‘Örnek’ sözcüğünün kökeniyle ilgili çok sayıda dilbilimci ve etimolog görüş bildirdi, makaleler yazıldı; bilenler de bilmeyenler de kendi durdukları yerden, kendilerini ait hissettikleri siyaset, ırk, inanç ve düşüncenin penceresi ve söyleminden tartışmaya katıldı. Konu etimoloji olmaktan çıkıp, temsil edilen, ait hissedilen yerin itibarına dönüştürüldü ve iş inatlaşmaya vardırıldı. Aslında bu durum yalnız ‘örnek’ sözcüğü için değil, dilbilim/etimoloji dünyasındaki çok sayıda durum ve sözcük için geçerli.

Samet Ağaoğlu, Hayat Bir Macera adlı hatıra kitabında Birinci Dünya Savaşı ve Mütareke yıllarının İstanbul’una rastlayan çocukluğu ile Kurtuluş Savaşı ve Cumhuriyet’in kuruluş yıllarında Ankara’da geçen ilk gençlik dönemini anlatır. Kitabı, 27 Mayıs darbesinin ertesinde müebbet hapis cezasına çarptırıldığı Kayseri Cezaevi’nde, 1963’te kaleme alır.

Mustafa Çalık, taşradan gelip ülkenin başkentinde keskin bilinciyle -asla- taviz vermediği izzetinefsine düşkünlüğüyle, kendini var kılan fikir istikametini Türk kültürünün imkânları ölçüsünde inşa eden bir şahsiyetti.

Oğuz Atay’ın yaşadığı dönemde görmezden gelinmesinin nedeni “farklı” olmasıydı. Ölümünden sonraki yıllarda popüler olmasının nedeni de yine “farklı” olmasıdır. Özellikle 2000’li yıllarda yeni kuşak genellikle farklı olmak, farklı görünmek çabası içine girmiştir. Bu yıllarda farklı olmanın en önemli göstergelerinden biri Oğuz Atay, özellikle de Tutunamayanlar okumaktır.

Mutlak bir adalet yoktur. Zira insan aklı yalnızca göreceli değerleri kavrayabilir ve bir şeyin adil olup olmadığını tayin ederken kendi değerlerine göre bir yargıda bulunur. Ama bu yargı, zıt bir değer yargısı olasılığını dışlayamaz. “Mutlak adalet, irrasyonel bir idealdir.” 20’nci yüzyılın önde gelen hukuk teorisyenlerinden Hans Kelsen, 1881’de Prag’da dünyaya gelir. Almanca konuşan Yahudi bir […]

Köklü bir yayıncılık geçmişine sahip olan Türkiye’nin ulusal ve uluslararası ölçekte kitap fuarı tecrübesinin hikâyesinin başlangıcı oldukça yakın tarihlidir. Bugünkü anlamda okurla kitabı buluşturmasının yanı sıra ‘imza’ ve ‘kitap satışı’nın da olduğu ilk kitap fuarı, Selim Nüzhet’in yoğun çabalarıyla 1932 yılında Beyazıt’ta, Darülfünun bahçesinde İstanbul Halkevi tarafından tertip edilir. Her yıl Almanya’nın Frankfurt şehrinde düzenlenen, […]

Kadir Cangızbay, önce üniversiteden, sonra yazmaktan, en sonunda da hayattan çekildi. Üniversite’de, yazarken ve yaşarken olabildiğince sert bir tutumu benimsedi; böylece neye tahammül edemediğini anlatmak istiyordu. Sayı fazla, derman azdı. Perspektif’te neredeyse “resmî obitüer yazarı”na dönüştüğümün farkındayım ama bunda benim bir kabahatim yok. Şu son yılların toplumsal ve siyasal uğursuzluğu, bir yığın insanı hasta etti […]

Ahmet Çiğdem’in yakında Vulgus Yayınları tarafından neşredilecek Sadakat Güzergâhı kitabından Sezai Karakoç’la ilgili bölümün bir kısmını Perspektif okuyucularına sunuyoruz. Kitapta ayrıca Sadettin Elibol, Cahit Zarifoğlu, Peyami Safa, Cemil Meriç, Ali Bulaç, İsmet Özel, Erol Güngör, Murat Belge, Fazlur Rahman, Şerif Mardin ve Sabri F. Ülgener’le ilgili bölümler bulunmaktadır. Sezai Karakoç, şiir olarak İkinci Yeni, düşünce […]

Zweig, çağının geleneği altında ezildiği için Dickens’ı “modern bir Gulliver” olarak resmeder. Dev adam Gulliver, uyurken cüceler tarafından binlerce küçük iple yere bağlanır. Teslimiyeti kabul etmeden ve ülkenin kanunlarına karşı gelmeyeceğine yemin etmeden serbest bırakılmaz. İngiliz geleneği de, Liliputların Gulliver’e yaptığı gibi, Dickens’ı henüz adı sanı bilinmezken sıkıca sarıp boyun eğdirir. Stefan Zweig’ın Üç Büyük […]

Bir zamanlar “tel vurmak” tabiri varmış, telgraf çekmek anlamında. Yaşar Kemal, 1969 yılında kaleme aldığı bir kitabında, “Garip Hüseyin’in derdini tel vuracaksın Ankara’ya” diyor. Bir türküde benzer bir ifade şöyle yer alıyor: “Çaresiz derde düştüm, tel vurun efendime”. O dönem memlekette hâlini tel vurabilen bahtlı olsa gerek. Peki ya bu dönem? Türkiye’de, kendi muhitinin zehirli […]

Sitemizde mevzuata uygun biçimde çerez kullanılmaktadır. Bilgi için tıklayınız.