Terk Ettim İhtiyatı ve İktisadı

Ekonomi yönetimi neden yerine sonuçlarla uğraşırken döviz piyasası havuzunun dengeleme tankının işlevini bozdu. İthalatçının artık döviz talebini karşılayabilmesi için TCMB’nin döviz piyasasında satıcı olması şart. TCMB satış yapmayıp Türk lirasının değer kaybına izin verse, bütçedeki KKM yükü astronomik boyutlara gelecek. Kuru baskılamaya devam ederse de TL reel olarak değer kazanıp ithalat talebi daha da artacak.  

Hayatınızın 30 yılını banka hazinelerinin “işlem odalarında” çalışan ve yönetici olarak geçirince oldukça ilginç hikâyelerle karşılaşmanız kaçınılmaz oluyor. Bu hikâyelerin birçoğu da ekonomik veya finansal krizler esnasında ortaya çıkar.

 

Geçmişte yaşanan bir anekdotun bugünler için önemli bir mesaj barındırdığını düşünüyorum. 1990’lı yılların sonlarında döviz oynaklığının yine çok olduğu bir dönemdeydik. Uzun bir toplantı nedeniyle piyasada ne olup bittiğini 4-5 saat takip edememiştim. Yerime geçer geçmez ilk işim dolar/TL seviyesine bakmak olmuştu. Ciddi bir yukarı yönlü hareket gerçekleşmişti. Aceleyle döviz işlemleri masasına gidip “Ne oldu, neden dolar yükseldi?” soruma gözünü ekrandan ayırmayan döviz işlemcisinden aldığım cevap “Alıyorlar Kerim Bey” oldu. Aldığım cevabın şaşkınlığı ile ikinci sorumu sordum: “Kimler alıyor?” Gelen cevap bu kez “Herkes alıyor Kerim Bey” idi.

 

Tabii ki sorular ve cevapları oldukça anlamsızdı. Ancak o günlerde ekonomi öyle bir noktaya gelmişti ki, piyasaların artık bir dengelenme imkânı kalmamıştı. Herkes dolar alıyordu, herkes Türk lirasından kaçıyordu. Enflasyon, parasal genişleme ve krediler yoluyla Türk lirası miktarı arttıkça dövize talep de o miktarda artıyordu. Aynı bugün gibi.

 

Kimin Aldığı mı Önemli, Neden Aldığı mı?

 

2019 Mart ile 2020 Kasım arasında görev yapan siyasiler ve bürokratlar da “Biz ekonomiyi bu hale nasıl getirdik?” diye sormak yerine “Kim döviz alıyor?” sorusuna takılıp kalmışlardı. Bankaları arayıp müşterilerine döviz satmamalarını, fiyat marjlarını açmalarını istediler. Döviz alımına ek vergi getirdiler, kambiyo rejimini sıkılaştırdılar. Bu esnada Merkez Bankası (TCMB) rezervlerini sorumsuzca ve hukuksuz olarak sattılar.

 

Oysa döviz talebi, faizleri enflasyonun altında tuttukları, kredi genişlemesi yarattıkları, bütçe açığını artırdıkları için patlamıştı. Bunu bilmelerine rağmen nedenler ile değil sonuçlar ile mücadele etmek işlerine geldi. Sonucunda ‘128 milyar dolar’ skandalı ortaya çıktı.

 

2020 sonunda bir ödemeler dengesi krizinin kapısına geldiysek de, bakan ve TCMB başkan değişikliği ile kısa bir zaman ve geçici bir itibar kazanıldı. Aradan 1 yıl geçtikten sonra aynı uygulamalara hızla geri döndük.

 

Gönüllü Yerine Zorunlu

 

Geçtiğimiz aylarda ekonomi yönetimi tarafından banka müşterilerinin işlem yaptığı döviz platformlarının kapatılmasının ve bankaların 10:00-16:00 saatleri dışında döviz işlemi yapmamalarının istendiği yazıldı.

 

Geçen hafta da bazı firmaların TCMB Başkan Yardımcısı düzeyinde aranıp döviz satmalarının rica edildiğini okuduk. Habere göre aranan firmalardan biri de arayana ayıp olmasın diye bir 100 bin dolar satıp bilgisini vermiş.

 

Bu haberler artık döviz piyasasında “gönüllü” bir satıcının kalmadığını gösteriyor. Döviz satanlar ya TCMB’den gelen telefonun korkusundan ya ihracatçılar gibi yasal zorunluluktan ya da o anlık oluşan Türk lirası ödeme ihtiyacından satmakta.

