Pandemi Sonrası Dünyada ve Türkiye’de Eğitim
Hükümetler, uzaktan/online eğitim süreçlerini başlatarak çocukların öğrenme süreçlerinin kesintiye uğramamasını sağladı. Ancak uzaktan/online eğitimlerin başlaması eğitimde eşitsizlik tartışmalarını gündeme taşıdı.
Koronavirüsün (Covid–19) dünyaya yayılarak pandemiye dönüşmesi sonrasında hemen hemen bütün ülkeler virüsün yayılmasını kısıtlamak için yüz yüze eğitime ara vererek tüm kademelerdeki okulları kapatma kararı aldılar. Avrupa’nın (İsveç ve İzlanda hariç) tamamında tüm kademelerdeki okullar 16 Mart’tan itibaren bir hafta içinde kapatıldı. Bu iki ülkede ise lise ve üniversiteler kapanırken, diğer kademeler için daha ciddi sosyal mesafe ve hijyen önlemleri alınarak okullar açık tutuldu.
Dünya genelinde başlangıçta okulların kısa süreliğine kapatılması öngörülürken, virüsün yayılması istenilen düzeyde yavaşlamaması nedeniyle okulların açılması daha sonraki tarihlere ertelendi. Bazı ülkelerde ise virüsün yayılım hızının yavaşlaması ile birlikte okulları yeniden açma kararı alındı. Örneğin; 6 Nisan’da Japonya, 15 Nisan’da Danimarka, 20 Nisan’dan itibaren Norveç, Mayıs ayının ilk haftası itibarıyla Almanya ve Çin kademeli olarak okulları yeniden açmaya başladı. Diğer taraftan ise pandemi ile boğuşan İtalya gibi bazı ülkeler bu öğretim yılını kapattıklarını açıkladılar.
Okulların kapatılması ile birlikte, çocukların eğitimden uzak kalmaması için online eğitim süreçleri gündeme geldi. Ülkelerin mevcut teknolojik imkânlarına, öğretmenlerin teknoloji kullanma becerilerine ve çocukların internete erişim düzeylerine bağlı olarak senkron (eşzamanlı) ve senkron olmayan şekilde uzaktan/online eğitim süreçleri başlatıldı. Eğitim süreçlerinde öğretmenlerin ve öğrencilerin etkileşim hâlinde olmalarına ve birlikte çalışabilmelerine imkân sunan çeşitli e-öğrenme platformları, hızla geliştirilen ulusal televizyon programları veya sosyal medya platformları aracılığıyla uzaktan eğitimler sürdürüldü. Buna ilaveten, bazı ülkelerde okuldan alınan ya da okullar tarafından ailelere gönderilen kitaplar ve öğretim materyalleri aracılığıyla eğitimler devam ettirildi.
Eğitimde Eşitsizliğin Derinleşmesi
Hükümetler, uzaktan/online eğitim süreçlerini başlatarak çocukların öğrenme süreçlerinin kesintiye uğramamasını sağladı. Ancak uzaktan/online eğitimlerin başlaması eğitimde eşitsizlik tartışmalarını gündeme taşıdı. Başta uzaktan/online eğitim sürecinde kullanılacak teknolojik araçlara erişimdeki eşitsizlikler ve özellikle dezavantajlı kökenden gelen çocuklar için okulların sağladığı çeşitli desteklerden öğrencilerin yararlanamama ihtimali bu süreçte çokça tartışıldı.
Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Örgütü (UNESCO) okulların kapanmasının neden olduğu yan etkileri ele alan bir belge yayınlamıştır. Söz konusu belgede, okulların kapanmasının özelikle savunmasız ve marjinalleşmiş dezavantajlı kesimlere yönelik sosyal ve ekonomik maliyeti yükselttiği ifade edilmiş, okulların kapanmasının eğitim sistemindeki eşitsizlikleri daha da derinleştirdiği belirtilmiştir. Üstelik UNESCO’ya göre tek risk öğrenmenin kesintiye uğraması değil, aynı zamanda yetersiz beslenmedir. Zira birçok ülkede okullarda sunulan ve özellikle dezavantajlı kesim için oldukça önemli olan indirimli/ücretsiz yemek uygulaması, pandemi sonrası sekteye uğramıştır.
