İktidar unsurları üniversite özerkliğinin milli iradeye meydan okuma anlamına geldiğini düşünüyor. Üniversitelerin iktidarla uyumu yüksek kişiler tarafından kontrol edilmesi arzulanıyor. Özellikle sosyal bilimlerde akademisyenlerin iktidarın söylemini tekrarlayacak ya da en azından sorgulamayacak kişilerden oluşturulması gibi bir hedef de var. Bu tabii kesif bir siyasileşme, liyakat ilkesinin ihlali ve nihayet kalitesizleşme anlamına geliyor.

Türkiye toplumu rüştüne erip kurum ve kural ile siyaset yapma yeteneğine henüz yeterince sahip değildir. Demokrasi, salt oy verme/sandık (kral seçme) değil; sahaya/sokağa/meydana inme, elini taşın altına sokma, sorumluluk üstlenme, kurum ve kurallar rejimidir. Halkımız, sürekli -dinî veya seküler- “Tek-Adam”, “Lider”, “Karizma” arayışındadır.

İktidar kendine içten dışa farklı siyaset hatları açarken muhalefeti siyasetsizlikle kuşatmaya, ideolojik tartışmaların içinde hareketsiz kılmaya çalışıyor. Oysa yapılacak iş belli… Siyaset iktidarın ya da rakibin başarısı-başarısızlığı üzerine yapılmaz. Rakip analizi en fazla bir seçim kampanyası konusudur. Muhalefetin ibresini o yüzden iktidara değil, kendine ve millete yöneltmesi ve onun basiretine güvenmesi gerekiyor. Kartalkaya faciasıyla birlikte […]

Yeni Suriye 2025’e girerken Türkiye’nin de yeni bir başlangıç için fazlasıyla sebebi ve imkânı bulunuyor. Yeter ki siyaset de 2024 sonu itibarıyla küresel ve bölgesel anlamda yeni bir dalganın kaçınılmaz olduğunu ve 2025’e girmesi gerektiğini fark etsin.

Medya, söylemin yalnız taşıyıcısı değildir. Zannedildiğinin aksine medya, başından beri her türden iktidar ile kurduğu dirsek teması yahut daha fazlasıyla söylem üreticisi bir makamı işgal eder. Varlığını anlamlı kılacak unsurlardan biri olan söylem üretme ve onu ulaştırma, medyayı daha işlevsel kılsa da çokça tartışmayı da beraberinde getiriyor.

Türkiye’de siyasal güven krizi, yalnızca kurumlar ve siyasetçilerle sınırlı bir hayal kırıklığı değil. Bu kriz, toplumun kendi siyasi failliğine dair duyduğu derin şüpheyle birleşiyor ve radikal değişim taleplerini körüklüyor. Güçlü lider figürü etrafında şekillenen bu talepler, halkın kapalı kapılar ardındaki siyasetten duyduğu rahatsızlıkla daha da güçleniyor.

Siyaset, bir yönüyle toplumun dinamiklerini belirleyen bir oyun tahtasıdır. Bu oyun, bazen tarafların birbirini dengelediği bir alan olurken, bazen de kazananın tüm ödülleri aldığı sıfır toplamlı bir oyun şeklini alır. Türkiye’nin mevcut siyasi atmosferi, daha çok ikinci kategoriye giriyor. Oysa siyaset her zaman sıfır toplamlı bir oyun olmak zorunda değil. Türkiye’de uzun zamandır siyasetten gündelik […]

Güç sahipleri cari güçlerini muhafaza etmek ve daha da artırmak yoluyla güçsüzleri de hizada tutmak isterler. Güçsüzler de güce taliptir. O yüzden herhangi bir kimlik başta maddi olmak üzere avantaj ve dezavantajlardan beri değildir. “Olmak ya da olmamak, işte bütün mesele bu!” Geçenlerde çeşitli film ve dizilerden tanıdığım Birleşik Krallık’ın önde gelen aktör ve aktrislerinin […]

Gün, naftalin kokan bütün siyasi yaklaşımlardan, siyasi yasaklardan kurtulma günüdür. Bu, hepimizin ortak sorumluluğudur. Şimdi toplum olarak helalleşme vaktidir… Alejandro Jodorowsky haklı, “Kafeste doğan kuşlar, uçmayı hastalık sanır.” Zihinsel kafeslerimizi sorgulamanın tam zamanıdır. Hızlandırılmış zaman aralığında, siyasetin yurttaşla ilişkisinde nasıl bir seçicilik gerekiyor sorusunun yanıtı, seçmenin tercihindeki değişikliğin bir risk içermediği konusunda fikir ve duygu […]

Siyaset üretemeyen, üretilen siyasete rıza göstermek zorunda kalır. Bu elbette pasif/ist bir tercih de olabilir. Zira siyasetin paradoksal izdüşümü gereği apolitik bir duruş da -farkında olunsun veya olunmasın- gayet politiktir ve Güçsüzlük İsteği de bir siyasettir. Başlıktaki soru bana ait olmadığından akademik etik gereği tırnak içinde gösterdim. Bilkent Üniversitesi’nde yüksek lisansıma başladığımda asistanlığını üstlendiğim ilk […]

Sitemizde mevzuata uygun biçimde çerez kullanılmaktadır. Bilgi için tıklayınız.