Rusya Batı’nın Hibrit Savaşında Nasıl Galip Gelebilir?

Rusya Federasyonu’nun siyasal açıdan daha sürdürülebilir, ekonomi bakımından verimli, sosyal anlamda adil, ahlaki olarak da sağlam bir temel üzerine “yeniden inşası” acil bir gereklilik. ABD liderliğindeki Batı’nın Rusya için hazırladığı stratejik yenilginin bize barış getirmeyeceğinin ve sonra da ilişkileri restore etmeyi sağlamayacağının farkında olmalıyız.

Rusya Batı’nın Hibrit Savaşında Nasıl Galip Gelebilir?

Editörün Notu: Carnegie Endowment’ın Moskova şubesinin başında olan Trenin, Rusya jeopolitiği konusunda başvurulan bir isimdi. İşgalden iki gün öncesinde dahi bir savaşın başlamayacağını yazan Trenin; işgal başladıktan iki gün sonra şu tweet’i atmıştı: “Rusya için post-Sovyet döneminin sonuna gelindi. Kaybedilmiş topraklar yeniden kazanılacak. Rusya dünyası jeopolitik birliğe dönüşecek. [Rusya’da] muhafazakarlık yükselecek, liberalizmin/küresel(ci)liğin izleri silinecek. Çin’e bağımlılık artacak”. Trenin bu tweet’ten sonra hesabında bugüne kadar başka bir paylaşım yapmadı. Ardından Carnegie Endowment’tan ayrıldı ve yıllardır takındığı siyasi pozisyonun oldukça zıddı olan aşağıdaki yazıyı yayınladı.

 

Ukrayna bağlamındaki Rusya tartışmalarında farklı görüşleri ve süreçleri yansıtmak adına Trenin’in yazısını sizlerle paylaşıyoruz.

 

Rusya ve Batılı ülkeler arasında 2014’ten bu yana giderek artan anlaşmazlık, Rusya’nın Şubat ayı sonunda Ukrayna’da askeri operasyona başlamasıyla hararetli bir cepheleşmeye dönüştü. Başka bir ifadeyle Büyük Oyun bir oyun olmaktan çıktı. Ukrayna’daki silahlı çatışma halihazırda tam ölçekte bir savaş değil. Şu ana kadar bir hibrit savaş niteliğinde. Yine de süreç topyekûn bir savaşa dönüşüyor.

 

Bununla birlikte, durum doğrudan bir çatışmayı güçlendirme tehlikesi taşımakla da kalmıyor, bu tehlike giderek artıyor.

 

Rusya’nın karşı karşıya olduğu sorunun tarihimizde eşi benzeri yok. Sorun sadece Batı’da bir müttefikimizin hatta potansiyel partnerlerimizin kalmaması da değil. Mevcut durum sıklıkla 20’nci yüzyılın ortaları ve sonundaki Soğuk Savaş’la kıyaslanıyor. Bu yaklaşım hatalı ve bir hayli de kafa karıştırıcı. Küreselleşme ve yeni teknoloji açısından, modern çatışma formu önceki çatışmalardan daha geniş ölçekte sürmekle kalmıyor, aynı zamanda çok daha yoğun oluyor. Nihayetinde süregiden savaşın meydanı ülkenin içinde.

 

Savaşın tarafları arasındaki asimetri, özellikle de güçleri ve imkânları arasındaki dengesizlik devasa boyutta. Bu nedenle de ABD ve müttefiklerinin hedefleri, geçmişte Sovyetler Birliği’ne uygulanan görece mutedil caydırma ve sınırlama stratejilerinden çok daha radikal. Bu stratejilerin asıl amacı Rusya’yı bağımsız bir etken olarak dünya siyasetinin dışında bırakmak ve Rusya ekonomisini tümden ortadan kaldırmak.

 

Bu stratejinin başarıya ulaşması ABD liderliğindeki Batı’nın sonunda “Rusya sorunu”nu çözmesini sağlayabilecek ve Çin ile karşılaşmalarında olası bir zafer beklentisi oluşturacak.

