göreve başladıktan sonra dikkat çeken kararnamelere imza attı. Trumpizm’in genel çerçevesini belirginleştiren bu kararlar; otoriter, ulusalcı ve küreselcilik karşıtı yönleriyle öne çıktı. Dünya Sağlık Örgütü’nden çekilmesi ve Paris İklim Anlaşması’ndan ayrılması, küresel kurumlara yönelik yaklaşımını net bir şekilde ortaya koydu. Aile konusunda muhafazakâr bir tutum benimseyerek yalnızca kadın ve erkek olmak üzere iki cinsiyet bulunduğunu ve bunun ABD’nin resmî politikası olduğunu vurguladı. Trump, yasa dışı göçmenlere karşı sert tutumunu sürdürürken, Rusya ile barış süreçlerini başlatarak yeni bir dış politika inşa ediyor.² Aynı zamanda Avrupa’da bir kırılmayı tetikleyerek aşırı sağ hareketleri dolaylı olarak konsolide ediyor ve yeni ittifaklar oluşturuyor. Yaklaşım biçimi açısından, selefi Joe Biden ve Demokratların politikalarının karşısında bir perspektif benimsediği görülüyor. Ancak bu durum İsrail politikası için geçerli değil, çünkü ABD için İsrail sabit bir konumda. Dolayısıyla Trumpizm ile paralel ilerleyen sağ hareketler için İsrail ile koordinasyon sağlamak bir ön koşul haline geliyor.
Netanyahu Hükümeti Savaşa Bağımlı
Kassam Tugayları öncülüğündeki 7 Ekim Aksa Tufanı Operasyonu öncesinde İsrail’in en önemli gündemi yargı reformuydu. İsrail’in yazılı bir anayasası mevcut değil ve Yüksek Mahkeme, hükümetleri denetleyen, hatta tehlikeli bulduğu durumlarda durdurabilen tek yapı konumunda. Bu nedenle Netanyahu, yargının gücünü azaltmayı hedefleyen bir reform peşinde.
Yargı reformunda ısrar eden Netanyahu, aşırı sağcı İsraillilerle kurduğu bir koalisyonun başında yer alıyor. Koalisyondaki önemli isimlerden biri, Ulusal Güvenlik Bakanı Itamar Ben-Gvir. Ben-Gvir, Otzma Yehudit partisinin lideri ve partisi, İsrail’de yasaklı dindar Siyonist bir düşünce akımı olan Kahanizm ile anılıyor. Kahanizm, 2004 yılında ABD tarafından terör örgütü listesine alınmış ancak 2022’de bu listeden çıkarılmıştı.³
Aşırı sağ hükümetin bulunduğu konjonktürde gerçekleşen 7 Ekim operasyonunun ardından İsrail, tüm dünyanın gözü önünde Gazze’de bir soykırım süreci başlattı ve bu süreç hâlen devam ediyor. Netanyahu hükümeti, teopolitik bir anlayışla jeopolitik denklemler kurmaya çalışırken, aynı zamanda savaşa bağımlı bir pozisyonda. Nitekim çatışmalar durduğunda, hükümet iç politikada büyük sorunlarla karşılaşabilir.
