Sağlık Okuryazarlığı
Sağlık alanında aşırı düzeyde bilgi yüküne maruz kalınan çağımızda bu bilgilerden hangilerinin doğru hangilerinin yanlış olduğunu ayırt etmenin belirli düzeyde sağlık okuryazarlığı gerektirdiği oldukça açıktır. Sağlık hizmetlerinin sağlıklı işlemesi için bu yönde politikalar oluşturulmalı ve toplunum geneline yayılmalıdır. Toplumda sağlık okuryazarlık seviyelerinin yüksekliği, o toplumun gelişmişlik göstergelerinden biri olmakla beraber insanların daha kaliteli bir yaşam sürmelerinin de anahtarıdır.
Okuma ve yazma eylemi insanlık tarihi boyunca bir toplumun gelişiminde ve ilerlemesinde en temel yapıtaşı olmuştur. İnsanların yaşadıkları çevreyi, doğayı, evreni anlama çabası ve bu çaba sonrası gözlemledikleri olayları kayıt altına alması, bu gelişimin ilk basamaklarını oluşturmuştur. Yazılı kayıt sistemi dönemsel olarak kimi zaman bir kil tablet veya papirüs üzerinde kimi zaman da günümüzde olduğu gibi dijital ortamlarda hayata geçirilmiştir. Okuma ve yazma eyleminde ön planda olan insanlar zaman içinde yaşadıkları toplum içinde bir statü elde etmiş ve yönetim kademeleri başta olmak üzere her alanda ciddi manada söz sahibi hale gelmişlerdir.
İnsanlar, yönetim kademelerinde söz sahibi olmaları ve daha iyi bir yaşam olanaklarına kavuşabilmeleri için çocuklarının okuma yazma öğrenmelerini sağlamaya çalışmış ve onları okuma ve yazma öğrenebilecekleri kurumlara göndermiştir. Günümüz gelişmiş toplumlarında ise daha kaliteli bir yaşam sürmek için okuma ve yazma bilmenin ötesinde iyi bir okuryazar olmak şarttır. Okuma ve yazma, bir dilin alfabesini bilme ile o dile ait kelimeleri ve metinleri okuyup yazabilme ifadesidir. Okuryazarlık kavramı ise okuma ve yazmadan farklı olarak eğitim, anlama, anlamlandırma ve emeği içeren daha geniş bir bütünü temsil etmektedir. Okuryazarlık; genellikle sağlık, finans, dijital gibi özelleşmiş alanlara yönelik bir kavram olarak kullanılmakta olup ilişkili olduğu alanda okuryazarlık seviyesi yüksek olan bireylerin yaşam kalitesini artıran bir işlev görmektedir.
Hem İhtiyaç Hem Zaruret
Tarih boyunca insan kendi bedeni ve sağlıklı olma ile ilgili kavramlara varsayımlar ve yaşadığı tecrübeler ışığında yaklaşmıştır. Son 200 yılda ise sağlık alanındaki keşifler ve gelişmeler yoluyla özellikle gelişmiş ülkelerde insanların sağlığa bakışı değişmiş, sağlık ve sağlıklı olma hali bir nevi yazgı olmaktan çıkıp hastalıklara karşı bir mücadele alanı olarak da vücut bulmuştur. İnsan hakları kavramının eş zamanlı gelişmesi ile beraber özellikle gelişmiş toplumlarda bireylerin sağlıklı olma ve sağlıklı bir çevrede yaşama hakkı, sağlık politikaları gündeminde önemli bir kavram haline gelmiş ve bu haklara erişim gibi sağlık okuryazarlığı seviyelerinin yükseltilmesi de sağlık politikaları alanında kendisine önemli bir yer bulmuştur. Sağlık ve sağlıklı olma kavramı günümüz dünyasının gelişmiş ve gelişmekte olan toplumlarında bireylerin yaşamında önemli bir gündem maddesini oluşturmaktadır.
