Ortaya Karışık

Yeni bir yol bulmak ya da yeni bir yol açmak, öyle söylendiği kadar kolay olmuyor; risk almayı ve kararlı olmayı gerektiriyor. İYİ Parti’de ise o emareler yok; bu nedenle parti herhalde bir süre daha ortaya karışık bir şekilde devam edecek.

İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, 26 Ağustos’ta duyurusu çok önceden yapılan bir konuşma yaptı. Mekânı ve zamanı manidardı. Akşener partisinin yeni yol haritasını, Afyon’da Malazgirt ile Büyük Taarruz’un, Alparslan ile Atatürk’ün sembolik gücüne yüklenerek açıkladı. Anonsunun uzun bir süre önce yapılmış olması, doğal olarak, beklentileri de yükseltti. Ancak, Akşener’in sözleri, toplumun geneli bir yana, İYİ Parti tabanında dahi heyecan yaratamadı. 

 

Akşener 2024’teki yerel seçimlere ilişkin ikircikli bir tavır sergiledi. İttifakların ülkeyi felakete götürdüğünü, her partinin seçime kendi başına girmesi gerektiğini söyledi ama arkasından yerel işbirliklerine açık olduğunu, İstanbul ve Ankara için de vakti geldiğinde bir karar verileceğini belirtmeyi ihmal etmedi. 

 

Yeni bir durum yok burada; Akşener -kayda geçsin diye itirazını dile getirmiş olsa da- İYİ Parti büyük bir ihtimalle yerel seçimlerde CHP ile ittifaka devam edecek. Belki daha talepkâr olacak ama ittifakının çerçevesinin dışına çık(a)mayacak.

 

Kamuoyunda daha ziyade Akşener’in yerel seçimlere dair bu ifadeleri üzerinde duruldu. Yerel seçimler artık güncel bir mevzu olduğundan normaldi bu. Lakin zannımca Akşener’in konuşmasında, partisinin gelecekte takip edeceği güzergâhla ilgili önemli ipuçları içerdiği için asıl üzerinde durulması gereken iki başka konu vardı: 

 

“Beka Meselesi”

 

İlki, sığınmacılardı; Akşener, bu soruna büyük bir yer ayırdı. Türkiye’nin her şehrinin Suriyelilerle ve Afganlarla dolduğunu; sokakların ve parkların sayısı bilinmeyen sığınmacılarla kaynadığını, sığınmacıların gettolar oluşturup “etnik yaşam adacıkları” ve “minik Suriyeler” kurduklarını belirtti. 

 

Sığınmacı sorununu “Türk milletinin milli kültürünü tahrip eden bir beka meselesi” olarak kodladı. IŞİD ve PKK gibi terör örgütlerinin tehditlerini sığınmacılar üzerinden de ülkemize yönelttiklerini, bu nedenle sığınmacıların “büyük bir iç güvenlik sorununa” dönüştüğünü vurguladı. Akşener’e göre çare, İYİ Parti’nin “Milli Göç Doktrini”ndeydi; iktidar bu doktrine uygun olarak göçü kalıcı bir şekilde engellemeli, sığınmacıların ülkelerine dönüşünü hızlandırmalıydı.   

 

İkincisi ise, “milli siyaset” anlayışına özel bir ehemmiyet vermesiydi. Resmî ideolojinin çizgilerinin altını kalınca çizdi; Cumhuriyet değerleriyle sorunu olanlara, kendisine “Türk” demekten korkanlara, Andımız’dan rahatsızlık duyanlara, Anayasa’nın ilk dört maddesine itiraz edenlere, “terörün gölgesinde gizli ve açık işbirlikleri hayal edenlere” kapılarının kapalı olduğunu belirtti. 

 

Sağa Çevrilen Direksiyon 

 

Sığınmacı ve milli siyaset vurgusu, Akşener’in önümüzdeki dönemde partinin direksiyonunu biraz daha sağa döndüreceğine işaret ediyor. Zafer Partisi’nden (ZP) aşağı kalmayan retoriğiyle İYİ Parti, ZP seçmenlerine göz kırpıyor ve bu partinin kendi sahasına daha fazla dalmasını önlemek istiyor. Muhtemelen Ümit Özdağ, sert sığınmacı karşıtlığının İYİ Parti’nin çizgisini belirler olmasından ve Akşener’in kendisininkini andıran cümleler kurmasından büyük bir memnuniyet duymaktadır.                                                                

 

Akşener’in milli siyaset anlayışında iki partinin üzerine de kırmızı kalemle çarpı konuyor. “Terörün gölgesinde gizli ya da açık işbirliği” ifadesi HDP’yi, “Andımız ve Anayasa’nın ilk dört maddesi ile sorunu olanlar” ifadesi de DEVA Partisi’ni hedef alıyor. Akşener, şüpheye yer bırakmayacak berraklıkta, bu partilerle hiçbir şekilde -gizli ya da açık- beraber hareket etmeyeceğini söylüyor. 

