Karar gazetesi yazarı İsmet Berkan, Ülkü Ocakları eski Genel Başkanı Alaattin Aldemir ve gazeteci-yazar Ali Bayramoğlu, Kürt meselesi ekseninde son haftalarda atılan adımların arka planını ve muhtemel sonuçlarını Perspektif için değerlendirdi.

Devlet aklı denilen şey kamusal muhakemedir. Kamusal muhakeme de anayasa ve onun pratiğe aktarılmış biçimi olan anayasal kurumların usul ve esaslarıdır. Siyasal partiler buna, sivil toplum buna, basın hürriyeti buna; nihayet esasları anayasa ve yasalarca belirtilmiş temel hak ve özgürlüklerin tamamı buna bağlıdır.

Devlet, işkenceyi meşrulaştıramaz. Kişiye isnat edilen suçun ağırlığı, devletin intikamcı bir ruh haline girmesine, hukuku paranteze almasına ve hukuku çiğneyenlere göz yummasına gerekçe oluşturamaz. Çünkü hukuksuzluğa sapmanın kaçınılmaz sonucu, adaletsizliktir; yani devletin temelinin çökmesidir. Türkiye Yunus Emre Geçti adını, geçtiğimiz hafta İstanbul’da genç bir kadın polisin katil zanlısı olarak tanıdı.     Geçti, 19 yaşındaydı ama […]

Devlet yetkisini kullanan kişileri hukuktan azade kılmak; Susurluk Çetesi benzeri yapıların devlet içinde yuvalanmasını sağlamış, memleketi bir yargısız infazlar çukuruna ve faili meçhul cinayetler mezarlığına döndürmüştür. Devletin rutin dışına çıkmasına cevaz vermek, bu kara tabloya onay vermekten başka bir mana taşımaz. Zira hukukla bağı kopmuş bir devletin çürümesi, yozlaşması ve çeteleşmesi kaçınılmazdır. Derin devlet, Türkiye’de […]

Bugün Türkiye düşünce ve politik hayatında artık Türk Sağı ve mahalle kavramının yerleştiğini müşahede edebilmekteyiz. Mahalle, taşra ve devlet ilişkileri bu bağlamda tartışılabilmektedir. Mahalleni vicdanı ve etik değerleri, aydınlar ve kendince muhalefetçe uyarılmaya çalışılmaktadır. Artık saygın politikacılar ve entelektüel kamuoyu Türk Sağı’nın dönüşümünde mahalleyi kavramsal ve uygulama olarak gündeme getirebilmekteler.

Bizde devlet her şeye rağmen belli bir zümrenin değil, her zaman kamusallığın kendisi olmuş. Hiç kimse temellük edememiş onu. Herkeste bir gün mühür bize de geçer ümidi hâlâ canlı. Mayamız bununla yoğurulmuş. Fakat en çok istismar edilen de o. Her günah bu kutsalın arkasına saklanarak işleniyor. Ve iş noktaya geliyor ki, kamusal güç kullanılarak kamusallığın kendisi yok ediliyor. Bu da anayasal kurumların yok edilmesiyle yapılıyor.

En eski modernleşme teşebbüslerimizden bu yana devlet erkânı ve geniş halk kitleleri devletin sahadan çekilmesi şeklindeki bir değişim talebini bir türlü anlayabilmiş değildir. O aradan çekilir veya zayıflarsa yerine neyin konulacağına dair hiçbir deneyimi olmamıştır da ondan böyledir bu.

Geriye dönüp bakıldığında Cumhuriyet rejimi, sürdürdüğü otoriter modernleşme bağlamında çözülmesi güç ve zaman alan, siyasi enerjiyi tüketici üç temel mesele ile hemhal olmuştur. Bunlardan ilki, milliyetçilik siyaseti çerçevesinde gelişen Kürt meselesi, ikincisi laiklik siyaseti bağlamında neşvünema bulan dini kimlik sorunu, üçüncüsü ise ordunun oynadığı ideolojik rol çerçevesinde yaptığı müdahaleler ve gerilen asker-sivil ilişkisidir. 2023 yılı […]

Devletin 27 Mayıs’la, 28 Şubat’la anılan fiilleri karşısında susmayıp, seslerini arşa erdirenler, devletin başka zamanlarda gerçekleştirdiği benzer fiiller için verilen “unutun” komutu karşısında içine düştükleri suskunluğu kendilerine nasıl izah ediyor olabilirler? Tesadüf oldu, biri dolaysız, diğeri dolaylı iki unut komutu ve iki suskunluk art arda geldi. CHP Diyarbakır milletvekili ve eski Diyarbakır Barosu Başkanı Sezgin […]

27 Mayıs 1960 ve sonrasında gelen 12 Mart 1971 Muhtırası ve 12 Eylül 1980 Darbesi arkasından gelen bütün antidemokratik süreç ve darbelerin hepsinin anası, aslında 30 Mayıs 1876’da yapılan saray darbesiydi. Türk Modernleşme süreci bu darbeden sonra asla normal seyrinde ilerleyemedi. “Bir idare, yalnız bir adamın veya bir partinin değil, bütün bir neslin eseridir. Sultan […]

  • 1
  • 2
Sitemizde mevzuata uygun biçimde çerez kullanılmaktadır. Bilgi için tıklayınız.