O Meşum 17 Ay

Enflasyon 17 aydır kesintisiz yükseliyor. Haziran 2021’de yüzde16,5 olan enflasyon yüzde 85’i aştı. Fiyatlar da bu sürede TÜİK verileriyle ikiye katlandı. Bu dönem muhtemelen 5 Aralık’ta TÜİK’in açıklayacağı Kasım ayı enflasyon verisi ile sona erecek. Kasım enflasyonu aylık yüzde 3,51’in altında kalırsa enflasyon resmen düşmeye başlayacak. Bu düşüş muhtemelen 6-7 ay devam edecek. İktidar da 2020’de yaptığı gibi “Bakın gördünüz mü faiz düşünce enflasyon da düşüyormuş” propagandasına başlayacak.

Merkez Bankası (TCMB) politika faizini yüzde 9’a indirdi ve faiz indirim döngüsünün sona erdiğini açıkladı. Cumhurbaşkanı’nın ısrarla tek haneye ineceğini söylediği politika faizi artık seçime kadar bu seviyede kalacak görünüyor.

 

Her ne kadar son faiz indirim döngüsü 2021 Eylül ayında başlamış olsa da, Cumhurbaşkanı, “Faiz sebep enflasyon netice” teorisini itiraz etmeden uygulayacak Hazine ve Maliye Bakanı ile TCMB Başkanı ikilisini ancak 2021 Aralık ayında bir araya getirebilmişti. Lütfü Elvan’ın istifası ve Nureddin Nebati’nin atanması ile faiz indirimlerinin önünde engel kalmamış görünse de, 18’e dayanan dolar kuru ve Rusya/Ukrayna savaşı nedeniyle indirimlere 2022 Ağustos’a kadar ara verilmişti.

 

Hayaller Tek Haneli Faiz, Gerçekler Ödemeler Dengesi Krizi

 

Aslında Cumhurbaşkanı’na istediğini verecek Hazine ve Maliye Bakanı ve TCMB Başkanı ikilisi daha önce de bir araya gelmişti. Berat Albayrak-Murat Uysal ikilisi, faizleri 2020 Mart’ta yüzde 9,75’e, tek haneye düşürdülerse de orada tutmaları mümkün olmamıştı. Cumhurbaşkanı da faizlerin inmesinin keyfini sadece birkaç ay sürebilmişti. Albayrak-Uysal ikilisi, önce 2020 yaz aylarında TCMB’nin olağanüstü şartlarda raftan indirmesi gereken Geç Likidite Penceresi’ni (GLP) kullanarak filli faiz artırımı yaptılar. O da yetmeyince 2020 Eylül’de faizi yüzde 10,25’e yükseltmek zorunda kaldılar. Oysa o sırada tüm faizler çoktan yüzde 15’i aşmış ve finans jargonuyla ekonomi yönetiminin adımları “çok küçük ve çok geç” kalmıştı. Ülkemiz bu ekiple sürüklendiği ödemeler dengesi krizinden ancak 2020 Kasım’da, bu ikilinin koltuklarını terk etmesiyle çıkabilmişti.

 

“Ben de onlardan etkilenmiştim. Oysa faiz indi enflasyon da iniyor”

 

Birileri “Faizler düşerse enflasyon da düşer” önermesinin yanlışlığını ispatlamaya kalksa, Türkiye’de yaşanan Eylül 2021-Kasım 2022 dönemi kadar zengin bir veri setini muhtemelen başka bir yerde bulamaz.

 

 

Enflasyon 17 aydır kesintisiz yükseliyor. Haziran 2021’de yüzde16,5 olan enflasyon yüzde 85’i aştı. Fiyatlar da bu sürede TÜİK verileriyle ikiye katlandı. Enflasyonun yükseldiği 17 aylık bu dönem muhtemelen 5 Aralık Pazartesi günü TÜİK’in açıklayacağı Kasım ayı enflasyon verisi ile sona erecek. Kasım enflasyonu aylık yüzde 3,51’in altında kalırsa enflasyon resmen düşmeye başlayacak. Bu düşüş muhtemelen 6-7 ay devam edecek. İktidar da 2020’de yaptığı gibi “Bakın gördünüz mü faiz düşünce enflasyon da düşüyormuş” propagandasına başlayacak. Hemen ardından karşımıza 1,5 yıldır bu konuda hiç konuşmayanlar çıkmaya başlayacak. Bir bakacağız ki “gazeteciler” televizyon programlarında faiz düşünce enflasyonun nasıl inişe geçtiğini anlatacaklar. Tabii ki konu buraya gelince, 2020 Ocak ayında bu konudaki fikrini Cumhurbaşkanı’na canlı yayında beyan eden Ahmet Hakan’ın sözlerini hatırlamadan geçmek olmaz;

 

“Siz sürekli faizin inmesi lazım dediniz… Siz bunu söyledikçe bütün ekonomi uzmanları ‘Bu felaket olur, bu yapılmamalı’ dedi. Ben de onlardan etkilenmiştim. Halbuki hakikaten faiz indi, enflasyon da iniyor. Ekonomide de herhangi bir olumsuz tablo yok, hatta tam tersine…”

 

Baz Etkisi mi Pazar Etkisi mi Önemli?

