Milli ve Yerli Rejim: Ebedileşir mi?
Muhalefet, bilhassa da muhalefetin iki önemli aktörü CHP’yle HDP, 2023 seçimlerinin muhasebesini kısa ve acısız bir biçimde ve yenilenerek tamamlamanın bir yolunu bulamazlarsa, milli ve yerli rejim kalıcılaşmak yolunda önemli bir fırsat bulacak gibi görünüyor. Olur da kalıcılaşırsa, milli ve yerli rejimimizin daha ne kadar yerlileşip millileşeceğine Erdoğan ve rejimin Erdoğan sonrası sahipleri karar verir.
Milli ve yerli rejim ebedileşmezse de kalıcılaşıp, uzun bir zaman daha canımızı sıkabilir gibi görünüyor. Özellikle de muhalif mahfillerin, muhalefet partilerinin seçim sonrasındaki hallerine bakınca. Seçim sonrası halleri, muhalif çevrelerin ve muhalefet partilerinin beş yıl uzatma alan milli ve yerli rejimin kalıcılaşması için ellerinden geleni esirgemeyeceklerini gösteriyor.
Muhalif mahfillerin bir kısmının, muhalefet partilerinden de esas olarak CHP’nin geride kalan seçimlere dair değerlendirmeleri giderek iki ana önermeye sıkışacak gibi görünüyor: 1. Aslında fena değildik, 2. Burası böyle, buradan bir halt olmaz. Bu iki değerlendirmeden ilkine göre, seçimleri kazanamamış olsa da, Kılıçdaroğlu’nun yüzde 48 oy alması hiç fena bir sonuç değil; çünkü daha önce Erdoğan karşısında hiç kimse bu kadar yüksek bir oy alamadığı gibi CHP tarihinde de bu kadar büyük seçmen desteğine erişmiş bir genel başkan yok. İkinci değerlendirmeye göreyse, çoğunluk sağcı ya da muhafazakâr olduğundan ya da seçimler adil ve demokratik olmadığından Türkiye’de demokrasi isteyenlerin seçim kazanması mümkün değil.
Türkiye’nin şaşırma yetisini körelten bir yer olduğuna, artık hiç bir şeye şaşırmamak gerektiğine kani olmakla beraber, bu iki değerlendirme karşısında şaşkınlığa düşmekten kendimi alamıyorum. Şaşırmama yol açan, bu iki değerlendirmenin içeriğinden çok müellifleri. Görebildiğim kadarıyla neredeyse bir sene öncesinden başlayarak 2023 seçimlerinin muhalefet tarafından kazanılmasının kati olduğunu, adayın vs. önemli olmadığını, Erdoğan’ın artık siyasi bir mevta olduğunu söyleyenlerin epey bir kısmı seçimlerde alınan sonucu ya fena bulmamaya başlamış ya da Türkiye’den bir halt olmayacağını düşünmeye. Şaşırmama yol açan bu. Daha dün, “seçimler o adayla ya da bu yöntemle kazanılmaz” diyenleri septiklikle, bozgunculukla, birilerinin payandası olmakla itham edenlerin epey bir kısmı sonuçların aslında o kadar kötü olmadığına ya da Türkiye’ye demokrasinin asla gelmeyeceğine kani olmuş.
Kimin ne düşündüğüne, kimin neye kani olduğuna edecek bir lafım yok. Lakin, bu sinik düşüncenin muhalefet partilerini yönetenlere, karar alıcılara sirayet etmesinden ciddi manada endişe duyduğumu itiraf etmek zorundayım. Şundan: Başta CHP’dekiler olmak üzere muhalefet mahfillerinin karar alıcıları, içine yerleştikleri dar statüko değişmesin diye olsa gerek bu sinik düşünceyi benimseyip çoğaltma eğiliminde ve lakin bu eğilim milli ve yerli rejimimizin ebedileşmesine, ebedileşmezse de kalıcılaşmasına yataklık edebilir. Niyesini açıklamaya çalışayım. Ama öncelikle “seçim sonuçları aslında o kadar da kötü değil” ya da “seçimleri muhalefetin kazanması zaten imkânsızdı” türünden sinikliklere dair toptan bir-iki laf etmek isterim.
Kestirmeden söyleyeyim: Bu milli ve yerli rejimi yolundan çevirmek 2023’te zaten mümkündü ama aslında çok öncesinde de öyleydi. Hatta, siyasi aktörler zamanında uygun adımları atsaydı bu milli ve yerli rejime hiç düşmeyebilirdik bile. Mesela, 2015 Haziran seçimlerinden sonra PKK ‘işleri HDP’ye devredip’ Türkiye’den çekilseydi milli ve yerli rejim bir ihtimal bile olamayabilirdi. Ya da CHP 2016’daki darbe girişiminden sonra koşa koşa gidip Yenikapı Ruhu balonuna üflemeseydi, olmadı 2017 referandumunda mühürsüz pusulalarla oy kullanılmasına engel olabilseydi atı alan Üsküdar’ı geçemeyebilirdi. Daha yakında, Akşener aday olmakta ısrar etmeyip Abdullah Gül’ün ortak adaylığına razı olsaydı, Erdoğan kurduğu yerli ve milli rejimin ilk cumhurbaşkanı olamadan emekli olmuş olacaktı. Son olarak, Erdoğan’a oy vermeyi düşünmeyenlerin oranının bir ara yüzde 60’lara yaklaştığı 2023 seçimleri pekâlâ kazanılabilirdi. Niye kazanılamadı bahsine hiç girmeyeyim. Etraflı bir değerlendirmeyi Ulaş Tol Perspektif’te yaptı. İktidar mahfillerinin bile teslim ettiği üzere, 2023 seçimleri aslında kazanılmışken kaybedilen bir seçim oldu.