Sağlık sistemleri ve tıbbın gelişimi günümüzde ciddi bir ivme kazanmış ve bu yapıların yer yer basitleşmesi ama genelde de kompleks bir hal alması söz konusu olmuştur. Bununla beraber bilgiye ulaşımın geçmişe nazaran daha kolay olduğu günümüzde insanlar sağlıkları ile ilgili araştırmalara daha fazla ilgi göstermeye başlamışlardır. Bu bilgilere ulaşmanın aslında sağlık okuryazarlığına sahip olmadan fazla bir anlam ifade etmesi söz konusu olmadığı gibi bazen de bireylerin sağlığına zarar verecek boyutlarda yanlış müdahaleler ile sonuçlanan birtakım uygulamalara yol açabildiği bilinmektedir. Sağlık okuryazarlığının bu gelişmelere paralel hızda gelişmemesi, günümüz toplumları ve sağlık sistemlerinin işleyişinde en temel problemlerden bir tanesini oluşturmuştur. Sistemlerin karmaşıklığı ve aşırı bilgi yükü ile birlikte kişiselleştirilmiş tıp ve sağlık anlayışı ile beraber yapılabilecek tercihlerin artması, sağlık okuryazarlığının olmazsa olmaz bir konuma gelmesini sağlamıştır. Oluşan devasa bilgi yüküyle başa çıkabilmek ve hangi kaynakların güvenilir olduğunu anlayabilmek için yeterli düzeyde sağlık okuryazarlığına sahip olmak önemlidir.
İnsanlık, tarih boyunca salgın hastalıklar, kıtlıklar, savaş gibi birçok afet ile mücadele etmiştir. Bu mücadelelerde büyük kayıplar vermesine rağmen yaşam yolculuğuna devam etmiştir. Geçmişte bilginin azlığı nedeniyle başta salgınlar olmak üzere hastalıklara karşı mücadele yetersiz düzeyde kalmış ve bu durum büyük çöküşlere neden olmuştur. Günümüzde bile dünyanın birçok yerinde sağlık sistemlerine ulaşım ve sağlık okuryazarlığı yetersiz olduğundan bireyler açısından çok ciddi dramatik sonuçlar ortaya çıkmaktadır.
Sağlık alanında aşırı düzeyde bilgi yüküne maruz kalınan çağımızda bu bilgilerden hangilerinin doğru hangilerinin yanlış olduğunu ayırt etmenin belirli düzeyde sağlık okuryazarlığı gerektirdiği oldukça açıktır. Sağlık okuryazarlığı seviyesi düşük olan kesimlerde ise sağlık ile ilgili doğru kararlar alınamaması, önerilen tedavilerin doğru şekilde yapılamaması, hastalık süreçlerinin ağır geçirilmesi, sağlığa erişimde dezavantajlı hale gelinmesi söz konusudur.
Hastalıklara karşı risk algılaması her bireyde farklı olduğu gibi aynı zamanda yetersiz sağlık okuryazarlığı kişinin riskleri doğru algılayıp yönetememesine neden olmaktadır. Riskleri doğru algılayan ve sağlık okuryazarlığı yüksek seviyede olan bireylerde hastalıklara karşı doğru davranış kalıplarının ortaya çıkması kolay olmaktadır. Örneğin pandeminin ilk dönemlerinde hastalığın daha çok kronik hastalığı bulunan ve ileri yaşta olanlarda ciddi seyrettiği üzerine söylenen sözlerin sonucunda risk algılaması gençlerde daha az olmuştur. Bu bağlamda sağlık okuryazarlığı diğer bireylere göre yüksek olanların bir adım önde olduğu ve sağlığa erişim ile sağlıklı olma halinin sürdürülebilmesi yönünden daha avantajlı oldukları açıktır.
Yaşadığımız pandemi süreci bunun en canlı örneği olmakla beraber bu süreçte yanlış veya doğru ciddi bir bilgi yükü/infodemi ile karşılaştığımız açıktır. Hangi bilgi kaynaklarının güvenilir olduğunun çok kolay ayırt edilemediği bu dönemde, sağlık okuryazarlık seviyesi yeterli olanların doğru kaynaklara erişimleri daha kolay olmuştur. Ortaya çıkan yanlış veya doğru aşırı bilgi yükü insanların kafasını karıştırmakla kalmamış aynı zamanda birçok yanlış uygulamaların bireysel bazda önünü açmıştır. Sağlık okuryazarlığı daha yüksek olan kesimlerde sıkıntılı olabilecek durumlar daha az hasarla atlatılmıştır. Sağlığı ile ilgili sorumluluk alabilen bireylerin sağlık okuryazarlığı konusunda algılarının diğer bireylere göre daha açık olduğu görülmektedir ve pandemi sürecinde bu durum açıkça izlenmiştir.
