Göçmenler söz konusu olduğunda kategorik olarak yabancı karşıtları hariç, kahir ekseriyetin göçmenlerle bir alıp veremediği yoktur kanaatindeyim. Bütün sorun, uzun yıllar net göç veren bir ülkenin önce komşusu Suriye’deki iç savaştan canını kurtarmak üzere kaçanlara “açık kapı politikası” uygulamasıyla hızla net göç alan bir ülkeye dönüşmesi ve bu politikanın başka ülkelerden de yasa dışı yollarla […]

Tarihsel örnekler, pogromların yalnızca hedef alınan gruplara değil, tüm topluma büyük zararlar verdiğini göstermektedir. Özellikle mülteci karşıtı pogromlar, günümüz dünyasında acil çözüm bekleyen ciddi bir sorundur. Bu şiddet olaylarının önlenmesi için uluslararası toplumun, devletlerin ve sivil toplum kuruluşlarının iş birliği içinde hareket etmesi gerekmektedir.

Kayseri gibi muhafazakâr kitlenin yaşadığı bir kentte Suriyelilere ait olduğu düşünülerek saldırılan mekânlardan biri de Kur’an kursuydu. Toplumun belleğinde kutsalı sembolize eden bir mekân (ve içindeki mushaflar) da bu vandallığa engel olamadı.

Son yıllarda yükselen göçmen düşmanlığı üzerinden yapılan iç savaş provaları ile birlikte ciddi bir Suriyeli göçmen düşmanlığının tepeden aşağı doğru, masum çocukları dahi hedefe koyarak yaygınlaşmaya başlaması büyük bir tehlikenin habercisi. Irkçılığa karşı ciddi bir tedbir alınmazsa daha utanç verici olaylarla karşılaşabiliriz. Irkçılığa karşı adalet, hukuk ve merhamet cephesini diri tutmak zorundayız.

Her ne kadar resmî ideolojik endoktrinasyonun verdiği zararlarla malul bir siyaset ve toplum yapısına sahip olsak da, başka konularda olduğu gibi göç politikaları konusunda da üretilecek doğru politikalar/yönetim ve bunların sağlayacağı ahlaki üstünlük zemini sayesinde toplumu bu hastalığın pençesinden kurtarmak ve sorunlara ‘merhamet ve fayda’ eşliğinde bakmasını sağlamak mümkündür.

Türkiye’de olası bir siyasi konjonktür ya da iktidar değişikliğinde Dağıstanlı muhacirlere ne olacağının garantisi verilmiyor. Rusya’ya teslim edilmeleri halinde ağır işkencelere maruz kalacakları ve öldürülecekleri çok net, bunu engellemenin tek yolu ise yasal bir statü. Türkiye’de yabancı karşıtlığı her geçen gün artıyor. Popülist siyasetçilerin sistematik olarak ortaya çıkardığı bu durum, artık kontrol edilemez toplumsal felaketlere […]

Toplum kendine benzemeyeni ötekileştiriyor. Ötekileştirdiğine de kendine göre kötü saydığı tüm özellikleri yüklüyor. Ama giderek de bu öfkeli kalabalığa karşı “Ben bir insanım” diyenlerin yanında yürüyen duygudaş ve sağduyulu kalabalık büyüyor, genişliyor. Geçtiğimiz hafta 17 yaşındaki Ahmad Kanjo isimli Suriyeli genç, üzerinde hâkî renkli tişörtü ve sırt çantasıyla İstanbul’da Üsküdar meydanından geçerken aslında birkaç saat […]

Sitemizde mevzuata uygun biçimde çerez kullanılmaktadır. Bilgi için tıklayınız.