Günümüz Avrupa’sında sosyal demokrat siyasal partilerin ideolojik temelleri ve toplumsal konulardaki tutumlarına bakıldığında, sosyal demokrasinin erken dönemlerindeki Marksist temelin kuvvetli bir etkisinden söz etmek isabetli görünmüyor.

Batı’nın Müslüman devletler hakkında geliştirdiği imaj; medya, taraflı akademik ve siyasi propaganda sayesinde toplumun çoğunluğunda da büyük ölçüde mevcuttur. Müslüman devletler (ve genel olarak İslam kültürü) “manevi, entelektüel ve kültürel olarak” otoriter bir din devletinden, yozlaşmış bir demokrasiden ya da askeri bir cuntadan başka bir şey olamaz.

Seçmenin oy değiştirmeyi değil de, asıl var olan enkazın devamını risk olarak görmeye başlamasıyla, yeni bir başlangıca hep beraber merhaba diyebilmek mümkün. Sürüden kopanların buluşması gerekiyor; ama yeniden sürüleşmeden tabii ki. Erdoğan, “Kendi göbeğimizi kendimiz kesiyoruz” diyordu; ama mecaz da olsa her bebeğin göbek bağı doğumu yapanlar tarafından kesilir. Doğrusu da budur. Kendi göbeğine dokunmak […]

Demokrasi, yurttaş karşısında devletin gücünü sınırlama mücadelesidir, devletin gücünü pekiştirerek otoriterleşme değil. Haklar, özgürlükler, ötekinin hakkını, özgürlüğünü savunmakla ete kemiğe bürünür. Demokrasi kültürü, sizin gibi olmayanlara, sizin gibi düşünmeyenlere nasıl davrandığınızla ölçülür. Ahlakın koşulu empati yeteneğini yitirmemekten geçer. Umberto Eco’ya “Sen kimsin?” diye sormuşlar, “Neysem, oyum” demiş. Temel de “Laz olmasan, ne olurdun?” sorusunu “Çok […]

Anketlere göre genç Avrupalıların demokrasiyi tutarlı bir şekilde destekleme olasılığı ebeveynlerine göre çok daha düşük. Dolayısıyla asıl mesele, Avrupa’nın çok geç olmadan gençleri arasında demokrasiye olan desteği artırmak için ne yapılabileceği.

Bugün artık, 1997’de Fareed Zakaria’nın ortaya attığı “liberal olmayan demokrasi” kavramını kullanırken “demokratik” dünyanın Macaristan, Polonya gibi yeni oyuncularından, Tunus, Venezuela, Bolivya gibi çeper ülkelerinden değil, tam merkezinden de söz etmeye başladık. Fareed Zakaria’nın 1997’de “liberal olmayan demokrasi” kavramını ortaya atmasının üzerinden uzunca bir süre geçti. O günler, Doğu bloku ülkelerinin siyasi pist değiştirdiği, Fukumaya’nın […]

Yetkilendirme gücüne sahip olan halktan, lideri takip etmek/onaylamak zorunda olan halka doğru geçiş, sistemi demokrasi olmaktan uzaklaştırıyor. Yerel seçimler de genel işleyişin bir kopyası olmanın ötesine geçemiyor.

Yaklaşmakta olan 2024 Yerel Seçimleri, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nde son zamanlarda her seçimde rücu eden devletin bekası, ülkenin geleceğinin tehlikesi ve mevcut düzenin yıkımı şeklindeki tartışmaları yeniden alevlendirmiştir. Türkiye siyaseti, 10 yılı aşkın zamandır gerçekleştirilen genel ve yerel seçim atmosferine normal seyrinden öte; devletin ve ülkenin istikbaline “yıkıcı” sonuç saptayan bir iklimle girmiştir.

Türkiye’deki gündelik demokrasi anlayışı, ilkesel değerlerden uzaklaşıp geçici çözümler üreten sorunlu bir yapıya dönüşmüştür. Demokrasiyi sadece seçimlerle sınırlı tutmak, demokratik değerleri göz ardı etmek ve kurumları zayıflatmak, Türkiye’nin demokratik geleceği açısından büyük bir tehdit oluşturmaktadır. Köklü geçmişe sahip bir ülke olarak Türkiye, tarih boyunca çeşitli kültür ve medeniyete ev sahipliği yapmıştır. Bu coğrafyada, farklı etnik […]

Sitemizde mevzuata uygun biçimde çerez kullanılmaktadır. Bilgi için tıklayınız.