 

Uzlaşma İhtimali Söz Konusu Değil

 

Düşmanın böyle bir tavır içinde olması ciddi bir diyalog ihtimali bulunmadığına işaret ediyor. Zira pratikte, özellikle ABD ile Rusya arasında çıkar dengesine dayanan bir uzlaşma ihtimali söz konusu değil. Rusya-Batı ilişkilerinin yeni dinamiği, tüm bağların çarpıcı bir biçimde çözülmesini ve Batı’nın Rusya üzerindeki baskısının tüm cephelerde (devlet, toplum, ekonomi, bilim ve teknoloji, kültür vb.) artmasını gerektiriyor. Bu durum artık, zamanla (denk olmayan) partnerlere dönüşen Soğuk Savaş dönemi düşmanları arasındaki anlaşmazlığın kaynağı değil. Daha ziyade, Batı’nın kimi ülkelerin tarafsızlığını formalite gereği dahi kabul etmeyi reddetmesi nedeniyle, aralarına daha net bir çizgi çekilmiş gibi görünüyor.

 

Ayrıca, Rusya karşıtı bir gündemde birleşme şimdiden Amerika’nın Batı dünyasının lideri olma pozisyonunu güçlendirdi ve Avrupa Birliği’nin biraradalığının önemli yapısal unsurlarından biri oldu.

 

Bu koşullarda Rusya’nın hasımlarının, ülkelerindeki iç karışıklıklar neticesinde daha ılımlı siyasi figürlerce temsil edilmeleri veya mantığa kulak vermeleri beklentisinde olmak aldatıcı. Moskova’ya karşı tutumunu bilhassa önemli ekonomik çıkarlara göre belirleyen ülkelerin (Almanya, İtalya, Fransa, Avusturya, Finlandiya) siyasi kesimlerinde dahi ilişkilerin kesilmesi ve çatışma konusunda önemli bir değişim söz konusu. Haliyle Batı ve Rusya arasındaki sistemik karşı karşıya gelişin sürüncemede kalması mümkün.

 

Bu durum Rusya’nın savaştan önceki ABD ve AB dış politika stratejisini, yani Batı’nın Rusya’nın güvenlik çıkarlarını tanıması, küresel stratejik istikrar ve Avrupa güvenliği konularında işbirliği, birbirlerinin iç meselelerine karışmama ve Washington ve Brüksel ile her iki tarafın faydasına ekonomik ilişki ve başka bağların kurulması amacı güden stratejisini neredeyse tümüyle hükümsüz kılıyor. Bu gündemin artık geçerliliğini yitirdiğini kabul etmek, aktif siyaseti terk etmemiz ve koşullara boyun eğmemiz gerektiği anlamına da gelmiyor.

 

Batı’yla karşı karşıya gelinen ve Batılı olmayan devletlere yeniden yaklaşılan bu süre boyunca, Moskova’nın dış politika stratejisinin merkezinde Rusya olmalı. Ülke giderek daha kendi başına olmak durumunda kalacak. Tabii bu, çatışmanın sonucunun başından belli olduğu anlamına gelmiyor. Koşullar Rusya’yı etkiliyor ama Rusya siyaseti de etrafındaki dünyayı değiştirebilir. Burada hatırda tutulması gereken en önemli şeyse, net hedefler koymadan herhangi bir strateji geliştirmenin mümkün olmadığı. Değerlerimiz ve çıkarlarımızı temel alarak, kim olduğumuzun, nereden geldiğimizin ve ne için çabaladığımızın farkında olarak, kendimizden başlamalıyız.

 

Dış politika, kelimenin genel anlamıyla ekonomi, sosyal ilişkiler, bilim, teknoloji, kültür vb. konular açısından her zaman iç politika ile yakından ilişkilidir. Rusya’nın sürdürmek zorunda kaldığı yeni savaş biçimi karşısında, önceki dönemlerde “cephe” ve “art” olarak adlandırılanlar arasındaki sınır silikleşiyor. Böyle bir çatışmada seçkinler şahsi zenginliklerini artırmaya saplanıp kalır, toplum depresif ve aşırı rahat kalmayı sürdürürse, kazanmak değil, ayakta kalmak da imkânsız hale gelir.

 

Rusya Federasyonu’nun siyasal açıdan daha sürdürülebilir, ekonomi bakımından verimli, sosyal anlamda adil, ahlaki olarak da sağlam bir temel üzerine “yeniden inşası” acil bir gereklilik. ABD liderliğindeki Batı’nın Rusya için hazırladığı stratejik yenilginin bize barış getirmeyeceğinin ve sonra da ilişkileri restore etmeyi sağlamayacağının farkında olmalıyız. Bu hibrit savaş tiyatrosunun Ukrayna’dan daha doğuya, Rusya sınırlarına taşınması ve Rusya’nın halihazırdaki şekliyle varlığına karşı olması kuvvetle muhtemel.

