Muhammed Bin Selman’ı Anlamak-V
‘2030’da mega projelerin tamamlanması mümkün değil’ hâlâ geçerli bir eleştiri, fakat bu yerel planların Veliaht Prens’in liderliğinin toplumsal ve ekonomik etkileri açısından önemli araçlar oldukları kesin.
Suudi Arabistan veliaht prensi Muhammed bin Selman’ın (MbS) Suud toplumu, tarihi ve dış politikasıyla paralel ilerleyen liderlik inşasını anlamak adına bu yazının odak noktası 2030 vizyonu bünyesindeki ‘mega projeler’.
2030 Vizyon Projeleri
2030 vizyonunun temel hedeflerinden biri, toplumu siyasi, ekonomik ve kültürel açıdan kalkındırırken, bu yerel projelerle Suudlara yatırım ve iş imkânları sağlamak. Bu nedenle, 2030 vizyonu bünyesinde oluşturulan projeler ve altyapı geliştirme prensipleri Suud toplumunda ekonomik ve sosyal bir dönüşüm amacı taşıyor. Bu noktada vizyonun enerji, turizm, kent yönetimi, kültür, konut ve sağlık hizmetleri gibi ana proje temaları var. Önceki yazılarda bahsettiğimiz gibi MbS için 2030 vizyonu, kendi yönetiminde bir Suudi Arabistan’ın önceliklerini belirleyip ihtiyaçlarını gidermek için milli bir kampanya. Projelerin bir kısmı (Al-Ula ve Diriya) milliyetçi bir stratejiyle kültürel mirası canlandırmak adına eski şehirlerin onarılması ve turizme açılmasını hedefliyor. Kral Selman Parkı, Yeşil Orta Doğu İnisiyatifi, Kızıl Deniz, Amaala, Riyad Sanatı gibi projelerse hem turizm imkânlarını artırmayı hem de daha yeşil ve sürdürülebilir şehirler, yaşam alanları inşa etmeyi hedefleyen çok yönlü kalkınma projeleri. Bunun yanı sıra doğrudan yerel üretim hedefleri olan güneş enerjisi, temiz su temini, askeri ve teknolojik mühimmat üretimi projeleri ve bir genetik harita çıkarmayı amaçlayan teknolojik projeler de var. Bütün bu projeler içerisinde en medyatik olanları NEOM ve Mukaab.
Riyad’da Fütüristik Bir Gökdelen: Mukaab
İki projenin fiziki görüntüsü birbirinden tamamen farklı olsa da temelde bir ortak noktada birleşiyorlar: Geleceğe atıfla, sürdürülebilir, uzay çağı temalı, küresel yerleşime açık, bağımsız ticari bölgeler ve yaşam alanları kurmak. Projelerin tanıtım videolarını izlediğinizde MbS’nin bilimkurguya ve teknolojiye olan ilgisini hatırlamamak elde değil.
Şubat ayında basına açıklanan Mukaab, Riyad’da yapılması planlanan çevre dostu bir şehirleşme projesi. Projeye ait açıklamalarda ya da web sitesinde, ne zaman bitirmeyi planladıkları ya da hangi aşamada olduklarına dair bir bilgi yok. Proje daha çok yapılması planlanan 400 metre uzunluğunda küp şeklinde bir gökdelenin Kâbe ile olan benzerliğinin yarattığı sansasyonla gündeme geldi. Küp şeklindeki bu gökdelenin içi aslında kapalı bir şehir. Mukaab sıcak havalarda insanların rahatça vakit geçirmesini hedefleyen oldukça masraflı ve iddia bir inşaat projesin bir kısmı. Diğer kısımları ise benzer bir temayla, bu küp gökdelenin etrafına kurulan yeni bir şehir merkezi ve ticaret alanından oluşuyor. Suudi Arabistan gibi Vahhabi ve dini konularda oldukça tutucu, sinemanın bile yeni helal ilan edildiği bir ülkede neden şehir merkezine Kâbe’ye benzeyen bir yapı inşa edilir anlamak çok mümkün değil. Fakat MbS’nin bu tarz iddialı projelerle hem ilgi ve yatırım çektiği hem de hedeflediği Suudi Arabistan’ı göstermeye çalıştığı bir gerçek.
MbS’nin İddialı Hedefi: NEOM
Aynı minvalde NEOM, Mukaab’dan önce ilan edilen ve yine fütüristik mimari özellikler taşıyan bir mega proje. NEOM’un beklenen yatırımlar geldiği takdirde 2030’da bitirilmesi hedefleniyor, fakat proje hakkında çıkan haberlere ve eleştirilere göre bu imkânsız bir hedef.
NEOM, Suudi Arabistan’ın kuzeybatısındaki Tebük bölgesinde, Ürdün sınırının altında ve Mısır kıyılarına komşu bir bölgede inşa ediliyor. NEOM temelde dört farklı projeden oluşuyor; bir turizm adası olan Sindalah, fütüristik ve lineer bir yaşam şehri olan the Line, kış sporları için hazırlanan dağ bölgesi Trojena ve ticaret için inşa edilen liman Oxagon. Öncelikle şunu söylemek gerekiyor ki projeyi takip edenlerin beklentisi, NEOM’un ticari olarak bir serbest bölge olması ve şeriat kurallarına uymanın zorunlu olmadığı, özel kurallarla idare edilen, böylece yabancıların yatırım yapmasının ve yaşamasının kolaylaşacağı bir yer olmasıydı. Suudi Arabistan resmi otoriteleri, NEOM’un uluslararası manada belli ticari ve sosyal özgürlüklerin olacağı bir alan olması planının olmadığını söylediler. Böylesine küresel ve iddialı bir yatırım projesinin, ticaret ve turizm odaklarıyla katı kuralları bir arada yürütmesi gerçekçi gözükmüyor, fakat bunu ancak tamamlandığında görebileceğiz.
