“Orman Olarak Muhafazasında Hiçbir Yarar Görülmeyen” Alanlar
Bir ormanlık alanın orman olarak muhafazasında yarar olup olmadığı neye göre belirlenir? Bilimsel olarak bir alanın üzerinde yalnızca ağaç olup olup olmadığı değil toprağın altında ve üstünde yaşayan canlılar ile ekosistem bir bütün olarak göz önüne alınmalı. Etik sorumluluk açısından ise modern düşüncenin çıkar ve fayda denkleminden kurtulmak gerekli. Kyparissos’un geyiği öldürdüğünde yaşadığı acıyı hatırlamalıyız belki de…
Bilindiği üzere 27 Haziran tarihli 32586 sayılı Cumhurbaşkanı Kararı ile Artvin, Bitlis, İstanbul ve İzmir illerinde yer alan toplamda 493.000 metrekare ormanlık alan orman vasfını kaybetti. Kararda orman sınırları dışına çıkarma 6831 sayılı Orman Kanunu’nun 19/4/2018 tarihli ek 16 maddesine dayandırılıyor. Bu maddede “Orman ve Su İşleri Bakanlığınca, bilim ve fen bakımından orman olarak muhafazasında hiçbir yarar görülmeyen ve tarım alanına dönüştürülmesi de mümkün olmayan yerler ile bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihte üzerinde yerleşim yeri bulunan ya da yerleşim yeri oluşturulması uygun olan taşlık, kayalık, verimsiz ve fiilen orman vasfı taşımayan alanlardan, sınırları Cumhurbaşkanınca belirlenen alanlar, Cumhurbaşkanınca belirlenecek usul ve esaslara göre Orman Genel Müdürlüğünce orman sınırları dışına çıkartılarak tapuda Hazine adına tescil edilir” ibaresi yer alıyor.
Buraya kadar ilgili madde ne yapılması gerektiğini açıkça belirtse de ortaya cevaplanması zor bir soru çıkıyor: Bir ormanlık alanın orman olarak muhafazasında yarar olup olmadığı neye göre belirlenir? Bunu cevaplamak için önce Kanun’un ormanı nasıl tanımladığın bakmak fikir verici olabilir. Madde 1’de “Tabii olarak yetişen veya emekle yetiştirilen ağaç ve ağaççık toplulukları yerleriyle birlikte orman sayılır” ifadesi kabaca ormanın muhteviyatına yönelik bir tanımlama yapıyor. TDK ise ormanı “Ağaçlarla örtülü geniş alan, bu ağaçların bütünü” olarak adlandırmış. Orman Genel Müdürlüğü’nün hazırladığı Türkiye’nin Orman Varlığı başlığını taşıyan kitapçık ise ormanı şöyle tanımlıyor: “Orman, oldukça geniş bir alanda kendine özgü bir iklim oluşturabilen, belirli yükseklik, yapı ve sıklıktaki ağaçlar, ağaçcık, çalı ve otsu bitkiler, yosun, eğrelti ve mantarlar, toprağın altında ve üstünde yaşayan mikroorganizmalar ve çeşitli böcek ve hayvanlarla orman toprağının birlikte oluşturduğu hayat birliğidir.”
Yukarıdaki tanımlar arasında en açıklayıcı orman tanımın Orman Genel Müdürlüğü’ne ait olduğunu söyleyebiliriz. Öyle ki bu tanımdan da görülebileceği üzere orman, ağaçlarla çevrilmiş bir alandan daha fazlası anlamına gelir. Ormanlar yer altı ve yer üstünde bulunan geniş çeşitlilikteki varlıklarla canlı birer organizmadır. Bu nedenle bir alanın orman olarak muhafaza edildiğinde yarar sağlayıp sağlamadığı üzerine yeniden düşünmek gerekiyor.
Ormanlarımızda Gökdelenler Değil Serviler, Kayınlar ve Gürgenler Yükselsin
Özellikle sahil bölgelerimizde turizm kaynaklı yapılaşma baskısı ormanlık alanlar üzerinde ciddi tehditler yaratıyor. Bir bölgede arazi rantı yükseldikçe yapılı çevrenin doğal çevrenin etrafını kuşatarak genişlediği bilinen bir gerçek. Nihayet imar planlarında yapılı çevre için uygun alanların sonuna gelindiğinde yapılaşma için elverişli bulunmayan doğal çevre yapılaşma baskısından kurtulamıyor. Son zamanlarda ormanlık alan vasfını kaybeden alanlarda artan yapılaşmanın çeşitli açılardan endişe verici olduğunu söyleyebiliriz. Bu gelişmelerin yakın gelecekte ormanlık alanlarda şu sonuçları ortaya çıkarması muhtemel;
- Azalan biyoçeşitlilik
- Canlı yaşamı için elverişli alanların azalması
- İklim değişikliğinin olumsuz sonuçlarının belirginleşmesi
- Hava kalitesinin bozulması
- Orman yangını riskinin yükselmesi
- Doğal su kaynaklarının, nehir ve göllerin risk altına girmesi
- Heyelan ve sel gibi afetlerin olumsuz sonuçlarının artması
Yeri gelmişken ormanları ihtişamıyla süsleyen servi ağacının mitolojik öyküsüne değinmeden geçmek olmaz. Apollon, Kyparissos adında okuduğu güzel şiirlerle bilinen birisine âşık olur. Kyparissos bir gün ormanda avlanırken çok sevdiği bir geyiği yanlışlıkla öldürür. Bunun üzerine yaşadığı vicdan azabı ve acıya dayanamayarak intihar eder. Apollon tuttuğu matemi sevgilisini “Servi” ağacına çevirerek gösterir. Yunan mitolojisinde servi ağacının yapraklarının rüzgârda çıkardığı sesler Kyparissos’un okuduğu hüzünlü şiirler olarak görülür.²
Baştaki soruyu tekrarlayalım: Bir ormanlık alanın orman olarak muhafazasında yarar olup olmadığı neye göre belirlenir? Bu soruyu cevaplamak o kadar kolay olmasa da bizi bilimsel ve etik yönü olan iki düşünce biçimine götürmeli. Bilimsel olarak bir alanın üzerinde yalnızca ağaç olup olup olmadığı değil toprağın altında ve üstünde yaşayan canlılar ile ekosistem bir bütün olarak göz önüne alınmalı.
İkincisi ise doğaya duyduğumuz etik sorumlulukla alakalı. Bu açıdan bakınca modern düşüncenin çıkar ve fayda denkleminden kurtulmak gerekli. Kyparissos’un geyiği öldürdüğünde yaşadığı acıyı hatırlamalıyız belki de. Bir orman üzerinde yaşayan bitki ve hayvanların kaderini bize olan faydasına göre belirlemeyi bıraktığımızda ormanlarımızda gökdelenler değil serviler, kayınlar ve gürgenler yükselecek.
__
¹Orman Genel Müdürlüğü, “Servi”, https://www.ogm.gov.tr/tr/yararli-bilgiler/haftanin-agaci/servi
²Şefik Can, Klasik Yunan Mitolojisi, Ötüken Yayınları, 2023.