Esad’ın düşüşü kutlanırken, Şam’ın kenar mahallelerindeki bir aile Suriye’nin özgürlüğü için ödenen bedelin ve daha nicelerinin yasını tutuyor.
Esad’ın düşüşü kutlanırken, Şam’ın kenar mahallelerindeki bir aile Suriye’nin özgürlüğü için ödenen bedelin ve daha nicelerinin yasını tutuyor.
5-6 Mart’ta başlayan, 7 Mart’ta zirveye ulaşan geniş kapsamlı isyanın temelinde aslında bir mezhep hassasiyeti yok. Gerek uyuşturucu trafiği ve mafyatik egemenliğin sürdürülmesi gerek geçmişte işlenen suçların hesabını vermeme çabası gerekse de İsrail ve İran’la bu uğurda girilen kirli ilişkilerin üzeri Alevi kimliği ile örtülüyor. Bu kimlikçi maskenin ürettiği şiddet ise karşı şiddeti ölçüsüz biçimde tetikliyor ve sonuç, Nusayri ve Sünni sivillerin katledilmesi oluyor.
1920’lerden beri bölünen Suriye’nin, bir kez daha bölünmesi yeniden en ateşli tartışmaların ve doğrulanması imkânsız projeksiyonların ana başlığına dönüştü. 1920’lerden itibaren Şam, Halep, Alevi, Dürzi ve Büyük Lübnan devletleri diye bölünmüş, sonra yirmi yılını doldurmadan -Lübnan hariç- tekrar birleşmiş bir ülkeye dair “bölünmeden” bahsetmenin elbette dikkat çekici olduğunu düşünenler olabilir. Ancak biraz dikkatli bakılırsa, bu tarih, Suriye’nin bölünme tarihinden ziyade bölünememe tarihi olduğu da görülür.
Suriye pek çok açıdan bir doğum sancısı yaşıyor. Ülkenin toparlanabilmesi için en az 10-15 yıllık ciddi istikrarlı bir dönem gerekiyor. Fırtınalı Ortadoğu’da Suriye’nin aradığı istikrarı ne ölçüde bulacağı, önümüzdeki yıllardaki başarısını doğrudan etkileyecek.
Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi, PKK’nın varlık gösterdiği alanlar arasında olması hasebiyle İmralı sürecinin de en önemli muhatapları arasında yer alıyor. Sürecin nasıl ilerleyeceği belirsizliğini korusa da örgütün silah bırakmasıyla Kürt gruplar hem kendi aralarındaki ilişkileri hem de Ankara ile ilişkilerini yeniden kurgulayabilir.
Suriye’de yaşanan devrim IKBY siyasetinde de büyük kırılmaları beraberinde getirdi ve İran’a yakın tarafların masadaki etki gücünü azalttı. KYB, daha önce başkanlık, başbakanlık ve kritik bakanlıklardan aşağısına razı olmaz ve “Süleymaniye’ye karışmama” şartıyla masaya otururken, şimdi bu taleplerin uzağında olduğu görülüyor.
Suriye’de 13 yıl boyunca devam eden savaşın çevresel boyutunu değerlendirmek ve göz önünde bulundurmak, savaş sonrası yeniden kalkınma sürecinde nelerin gerekli ve öncelikli olduğunu görmek açısından oldukça önemlidir. Çevresel ve ekolojik restorasyon ve rehabilitasyon sayesinde Suriye’nin yeniden kalkınması ve iklim dirençliliği sürdürülebilir olacaktır.
Batı medyası ne derse desin, Suriye yönetiminin el sıkışma tercihi ülkenin geleceğini belirlemeyecek.
Roj Peşmergesinin Irak Kürt Bölgesel Yönetimi’ndeki iç rekabete artık konu olmaması ve Erbil-Bağdat arasında sorun olmaktan çıkması için Suriye Kürt Ulusal Konseyi ile PYD/SDG arasında anlaşmaya varılması ve Türkiye’nin de kabul edebileceği bir şekilde Suriye Ordusu’na dahil olması gerekiyor. Buna ilişkin muhtelif iddialar ortaya atılsa da şu ana kadar somut bir formül üzerinde uzlaşı sağlanmış değil.
Sürdürülebilir olmayan, zoraki desteklerle ayakta kalan Esed rejiminin dış konjonktürün değişimiyle ve iç dengelerinin bitişiyle birlikte çöküşü, hem mülteci durumuna düşürülen muhalif kitlelerde hem de Şam rejimi kontrolünde yaşayan kitlelerde geniş bir sevinç dalgası oluşturdu. Bu dalganın üzerinde Şam’a taşınan HTŞ iktidarı da İdlib’de edindiği tecrübe sayesinde süreci mümkün olduğunca intikamsız, kansız ve itidalli yürütüyor. Ancak bu itidal hassas dengeler üzerine kurulu…