Esad rejiminin çöküşü, Ortadoğu’daki güç dengelerinde önemli bir dönüşümü beraberinde getirmiş ve bu süreç, Türkiye’nin Suriye politikalarını yeniden tanımlamasını gerektirirken, iç siyasetindeki ideolojik uçurumları derinleştirmiştir. Özellikle muhafazakâr milliyetçi ve seküler milliyetçi kamplar arasındaki bu fikrî ayrım, Türkiye’nin bölgeye yönelik stratejik vizyonunu belirlemede çeşitli çelişkiler yaratmaktadır.

Erdoğan-Esad diyaloğunun Bağdat’ta yapılması yönündeki tartışmalar, Erdoğan’ın Nisan ayında Irak’a yaptığı ziyaretle başladı. Irak Başbakanı Muhammed Şiya es-Sudani hükümetinin Bağdat teklifinin reddedilmediği anlaşılıyor. Irak Dışişleri Bakanı Hüseyin’in açıklamalarındaki toplantının prensipte kabul edildiği detayı da bu süreçten itibaren diplomasi trafiğinin sürdüğüne işaret.

Sudan’ın başkenti Hartum’da krize giden yol, Şam’a doğru yola çıkanlar için bir ders niteliğinde. İster başkanlık saraylarında oturuyor, isterlerse askeri giysiler içinde olsunlar, tesir gücü, caydırıcılık veya hesap verme sorumluluğu olmayan diktatörlerle uzlaşmak trajik bir başarısızlığa davetiye çıkarmaktır. Suudi Arabistan Dışişleri Bakanı Faysal bin Ferhan iki hafta önce Şam’a indiğinde (bu 2011’den bu yana Suudi […]

Türkiye’ye yönelik terör tehdidinin bertaraf edilmesine ve Suriye’nin kuzeyinde Türkiye’deki Suriyeli mültecilerin geri dönebilecekleri güvenli ve istikrarlı bölgelerin oluşmasına hizmet edecekse Suriye rejimi ile anlaşmanın çok doğru olacağı kanaatindeyim. Öte yandan Şam’dan gelen ilk demeçler bunun tam tersini düşündürüyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın AK Parti Genişletilmiş İl Başkanları toplantısında dile getirdiği “Rusya-Türkiye-Suriye olarak bir süreç başlattık. Dışişleri […]

Sitemizde mevzuata uygun biçimde çerez kullanılmaktadır. Bilgi için tıklayınız.