Bir diğer sorun ise, eğitim süreçlerinin desteklenmesi için ebeveynlerden beklentinin artmasıdır. Bilindiği üzere bu süreçte ebeveynlerin öğretmenden kalan boşluğu mümkün olduğunca doldurmaları, çocukların öğrenmelerine yardımcı olmaları ve öğrenmeyi kolaylaştırmaları beklenmektedir ancak ebeveynler de evde eğitim sürecine hazırlıksız yakalanmış, özellikle dezavantajlı kesimler için bu daha büyük bir sorunlara neden olmuştur. Üstelik ebeveynleri hâlen işe devam etmek zorunda kalan, özelikle sağlık çalışanlarının çocukları söz konusu destekten mahrum olmuştur. Ayrıca söz konusu çocukların bakımında önemli boşluklar ortaya çıkmakta, bakıma yönelik alternatif seçeneklerin sunulmadığı durumlarda çocukların yalnız kalma ve riskli davranışlar sergileme ihtimali söz konusu olmaktadır.
UNESCO’ya göre uzaktan eğitim süreçlerinin düzenlenmesi konusunda da birtakım sıkıntılar mevcuttur. Buna göre, ülkelerin alt yapı konusunda hazırlıksız yakalandığı uzaktan eğitim hem insani hem de teknik birçok sorunla yüz yüze kalmıştır. Kısacası eğitimdeki eşitsizlikler pandemi ile daha da derinleşme riskini barındırmaktadır.
UNESCO tarafından dile getirilen bu riskler dünyanın birçok bölgesinde tartışma konusu oldu. Özellikle yoksul ülkelerde ve/ya ülkelerin yoksul bölgelerinde okulların kapanmasının çocukları nasıl etkileyeceği, bu olumsuz etkiyi ortadan kaldırmak için neler yapılması gerektiği çokça tartışıldı. Yukarıda da bahsedildiği üzere okullar, özellikle yoksul bölgelerde eğitim dışında birçok işlevi yerine getirmektedir. Çocuklar için güvenli bir ortam, sosyalleşme alanı ve sağlıklı yemek gibi birçok kritik alana ilişkin destek sağlamaktadır.
Dezavantajlı kökenden gelen, sağlıklı beslenme için ücretsiz veya indirimli okul yemeğine güvenen birçok genç okulların kapanması ile birlikte besleyici bir öğüne erişme konusunda ciddi bir endişe duymaktadırlar. Bu endişeyi ortadan kaldırmak için ülkeler ve eğitim bölgeleri farklı stratejiler takip etmiştir. Örneğin; Japonya’da, Arjantin’de, ABD’de (Washington, DC’de ve Kaliforniya’da), Çin’de ve Katalonya’da ya ailelere okul yemekleri iletilmekte, gıda tedariki sağlanmakta ya da bir tür kredi kartı verilerek ailelerin gerekli gıdaya erişmesi sağlanmaktadır. Buna ilaveten, Afrika’da birçok ülkede okulların marjinalleşmiş/ötekileştirilmiş topluluklar için öğretim harici sunduğu psiko-sosyal destekler okulların kapanması ile son bulduğundan sivil toplum destekli çalışmalar ile aile ve çocuklara destek olmaya çalışılmaktadır. [1]
Ayrıca, uzaktan eğitimin başlaması ailelerin üzerine yeni bir yük getirmiştir. Aileler ev işleri, bireysel işler ve çocuklar ile geçirilen vakte ilaveten çocukların eğitimine zaman ayırmaktadırlar. Fakat birçok aile çocuklarının eğitimine nasıl destek olacağı konusunda yeterli bilgiye sahip değildir. Bunun için birçok ülkede farklı aile destek programları gerçekleştirilmiştir. Örneğin; Çin, İtalya, İspanya, Guatemala, Japonya ve Tayland gibi ülkelerde ebeveynlere yönelik çevrimiçi pedagojik destek sağlanmakta, öğretim yönergeleri ve materyalleri sunulmakta ya da öğrencilerin ilerlemesini, refahını görmek üzere öğretmenler tarafından ziyaretler düzenlenmektedir. Buna ilaveten Çin, Japonya, İspanya ve ABD gibi birçok ülkede, 24 saat yardım hattı ve izolasyon hissinden kaçınmaları için psikolojik destek hatları da sunulmuştur.
