Türk Mizahının Köşe Taşları
Türkiye’de 150 yılı aşan bir maziye sahip mizah basını, toplumun geçirdiği değişimi yansıtabilecek en verimli mecradır. Bir toplumun katettiği yolu ve durduğu noktayı görünür hale getiren mizah dergileri, Türk Basın Tarihi’nde her zaman en çok satan dergiler olmuşlardır.
Osmanlı Devleti’nde 19’uncu yüzyılın ikinci yarısında okuyucusu ile bulaşan mizah dergileri şüphesiz Tanzimat düşüncesinin en önemli ürünlerinden birisidir. Çoğunlukla anonim kaynaklı sözlü mizahın “gazete kültürü” çerçevesinde yazı ile buluşması sonucu ortaya çıkan mizah dergileri günümüze kadar toplumsal hayatın bir parçası olabilmeyi başarabilmiştir.
150 yıllık bir geçmişe sahip olan Türk Mizah Yazını genel olarak Tanzimat Mizahı, II. Meşrutiyet Mizahı ve Cumhuriyet Mizahı olmak üzere üç dönem üzerinden incelenebilir. Bu dönemselleştirmenin dayanağını oluşturan olgu ise mizah dergilerinin kullandığı anlatı formları ve bu formların geçirdiği değişimdir.
Sözlü Mizahtan Yazılı Mizaha: Tanzimat Mizahı Dönemi
Türk Basın Tarihi’ne ilişkin literatür ilk mizah dergisi olarak Hovsep Vartanyan’ın Boşboğaz Bir Adem’ini kabul etmektedir. Ancak son dönem yapılan çalışmalar bu eserin bir süreli yayından çok risale olduğunu ortaya koymuştur.¹ Aynı durum ilk Türkçe mizah dergisi konusunda da söz konusudur. Literatürün büyük kısmı Teodor Kasap tarafından 24 Kasım 1870 tarihinde yayımlanan Diyojen’i işaret eder. Ancak Terakki gazetesinin ilave olarak verdiği ve Ali Raşid imzası ile 14 Mayıs 1870 tarihinde yayımlanan Terakki dergisi ilk Türkçe mizah dergimizdir. Terakki dergisinin yayın hayatına başlaması Türk Mizah Yazını’nın ilk dönemi olan Tanzimat Mizahı döneminin de başlangıcıdır. 1870-1877 yıllarını kapsayan bu dönemin öne çıkan dergileri ise Hayal ve Çaylak’tır.
Tanzimat mizahının en üretken yayıncısı Mehmet Tevfik tarafından 1 Şubat 1876 tarihinde yayınlanan Çaylak dergisi 162 sayı yayınlanmıştır. Gündelik hayat ile mizah arasında başarılı bir denge kurmayı başaran dergi ilk Türk karikatürist Ali Fuat Bey’in çizimleri ile okuyucu tarafından ilgi ile karşılanmış hatta yayıncısı Mehmet Tevfik’in Basın Tarihi içerisinde “Çaylak Tevfik” şeklinde anılmasında etkili olmuştur. Bu dönemin önemli bir diğer dergisi ise Hayal’dir. 30 Ekim 1873 tarihinde yayın hayatına başlayan dergi Teodor Kasap tarafından yayınlanmıştır. Bu dönemin en uzun soluklu dergisi olan Hayal, toplam 368 sayı yayımlanmıştır. Yedi yıl gibi kısa bir dönemi kapsayan Tanzimat Mizahı döneminde okuyucu ile buluşan diğer mizah dergileri ise şöyledir; Terakki, Asır, Terakki Eğlence, Diyojen, Letaif-i Âsar, Çıngıraklı Tatar, Hayal, Tiyatro, Şafak, Latife, Şarivari Medeniyet, İbretnüma-yı Alem, Meddah, Kahkaka, Geveze, Çaylak ve İzmir’de yayınlanan Kara Sinan.
Bu dönemin temel anlatı formu “muhavere”dir. İki kişi arasında karşılıklı konuşma olarak tanımlanan muhavere, mizah dergilerinin sözlü mizah formlarından ödünç aldığı bir anlatı biçimidir. Özellikle Geleneksel Halk Tiyatrosu etkisiyle bu form Karagöz-Hacivad üzerinden şekillenmiştir. Teodor Kasap’ın dergisine “Hayal” ismini seçmiş olması bu açıdan bir tesadüf değildir. Hatta dergi “mukaddime”sini² bir Karagöz-Hacivad oyunu biçiminde formüle etmiştir. Görselliğin ikinci planda olduğu bu dönem karikatür açısından kısırdır. Hem çizer sayısının az oluşu hem de karikatür basmanın dönem şartları açısından maliyetli oluşu bir anlatı formu olarak karikatürün her nüshada bir adet basılmasına sebep olmuştur ki bu dönem dergilerinde toplam 850 ile 900 arası³ karikatür yer almıştır.
