Savaşı Sonlandırmanın Tek Yolu

Ukrayna, Rus güçlerini ülkeden çıkarma imkânına ne kadar çabuk ulaşırsa kendisi ve diğer Avrupa ülkeleri için o kadar iyi olur. Avrupa Birliği de Ukrayna’nın olabildiğince kısa sürede adil ve kalıcı bir barışa ulaşmasını sağlamakla kalmayıp ülkenin müreffeh bir AB üyesine dönüşme çabalarını desteklemelidir.

Putin savaş

Rusya’nın Ukrayna’ya karşı savaşı, neredeyse tüm savaşlar gibi, müzakere masasında son bulacak. Müzakerelerse Ukrayna’nın toprak bütünlüğü yeniden sağlanana kadar başlayamayacak. Moskova’da kısa vadede bir fikir değişikliği pek ihtimal dahilinde değil. Bu nedenle Ukrayna, Rus birliklerini Rusya’ya dönmek ve orada kalmak zorunda bırakmanın yolunu ne kadar çabuk bulursa hem Ukrayna hem de Avrupa’nın geri kalanı için o kadar iyi olur.

 

Hepimiz çatışmanın süratle sona erdirilmesi için çaba göstermeliyiz. Çatışmanın son bulmasını sağlamak içinse, paradoksal bir biçimde, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in, ne kadar uzun zaman alacağına bakmaksızın gerekeni yapmayı sürdüreceğimizi açık bir biçimde görmesini sağlamalıyız ki Rus gençlerini yıkıcı etkileri olan Ukrayna cephesine gönderip durmasının bir anlamı olmadığını anlasın. 

 

Putin bu savaşı kazanamayacak. Aslında çoktan kaybetti. Ama Ukrayna, Rus güçlerini ülkeden çıkarmak için ihtiyacı olandan mahrum kalırsa, çatışmaları uzatabilir ya da yarı dondurulmuş bir ihtilaf yaratabilir. Bir barışın kalıcı olması için adil olması gerekir. Adil olması içinse Ukrayna’nın uluslararası sınırlarına, demokrasisine, devlet olma haline ve kendi kaderini tayin hakkına saygı gösterilmek zorundadır.

 

Rusya saldırganlığını Ukrayna’nın devlet olduğunun reddine dayandırarak meşrulaştırdığı için de bu oldukça önemlidir. Bu gibi iddialar, ayrı bir Ukrayna kimliği fikrini dışlayan Rus milliyetçiliğinden ve emperyalist ideolojisinden doğuyor. Rusya, Ukrayna halkını, Nazi hukukçu Carl Schmitt’in tanımıyla yalnızca yenilmesi değil, yaptığından bağımsız olarak olduğu şey nedeniyle belleklerden de silinmesi gereken “topyekûn düşman” olarak görüyor.

 

Rusya işkenceyi, çocuk kaçırmayı, Ukraynalıların kitaplarını yakmayı ve işlenen sayısız savaş suçunu bu yolla meşrulaştırıyor. Ukraynalılara Ukraynalı oldukları için uygulanan şiddet, milyonlarca masum insanın “sınıf düşmanı” olduğu için öldürüldüğü Stalin’in Büyük Terörü’ne benziyor. Stalin’in terörü kesinlikle “işe yaradı”, çünkü masum insanların hedef alınması herkesi tümüyle devletin iradesine uymak zorunda bıraktı. Bu totalitarizmdir.

 

Geçtiğimiz 15 yıl boyunca otoriterliğini daha da derinleştiren Rusya, yeniden totaliter oldu. İtaat etmeyenler zehirlenme, pencereden düşme veya hapse girme riskiyle karşı karşıya. Nüfus terörize edilerek uyum sağlamaya zorlanırken, halihazırda kırılgan olan gruplar da oldukça büyük bir zulme uğrama riskiyle karşı karşıya kalıyor. Antisemitizm patladı, cinsel azınlıklar sürekli bir korku içinde yaşıyor. Irkçılık ve yabancı düşmanlığı kontrolden çıktı.

 

Bu koşullar altında ülkesini paryaya çeviren adam sahneyi terk etse dahi Rusya’nın toparlaması uzun sürecek. Rus ulusunun bu toksinden arınması bir nesil alabilir, o da kesin olmaktan uzak.