Okulların kapanması ile birlikte başlayan uzaktan ve online eğitim süreçlerinde en önemli kaygılardan biri de eşitlik meselesidir. Özellikle dezavantajlı toplumsal kesimlerden gelen çocukların bilgisayar ve diğer cihazlara erişimlerinde ve internet bağlantılarında sorunlar olabilmektedir. Bazı ülkeler bu sorunları çözmek için önlemler almıştır. Örneğin; Çin düşük gelirli ailelerden öğrencilere bilgisayar sağlamakta ve öğrencilere mobil veri paketleri ve telekomünikasyon sübvansiyonları sunmaktadır. Fransa’da internet veya bilgisayarlara erişimi olmayan öğrencilerin yüzde 5’ine cihaz ödünç vermek ve basılı ödevler sağlamak için çaba harcanmaktadır. Portekiz’de benzer bir şekilde basılı ödevler çocuklara posta ile gönderilmektedir. İtalya da bazı bölgeler yoksul ailelerin uzaktan eğitimi için gerekli ekipmanı satın almasını sağlamak için özel finansal destekler tahsis etmiştir. Düşük gelirli ailelerden gelen öğrencilere dizüstü bilgisayarlar, tabletler ve cihazlar için ödenekler sağlanmıştır.
Pandemi Döneminde Türkiye’de Eğitim
Türkiye de, ilk vakanın görülmesinin ardından kısa sürede okulları kapattı ve oldukça hızlı bir şekilde uzaktan eğitime geçileceğini ilan etti. Okulların kapatılmasından kısa süre sonra uzaktan eğitimler başladı. Uzaktan eğitimlerin başladığı ilk hafta bazı tartışmalı içerikler nedeniyle, uzaktan eğitimin nasıl yürüdüğü kamuoyunun dikkatini çekse de, sonraki dönemlerde uzaktan eğitimin niteliği, ne kadar başarılı yürüdüğü, eksiklikleri ve geliştirilmesi gereken yönlerine ilişkin tartışmalar gündeme pek yansımadı.
Türkiye’nin pandemi sürecindeki eğitim tecrübesine bakıldığında, üç temel bileşen karşımıza çıkmaktadır: Televizyon yayınları, Eğitim Bilişim Ağı (EBA) içerikleri ve öğretmenlerin öğrencileri ile çeşitli uygulamalar yolu ile senkron olarak sürdürdükleri eğitimler. Öğretmenlerin bireysel çalışmalarına bakıldığında, senkron ders işleme ya da Whatsapp gibi uygulamalar aracılığıyla ödevler göndererek eğitim faaliyetlerini sürdürdüğü görülmektedir.
Dünyada çocukların eğitimine yönelik endişelerin Türkiye’de ne kadar tartışıldığına ve bakanlığın bu konuda ne kadar etkin politikalar geliştirildiğine bakıldığında maalesef, eşitsizlik ve ebeveynlere destek sağlama konusunda yeterince etkili politikaların geliştirilemediği görülmektedir. Eğitim Reform Girişimi (ERG)’nden Umay Aktaş Salman ve Burcu Meltem Arık’ın yazdığı Türkiye’de Koronavirüsün Eğitime Etkileri isimli yazı serisinde dijital uçurum meselesi incelenmiş ve Türkiye’de eğitimdeki eşitsizliklerin ne kadar ciddi boyutta olduğu ifade edilmiştir.
Gerçekten de basit bir gözlem veya birkaç görüşme ile öğrenciler arasındaki dijital uçurumun varlığını sürdürdüğü görülebilir. Türkiye’deki öğrencilerin EBA TV’leri izleme ve öğretmenleri ile etkileşim kurma durumları önemli ölçüde farklılaşmaktadır. Bir tarafta evlerinde birden fazla telefon, tablet, bilgisayar ve sınırsız internete sahip olanlar varken, diğer tarafta ise sadece ebeveynlerinin cep telefonu üzerinden birden fazla çocuğun sınırlı internet imkânı ile eğitim almaya çalıştığı durumlar söz konusudur. Özellikle göçmen kökenliler başta olmak üzere sosyo-ekonomik olarak dezavantajlı olan çeşitli gruplar internete erişim konusunda daha ciddi sorun yaşamaktadır.
Bununla birlikte kademeler arasında öğretmen-öğrenci-veli iletişiminde farklılıklar söz konusudur. Örneğin; ortaöğretim düzeyinde öğretmenler ile veli ve öğrenciler arasında sınırlı bir iletişim vardır. Ayrıca bazı bölgelerde öğretmenler sınıfındaki çocukların çoğu ile etkileşime geçemezken, bazı özel okullar senkron yayınlar ile günlük müfredatı önemli ölçüde takip etmektedirler. Daha açık bir ifadeyle, yüz yüze eğitimde oldukça açık bir şekilde görülen eşitsizlikler bu süreçte daha da derinleşmektedir.
