Seçimlerin Ardından Yönetimden Beklenen

Yönetimin değişmemesinin sebeplerinden biri, problemlerin doğru ve anlaşılır bir şekilde halka sunulamaması ve olası kadroların kimler olacağı ve çözüm yollarının ne şekilde olacağının da muğlak bırakılması. Var olan temel problemlerin yalnızca muhalefet partileri tarafından değil; sivil toplum, sanatçılar, aydınlar, akademisyenler ve gazeteciler tarafından da sürekli olarak gündemde tutulması gerekiyor. Problemleri tekrar hatırlamakta ve yönetimden neler beklendiğini ifade etmekte fayda var.

2023 seçimleri

Seçimler bitti ve iktidar kanadının az farkla da olsa galibiyetiyle sonuçlandı. Millet İttifakı’nın programlarını açıklamadaki yetersizliği, Kemal Kılıçdaroğlu’nun şahsında yoğunlaşan “lider vasfı eksikliği” gibi haklı gerekçeler, toplumun bir kesiminde “solcu” ve “Alevi” olması gibi gerekçeler ile birleşince adil olmayan bir seçim propaganda süreci sonrası Erdoğan’ın galibiyetini ilan etmesinin şaşkınlık yarattığı söylenemez. Halkın yarıya yakın bir kısmının değişim istemesi, kötüye giden şartların düzelmesi için elbette ki yeterli değil. Giderek kötüleşen şartlar, muhalefeti yönetime taşımaya yetmedi, zira çözüm vaat eden Millet İttifakı çözüm önerilerini somut olarak halka anlatmakta başarısız oldu. Öte yandan, yıllardır süregelen ve iktidarın tahakküm diliyle popülist bir şekilde halkı kutuplaştırmak pahasına kullanılan “dindarlık” ve “başörtüsü” gibi konular, seçmenin bir bölümünde geçmiş travmaların tekrar etmemesi adına hâlâ tetikleyici bir güce sahip. 

 

Seçimlerin muhalefet aleyhine sonuçlanmasının bir diğer önemli sebebi ise şüphesiz iktidarın başlıca seçim propaganda söylemlerinden olan, muhalefetin “terör ile arasına mesafe koyamama” meselesi. Seçmenin bir bölümünün Millet İttifakı’nın HDP ile yakınlığı konusu üzerinden Kılıçdaroğlu’na oy desteği sunmadığı, anketler ile sabit bir durum. Kamu kurumlarının önemli kadrolarının Erdoğan ve iktidar partisi tarafından belirlendiği, medyanın ağırlıklı bir bölümünün iktidar yanlısı yayın yaptığı böyle bir dönemde, seçmenin tercihini mevcut yönetimin devamından yana kullanması şaşırtıcı değil. Yönetimin değişmemesinin sebeplerinden bir diğeri ise problemlerin doğru ve anlaşılır bir şekilde halka sunulamaması ve olası kadroların kimler olacağı ve çözüm yollarının ne şekilde olacağının da muğlak bırakılması.

 

Var olan temel problemlerin yalnızca muhalefet partileri tarafından değil; sivil toplum, sanatçılar, aydınlar, akademisyenler ve gazeteciler tarafından da sürekli olarak gündemde tutulması gerekiyor. Problemleri tekrar hatırlamakta ve yönetimden neler beklendiğini ifade etmekte fayda var.

 

Sığınmacı Sorunu ve Yabancıların Türk Vatandaşlığına Geçisi

 

2011’de patlak veren Suriye Savaşı’nın üstünden 12 yıl geçti, artık tartışılan konu, savaş koşullarından kaçan Suriyelilere kucak açılması meselesi değil. Ülkemizin büyük bir bölümü, özellikle gençlerimiz giderek artan ekonomik kriz ve işsizlik gibi sorunlar ile boğuşurken mülteci sayısının azalmaması ciddi bir sorun haline geldi. Elbette ki mültecilerin ülkesine gönderilmesi konusu belli bir kimliği aşağılamaya yönelik ve yabancı karşıtlığı içeren bir nefret söylemine dönüşmemeli, ancak artan enflasyon gibi sorunlar ile boğuşan bir halkın kaynaklarını başkalarıyla paylaşmasını istemek adil değil.

 

Öte yandan, belli bir döviz miktarına karşılık gelen gayrimenkul alımları ile yabancılara Türk vatandaşlığına geçiş imkânı tanınması ise kabul edilmemesi gereken bir diğer konu. Muasır medeniyet seviyesini yakalamaya çalıştığımız Batı ülkelerinde bırakın vatandaş olmayı, bir ülkeye göçmen olarak gidebilmek için bile ciddi şartlar gerekiyor. Örneğin ABD’ye göçmen olarak gidebilmek için önemli bir icadınızın, buluşunuzun olması veya eserlerinizin ve araştırmalarınızın Amerikan çıkarlarına hizmet ettiğini kanıtlamanız gerekli. Para ile vatandaşlık satışı olarak da adlandırılabilecek bizdeki durum, bu ülke için şehit olanların yakınları, gaziler ve tüm vatanseverler için kabul edilmesi imkânsız bir konu.

