Hepimiz kendimize “ev” edindiğimiz dilde ifade ederiz duygularımızı. Anadilimizde görürüz rüyalarımızı ve anadilimizde ağlar, güler, isyan eder, haykırır, neşeleniriz. Anadilimizde âşık olur, ayrılıkların ardından anadille gözyaşı dökeriz. Dil, benliğimizin mabedidir. Bir dilin kaybıysa, o dile bağlı binlerce kültürel kodun yitirilmesi anlamına gelir. Yeni nesillerin anadillerini sahiplenmesi, ancak devletin ve sivil toplumun bu konuda sahada siyaset-üstü […]

Dil yetmeyince, göz görmeyince, gönül hissetmeyince o zaman şarkı söylemek lazım avaz avaz diyen Sezen Aksu bana kurt kemiklerini toplayan La Loba’yı anımsatıyor. Bu toprakların türkülerindeki, şarkılarındaki, şiirlerindeki kelimeleri yıllardır kazıyor, topluyor, biriktiriyor. En çok da kadınların kurumuş acılarını, yaslarını, sevinçlerini, aşklarını dinliyor. Kadınların yitik kelimelerini derliyor. Kelimeleri birbirlerine ekliyor, üzerine şarkısını söylüyor. O zaman […]

Bugünden bakıldığında dil devrimi, kelimeler etrafında yapılan bitimsiz tartışmaların, köken bulma telaşının, kökler üzerinden verilen savaşların etrafında oynanmış büyük bir oyun gibi görünüyor. Aydınların, yazarların, kimi zaman memurların, öğretmenlerin kendi aralarında oynadığı toplumsal bir oyun. Peki, Türkçenin asıl tadı nereden gelirdi, biz neyi unutmuştuk, neyi yanlış yapmıştık ve düzgün bir kullanıma nasıl ulaşabilirdik? 1940’lı yıllar […]

Sus Barbatus! kekiği, balı, insan terini, rüzgârı, karı, belki karın altından yeniden yeşerecek çiçekleri, balığı, kurdu, köpeği, geyiği, domuzu, kartalı, polisi, savcıyı, öğretmeni, anarşisti, devleti destan diliyle birbirine uluyor. Türkiye’de 80 öncesi yaşanan toplumsal gerilimleri, şiddeti bir buzul çağına taşıyor. İçinden geçtiğimiz zorlu kış günlerinde soğuğun içime iyice işlemesine müsaade ettim. Faruk Duman’ın Sus Barbatus! […]

Bizler toprak anaya, yeryüzüne, doğaya göbeğimizden bağlıyız. Bir annenin çocuğuyla arasında ölüme dek bağlı o ip gibi. Biz istesek de ondan ayrılamayız, gidebileceğimiz başka bir yer yok. Mutfakta yemek yaparken, özellikle sebze yemeğiyse, sebzelerin kabuklarını soyduktan sonra çöpe atarken her seferinde neden bunları biriktirip gübreye dönüştürmüyorum diye hayıflanırım. Apartmanın bahçesinde büyük bir çukur kazıp oraya […]

Hasan Âli Yücel; Nurullah Ataç, Peyami Safa belki biraz da Tanpınar gibi geçiş dönemi aydınlarından. İcracı bir bakan olması ise onu diğerlerinden ayırıyor. Biyografi okumanın en güzel yanı, gerçek kişiyle algısı arasındaki gel-gitli hikâyenin eşliğinde kişinin imgesini yeniden kurmayı denemek.  Tanıl Bora’nın hazırladığı Hasan Âli Yücel biyografisini[1] okurken de Yücel’in kişiliğinin boyutlu, katmanlı, renkli yapısının […]

Toplumsal bir travma yaşadığımız ve bu travmayı atlatamadığımız doğru, harf devrimi de en travmatize olduğumuz alan. Ama bunun diğer inkılaplardaki suskunluk nedeniyle tutunulan bir yas olduğunu düşünmüyorum. Bence harf devrimi imparatorluk bakiyesi olan başka hiçbir toplumun yaşamadığı benzeri olmayan bir kırılmaydı. İstanbul Araştırmaları Enstitüsü’nün Hafıza-i Beşer Osmanlı Yazmalarından Hikâyeler[1] isimli sergisini ziyaret ettiğimde matbaa öncesi […]

Kemalizmin gadrine uğramış, Komünist kimliğini şiirlerinde ve mahkeme savunmalarında ayan beyan ortaya koymuş bir şair, suçsuzluğunu ispat için suçlandığı fiilden çok neden Kemalizm’e, İnkılaplara, Türk Diline, Atatürk’ün eserlerine, mürteci ve vatan haini olmadığına dayanan bir argümanı kullanır? Yukarıda sayılan tüm bu değerlere kendisinin kalben inanmasının getirdiği bir hayal kırıklığından dolayı mıdır? Yoksa dönemin egemen kavram […]

Sitemizde mevzuata uygun biçimde çerez kullanılmaktadır. Bilgi için tıklayınız.