Post-Hariri Dönemi: Sünniler Aradıklarını Bulabilecekler mi?
Lübnan, halihazırda hükümet kurma görevi için başbakanını, Ekim ayında da yeni cumhurbaşkanını seçeceği yeni bir sürece hazırlanıyor. Ancak içinde bulunduğu kısır döngü nedeniyle mezhep temelli siyasi sisteme göre Sünni olması gereken başbakanın kim olacağına dair geniş kapsamlı tahminlerin üretilmesinden uzak bir döneme sahne oluyor.
Lübnan’ın eski başbakanlarından Saad Hariri’nin, partisi Müstakbel Hareketi’yle birlikte 15 Mayıs seçimlerine katılmayacağını ilan etmesinin ardından dikkatler muhtemel aday/lar üzerine yoğunlaştı. Oluşan boşluk nedeniyle pek çok kesimde Sünnilerin seçimlere katılım oranının düşük olacağına dair güçlü yorumlar yapılsa da, eski Başbakan Fuad Sinyora gibi siyasi liderlerin çağrısı ile müftü Abdullatif Daryan’ın boykotun önüne geçmeye yönelik açıklamaları Sünni toplum üzerinde etkili oldu. Mecliste zayıf bir halka olarak kalmayı reddeden Sünni temsilciler, parlamentodaki son kayıtlara göre Müstakbel Hareketi gibi bir çatı altında bir araya gelmediler ancak parlamenter arenada görünür olmayı başardılar.
Seçim Tablosundaki Değişiklik
15 Mayıs seçimi sonrasında ortaya çıkan tabloda Sünnilerin oyları doğal olarak bir önceki seçime göre nispeten daha dağınık bir görünüm sergiledi. Bu noktada iki seçim arasındaki değişimi ortaya koymak ve adayların pozisyonlarına dikkat çekmekte fayda var.
1990 yılında iç savaşı bitiren Taif Anlaşması’na göre Sünniler parlamentoda 27 temsilci bulundurma hakkına sahipler. 2018 yılında yapılan parlamento seçimlerine bakıldığında Hariri’nin Müstakbel Hareketi’nin 27 adayın 20’sini elde etmeyi başardığı görülüyor. Müstakbel’in adayları 2018 seçimlerinde Beyrut II bölgesi için belirlenen altı Sünni koltuğun dördünü kazanarak öne çıkmışlar, Sünni yoğunluklu bir diğer önemli bölge Trablus’ta sekiz Sünni koltuğun beşini kazanmışlar, Akkar’da ise üç Sünni koltuğun hepsini elde etmişlerdi.
2022 seçimleri, bu bağlamda, Hariri’den sonra 27 koltuğun kimler tarafından doldurulacağı hususunda çizilen farklı haritaları gün yüzüne çıkardı. Hizbullah’ın özellikle Zahle ve Batı Bekaa’da Müstakbel Hareketi’nin boş bıraktığı koltuklar üzerine yoğunlaşacağına dair ortaya atılan iddiaların yanı sıra, en azından kazanamasa bile sert muhaliflerinin parlamentoya girmemesi için çabalayacağı görüşleri hakimdi. Sonuçlara göz atıldığında iddialar kısmen doğru çıksa da pazar günü yapılan seçimlerin hem Hariri hem de Hizbullah için bazı sürprizler sunduğu bir gerçek.
Buna göre, öncelikle Beyrut II’de 2018 seçimlerinde Müstakbel tarafından elde edilen dört koltuğun ikisini daha önce parlamentoda yer almamış ve muhalefet grubundan olan iki yeni isim, İbrahim Mneimneh ile Vaddah Sadık’ın doldurduğu görülüyor. Lübnan siyasi arenasında yeni yeni temerküz etmeye başlayacak bu isimlerin söylemleri henüz bir orijinallik taşımıyor ancak geleneksel çizgilerin dışına çıkmakta ısrarcı olacakları söylenebilir. Örneğin, Vaddah Sadık gazeteci olarak başladığı kariyerinde uzun bir süre Müstakbel Hareketi’nin seçim reklamlarını yürütmüş bir isim olmakla birlikte, Hariri’den kopup 2019 protestolarında öne çıkan bir adaydı. Kazanmasından sonra Sadık’ın Saad Hariri’yi “hayal kırıklığı” olarak nitelendirmiş olması Müstakbel muhalifi olduğunu da açık bir şekilde gösteriyor. Ancak Sadık’ın “Biz konsolosluk temsilcileri değiliz” diyerek Nasrallah’ın sözlerini hedef alan açıklamaları Hariri mirasını söylemsel bazda devralacağına da işaret ediyor. Dolayısıyla Saad Hariri’nin Sünni muhalifleri daha görünür olmaya başlamış olsalar dahi etkinlikleri bakımından daha fazla zamana ihtiyaçları var. Bununla birlikte Sünnilerin seçimlere katılımının beklenenden yüksek olması ve muhaliflerin kazanmasından dolayı oluşan coşku karşısında Saad Hariri’nin yeri doldurulamaz imajının bu seçimlerde zarara uğradığını tahmin etmek de güç değil.