 

Bu düşman stratejisine aktif bir biçimde karşı çıkmak gerekiyor.

 

Etkili Bir Entegre Strateji İhtiyacı

 

Dış politika alanında en çok sıkıştıran amaç açık bir biçimde, Rusya’nın bir uygarlık ve önemli bağımsız bir küresel aktör olarak bağımsızlığını güçlendirmek, kabul edilebilir bir güvenlik düzeyi sağlamak ve kapsamlı bir gelişmeye uygun koşullar yaratmaktır. Mevcut koşullarda (kısa bir süre önce olduğundan daha karmaşık ve zor olan) bu amacı gerçekleştirmek için, etkili bir entegre strateji ihtiyacı söz konusudur (siyasi, askeri, ekonomik, teknolojik, enformasyon vb. bakımından).

 

Bu stratejinin en acil ve en önemli ayağı, oluşturulan ve halka açıklanan parametreler içinde Ukrayna’da stratejik başarıya ulaşmak olmalıdır. Bu operasyonun belirtilen hedeflerinin açıklığa kavuşturulması ve bunları başarmak için tüm olanakların kullanılması gereklidir. Birçoklarının şu aralar “sahte savaş” olarak adlandırdıkları şeyin sürdürülmesi, askeri eylemlerin devam ettirilmesine, Rusya’nın küresel itibarının azalmasına ve kayıplarının artmasına yol açıyor. Ülkenin diğer stratejik hedeflerinin çoğunun çözümü, artık doğrudan Ukrayna’da stratejik başarıya ulaşıp ulaşmayacağına ve ne zaman ulaşacağına bağlı.

 

Bu daha kapsamlı dış politika görevinden en önemli olanı hiçbir biçimde ve her ne pahasına olursa olsun ABD merkezli dünya düzenini alaşağı etmek değil (düzenin erozyonu bağımsız faktörlerden kaynaklanıyor olsa da Rusya’nın Ukrayna başarısı ABD’nin küresel hegemonyasına ağır bir darbe vurur) ve tabii ki bu düzene daha elverişli koşullarla geri dönmek de değil. En önemli iş, Batılı olmayan ülkelerle birlikte tutarlı bir biçimde yeni bir uluslararası ilişkiler sisteminin inşa edilmesi, bu ülkelerle işbirliği içinde yeni bir dünya düzeninin kurulması ve bu düzenin geliştirilmesidir. Bunun için çalışmamız gerekiyorsa da bu ancak Ukrayna’da stratejik bir başarı elde ettikten sonra tam olarak harekete geçmekle mümkün.

 

Bu bağlamda Eski Sovyetler Birliği’nin Batı kesiminde, Donbass ve Novorossiya’da, yeni jeopolitik, jeo-ekonomik ve askeri stratejik gerçekliklerin şekillendirilmesi oldukça önemli ve yerinde. Buradaki uzun vadeli öncelik, dostluk ilişkilerinin ve Belarus’la entegrasyon ilişkilerinin daha da geliştirilmesi. Orta Asya ve Güney Kafkasya’da Rusya’nın güvenliğini güçlendirmek de bu kategoride yer alıyor.

 

Dünya Güçleri ve Bölgesel Aktörlerle İşbirliği

 

Diğer ülkelerle ekonomik ilişkilerin yeniden inşası ve yeni bir küresel düzen modeli oluşturma bağlamında en önemli yol dünya güçleriyle (Çin, Hindistan ve Brezilya) ve önemli bölgesel aktörlerle (Türkiye, ASEAN/Güney Doğu Asya Ülkeleri Birliği ülkeleri), Körfez ülkeleri, İran, Mısır, Cezayir, İsrail, Güney Afrika, Pakistan, Arjantin, Meksika ve diğerleri) işbirliğinden geçiyor.

 

Geleneksel Avrupa-Atlantik sahalarından ziyade bu alanlar, önemli diplomasi kaynaklarının, diğer ülkelerle ekonomik ilişkilerin, enformasyon ve kültürel dünyanın harekete geçirilmesi gereken yerler. Askeri alanda şu anda Rusya’nın asıl odağı Batı olsa da, dünyanın geri kalanı daha geniş ve daha dinamik.

