Ekim ayında Gazze’de topyekûn soykırımın başlamasından bu yana, Temmuz ayında Beyrut’ta Hizbullah komutanı Fuad Şükür’e suikast düzenleyen İsrail’in yürüttüğü savaşta Lübnan’da yaklaşık 600 kişi öldürüldü. Ancak patlayan çağrı cihazlarının yol açtığı kitlesel katliam, provokasyonu yeni bir boyuta taşıdı.

İsrail işgal güçlerine karşı direnmek meşru bir hak olmanın ötesinde bir gereklilik/sorumluluk iken bu direnişin yöntemlerinin ilkesel, ahlaki ve sağduyulu olması da bir o kadar gereklilik arz ediyor. Bu zor imtihanı aşmak için çaba sarfetmek yerine “İsrail’de yaşayan herkes zaten işgalcidir” gibi klişelerle mevzuyu geçiştirmek direnişe gölge düşürüyor.

Türkiye’de devlet terörünün bir topoğrafyasının çıkarılmasına Diyarbakır 5 No.lu Cezaevi’nden başlanmalı. 5 No.lu, memleketin yakın tarihiyle ve bilhassa 12 Eylül terör devletiyle yüzleşmesini ve o yapının detaylı bir tahlilinin yapılmasını sağlayacak ağırlıkta bir müze olarak tanzim edilmeli.  Geçen ay bir toplantı için gittiğim Berlin’de “Terörün Topoğrafyası” sergisini ziyaret etme imkânı buldum. Berlin’de, Duvar’ın halen varlığını […]

Sitemizde mevzuata uygun biçimde çerez kullanılmaktadır. Bilgi için tıklayınız.