 

Şimdilerde enflasyonun %50 altında tutulan TCMB faizi, kredi genişlemesi ve bütçe açığı ile dövize talep yine arttı. Mayıs ayında kapı arkasından satılan 10 milyar dolara rağmen Türk lirası bir ayda %10’dan fazla değer kaybetti. TCMB rezervleri satıldıkça dövize talep daha da alevleniyor. Üstelik bu kez Kur Korumalı Mevduat (KKM) uygulamasıyla 55 milyar dolar üzerinde bir tutar dolara endekslenerek bütçenin altına dinamit yerleştirilip fitili yakıldı.

 

128 Milyarda İnkâr, Öfke, Pazarlık, Depresyon ve Kabullenme Aşamaları

 

128 milyar skandalı siyasi olarak gündeme gelince, hatırladığınız gibi iktidar bu satışları aşamalı olarak kabullenmişti. İnkâr ve öfke sürecinin sonunda kabullenme sürecine gelmişti. Cumhurbaşkanı 20 Nisan 2021’de Meclis’te AK Parti grup toplantısında satışları kabullenip rakamları şöyle açıklamıştı:

 

“Son iki yılda, Merkez Bankası kaynaklarından 30 milyar dolar cari açığın finansmanı için kullanılmıştır. Yabancı sermaye çıkışı için kullanılan rakam 31 milyar doları bulmuştur. Reel sektörün döviz cinsinden borcunu azaltmak için talep ettiği kaynak da 50 milyar dolara ulaşmıştır. Vatandaşlarımız da 54 milyar dolar karşılığı döviz ve altın alarak, tasarruf tercihlerinde değişikliğe gitmiştir. Gördüğünüz gibi, sadece 4 kalemde 165 milyar dolarlık bir rakam ortaya çıktı.”

 

O zamanlar oldukça net olarak hesaplanabilen 128 milyar dolarlık satışa karşı Cumhurbaşkanı 165 milyar dolarlık bir hesabı ortaya koymuştu. O kadar tartışmadan sonra bile muhtemelen kendine verilen verilerden bazıları mükerrerlik içeriyordu.

 

Sonuçta yürütülen akıl dışı politikalar nedeniyle “Neden alıyorlar?” sorusu ortada kalsa da Cumhurbaşkanı “Kimler alıyor?” sorusunun iyi kötü cevabını vermişti.

 

50 milyar doları yabancı portföy yatırımcıları, 54 milyar doları ise yurtiçi yatırımcılar almıştı. Bu iki kalem 128 milyarın %80’ini oluşturuyordu. O zamanki ekonomi yönetimi rezervlerden döviz satarak yerli ve yabancı talebini karşılayabileceğini, bu talepler bitince de döviz fiyatlarının durulacağını sanmıştı. Oysa sattıkları rezervler, o dönem kredi ile yaratılan parayı bile geri çekmeye yetmedi.

 

 

2019 Kasım ile 2020 Kasım arasındaki 1 yıllık dönemde TL cinsi krediler 800 milyar TL büyürken aynı dönemde satılan dövizin TL karşılığı 700 milyar TL civarındaydı.

 

Bu Sefer Kim Alıyor?

 

2021 sonunda itibaren kapı arkası satışları gene başladı. Ekonomist Haluk Bürümcekçi bu satışların miktarını yazının sonuna eklediğim yaklaşım ile hesaplıyor. TCMB zorunlu döviz devirlerini açıklamadığı için hesap yapmak iyice zorlaşsa da, Bürümcekçi sağlıklı bir tahmin yürütülebiliyor.*

 

Bu hesaba göre yılın ilk 4 ayında TCMB rezervlerinden döviz piyasasının “terbiyesi” için satılan tutar yaklaşık 30 milyar dolar. Mayıs rakamları açıklanınca muhtemelen ilk 5 ay satış tutarının 40 milyar doları geçtiğini göreceğiz.

 

Bu kez Cumhurbaşkanı’nın çıkıp “40 milyar dolara ne oldu, kim aldı?” sorusunun cevabını vermesini beklemiyoruz. Ancak bu kez “Kim aldı?” sorusunun cevabı oldukça farklı görünüyor. Bu cevap satışların sürdürülemezliğini de ortaya koyuyor.

