Türkiye-AB ilişkileri, 21’inci yüzyılın hızla değişen küresel dinamikleri ve çok katmanlı uluslararası ilişkiler çerçevesinde önemli bir dönüşüm sürecine ihtiyaç duyuyor. Zira ne Avrupa’nın geleceği Türkiye’den ne de Türkiye’nin geleceği Avrupa’dan ayrı düşünülebilir. Kaybet-kaybet yerine kazan-kazan anlayışıyla şekillenecek sürdürülebilir ve stratejik bir işbirliği, hem Türkiye hem de AB için küresel ve bölgesel hedeflere ulaşmayı kolaylaştıracaktır.

2025’te yeniden göreve başlayan ABD Başkanı Donald Trump açıkça AB’yi “hasım”, Brüksel’i “cehennem çukuru” şeklinde betimleyerek AB’ye “Savunmaya daha fazla para harcamazsanız sizi korumam” dedi. Peki AB’nin yeterince otonom bir savunma kapasitesi var mı?

Avrupa Birliği ve Birleşik Krallık, teknolojik inovasyona ortak savunma kabiliyeti oluşturma hedefiyle yaklaşmalı. Avrupa’nın dört bir yanında gelecek vadeden girişimlere sermaye aktaran bir işbirliği ortamı geliştirmek, bölgenin karşı karşıya olduğu güvenlik sorunlarının üstesinden gelmesini sağlayabilir.

Her fırsatta insan hakları ve hukukun üstünlüğünden bahseden AB, İsrail’in Gazze’ye karşı yürüttüğü soykırım savaşı karşısında her iki ilkeye de sahip çıkmayarak güvenilirliğini ve meşruiyetini paramparça etti.

Türkiye’nin AB sürecinde ilerleyebilmesi, halkların birleştirilmesine, birbirlerini tanımalarına, yakınlaşmalarına bağlı. Bu da, tanımı gereği sivil toplumun etki ve görev alanları arasında yer alıyor. Eşzamanlı şekilde iş dünyasının da Gümrük Birliği’nin modernizasyonu, vize serbestisi ve ekonomik yakınlaşma konularında bir itici güç olarak AB nezdindeki temaslarını kalıcı hale getirmesi gerekiyor. İsveç’in NATO üyelik hedefine yönelik olarak Ankara’nın […]

Ukrayna ve Moldova’nın Avrupa Birliği’ne (AB) katılım için aday olarak kabul edilmesiyle birlikte, Avrupa Komisyonu’nun genişlemeyi en önemli önceliklerinden biri haline getirmesi bekleniyor. AB, genişlemenin durakladığı 10 yılın ardından şimdiye kadarki en başarılı politikasını yeniden canlandırmaya hazırlanıyor. Kulağa tuhaf da gelse AB’nin gelmiş geçmiş en başarılı politikası geçtiğimiz 10 yılda, Brüksel’de pek tutulmadı. Birliğin siyasi […]

Macaristan hem iç politikasında hem AB-Rusya arasında tutturmaya çalıştığı dengede Türkiye’nin yaşadığı süreçlere benzer ikilemlerden geçiyor ve sağın galip geldiği bir siyasal düzleme oturuyor. Orban hükümetinin önümüzdeki yıllarda nasıl bir politikayla savaşa bu kadar yakınken barış tarafında kalacağı henüz belli değil, fakat Türkiye ile belli noktalarda iş birliğine yakın oldukları ve Türkiye’nin zorlu dengesini destekledikleri […]

Bu seçimlerde muhalefetin kazandığı senaryoda, AB ile ilişkilerde gerçek bir dönüşüm yaşanabilirdi; ancak bu fırsatı kaçırdık. Cumhur İttifakı’nın bileşenleri açısından ise AB üyeliği, öncelikli gündemlerinde yer almıyor bile… Pazar günkü seçimler neticesinde ne yazık ki Türkiye’nin siyasi tarihinin en milliyetçi ve muhafazakar meclisi kuruldu.  Bu yeni meclis kompozisyonunda kadın haklarından çocuk haklarına, azınlık haklarından Avrupa […]

23’üncü fasıl açılsın veya açılmasın, Kopenhag veya Ankara Kriterleri olsun veya olmasın, Türkiye’de halkın artık nefes almaya, o kaybettiği neşeyi geri bulmaya, özgürlüklerinin tadını çıkarmaya ve altı yaşında bir kız çocuğunun da, 30 yaşında genç bir kadının da, hakkıyla ve halkın oyuyla belediye başkanlığını iki kez kazanmış bir yerel siyasetçinin de, 60 yaşında bir işçinin […]

Tam üyelik sürecinden stratejik işbirliğine ve oradan kısa vadeli al-ver ilişkisine evrilen AB-Türkiye ilişkilerinin şimdi de rekabetçi işbirliğine evrildiğini görüyoruz. Genel olarak kompartmanlara ayrılmış ilişki olarak adlandırılan bu modelin özelliği, bazı konularda işbirliğini diğer bazı konularda ise rekabeti ve zaman zaman da husumeti içermesi. Avrupa Birliği’nin (AB) 2022 Türkiye Raporu iki hafta önce yayınlandı. Rapora […]

  • 1
  • 2
Sitemizde mevzuata uygun biçimde çerez kullanılmaktadır. Bilgi için tıklayınız.