Yargı reformu süreciyle birlikte Netanyahu ve Trump arasında söylemsel düzeyde de benzerlikler daha belirgin hale geldi. Netanyahu, sosyal medya platformu X’te şu ifadeleri kullanmıştı: “ABD’de ve İsrail’de güçlü bir sağcı lider seçim kazandığında, solcu derin devlet halkın iradesini engellemek için adalet sistemini silahlandırır. Her iki yerde de kazanamayacaklar! Birlikte güçlüyüz.”⁴
Avrupa Sağı, Yahudi Sağı ile Simbiyotik Bir İlişki İçinde
Avrupa’da ise farklı bir şekilde gelişen ancak İsrail ve ABD ile doğrudan temas halinde olan aşırı sağ hareketler güç kazanıyor. Avrupa’daki milliyetçi-muhafazakâr partiler, Netanyahu’nun iktidardaki Likud Partisi ve Siyonizm ile yakın ilişkiler kurmuş durumda. 2024 Mayıs ayında, Macaristan Başbakanı Viktor Orban, Fransa’daki Ulusal Birlik Partisi’nin lideri Marine Le Pen, İtalya Başbakanı Giorgia Meloni, Arjantin Devlet Başkanı Javier Milei ve İsrail Diaspora İşleri Bakanı Amichai Chikli, sağcı VOX partisinin Madrid’de düzenlediği “Europa VIVA 24” etkinliğinde bir araya geldi. Etkinlikte, güçlü ve egemen bir Avrupa’nın savunulması, Brüksel bürokrasisinin azaltılması, sınır güvenliğinin güçlendirilmesi ve Yeşil Mutabakat’ın gözden geçirilmesi gibi konular ele alındı. Buna ek olarak, liderler Gazze savaşında İsrail’e desteklerini belirtti. Orban, kampanyasını açıklarken Brüksel’in yasa dışı göçe göz yumduğunu ve cinsiyet propagandalarıyla toplumu olumsuz yönde etkilediğini öne sürerek bunlara karşı mücadele edeceğini ifade etti. Ayrıca “Avrupa’nın yeniden büyük yapılması” için kendilerini “adanmış savaşçılar” olarak tanımladı.⁵
Elon Musk da Almanya’da aşırı sağcı AfD’nin Halle’de düzenlediği seçim mitingine video bağlantısıyla katılarak Alman hükümetini hedef almıştı. Ayrıca, Alman halkının “ülkelerinin geçmişi nedeniyle suçluluk hissetmemesi” gerektiğini ifade etmişti.⁶ Aşırı sağ hareketler, Nazi ve ırkçı geçmişleriyle hafızalarda yer etmiş olsalar da günümüzde Avrupa’da Yahudilerle simbiyotik bir ilişki içerisindeler.
Ancak çeşitli nedenlerle Likud ile Avrupa sağı arasındaki ilişkilere hem Avrupa’dan hem de İsrail’den karşı çıkanlar var. Avrupa’da aşırı sağ karşıtı odaklar, İsrail’in aşırı sağ ile kurduğu ilişkileri eleştiriyor. İsrail tarafında ise bu ilişkilerin aşırı sağ hareketlere meşruiyet kazandırdığı, Avrupa sağının ise küresel ölçekte geçerlilik kazanmak için İsrail’i stratejik bir araç olarak kullandığı yönünde görüşler öne sürülüyor.⁷
Fukuyama’nın “Tarihin Sonu”nun Sonuna Gelindi
İkinci Dünya Savaşı sonrasında küresel hâkimiyet ABD’ye geçti ve 1991’de Sovyetler Birliği’nin yıkılmasıyla tek kutuplu dünya süreci başladı. Bu sürece damga vuran Fukuyama’nın “Tarihin Sonu” makalesi de, liberal demokratik düzenin geri dönülemez şekilde zafer kazandığını iddia etmişti. Tarihin değil ama liberal sürecin sonuna gelindi.
ABD ve Şikago Okulu’nun öncülüğünde şekillenen Neo-Liberal dünya düzeni, geldiğimiz noktada daha savunmacı ve devletçi bir sürece doğru evriliyor. Ancak “devlet” Neo-Liberal süreç öncesindeki devletlerle aynı değil. Liberal demokrasinin ihraç edicisi ve küreselleşmenin şekillendiricisi olan ABD, tüm bu süreçlerin tıkandığı çıkmazda Trump ve Trumpizm ile yeni bir statüko oluşturma teşebbüsünde. Trumpizm, küreselleşme karşıtı olarak tanımlansa da hedefleri elbette yine küresel ölçekli.
Eski ABD Başkanı Joe Biden döneminde temsil edilmeye devam edilen eski ABD vizyonu, Avrupa’daki hükümetlerle yakın ilişki içindeydi. Ancak ABD yönetimi radikal bir şekilde değişikliğe gitmesine rağmen, Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen gibi önemli isimler, eski ABD politikalarını korumak için direniyor. Rusya-Ukrayna savaşına tam destek veren ve Avrupa’yı konsolide eden Biden hükümetinin aksine Trump yönetimi Rusya ile müzakere etmek üzere politika izliyor ve NATO’dan da çıkabileceğini söylüyor.⁸ Diğer yandan, Avrupa’daki mevcut statüko ile ABD arasındaki ayrışma yeni bir Avrupa kutbunun oluşmasını zorunlu kılıyor. Dolayısıyla ABD ve küresel oyun kuruculuğu nedeniyle, Trump ile gerçekleşen ayrışma hem ABD içindeki merkezler hem de onların küresel ilişkileri açısından değerlendirilmeli. Avrupa’da yaşanan süreç, eski ABD ile yeni ABD arasındaki bir mücadele olarak da okunabilir.
