İzmir’deki yangın, sadece bir trajedi değil; hepimiz için büyük bir uyarıydı. Bu olay, yalnızca bir annenin çaresizliğini değil, aynı zamanda toplumun çocuklarına nasıl bir dünya sunduğunu da ortaya koydu. Kapalı kapıların ardında unutulan çocukların çığlığı, yalnızca alevlerin değil, reaktif sosyal politikaların ve eksik dayanışma anlayışımızın da yansımasıydı. Bu yangın, çocuklarımızın geleceğini güvence altına almak için kapılarımızı açık tutmamız gerektiğini bir kez daha hatırlattı: Vicdanımıza, sorumluluğumuza, şefkatimize…

Toplumsal çekilme süreci, laik-seküler kanatta siyasal İslam ve taşra muhafazakârlığının erişemeyeceği “steril” ve pür” mekânlarda yaşama arzularını da tetikliyordu. İzmir ise, bu mekânsal hareketliliğin temerküz ettiği alanların başında gelir. Kültür savaşının yüksek temposu karşısında taşra ve metropollerin muhafazakâr-yoğun alanlarında kendilerini “sıkışmış” hisseden bu tabakalar için “vaat ettiği özgürlükçü yaşam”la İzmir, sembolik değeri her geçen gün […]

Sitemizde mevzuata uygun biçimde çerez kullanılmaktadır. Bilgi için tıklayınız.