Suriye’de Muhaliflerin Son Savaşı

Savaşın “çürütücü” ruhu, aradan geçen yıllarla birleşti. Artık Suriye’de muhalifler arasında büyük gerginlikler var. Nedeni ise “devrim” değil, iç savaş sınırlarındaki ticareti kontrol altında tutmak.

suriye iç savaşı

Suriye’de 2011 yılında başlayan iç savaş, zaten görünmez olan psikolojik sınırları somut sınırlar haline getirdi ve ülke fiilen bölündü. Ülkenin kuzeyi Türkiye destekli Suriye Milli Ordusu (SMO) ve ABD destekli YPG tarafından paylaşılmış durumda. 

 

Uluslararası Askeri Koalisyon’un çelik balyozu tepesine inen IŞİD çöllere sıkıştı. Bir dönem Irak ve Suriye’de çok geniş bir toprak parçasını kontrol eden bu korku imparatorluğunun çöllere sıkışan son savaşçıları zaman zaman ortaya çıkıyor, kanlı eylemlere imza attıktan sonra yine çölün karanlığında kayboluyor. 

 

El-Kaide’nin ardılı Heyet Tahrir Şam, İdlib ve çevresinde bir “kent devleti” kurdu. Bakanlıkları, polis gücü, ordusu var. Göçlerle nüfusu 4 milyona ulaşmış geniş bir alanı ve haliyle bir ekonomiyi kontrol ediyor. 

 

Ülkenin güneyine indiğimizde karşımıza İran destekli örgütler çıkıyor. “Türbelerimizi koruyacağız” denilerek dünyanın dört bir yanından getirilen Şii savaşçılar artık savaşın bir sıklet merkezi. Lübnan sınırında elbette Hizbullah etkin. Sadece sınırda değil, başkent Şam’da ve Lazkiye kırsalında da sarı zemin üzerine oturtulmuş o meşhur kalaşnikoflu bayrağı görebilirsiniz. 

 

Siyasi haritalarda aynı sınır çizgisinin içinde olsa da örneğin Cerablus’tan Menbiç’e, İdlib’den Han Seyhun’a ya da Kamışlı’dan Rasulayn’a gitmek için ülkelerin değil örgütlerin bayraklarının dalgalandığı iç sınır kapılarından geçmeniz, belgelerinizi o kapıları tutan savaşçılara göstermeniz, aracınızı aratmanız ve ticari bir ürün taşıyorsanız belgelerinizin içine para sıkıştırmanız gerekiyor.

 

İç Savaş İçinde İç Savaşlar

 

12’nci yılına giren Suriye iç savaşı, çeşitli nedenlerle “iç savaş içinde iç savaş”lara sahne oldu. İlk dönemlerde bu çatışmalar genellikle ideolojikti. Esad güçlerine karşı aynı safta duran örgütlerin, MİG uçaklarının bombardımanları her hafiflediğinde birbirlerine girdiğine defalarca şahit olduk. Selefi karakteri baskın yabancı savaşçılar ile yerel Suriyeli grupların çatışmaları ürkütücü de olsa, her iki tarafın bu savaşlarını kendilerince meşrulaştıracak gerekçeleri vardı ve kan ve barut kokusu içinde de felsefi çıkarımlar yapmak mümkündü. Ancak savaşın, bireyleri, toplumları, devrimleri içten içe çürüten bir ruhu var. Bu ruh, aradan geçen bunca yılla birleşince iç savaş içindeki iç savaşların da karakteri değişti. Artık Suriye’de “devrim”in tarafları namlularını birbirlerine çevirdiğinde mühimmat kasalarının arasına sıkışmış dolar destelerini görebiliyoruz. 

 

Son çatışma, Türkiye’nin uzun zaman önce ilan ettiği ve “Fırat’ın doğusunda PKK unsurları olmayacak” şeklinde özetlenebilecek o meşhur “kırmızı çizgi”nin bittiği noktada patladı. 2016’dan bu yana ana ağırlığını PKK’nın Suriye’deki silahlı yapılanması YPG’nin oluşturduğu Suriye Demokratik Güçleri’nin (SDG) denetimindeki Menbiç’e açılan “sınır kapısı” Hamran önlerinde HTŞ ve SMO arasında çatışmalara dönen bir gerginlik başladı.