 

Ciddi bir manası var bu göndermelerin, o da şu: Eğer 2024 yerel seçimlerinde bir ittifak olacaksa, bu ittifak 2019 ve 2023 ittifaklarından farklılık gösterecek. Millet İttifakı bilinen haliyle bitti, partilerin bir daha aynı modelde bir araya gelmeleri söz konusu olamaz. Dolayısıyla muhalefet kanadındaki yeni bir ittifak, en azından resmî ve fiili bileşenleri bakımından, eski ittifaklar gibi olmayacak. 

 

Işığını Kaybetmiş Bir Yıldız 

 

Peki, bu iki argümana dayandırılan siyasi hat gerçekten Akşener’in “ya yeni bir yol bulmasını ya da yeni bir yol açmasını” sağlar mı? Zannetmiyorum.

 

İYİ Parti bir krizde ve seçimden sonra oluşan manzara da bu krizi derinleştirdi. 2018’te ilk defa seçimlere girdiğinde İYİ Parti, Türkiye siyasetinin parlayan yıldızıydı. Akşener’in “sokak siyaseti” ile çok kısa bir sürede yüzde 10’luk bir oya erişmesi, az buz bir başarı sayılmazdı. Beklenti, İYİ Parti’nin bu oy oranını artırması ve siyasetteki kapsama alanını genişletmesiydi. 

 

Ancak beklenen olmadı, zaman İYİ Parti’nin aleyhine işledi. Bugün için ışığını kaybetmiş ve yarın için de umut vaat etmeyen bir parti görüntüsü var ortada. İYİ Parti adına iyimser bir tablodan bahsedilemez. Bırakın merkeze yerleşmeyi, İYİ Parti, MHP’nin bile gerisinde kaldı. Salt milliyetçilere değil daha geniş bir tabana oturmak hayali suya düştü, İYİ Parti geçen seçimdeki tabanını dahi koruyamadı. 

 

Bana göre bu gerilemenin altında İYİ Parti’nin kimlik sorununu çözememesi yatıyor. Siyaset sahnesine atıldığından beri var bu kimlik sorunu; 26 Ağustos konuşması da bu derde deva olmaktan uzak. İYİ Parti halen ne olacağına karar vermiş değil. Akşener ve ekibinin, siyasi yelpazenin neresine konumlanacakları konusunda kafaları karışık. 

 

Kimlik Bunalımı

 

Soru belli: İYİ Parti, merkez iddiasını koruyacak mı yoksa milliyetçi bir parti mi olacak? 

 

Evet, soru basit görünüyor ama cevabı zor. Çünkü cevap niyetine yapılacak her tercih, birtakım riskler içeriyor. Mesela, merkezde karar kıldığında burada yol almak İYİ Parti için öyle kolay olmaz. Her şeyden evvel beş yıllık tecrübe, İYİ Parti’nin merkez bir parti olmak için gerekli ideolojik esneklikten ve kurumsal kapasiteden yoksun olduğunu gösterdi. En basitinden Kürt seçmenleri (HDP’lileri değil) göz ardı eden bir dili var İYİ Parti’nin; böyle bir parti merkezde de yer bulamaz. Keza, merkez boş da değil; AK Parti’nin hegemonyası İYİ Parti’nin merkezde kendine yer açmasını çok güçleştirir. 

 

Milliyetçiliğe gönül indirmek de İYİ Parti’nin işini rahatlatmaz. Zira milliyetçiliğin dozunu artırdıkça İYİ Parti kuruluş dönemindeki hedeflerini terk etmiş olur. Büyük seçmen pastasına sırtını çevirir, mecburen sınırlı bir seçmen çevresine seslenir ve azla yetinir bir parti kimliğine bürünür. Hem milliyetçi saha da dikensiz bir gül bahçesi değil; orada da kollarını açıp İYİ Parti’yi bekleyen bir kitle yok. Tersine kıran kırana bir mücadele var. İYİ Parti’nin gel-git halleri milliyetçi seçmenin tepkisini üstüne çekebilir, bu da partinin mevcut tabanında aşınmalara neden olabilir. İYİ Parti seçmenlerinin bir kısmını MHP’ye, CHP’ye veya ZP’ye kaptırabilir. 

 

Ezcümle hangi yol tutulursa tutulsun menzile varılacağının garantisi bulunmuyor, İYİ Parti de bu nedenle kimlik bunalımdan çıkamıyor. Akşener, 26 Ağustos’tan sonra bu kez 25 Ekim’e randevu verdi. Ancak o gün de bu sorunun aşılacağını beklememek lazım. Yeni bir yol bulmak ya da yeni bir yol açmak, öyle söylendiği kadar kolay olmuyor; risk almayı ve kararlı olmayı gerektiriyor. İYİ Parti’de ise o emareler yok; bu nedenle parti herhalde bir süre daha ortaya karışık bir şekilde devam edecek.

İLGİLİ YAZILAR

Sitemizde mevzuata uygun biçimde çerez kullanılmaktadır. Bilgi için tıklayınız.