İsrail destekçiliği konusunda uzlaşı sağlanması da daha karmaşık ilişkileri işaret ediyor. John Mearsheimer’ın İsrail lobisine atıfla belirttiği gibi, İsrail kendi çıkarları için ABD’yi her zaman etkileme gücüne sahip.⁹ Dolayısıyla Trump ile birlikte gelişen yeni eksen ve Trump kabinesinin İsrail’e sınırsız desteğini de hesaba katarak, İsrail’in saldırgan politikalarının bu “eksen”in önemli konsensus zeminlerinden biri olduğunu söylemek gerekir. Böylece, uluslararası kurumlar ve demokrasi retoriği gibi eski liberal küresel tahakkümün karşısında illiberal ve otoriter bir eksen yükseliyor. Bu yeni eksen, başta belirtildiği üzere dinî referansları sebebiyle Evanjelist ve Siyonist ittifakı temeli üzerine inşa ediliyor. İsrail Ortadoğu’da savaşı genişletmek için politika izlemeye devam ederken ve Yemen örneğinde olduğu gibi İran ekseni ile savaşı tırmandırırken ABD’den tam destek alıyor.
Sonuç olarak, küreselci liberal düzenin çöküşü, Trumpizm ve aşırı sağcı Netanyahu hükümeti ile koordineli gelişen Millî Muhafazakarlık hareketi, eski düzenin küresel ilişkilerinin fay hatları üzerinde yeni bir diyalektik üretme potansiyeli taşıyan bir hesaplaşma içerisinde. ABD, Rusya ile uzlaşmaya yönelik politika izlerken, aynı zamanda NATO’dan çekilmekle Avrupa’yı tehdit ediyor. Brüksel merkezli Avrupa’daki mevcut statüko ise Rusya ile savaşın devamından yana, ancak bunu ABD olmadan devam ettirecek olmaları işlerini zorlaştırıyor. Böylece, bu süreç çok kutuplu yeni dünya koşullarında Avrupa’yı yeni bir kutup haline getiriyor. Avrupa’daki aşırı sağ partiler de Avrupa içerisinde rekabet hattı işlevini görüyor. Diğer yandan, Trump yönetimindeki ABD, Ortadoğu’da İsrail’e tam destek veriyor. İran eksenine yönelik tırmanan savaş, Yemen örneğinde olduğu gibi gittikçe yoğunlaşırken, dünya siyasetinin dengesizlikleri de artıyor. ABD ve Avrupa’da, İsrail ile koordineli olarak gelişen Millî Muhafazakarlık hareketi, dünyanın denge arayışına paralel olarak çok kutuplu dünyaya geçişin koşullarını belirlemede önemli bir rol üstleniyor.
__
¹https://2015-2019.kormany.hu/en/the-prime-minister/the-prime-minister-s-speeches/prime-minister-viktor-orban-s-speech-at-the-25th-balvanyos-summer-free-university-and-student-camp
²https://www.bloomberght.com/trump-in-ilk-gununde-imza-attigi-tum-kararlar-3739696/19
³https://www.theguardian.com/news/2025/mar/20/meir-kahane-israel-kach-ben-gvir-long-dead-extremist
⁴https://www.jpost.com/breaking-news/article-846775
⁵https://harici.com.tr/milli-muhafazakar-enternasyonalden-israile-destek/
⁶https://www.reuters.com/world/europe/elon-musk-appears-video-german-far-right-campaign-event-2025-01-25/
⁷https://www.rfi.fr/en/international/20250314-french-far-right-leader-s-presence-at-israel-anti-semitism-conference-stirs-controversy
⁸https://www.independent.co.uk/news/world/americas/us-politics/elon-musk-nato-donald-trump-b2707635.html
⁹https://www.lrb.co.uk/the-paper/v28/n06/john-mearsheimer/the-israel-lobby

ÖMER SAKAN