 

Ekonomik Sorunlar, Haksız Kazançlar ve Kayırmacılık

 

Avrupa Birliği İstatistik Ofisi’nin (Eurostat) 2022 yılında paylaşılan verilerine göre, Türkiye’de halkın yüzde 37’si kırmızı et, tavuk veya balık yemeye maddi olanak bulamıyor ve Türkiye, bu veriler ile Avrupa’da en az oranda et tüketen ülke. Yerli insansız hava araçları üreten bir ülkenin vatandaşlarının, Avrupa’da en az et tüketen grubu oluşturması ise anlaşılması hayli güç bir durum.

 

CHP vekili Ömer Fethi Gürer, 2021 yılında yaptığı bir açıklamada, genç nüfusun yüzde 25’inin işsiz, her dört işsiz gençten birinin de üniversite mezunu olduğuna dikkat çekmişti. Gürer’in ifadelerini aynen aktarmakta fayda var:

 

“Resmi verilere göre İŞKUR’ a kayıtlı işsizlerin 767’si doktora mezunu işsizlerden oluşmaktadır. Kayıtlı işsizlerin 417.890’ı lisans mezunu, 17.688’i yüksek lisans mezunu ve 330.331’i ise ön lisans mezunudur. Bu veriler dahi diplomalı işsizliğin boyutları açısından önemlidir. İş bulma umudunu yitirenlerle bu rakam 2 milyonu bulmuştur.”

 

Artan enflasyon karşısında vatandaşın alım gücünün giderek zayıflamasının yanında bir de haksız yere kazanç elde edenler var. CHP vekili Deniz Yavuzyılmaz bu konuyu sıkça gündeme taşımıştı. Yavuzyılmaz’ın sosyal medya hesabından ifşa ettiği “en az iki maaş alan isimler”e basit bir internet araştırması ile ulaşabilirsiniz. Maaş oranlarının aylık 44.000 TL’den kâr payları ile 176.000 TL’ye kadar çıktığı görülüyor. Bürokrasideki çift maaş konusunu yok sayan yöneticilerin “millete hizmet” söylemi içi boş bir retorikten ibaret.

 

Bir de milletvekili maaşları konusu var. 2021 yılında milletvekili maaşı 25.000 lira olarak belirlenmişti. 2022 yılının ilk yarısında milletvekili maaşı 40.000 liraya yükseltilirken yılın ikinci yarısında 56.000 liraya yükseltildi. Milletvekillerinin 2023 yılında aldıkları aylık maaş ise 73.379 lira. Aynı oranda maaş zamları emekliler veya işçiler için de olsa sorun ortadan kalkacak.

 

Demokrasinin Zayıflaması ve Hukukun İçinin Boşaltılması

 

Demokrasi sadece belli aralıklar ile seçime gidilerek var olan bir sistem değildir. Demokrasi; hukuk önünde eşitlik, erkler ayrılığı, özgürlüklerin güvence altında olması, basın özgürlüğü ve güçlü sivil toplum gibi birçok koşula göre kalitesi artan bir düzendir. Adil bir toplumsal düzen olmadan demokrasinin kazanımlarından faydalanmak mümkün değil. Adalet sistemimizdeki aksaklıklar hem toplumun hem de devletin kanayan yarası olmaya devam ediyor. Şahan Gökbakar’ın sosyal medya paylaşımı, vurgulamak istediğim temel fikrin özeti olan veciz ifadeler. Gökbakar, yaptığı paylaşımda şunları dile getirmişti: “Hırsızın, uğursuzun, katilin, tecavüzcünün, dolandırıcının, kaçakçının, yolsuzun dışarda gezdiği, ama haber yapan gazetecinin hapse girdiği bir sistem içerisinde olmak beni çok üzüyor, yoruyor ve mutsuz ediyor.”  

 

Nice seçimler gelir geçer, sorunları çözmeyi gönülden isteyen, kendi çıkarlarını değil memleketin geleceğini düşünen ve kendi zümresi için değil tüm halkın huzuru ve yarınları için çaba gösteren bir yönetimdir umarım bizi bekleyen…

İLGİLİ YAZILAR

Sitemizde mevzuata uygun biçimde çerez kullanılmaktadır. Bilgi için tıklayınız.