 

Hamran, önemli bir kapı. Fırat Kalkanı Harekâtı’nın hücum borusunun çalındığı Cerablus’un güneyinde, Sacur Nehri’ne yakın. 2012-2014 arasında Suriyeli silahlı muhaliflerin Esad yönetiminden aldığı, 2014-2016 arasında IŞİD “hilafetinin” bir parçası haline gelen, 2016’dan bu yana ise “Rojava”nın bir parçası olan Menbiç’e açılıyor. Fırat’ın doğusu ekonomik olarak neredeyse tamamen buradan besleniyor. Irak’tan YPG bölgesine açılan Semelka sınırı ticari yönden zayıf olduğu için Hamran, bölgenin hem atar hem de toplar damarı haline geldi. Gıda, jeneratör, güneş enerji sistemleri, elektronik ürünler gidiyor, ham petrol geliyor. Hem HTŞ’nin kontrol ettiği Sarmada’da hem de SMO’nun denetimindeki Azez’de üretilenler Hamran’dan çıkarak YPG denetimindeki bölgelere dağıtılıyor.

 

Günlük 150 bin dolarlık ticaretin döndüğü bu kapıda, 200-300 savaşçıya sahip her örgüt söz hakkı istiyor. İdlib’de ticareti “devlet tekeline” alan, petrolü kendisi ithal eden, demir ve çimento ticaretini kendisi yapan ve işler bir vergi sistemi kurarak kentte sosyalizmin küçük bir örneğini uygulamaya sokan “İslamcı” HTŞ’nin de elbette burada gözü var. 

 

Hamran, ilk kez bir çatışmaya sahne olmuyor. Geçtiğimiz aylarda, Suriye’de “savaş ağası” haline gelen bazı silahlı grupları eleştiren Muhammed Abdullatif isminde bir gazetecinin öldürülmesinin ardından bölgede bir gerginlik yaşanmış ve Suriye’nin muhalif silahlı koalisyonlarından Cephe Şamiye ile Hamza Tümeni isimli örgüt arasında çatışmalar olmuştu. Gerginliğin perde arkasını bilenlere göre Cephe Şamiye, gazetecinin öldürülmesini Hamran kapısındaki payını artırmak için “bahane” yapmıştı. O günlerde “arabulucu rolü” oynuyor görünen HTŞ, bugün Hamran’da savaşan taraflardan biri haline geldi.

 

İç Sınır Kapılarının Ardında Yıllık 1,5 Milyar Dolar Var

 

Suriye’de iç sınır kapıları sadece Hamran’dan ibaret değil. Ticaret, SMO ile Suriye rejimi arasında El-Bab’da açılan Ebu Zendin, HTŞ ile yine Suriye yönetimi arasındaki Maaret el Nassan ile Zeytindalı bölgesi ve İdlib arasındaki Gazeviye sınır kapılarında tüm canlılığıyla devam ediyor. Bağımsız araştırmacılara göre bu iç sınır kapılarının -petrol hariç- yıllık 1,5 milyar dolardan fazla bir ticaret hacmi var. El Bab bölgesinde YPG ile SMO arasında çatışmalar sürerken, “düşman” taraflara ham petrol yüklü tankerlerin sürekli gidip geldiğini bölgede biraz mesai harcamış herkes görmüştür. Tarhin rafinerilerine yakın bir bölgeye kurulan ve her zaman açık olmayan bu “sınır kapısı”na YPG tarafından petrol getiren tankerler, “serbest bölgede” yüklerini El-Bablı şoförlere devrediyor. Birbirine düşman silahlı güçler, konu petrol ticareti olunca o gün silahlarını susturuyor. 

 

Benzer ticaret denklemi, bu bölgelerin IŞİD hâkimiyetinde olduğu dönemde IŞİD ile Suriye yönetimi arasında kurulmuştu. Şimdi Suriye’nin kuzeyindeki bir cezaevinde tutuklu olan IŞİD mensuplarından Bessem en Neyf, cezaevinin ışık alan nadir noktalarından birinde, not almazsanız asla aklınızda tutamayacağınız aktörleri ve yolları üzerine basa basa anlatmıştı. Suriye’nin petrol bölgesi Deyrizor’daki petrol sahalarının güvenliğinden sorumlu olan bu eski IŞİD mensubu, “Rejimin tankerleri bizim koruduğumuz sınır kapılarından geçerek petrolü alırdı. Bölgedeki IŞİD gelirinin çoğu bu sayede elde edilirdi” demişti.

 

Kayıtlara çoktan “yakın tarihin en büyük trajedilerinden biri” olarak geçen Suriye savaşı geride yüzbinlerce ölü ve yaralı, milyonlarca mülteci ve haritadan silinen şehirler bıraktı. Bu kan deryası içinde ticaret ise her zaman bir yol bularak, bulamazsa kendisine yeni yollar açarak, düşmanlıkları birkaç günlüğüne dondurarak devam etti. Şimdi, eski iddialarını kaybetmeye yüz tutan muhalifler bu savaşı veriyor.

En son çıkan yazılardan anında haberdar olmak için bizi @PerspektifOn twitter hesabımızdan takip edebilirsiniz.

İLGİLİ YAZILAR

Sitemizde mevzuata uygun biçimde çerez kullanılmaktadır. Bilgi için tıklayınız.