Hariri’nin çekilmesinden sonra birtakım manevralarla Sünni bölgelere nüfuz etmek isteyen Hizbullah’ın beklentilerinin çok karşılanmadığı, kilit yerlerde karşılaştığı sürprizlerle açıklanabilir. Bu süreçte Sünni destekçileriyle birlikte koltuk kapma yarışında karşılaştığı sürpriz, Trablus’tan adayı olan Faysal Kerami’nin kaybetmesi oldu. Kerami, 2018 seçimlerinde pro-Hizbullah adayı olarak meclise girmeyi başarırken, pazar günkü seçimde yeterli oy alamadı ve seçimi kaybetti. Bir önceki seçimde yer almayan ve Hizbullah karşıtı sert söylemleriyle bilinen eski Adalet Bakanı ve İç Güvenlik Kuvvetleri Başkanı General Eşref Rifi ise bu seçimde Samir Caca’nın Lübnan Güçleri partisinin listesinden meclisteki yerini aldı. Benzer bir biçimde Ulusal Diyalog Partisi lideri Fuad Mahzumi de bağımsızlar listesinden kazandığı için Hizbullah’ın karşısına çıkacak. Hizbullah için tek dolaylı başarı ise Akkar’da müttefiki Cibran Basil’in listesinde yer alan 8 Mart Koalisyonu desteklisi Sünni Muhammed Yahya Kahya’nın kazanması oldu.
Kritik Dönemeç: Yeni Başbakan Kim Olacak?
Bu tabloya göre Lübnan’ın yeni başbakanının kim olacağı sorusunun önemi de artıyor. Meclisin çok parçalı yapısının bu seçimde daha da bölünmesi, Eşref Rifi gibi doğrudan Samir Caca’nın müttefiki ve Suudi Arabistan’la yakın ilişkiler içinde olan bir isimle Fuad Mahzumi gibi bir milyarderin adaylıkları öne çıkabilir. Ancak her iki adayın da siyasi geçmişlerinin çok parlak olduğu söylenemez. Eşref Rifi’nin adalet bakanlığı yaparken Hizbullah’ın ülkede kurduğu nüfuzu kabul etmediği nedeniyle 2016 yılında istifa etmesi, Rifi’nin Suudi Arabistan’ın emriyle hareket ettiği iddialarını ortaya çıkardı. Nitekim Suud öncülüğündeki Körfez ülkelerinin Lübnan yatırımlarını kesmelerinden iki gün sonra alınan bu karar, Rifi’nin iç dinamiklerden öte dış bağlantılarla ayakta durabildiği yorumlarını beraberinde getirdi. Ancak bu duruş, Rifi’nin post-Hariri döneminde öne çıkmasına da yarayabilir. Nitekim ekonomik krizden çıkış formüllerinden biri olan Suudi Arabistan yatırımlarının geri dönmesi planları Rifi tarafından kurulacak bir hükümetle sağlanabilir. Saad Hariri’nin 2017 yılındaki istifası sonrasında da Rifi’nin ismi öne çıkmaya başlamıştı ancak Hariri’nin kısa süre sonra istifasını geri alması, Rifi’nin tekrar geri plana atılmasına neden olmuştu. Bu nedenle de 2018 seçimlerinde adaylığını koymayan Rifi, 2022’de Hariri’nin yer almadığı seçimi kazanmış oldu. Şu an ise başbakanlık için güçlü adaylardan biri.
Muhtemel adaylardan diğer bir isim olan Fuad Mahzumi, 2018 yılından bu yana mecliste olmasına rağmen daha çok işadamı kimliğiyle biliniyor. Başbakanlık adaylığı için Hariri’nin yokluğunu değerlendirmek isteyeceği, seçim öncesi kullandığı retorik bağlamında anlaşılabilir. “Sünniler 1992 yılından beri yalnızca Refik ve Saad Hariri’nin isimlerini duyuyorlar” çıkışıyla yeni bir ismin gerekliliği mesajını veren Mahzumi, hükümet kurma sürecinde yer alacak adaylardan biri olarak öne çıkıyor.
Lübnan, halihazırda hükümet kurma görevi için başbakanını, Ekim ayında da yeni cumhurbaşkanını seçeceği yeni bir sürece hazırlanıyor. Ancak içinde bulunduğu kısır döngü nedeniyle mezhep temelli siyasi sisteme göre Sünni olması gereken başbakanın kim olacağına dair geniş kapsamlı tahminlerin üretilmesinden uzak bir döneme sahne oluyor. Ek olarak Sünni toplumu etkileyebilecek kayda değer bir isim henüz yok. “Geçiş dönemi” olarak nitelendirilebilecek bu süreçte 2026 seçimlerine kadar yeni jenerasyondan gelen bir ismin politik kariyerinde atacağı adımlar çok önemli. Bu adımlar, sistemdeki tıkanıklığa karşı alınan tedbirler kadar, geleneksel Sünni politik elitin sahneye dönüp dönmeyeceği hususunda da etkili olacak.