Sağlık Okuryazarlığının Tersi Sağlık Cehaleti
Sağlık okuryazarlığının yeterli seviyede olmaması sağlıkta şiddet olgusunu da beslemektedir. Sağlık okuryazarlık seviyeleri yetersiz olan hastalar, çevrelerinden veya farklı kaynaklardan elde ettikleri kulaktan dolma bilgiler ile bedenleri ve hastalıkları ile ilgili olarak bir sağlık otoritesi olan hekimin karşısına çıktıklarında, hekimleri ile sağlıklı bir iletişim kuramamakta ve hekim-hasta ilişkisi partnerlikten ziyade karşılıklı çatışma alanına evrilmektedir. Bu hastalar aynı zamanda hastalıklar ile verilen tedavileri yeterince kavrayamamakta, tedavi süreçleri de tam anlamıyla tamamlanamamaktadır. Bunun sonucunda sürekli bir hastalık hali ile karşılaşan hasta, bu sefer doktoru ile karşı karşıya gelmektedir. Bu durum doktor hasta ilişkisinde birtakım çatışmalara yol açabilmektedir. Sağlık okuryazarlığı yeterli olmayan hastalarda tedavi süreçleri uzamakta, hastaneye yatış oranları artmakta, kronik hastalık süreçleri hasta için zorlaşmakta, hastalar sağlık sistemi ile adeta içli dışlı hale gelmekte ve sistemin aksaklıklarının nedenini karşılarında sağlık otoritesi olarak gördükleri doktorlara fatura etmektedirler.
Dijital Özgürlüğün Sağlığa Maliyeti
Sağlık okuryazarlığı ile beraber üzerinde hassasiyetle durulması gereken bir diğer okuryazarlık türü de dijital okuryazarlıktır. Günümüzde insanlar sağlık ile ilgili bilgileri başta internet ve dijital kaynaklardan elde etmektedirler. Özellikle internet kaynaklı bilgilerin değerlendirilebilmesi için sadece sağlık okuryazarlığı değil aynı zamanda dijital okuryazarlığın da yeterli düzeyde olması gerekmektedir. Özellikle sosyal medya mecralarında sağlık ile ilgili yanlış bilgilerin kontrolsüz bir şekilde dağılması ve bunları birçok kişinin bilinçsizce paylaşması halk sağlığı açısından büyük tehlike teşkil etmektedir.
Pandeminin ilk dönemlerinde hastalığın bilinmezliğinin yanı sıra bilimsel süzgeçten geçmeyen birçok bilgi adeta yağmur gibi topluma boca edildi. Akademik ortamlarda yapılması gereken birçok bilimsel tartışma televizyon ekranlarında, sosyal medyada gerçekleşirken hitap edilen kitlenin bilgi ve okuryazarlık düzeylerinin standart olmadığı göz ardı edildi. Bu durum insanlarda kafa karışıklığına yol açmakla beraber pandemiye yönelik doğru davranış kalıplarının oluşmasının önüne geçti. Pandemi örneğinde gördüğümüz üzere hem sağlık hem de dijital okuryazarlık olgularının birlikteliği yaşam kalitesi için neredeyse olmazsa olmaz bir konumdadır.
Neler Yapılmalı?
Sağlık okuryazarlığının geliştirilmesi için ilk ve orta öğretimde müfredat değişiklikleri yapılmalı ve sağlık eğitimi okul öncesi dönemde başlatılmalıdır. Koruyucu ve tedavi edici sağlık hizmetlerinin sağlıklı bir biçimde işlemesi için sağlık okuryazarlığının güçlendirilmesi yönünde politikalar oluşturulup toplumun geneline bu politikalar yayılmalıdır. Ülkemizde özellikle kadınların aile yaşamı içinde üstlendikleri rol nedeniyle sağlık okuryazarlık seviyelerinin daha yüksek olması, çocuklar başta olmak üzere tüm aile bireylerinin sağlığı açısından önem arz etmektedir. Ülkemizin son yıllarda ciddi bir mülteci nüfus barındırdığı gerçeğinden yola çıkarak bu kesimlere yönelik gerekli eğitimlerin verilmesi, toplum sağlığımızın korunması açısından önemlidir. Sağlık okuryazarlığı seviyesi yüksek olan bireylerin kendi yaşamları açısından koruyucu sağlık hizmetlerini ön plana çıkarması sonucunda gelişebilecek hastalıklara karşı korunacakları açıktır. Bu durum hem bireyin yaşam kalitesini artıracak hem de sağlık sistemine emek ve finansman açısından daha az yük oluşturacaktır. Sağlık okuryazarlık seviyesi yüksek olan bireyler, kendi sağlıklarını koruma ve geliştirmelerinin yanında çevrelerinde de bir farkındalık oluşturacaktır.
Sonuç olarak toplumda sağlık okuryazarlık seviyelerinin yüksekliği, o toplumun gelişmişlik göstergelerinden biri olmakla beraber insanların daha kaliteli bir yaşam sürmelerinin de anahtarıdır.