 

Gerçekten de bütün ekonomi uzmanları “Bu felaket olur, bu yapılmamalı” dedi ise de yapıldı. Ancak biliyoruz ki kâbus gibi geçen o meşum17 ay hızla gündemden düşecek, enflasyonun baz etkisi ile düşeceği önümüzdeki 6-7 ay ön plana çıkartılacak.

 

Peki enflasyon yükselirken oluşan fakirleşme, enflasyon düşerken azalacak mı? Enflasyon kalıcı olarak tek haneye düşmediği sürece bu imkânsız. Aşağıda enflasyonun bundan sonra aylık yüzde 2,5 olması halinde seçimlere kadar olan sürede nereye düşebileceğini görebilirsiniz. Aynı grafikte 100 TL tutarında bir mal veya hizmetin fiyatının nereden nereye geleceği de görülmekte.

 

 

Her ay enflasyon yüzde 2,5 çıkarsa seçimlerin yapılması planlanan Haziran ayının sonunda enflasyonun baz etkisi ile yüzde 35’e bile düşmesi mümkün görünüyor. Ancak bugün 100 TL ile yapabildiğimiz alışverişi o gün yapabilmek için cebimizde 125 TL olması gerekecek.

 

Bu nedenle Ocak ayında ücret ve maaşlarda yapılacak artışlar gündemin en önemli konusu olacak. Hükümet “Vatandaşımızı enflasyona ezdirmeyeceğiz” diyecek, buna karşı çıkanlar ise enflasyonun kısa zamanda yapılan artışları silip süpüreceğini söyleyecekler.

 

Yüksek enflasyon dönemlerinde nominal ücret artışları yüksek görünse de bu bir yanılsamadan öteye geçemiyor. Alım gücümüzü ölçerken de genelde çarşı pazardaki fiyatları referans olarak kullanılıyoruz.

 

O Meşum 17 Ayın Küme Düşenleri: Orta Gelirliler

 

Haziran 2021’den bu yana enflasyonun yüzde16,5’ten yüzde 85,5’e çıktığı o meşum 17 ay, vahşi bir servet transferine ve derin yoksullaşmaya neden oldu.

 

Önümüzdeki aylarda gerçekleşecek ücret ve maaş artışlarının işe yarayıp yaramayacağını anlamak için geçmişe bakmak yeterli.

 

Bu 17 ayda enflasyon patlarken doğal olarak çarşı pazarı referans alan gelir ve gider dengesinden başka bir şeye odaklanamadık. Farkında olmasak da hepimiz bütçemiz için çok kısa vadeli “nakit akışı” analizi yaptık. İleriye yönelik hayalleri olanlar için daha önemli olan, bu politikaların gelecekleri üzerinde nasıl bir nakit akışı etkisinin olacağıdır. Oysa yüksek enflasyona rağmen günlük hayatı pek değişmeyen bir ailenin ve çocuklarının bir konuta ve otomobile ulaşma ihtimalinin azalması da fakirleşmedir. Kamu bu politikaları uygularken ilave reel borç yükü oluşturduysa bu da vatandaşların ilerideki nakit akışını azaltacaktır.

 

Bu bakışla aşağıda orta sınıfı daha çok etkileyen bazı kalemler üzerinden o meşum 17 ayın analizini görebilirsiniz.

 

Yukarıdaki tabloya göre 17 ayda asgari ücret artışı, enflasyon ve TL değer kaybı ile neredeyse aynı düzeye gelmiş (yaklaşık yüzde 100). Buna karşı gıda enflasyonu bunun bir miktar üzerinde gerçekleşmiş (yüzde 116).

 

 

Ancak ne olduysa diğer kalemlerde olmuş. Motorin fiyatı (yüzde 330), standart bir otomobil (yüzde 276), Türkiye geneli konut fiyatları (yüzde 328) ve kamunun henüz ödenmemiş faizleri (yüzde 391) enflasyonun çok üzerinde artmış. Ücreti enflasyon kadar artanlar için konut ve otomobile ulaşma ihtimali sadece 17 ayda hızla azalmış. Üstüne üstlük devlet bu politikalarla borcunu reel olarak artırarak vatandaşlarının ve çocuklarının ileride oluşacak nakit akımlarına da göz dikmiş.

 

Ocak ayında yapılacak ücret ve maaş artışları çarşı pazar için birkaç aylığına rahatlama sağlasa da, ileriye dönük hayalleri olan orta sınıf için hiçbir işe yaramayacak. Hatta derinleşen negatif faizler ve artan enflasyon beklentileri nedeniyle ev ve otomobil sahibi olma ihtimali onlardan daha da uzaklaşacak.

 

Oysa tüm vatandaşlar ve orta sınıf için bizi yönetenlerin yapması gereken tek şey enflasyonla mücadele etmek. Bunu yapmadan sadece manşet enflasyonu takip ederek yapılan ücret ve maaş artışları negatif faiz ile birleşince gelir ve servet eşitsizliğini hızla daha da derinleştiriyor.

İLGİLİ YAZILAR

Sitemizde mevzuata uygun biçimde çerez kullanılmaktadır. Bilgi için tıklayınız.