Günümüzde hem dünyada hem de ülkemizde “söz” değerden düştüğü gibi; dinleme de kendiliğinden değerden düşmüş durumda. Paralel olarak nazar, re’y ve basiret de büyük ölçüde kayboldu. Egemen olan dırdır, gevezelik, malayani, konuşma şehveti, dinlememe ve körlük. Bunların toplamı, vicdanın çürümesi, kararması ve dumura uğraması anlamına gelir.

Teolojizm, medeniyet ufku için oldukça dar, fakir ve kısıtlı bir bakış sunar. Sadece kültürü değil, toplumu ve siyaseti de komik ve ucube gösteren teolojizmin aşılmasında makul, etik ve estetik bir teolojinin katkısı inkâr edilemez. Bireylerin akıl, vicdan ve kalp sağlığının korunması için bu adım atılmalıdır.

Türkiye’de bir mahkemenin İhsan Eliaçık’ın meal-tefsirine “Doğru İslam’a aykırıdır” gerekçesiyle imha kararı verebilmiş olması Türkiye’de hukuk düşüncesinin ne kadar ilkel olduğunun sadece bir göstergesi. Fakat aslında ülkemizin hukuk bilincinin ne kadar vahim durumda olduğunu, bugünkü anayasayı kendine hiç ama hiç dert etmeyen ortalama Türk insanının duruşunda gözleyebiliriz. Türk hukukunun “Doğru İslam’a aykırıdır” gerekçesiyle İhsan Eliaçık’ın […]

Var olan şeyleri tarihsel kavrayışımızı belirleyen metafizik, kendimizin ve herhangi bir şeyin “ne” olduğuna/ne anlama geldiğine ilişkin kabullerimizi belirler. Bu, geç modernitede kendini “teknoloji” olarak somutlaştırır. Teknoloji, artık insan hayatını kolaylaştıran araçlar toplamı olmaktan çıkar; dünyanın ve insanın anlamına, dünyanın ve insanın çerçevelenmesine/çepeçevre kuşatılmasına (Gestell) dönüşür. İnsan ruhu, tarihi süreç içerisinde kendinin/hayatın ve içinde yaşadığı […]

İman, bireysel tecrübe ve güçlü bir ikna olmanın ürünüdür. Kör inanç veya taklit yolu ile edinilen inançlar, böyle değildir. Ahlaki doğruyu bulma; ya derin düşünmeye, tartmaya, muhakemeye, sorgulamaya (doğru yorum) dayanır ya da geleneğe, alışkanlığa, zanna-vehme yani yanlış yoruma dayanır. Fiziksel varlığın, evrenin, dünyanın, gerçekliğin, vakıanın “Beş Duyu” ile elde edilen bilgisine, yani “Bu nedir?” […]

Sünnette geçen bir “adab-ı muaşeret” kuralını -haklı olarak- “din” olarak gören müminler, yeni ortaya çıkan kamusal alana ilişkin (siyasi-iktisadi-hukuki) ve milyonlarca insanın hayatını ilgilendiren ahlaki içerikli sorunları, dinamik ve aynı zamanda “dini” olarak algılayıp doğru bir şekilde çözmeyi başaramamaktadırlar. Her alanda “hile-i şeriyye” ve “kitabına uydurma”lar devam etmektedir. Dinler tarihinde ve günümüzde insanlar, yaşama dair […]

Bugün İslam dünyasında -az da olsa- “Takva”ya dayanan dindarlık örnekleri yaşandığı gibi; çoğunlukla dogmatik/taklitçi (vicdansız) örgütlü dindarlıklar kol gezmektedir. Kör selefilik (İŞİD), petro-dolar Selefiliği (Suud-i Arabistan), katı dogmatik/taklitçi Hanefilik (Taliban), Afrika Selefiliği (Boko-Haram), Mollalar ve Ayetullahlar Teokrasisi (İran Şiiliği), Türk Tasavvuf Sünniliği (FETÖ) ve daha bir sürü Tarikat-Cemaat ve siyasi parti örgütlenmeleri, “dindarlık” adına vicdansız, […]

Cemaatlerin Türkiye Cumhuriyeti’nde oluşmasının politik-teolojik nedenlerini anlamak mümkün. Bu gerçek, buralarda süren dinsel yaşamın, İslami sahihliğini onaylamak anlamına gelemez.  “Her sosyolojik-psikolojik (geleneksel) mevcut olan, ahlaki-dini ‘olması gereken’ demek değildir.”   Bütüncül Bir Yapı Olarak İslam İslam, 610-632 tarihleri arasında Arap yarımadasında mevcut olan sosyolojik ve sosyal psikolojik olarak yerleşik dini, iktisadi, hukuki, politik örfler/gelenekler, toplumsal […]

Kur’an’ın benimsemiş olduğu üçlü yani vicdan, Allah rızası ve menfaat saikleri, “Takva” kavramında toplandığı gibi, “Dünyada Dindarlık”tır. Bu üç motivin kendi içinde “Yücelik” sıralaması: 1- Allah Rızası, 2- Vicdan ve 3- Menfaattir. Tek motivli ahlak teorilerinden daha geniş ve gerçekçidir. Ahlaki amelin/eylemin (fazilet-erdem) başlıca üç saiki,  motivi yani etkeni-sürücüsü vardır: 1- Vicdan, 2- Tanrı Rızası, […]

Türkiye sosyolojisi açısından baktığımızda tüm etnik kökenleriyle muhafazakar kesimler siyasi-toplumsal ilkeler düzleminde bir zihniyet dönüşümü yaşamadıkça; o ilkelerle dini şiarların özünü çağa güncellemedikçe, köklü bir demokratik gelişim, şeffaflıkla, denetimle, öngörülebilirlikle, güvenilirlikle harmanlanmış bir sosyo-politik iklim oluşamayacaktır. Muhafazakar-dindar kesimler geciktikçe, Türkiye gecikecektir. Hangi soruna el atarsak atalım, hangi veriler ve detaylar üzerinde yoğunlaşırsak yoğunlaşalım, aslında yapısal […]

Sitemizde mevzuata uygun biçimde çerez kullanılmaktadır. Bilgi için tıklayınız.