100 yıllık bir durum değerlendirmesi yaparsak, asır sonu tekil modernliğinin yerini post-modern gerçeklik modernliklerinin aldığı, kalkınmanın farklı parametrelerle tanımlandığı, demokrasi ve katılımın değişik şekilde değerlendirildiği bir noktaya geldiğimizi söyleyebilmemiz mümkündür, ki bu da son derece doğaldır. Bir asır içinde sabit kalan, değişmemekte direnen tek husus, maalesef, yeni patrimonyal ve otoriter siyaseti biçim farklarıyla yenden üretmemizdir. […]