Hülasa, söylemek istediğim şu: Bu milli ve yerli rejime düşmek kaderimiz olmadığı gibi hem 2018’de hem de 2023’te geride bırakıp gidebilirdik. Yapamamamızın sebebi Türkiye’nin aşılamaz koşulları ya da en fazla bu kadar olabilmesi değil, siyasi aktörlerin kör parmağım gözüne yaptıklarıydı.
Ancak işin kötüsü şu: Gördüğüm kadarıyla, neredeyse aynı aktörler, aynı türden yanlışları yapıp milli ve yerli rejimi kalıcılaştırmaya hazırlanıyor. Gördüğüm şu: Aynı aktörlere aynı biçimde davranma imkânı verecek olursak, milli ver yerli rejim kalıcılaşmak için önemli bir fırsat bulacağa benziyor. Hele de Erdoğan’ın yapmaya hazırlandıklarına bakınca. 2024 yerel seçimlerine kadar geçecek 9-10 ayı Erdoğan’ın ve muhalefetin nasıl geçirebileceğine dair işaretlere bakınca, milli ve yerli rejimin kalıcılaşma ihtimalinden kaygılanmamak elde değil gerçekten.
Ebedileşmenin Eşiğinde
Külliyede yaptığı balkon konuşması, Erdoğan’ın 2024 seçimlerine nasıl hazırlanacağının işaretlerini fazlasıyla vermiş olsa gerek. Evvela belli olan şu: Erdoğan 2023 seçim kampanyasını kapatmadan yerel seçim kampanyasını başlattı bile. AK Parti’nin bir zamandır oy kaybettiği büyükşehirlerde toparlanamamış oluşu Erdoğan açısından 2024 seçimlerini bilhassa önemli kılıyor, görünen bu. Yine görünen o ki, Erdoğan 2024 seçimlerinde iyi bir sonuç alabilmek için ekonomide daha rasyonel bir yönetimin önünü açmaya razı olacak. Keza, ABD ve Batı’yla ilişkileri daha fazla germekten sakınmak da Erdoğan’ın atacağı adımlardan olacağa benziyor.
Buna mukabil muhalefet cephesinde vaziyet şu: Bir tarafta muhalefetin üç esas aktöründen ikisi, CHP ve HDP, seçimlerde aldıkları başarısız sonuçların gerektirdiği muhasebeyi ertelemenin ya da geçiştirmenin peşine düşeceğe benziyor. Diğer taraftaysa, İYİ Parti’den gelen işaretler muhalefetin 2019 seçimlerinde aldığı başarıyı 2024 yerel seçimlerinde tekrar edebilmesinin zor olacağını gösteriyor. İşaretler, CHP, İYİ Parti ve HDP seçmenlerinin aynı adaya oy vermesini sağlayacak türden bir partiler arası işbirliğinin tehlikeye girmiş olduğuna delalet ediyor.
Seçimlerin hemen ardından Erdoğan’ın ve muhalefetin yaptıklarının gösterdiği şu: Erdoğan 2024 seçimlerini alabilmek için yapması gereken doğruları yapmaya hazırlanırken, muhalefet de 2023 seçimlerinde yaptığı yanlışların benzerlerini yapmaya hazırlanıyor. Etrafına benzerlerden oluşan yüzde 50’lik bir seçmen blokunu yerleştiren Erdoğan, 2024 seçimlerine ekonomiden kaynaklanan seçmen memnuniyetsizliğini ve dışarıdan gelen basıncı azaltarak girmeye hazırlanırken, muhalefet 2023 seçimlerinden ders çıkarmak bir yana, 2019 seçimlerinde başarıyı getiren işbirliğini tekrar edebilecek gibi görünmüyor. Bütün bu hâl şuna işaret ediyor: Gelişmeler bu şekilde seyrederse Erdoğan 2024 seçimlerinden de zaferle ayrılabilir.
Öte yandan, bu olur da Erdoğan 2024 seçimlerinden de başarıyla çıkarsa, önünde çok muhtemelen seçimsiz bir dört sene ve çürüyüp enkaza dönmüş bir muhalefet bulacak. Bu türden bir durumu Erdoğan’ın ve başında olduğu yerli ve milli rejimin nasıl değerlendireceğini tahmin etmek zor değil. Olur da Erdoğan 2024 seçimlerinden de zaferle ayrılır, muhalefet de kendini bir enkaza çevirirse, ekonominin, bürokrasinin ve medyanın milli ve yerli rejimin ayrıcalıklılarına pay edilmesi, milli ve yerli bulunmayanlarınsa milli ve yerli kılınması, olmadı bütün buralardan tardedilmesi süreci tamamına erdirilebilir. Bu becerilirse, milli ve yerli rejimimiz şimdi olduğu gibi Erdoğan’la kaim olmaktan kurtulup, kendi otonomisine, kendi hayatiyetine kavuşabilir. Erdoğan’la kaim olmaktan kurtulması milli ve yerli rejimin geleceğinden kaygılı daha ideolojik, daha organik destekçilerini rahatlatıp şevke getirebileceği gibi, rejimi bir sisteme de oturtabilir.
Özetle, muhalefet, bilhassa da muhalefetin iki önemli aktörü CHP’yle HDP, 2023 seçimlerinin muhasebesini kısa ve acısız bir biçimde ve yenilenerek tamamlamanın bir yolunu bulamazlarsa, milli ve yerli rejim kalıcılaşmak yolunda önemli bir fırsat bulacak gibi görünüyor. Olur da kalıcılaşırsa, milli ve yerli rejimimizin daha ne kadar yerlileşip millileşeceğine Erdoğan ve rejimin Erdoğan sonrası sahipleri karar verir.