 

Gelin Cumhurbaşkanı’nın geçen yıl verdiği kalemler üzerinden bu 40 milyar doları kimler almış bulmaya çalışalım.

 

Yurtiçi Yatırımcılar

 

128 milyar satılırken bu tutarın %40’ının yurtiçi yatırımcılar tarafından satın alındığını görmüştük. Bu yıl ilk 5 ay içinde ise yurtiçi yatırımcıların döviz mevduatları KKM nedeniyle düştü. KKM’ye döviz bozarak giren 28,5 milyar dolara karşı, yılbaşından 20 Mayıs’a kadar geçen sürede yurtiçi döviz mevduatları parite etkisinden arındırınca 18,3 milyar dolar azaldı. Böylece yurtiçi yerleşik yatırımcıların KKM sonrası 10 milyar dolar satın aldıkları görülmekte.

 

Yabancı Portföy Yatırımları

 

Yabancı portföy yatırımcılarının hisse ve tahvillerden çıkışları bugüne dek 4,3 milyar dolar ile sınırlı kaldı.

 

Dış Borç Ödemesi

 

İlk 3 ayda bankalar ve genel yönetim nette önemli bir dış borç geri ödemesi gerçekleştirmedi.

 

Cari Açık

 

İlk 3 ayda verilen cari açık 18 milyar dolar oldu. Mayıs sonunda 5 aylık açığın 25 ile 30 milyar dolar arasına gelmesi muhtemel.

 

Satışlar Artık İthalatçıya

 

Bu verilere bakınca bu yıl ilk 5 ayda TCMB rezervlerinden satılan 40 milyar doların önemli kısmının ithalat ödemelerinin yapılabilmesi için satıldığını görüyoruz. 128 milyar dolar satışının çoğu ise portföy tercihlerinin karşılanmasına gitmişti. O kadar satışa rağmen yaratılan devasa TL nedeniyle müdahaleler işe yaramamıştı.

 

Bugün de parasal genişleme, bütçe açığı ve kredi genişlemesi tam gaz devam etmekte.

 

 

2022’nin ilk 5 ayında TL cinsi kredi büyümesi 700 milyar TL olurken TCMB rezervlerinden satılan dövizin TL karşılığı 600 milyar TL civarında oldu. Aynı 2019-2020 döneminde olduğu gibi TCMB, kredi büyümesinin yarattığı parasal genişleme kadar döviz satarak rezervlerini boşa harcamaya devam ediyor.

 

İki Ucu Kirli Değnek

 

Ekonomi yönetimi neden yerine sonuçlarla uğraşırken döviz piyasası havuzunun dengeleme tankının işlevini bozdu. İthalatçının artık döviz talebini karşılayabilmesi için TCMB’nin döviz piyasasında satıcı olması şart. TCMB satış yapmayıp Türk lirasının değer kaybına izin verse, bütçedeki KKM yükü astronomik boyutlara gelecek. Kuru baskılamaya devam ederse de TL reel olarak değer kazanıp ithalat talebi daha da artacak.

 

Hükümet için tek çıkış yolunun bu hızlı kredi büyümesini engelleyip en azından zaman kazanmak olduğu görülüyor. Ancak önümüzdeki aylarda %90’a varacak enflasyon ortada dururken TCMB faizini %14’te tutma ısrarı nedeniyle kredi talebi hep canlı olacak.

 

“Terk Ettim İhtiyatı ve İktisadı”

 

Sinan Operası’nda Sultan Süleyman, Mimar Sinan’a sipariş ettiği eserlerin inşaat süresi uzayıp, maliyetleri altından kalkılmaz hale gelince “Terk ettim ihtiyatı ve iktisadı” aryasını söyler. Oysa Sultan’ın kısa vadede katlandığı zorlukların ardından Sinan’ın yeteneği ile ortaya dünya mirası eserler ortaya çıkar.

 

Bizi yönetenler de ihtiyatı ve iktisadı terk edeli çok oldu. Maalesef bunun sonunda ufukta eser yerine milletçe yıllar boyu ödeyeceğimiz kabarık bir fatura görünüyor.

 

*Haluk Bürümcekçi Rezerv Hesabı

 

En son çıkan yazılardan anında haberdar olmak için bizi @PerspektifOn twitter hesabımızdan takip edebilirsiniz.

İLGİLİ YAZILAR

Sitemizde mevzuata uygun biçimde çerez kullanılmaktadır. Bilgi için tıklayınız.