Türkiye’de eğitimsel eşitsizliği en aza indirmek amacıyla, EBA kullanımları için 8 GB mobil uygulama desteği sağlanmıştır. Ancak bilgisayar ya da buna benzer cihaz eksikliği olanlara yönelik etkin bir politika geliştirilmemiştir. Ayrıca, velilere yönelik çocuklarının eğitimleri konusunda yeterli destek sağlanamamıştır. Açıkçası, mevcut uygulamada eğitim sürecinin verimliliği büyük ölçüde öğretmene bırakılmıştır. Zaten eğitim sisteminde dezavantajlılar aleyhine olan bu eşitsizlik derinleşmiştir.
Bununla birlikte, tüm öğrencilerin herhangi bir sınav/notlama yapılmadan bir üst sınıfa geçirilmesi ve yazın herhangi bir telafi eğitimi yapılmayacak olması da eşitsizlikleri artırma riski taşımaktadır. Salgın dolayısıyla, birçok insanın vefat ettiği, insanların birçok günlük yaşam faaliyetlerini yerine getiremediği, sokağa çıkma konusunda ciddi kısıtlamaların olduğu ortamda çocuklara sınav yapılıp yapılmaması, daha somut örnek vermek gerekirse bir çocuğun ders notunun beş ya da dört olması gerçekten de önemli değildir. Çocuklar için ölçme ve değerlendirmeden çok daha önemli (toplumsal, ekonomik, yaşamsal vb.) sorunlar söz konusudur. Fakat buradaki kritik husus, öğrencilerin öğrenme motivasyonlarında yaşanabilecek düşüştür. Dahası telafi eğitimlerinin yapılmaması, dezavantajlı öğrencilerde muhtemelen daha fazla yaşanacak olan öğrenme kaybına müdahale edilmeyeceği anlamına gelmektedir.
Tüm öğrencilerin geçirileceğine ilişkin açıklama, senkron derslere devam eden öğrenci oranında ve öğrenmeyi pekiştirmeye yönelik verilen kısa ödevlere dönütte önemli oranda azalmaya neden olabilir. Daha da önemlisi, özel okullar ile sosyoekonomik olarak avantajlı aileler çocuklarını eğitim konusunda desteklemeye devam ederken, göreceli olarak dezavantajlı sayılabilecek ailelerin çocuklarına yeterince destek sağla(ya)madığı bu süreç, mevcut eşitsizlikleri daha da derinleştirme riskini taşımaktadır.
Bu karar aynı zamanda uzaktan ve online eğitime atfedilen önem ve değeri de göstermektedir. Açıkçası hiçbir ölçme değerlendirme yapılmadan bir üst sınıfa geçilecek olması, uzaktan eğitimin yüz yüze eğitimin bir alternatifi olarak görülmediğini göstermektedir. Bu yaklaşım, uzaktan eğitim uygulamasının gelişigüzel bir uygulama olduğu yönünde bir izlenime yol açmış durumdadır.
Sonuç
Ülkeler, pandeminin öğrenme üzerindeki olumsuz etkisini en aza indirmek için arayışlarını sürdürmekte ve birçok farklı yaklaşım geliştirmeye devam etmektedir. Çünkü çocuklar, bu dönemde, sadece eğitimden değil, aynı zamanda sosyalleşme, spor ve kültürel faaliyetler gibi kişilik gelişimini etkileyen birçok boyuttan mahrum kalmışlardır. Kapanma süreci uzadıkça özellikle çocukların refahlarını, zihinsel sağlıklarını korumak için ailelere ve öğretmenlere yönelik desteğin artırılması gerekmektedir.
Araştırmalar, ebeveynlerin çocuklarının eğitim süreçlerine katıldıklarında ve/ya eğitimleriyle ilgilendiklerinde öğrenci başarılarının yükseldiğini göstermektedir. Türkiye’de ise dezavantajlı çocukların öğrenme durumlarına yönelik bir tartışma ve politikanın geliştirilmediği görülmektedir.
Bakanlık, uzaktan/online öğrenme süreçlerinin özellikle dezavantajlı öğrencileri nasıl etkilediğini dikkate alan çalışmalar yapmalı, bu çocukların dezavantajlarının pandemi sürecinde daha da derinleşmemesi için farklı ülkelerdeki örneklerden faydalanarak etkin politikalar geliştirmelidir.
______
[1] Farklı ülkelerin uygulamalarına dair daha ayrıntılı bilgi için şu linklerde yer alan yazılara bakılabilir:
https://gemreportunesco.wordpress.com/2020/04/06/doing-no-harm-in-and-through-education/#more-12830 https://gemreportunesco.wordpress.com/2020/04/15/coronavirus-france-has-called-for-educational-continuity/#more-12853
En son çıkan yazılardan anında haberdar olmak için bizi @PerspektifOn twitter hesabımızdan takip edebilirsiniz.