 

İkili ilişkilerin gelişmesinin yanı sıra yeni bir öncelik de dünyanın Batılı olmayan kısmındaki devletler arasında çok yanlı etkileşime yer verilmesi olmalı. Uluslararası kuruluşların inşasına daha fazla odaklanılmalı. Avrasya Ekonomi Birliği, Kolektif Güvenlik Anlaşması Örgütü, Şangay İşbirliği Örgütü, Rusya-Hindistan-Çin grupları, BRICS (Brezilya, Rusya, Hindistan, Çin ve Güney Afrika) ve Rusya Federasyonu ve ASEAN, Afrika ve Latin Amerika arasındaki diyalog ve ortaklık mekanizmalarının daha fazla gelişebilmesi için desteklenmesi gerekiyor. Rusya, ortaklık içinde olduğu ülkelerin çıkarlarının uyum içinde olmasını sağlayarak ve ortak gündemleri koordine ederek, bu örgütler için çerçeve ideoloji geliştirmeye öncülük edebilecek kapasitede.

 

Batı ile ilgili olarak, Rusya’nın stratejisi ABD’nin nükleer, konvansiyonel ve siber güçlerini sınırlamasına ve bunları Rusya ve müttefiklerine askeri baskı yapmak amacıyla kullanmasını engellemeye ve hatta onlara saldırmaya ilişkin olmayı sürdürecek. Nükleer savaşın önlenmesi konusu, Sovyet-Amerika çatışması sonlandığından bu yana şu aralar olduğu kadar gündem olmamıştı. Ukrayna’da stratejik bir başarı elde edilmesinin ardından ortaya çıkacak yeni zorluk, NATO ülkelerini Rusya’nın çıkarlarını fiili olarak tanımaya ve yeni Rusya sınırlarının güvenliğini sağlamaya zorlamak olacak.

 

Moskova’nın Batı’daki çeşitli siyasal ve sosyal gruplarla, aynı zamanda da çıkarları bazı bakımlardan Rusya’nınkilerle örtüşen blok dışındaki olası diğer geçici müttefiklerle durumsal işbirliğinin makullüğünü, olanaklarını ve sınırlarını dikkatle değerlendirmesi gerek. Görev, herhangi bir yerde düşmana zarar vermek değil, rakibin dikkatini ve kaynaklarını Rusya odaklı olmaktan uzaklaştırmak için çeşitli tahriş ediciler kullanmak ve bunun yanı sıra ABD ve AB’deki iç siyasi durumu Moskova’nın lehine bir yönde etkilemektir.

 

Çin Önemli Bir Rakip, Rusya ise Önemli Bir Tehdit

 

Bu bağlamda en önemli hedef de ABD ve Çin arasında ortaya çıkan anlaşmazlığa yönelik bir strateji geliştirmektir. Rusya-Çin ilişkilerinin ortaklık mahiyeti, Batı’ya yönelik hâlihazırdaki “hibrit savaşı” soğuk olan eski savaştan tam olarak ayıran önemli bir husus. Pekin Moskova’nın resmi bir askeri müttefiki olmasa da iki ülke arasındaki stratejik ortaklık resmi bir ittifaktan çok daha fazlası. Rusya’nın en büyük ekonomik ortağı Rusya karşıtı yaptırımlara katılmıyor. Ancak Çin şirketleri ve bankaları küresel ekonomiye derinden entegre ve ABD ve AB yaptırımlarına karşı temkinliler. Haliyle etkileşim ihtimali sınırlı. Rusya ve Çin liderleri arasında karşılıklı bir anlayış söz konusu. İki ülkenin halkları birbirine dost. Nihayetinde ABD, her iki ülkeyi de hasım olarak görüyor. Çin önemli bir rakip, Rusya ise şu aralar önemli bir tehdit.

 

ABD politikası Rusya ve Çin’i birbirine çok daha yaklaştırdı. “Hibrit savaş” koşullarında Çin’den gelen siyasi ve diplomatik destek, hatta Çin ile sınırlı ekonomik ve teknolojik işbirliği içinde olmak Rusya için oldukça önemli. Moskova’nın şu aralar Pekin ile çok daha yakınlaşmayı zorlama imkânı olmasa da çok yakın bir ittifaka da gerek yok.

 

ABD ile Çin arasındaki karşıtlıklar şiddetlenirse, Rusya’nın siyasi olarak Pekin’i desteklemeye, bir yandan Washington ile doğrudan bir çatışmaya dahil olmaktan kaçınırken, diğer yandan da bazı koşullarda ve sınırlı bir ölçüde ona askeri-teknik destek sağlamaya hazır olması gerekir. Asya’da bir “ikinci cephe” açılmasının Batı’nın Rusya üzerindeki baskısını önemli ölçüde azaltması pek ihtimal dahilinde değilse de bu durum Rusya ve Hindistan arasındaki ilişkilerdeki gerilimi dikkate değer bir biçimde artıracaktır.