Detaylara geldiğimizde, henüz yolun başında olan inşaat çalışmaları bölgede yaşayan bedevilerin zorunlu göçe tabi tutulmasıyla ilk yerel sorunuyla yüzleşti. Huvaita aşireti bu toprakların kendilerine ait olduğunu söyleyip, itirazda bulundukları için 50’ye yakın isim tutuklandı. Yerel toplumun itirazı projenin gidişatını engellemedi ve Suudi Arabistan yatırım için iddialı görsellerden oluşan sunumlar yaparak, dünyanın dört bir yanından iş insanlarını NEOM’a çağırmaya devam ediyor.
Toplamda 500 milyar dolarlık bu projenin tamamlanması için Suudi Arabistan’ın ulusal varlık fonu destek veriyor, fakat asıl olarak küresel yatırımcıları çekmek için dünyaca ünlü firmalar ve isimler projeye dahil ediliyor. Başlangıçta ilk kısmının 2025’te biteceği söylense de projede çalışan isimlerin basına bunun mümkün olmadığını sızdırması zaman almadı, çünkü NEOM’un bir başarısızlıkla sonuçlanması hem dahil olan firmaları hem de MbS’nin imajını olumsuz etkileyecekti. O nedenle, 9 milyon insanı barındırabilecek nihai haline ancak 2045 yılında varacağı söylendi. Turizm için inşa edilen Sindalah ve Trojena kısımları da önemli projeler ve elbette Oxagon liman projesi NEOM’u bir ticari durak yapabilir ancak asıl göze çarpan kısmı projenin kapsadığı alanı boydan boya kesen bir çizgi gibi yatay olarak inşa edilen ve arabaların kullanılmayacağı, Mukaab gibi etrafı kapalı ve kendine yetebilen bir şehir: The Line.
Yüksekliği 500 ve eni 200 metre olan bu yatay şehirde, bir insanın ihtiyacı olan her şeyin evine 5 dakika yürüme mesafesinde olması ve sıfır karbon salımı ile kendine yeten bir yeşil enerji sahası planlanıyor. The Line toplamda 170 km’lik bir uzunluğa sahip ve metroyla 20 dakikada bir ucundan diğer ucuna gidilmesi hedefleniyor.
Yukarıda ve önceki yazılarda bahsi geçen 2030 vizyonu projelerini ve hedeflerini göz önünde bulundurduğumuzda, çoğunun Krallığın temel yapısal ve ekonomik ihtiyaçlarını gidermeye yönelik adımlar olduğunu söyleyebiliriz. Fakat Mukaab ve NEOM’da ticari hedefleri ve turizm inşasını bir kenara koyarsak, neden bu kadar iddialı mimari hedefler konulduğu ve harcanan kaynakların karşılığını bulup bulamayacağı bir soru işareti. Hatta bu iki projeyi ve özellikle NEOM’u takip eden yatırımcılara göre, the Line’ın tamamlanması nerdeyse imkânsız ve ekonomik olarak da mantıklı değil. Bu noktada şu sorulabilir: Böyle fütüristik bir şehir inşa etmek MbS için nasıl bir fayda doğuracak? Yahut inşaatı bitmese bile bu planın 2030’a kadar Suudi Arabistan’ın talep edilen bir yatırım odağı olması yolunda faydası olur mu? Bu projeler gerçekten yabancı yatırımcılardan destek görüyor mu? Bu sorulara yeterli yanıt bulamıyoruz, fakat MbS’nin iddialı politikaları olarak bir imajın parçası oldukları kesin. Bir diğer açıdan, bu gibi projelerin ülkenin iç politikada uyguladığı belli tasarrufları bir nedene bağlaması da mümkün. Suudi Arabistan genelinde özellikle devlete bağlı olarak çalışan memurların günde bazen sadece bir saat çalıştıkları, işe düzenli gitmedikleri ve asıl odaklarının özel sektörde yürüttükleri işler olduğuna dair bir kanı var. Hatta dönemin bakanlarından Halid Alaraj bu konuyu gündeme getirip, çalışanların verimli kullanılması noktasına vurgu yapmıştı. Devletin gözle görülür büyük yatırımlara harcamak için toplum genelinde israf edilen belli kaynakların yönünü değiştirmesi hem siyasi elitlere bir neden veriyor hem de halkın devletin onlar için çalıştığına dair inancını güçlendiriyor. Rantiyer bir mutlak monarşinin söz konusu olduğunu düşünürsek, kaynakların kullanılması meselesi toplumsal sonuçları bakımından Veliaht Prens’in liderliği için önemli bir konu. Yapılan ekonomik reformlara ve daha dinamik bir Suud toplumu çağrısına bu gibi mega projeler bir motivasyon ve neden oluşturuyor. Özellikle genç nesil için bu projeler iş imkânı da sağlamaları açısından MbS’nin liderliğine olumlu bir tutumla yaklaşmalarını sağlayabilir.
‘2030’da mega projelerin tamamlanması mümkün değil’ hâlâ geçerli bir eleştiri, fakat bu yerel planların Veliaht Prens’in liderliğinin toplumsal ve ekonomik etkileri açısından önemli araçlar oldukları kesin.