 

Hep birlikte, Ukrayna’nın mümkün olduğunca kısa sürede adil ve kalıcı bir barışa ulaşmasını sağlamakla kalmamalı, kendini yurttaşlarının hukukun üstünlüğüne, insan hakları ve temel özgürlüklerine saygıya güvenebileceği müreffeh bir ülkeye dönüştürme çabalarını da desteklemeliyiz. Bu bakımdan Avrupa Birliği üyeliğine giden katılım süreci dönüştürücü olabilir. Bu süreç, Yunanistan, İspanya, Portekiz ve Orta ve Doğu Avrupa ülkelerinin diktatörlük geçmişlerinden arınmasına yardımcı olduğu gibi Ukrayna’nın geleceğinde bir diktatörlüğe engel olabilir. 

 

Hayatım boyunca iki kez tarihin keskin bir viraja girdiğine ve bu sürecin Avrupa’yı yeni bir doğrultuya soktuğuna tanık oldum. Bunlardan ilki, 1989’da Berlin Duvarı’nın yıkılarak Avrupalıların yeniden birleşmesine imkân verdiği zamandı. İkincisi de Rusya’nın bir yıl önce Ukrayna’yı işgal etmesi ve bunun Avrupalıları çok kıymet verdikleri değer ve kurumları savunmaya ve güçlendirmeye zorlamasıydı.

 

Geleceğe baktığımızda, mevcut koşullarda Ukrayna’nın AB ile entegrasyonunun geçmişte olduğundan çok daha hızlı bir biçimde gerçekleşmesi gerektiğini teslim etmeliyiz. Bu çıkarımız için titizliği feda edeceğimiz anlamına gelmiyor. Kısmi ya da kusurlu bir entegrasyon, eksiklikleri çözümsüz bırakacak ve sonuçta hem Ukrayna’yı hem de AB’yi zayıflatacaktır.

 

Bu durumda yapılması gereken Marshall Planı tipi bir müdahaledir. Bu da eşi benzeri görülmemiş bir ölçekte olur; yeniden yapılanma ve ekonomik dönüşümü Ukrayna’nın tam anlamıyla bir AB üyesi devlet olarak işlev görmesini sağlayacak gerekli hukuki, idari ve sosyal reformlarla birleştirir. Daha önce böyle bir şey gerçekleşmedi, fakat şimdi yapılması gerekecek.

 

Hem AB liderleri hem de ulusal siyasetçileri bekleyen önemli bir görev, yurttaşlarımızı hem Avrupa’nın hem de Ukrayna’nın böyle bir dönüşümünü sağlamanın gerektirdiklerine hazırlamaktır. Buna paralel olarak AB gerekli ekonomik, mali, siyasi ve idari yapıları da inşa etmelidir.

 

Rus rejimi, Avrupalıları zayıf ve çökmüş kolay lokmalar olarak tasvir ediyor. Putin, “Gayropa”nın eninde sonunda aşırı milliyetçiliğin üstün gücüne boyun eğmek zorunda olduğuna inanıyor. Hatta Avrupa ve ABD’de “geleneksel Avrupa değerleri”ni savunan “güçlü bir lideri” metheden siyasetçiler ve medyatik isimlerle bazı siyasi kampların da buna aklı yatıyor. Fakat Ukrayna halkı bu karikatüre temel oluşturan yalanları ifşa ederek Putin’in Batılı hayranlarını utandırıyor.

 

Hepimizin durumu anlaması gerekiyor. Totalitarizm ilk kez vücut bulmasından 100 yıl sonra kıtamızda döndü. Hızla kontrol altına almalı ve sonra da maskesini düşürmeliyiz. Böylece bozguna uğratılıp en nihayetinde bizzat Rus halkı tarafından ortadan kaldırılabilir.

 

Bu savaş toprak kazanmak ya da kaybetmekten çok daha fazlası. Bir Avrupa ülkesi olan Ukrayna ulusu hayatta kalma mücadelesi veriyor. Diğer ulusların varlığını inkâr eden emperyalist bir ideoloji tek bir ulusla yetinmeyecektir. Rusya’nın saldırganlığına yol verilirse, savaşın alevleri daha fazla Avrupa ülkesini de yakacak ve otokrasi kangren gibi yayılacaktır.

 

Geçen yıl bize birlik içinde ve kararlı olduğumuz sürece Putin ve onun gibilerden çok daha güçlü olduğumuzu gösterdi. Öyleyse Ukrayna halkının cesaretinden ilham alalım. Onları mücadelelerinde ne kadar desteklersek bu kıyım da o kadar çabuk duracak.

 

Bu yazı Project-Syndicate tarafından yayınlanmış olup, Evrim Yaban Güçtürk tarafından Perspektif için çevrilmiştir. Yazının orijinal linki için buraya tıklayınız.

İLGİLİ YAZILAR

Sitemizde mevzuata uygun biçimde çerez kullanılmaktadır. Bilgi için tıklayınız.