 

Nasıl Bir Ekonomi-Politik?

 

Rusya ile Batı arasındaki çatışmacı ama yine de koşullara göre barışçıl ekonomik ilişkilerden ekonomik savaş haline geçiş, Rusya’nın dış ekonomi politikasını derinlemesine gözden geçirmesini gerektiriyor. Bu politikanın artık ekonomik ya da teknolojik yararlılık temelinde hayata geçirilmesi mümkün değil.

 

Dolarizasyondan arındırma ve deniz aşırı finansmanın ülkelere geri gönderilmesine yönelik tedbirler uygulanma aşamasında. Daha önce elde ettikleri kârı ülke dışına götüren iş çevresi seçkinleri (genellikle hatalı olarak “oligark” diye adlandırılan) “millileşmeye” zorlanıyor. İthalat ikamesi getiriliyor. Rusya ekonomisinin odağı ham madde ihracat politikasından kapalı çevrim üretim süreçleri geliştirmeye doğru değişiyor. Ancak şu ana kadar ülke genellikle savunmacı ve tepkisel.

 

Artık misillemeye yönelik adımları bırakarak, Rusya’nın Batı’nın ilan ettiği topyekûn ekonomik savaştaki konumunu güçlendirecek ve düşmana önemli zararlar vermesine olanak sağlayacak girişimlere geçilmesi gerek. Bu bağlamda, devletin çabalarının ve iş camiasının etkinliklerinin daha birbirine yakın hale getirilmesi, finans, enerji, metalurji, tarım, modern teknoloji (özellikle de bilgi ve iletişimle ilişkili olarak), taşımacılık, lojistik, askeri ihracat ve ekonomik entegrasyon gibi sektörlerde koordine bir politikanın hayata geçirilmesi gerekiyor (hem Avrasya Ekonomik Birliği ile Rusya Devletler Birliği ve Belarus çerçevesinde hem de Donbass ve Kuzey Karadeniz bölgesindeki yeni gerçeklikler dikkate alınarak).

 

Bir diğer görev de değişen koşullarda Rusya’nın iklim değişikliği konusundaki yaklaşımını ve politika tutumunu gözden geçirmek. Rusya’nın tarafsız ülkelere (başta Çin olmak üzere) olan mali, ekonomik ve teknolojik bağımlılığının izin verilen sınırlarını belirlemek ve Hindistan ile bir teknolojik ortaklığa girişmek de önemli.

 

Savaş daima mukavemet, dayanıklılık ve manevi gücün en ağır ve acımasız sınavı olmuştur. Bugün Rusya savaşta bir ülke ve öngörülebilir gelecekte de öyle olacak. Ancak, yetkililer ve toplum dayanışma ve karşılıklı yükümlülükler temelinde birleşirse, mevcut tüm kaynakları seferber ederse ve aynı zamanda girişimci vatandaşlara yönelik fırsatları artırırsa, ülkeyi içeriden zayıflatan aleni engelleri ortadan kaldırırsa ve dış düşmanlarla başa çıkmak için gerçekçi bir strateji geliştirirse yörüngesini sürdürebilir.

 

Şu ana kadar sadece önceki nesillerin 1945’te kazandıkları ‘Zafer’i yad ettik. Hâlihazırdaki sorun ülkeyi korumayı ve geliştirmeyi becerip beceremeyeceğimiz. Ülkeyi koruyup geliştirebilmemiz için, Rusya’nın stratejisinin Rusya’yı çevreleyen ve sınırlandıran koşulların üstesinden gelmesi gerek.

 

Bu makale yazarın 30. Dış ve Savunma Politikası Kurulu Genel Meclisi’nde yaptığı konuşmaya dayanarak hazırlanmış ve ilk olarak globalaffairs.ru sitesinde Rusça olarak yayınlanmıştır. RT.com sitesinde yayınlanan İngilizce versiyonu, Evrim Yaban Güçtürk tarafından Perspektif için çevrilmiştir. Yazının orijinal linki için buraya tıklayınız.

İLGİLİ YAZILAR

Sitemizde mevzuata uygun biçimde çerez kullanılmaktadır. Bilgi için tıklayınız.