Sessizlik Sonrasındaki Çığlık: II. Meşrutiyet Mizahı
1877 yılında Osmanlı topraklarında mizah dergileri sessizliğe gömülür. Yeni dergilerin yayınlamasına ruhsat verilmez ve mevcut dergiler de kapatılır. Bu sessizlik 1908 yılında II. Meşrutiyet ile son bulacaktır ki sessizliği bozan ilk dergi 6 Ağustos 1908 tarihinde yayımlanmaya başlayan Boşboğaz ile Güllabi’dir. Bu dönemin öne çıkan dergileri ise Kalem ve Cem’dir. 3 Eylül 1908 tarihinde Salah Cimcoz ve Celal Esad Arseven tarafından yayınlanan Kalem dergisinde Refik Halid Karay’ın yazıları ve Cemil Cem’in karikatürleri yer alır. Dergi toplum tarafından o kadar ilgi görür ki 13 bin⁴ tiraj rakamını yakalar. Kalem’in tiraj rakamlarını yakalayan Cem dergisi ise Cemil Cem tarafından 10 Kasım 1908 tarihinde yayımlanır. Bu iki derginin II. Meşrutiyet sonrası mizah basını içerisinde öne çıkmasını sağlayan unsur ise Batı tarzı karikatürü kullanmalarıdır. Özellikle Fransız tarzı karikatür anlayışını benimseyen Kalem ve Cem dergileri, karikatürü tanımlayan ve bir mizah dergisi için ne kadar önemli bir anlatı formu olduğunu fark eden ilk dergilerdir. Öyle ki Cemil Cem, ortaya koyduğu karikatür anlayışı ile “Türk karikatürün babası” unvanını almıştır. Bu usta kalemin karikatürleri dönemin diğer dergileri tarafından da izinsiz kullanılmıştır.
Bu dönemin en uzun soluklu dergisi ise 10 Ağustos 1908 tarihinde yayımlanmaya başlayan ve 1935 yılına kadar yayın hayatını sürdüren Ali Fuat Bey’in Karagöz dergisidir. Bu derginin en önemli özelliklerinden birisi de Tanzimat mizahının Geleneksel Halk Tiyatrosu’ndan aldığı gölge oyunu üzerinden şekillenmiş mizah anlayışını sürdürmesidir.
I. Meşrutiyet Mizahı içerisinde ayrı bir başlık açılması gereken dönem ise Millî Mücadele dönemidir. Millî Mücadele dönemi mizah basını açısından iki dergiyi karşı karşıya getirmiştir. İstanbul hükümetini destekleyen Aydede ile Ankara hükümetini destekleyen Güleryüz.
Aydede, Refik Halid Karay tarafından 2 Ocak 1922 tarihinde yayımlanır. Dergi ilk sayısında Cemil Cem imzalı bir karikatüre de yer verir. Refik Halid’in yanı sıra Reşat Nuri Güntekin, Selami İzzet Sedes, Osman Cemal Kaygılı, Yusuf Ziya Ortaç, Orhan Seyfi Orhon, Ercüment Ekrem Talu, Enis Behiç Koryürek ve Vedat Örfi Bengü gibi isimlerin yazıları da dergide yer alır. Yazar kadrosu kadar çizer kadrosu da zengin olan dergide Ahmet Rıfkı, Ahmet Münif Fehim, Ramiz Gökçe ve Ratip Tahir Burak imzalarına rastlanmaktadır. Toplam 90 sayı yayımlanan dergi 9 Kasım 1922 tarihinde kapanır.
5 Mayıs 1921 tarihinde yayımlanmaya başlayan Güleryüz ise kariyerine karikatürist olarak başlayan Sedat Simavi’nin dergisidir. Sedat Simavi’nin yanı sıra dergide Cevat Şakir Kabaağaçlı, Ahmet Rasim, Yusuf Ziya Ortaç, Orhan Seyfi Orhon, Ercüment Ekrem Talu ve Vedat Örfi Bengü’nün yazıları ve çizimleri yer alır. Sedat Simavi 14 Ağustos 1924 tarihinde 122’nci sayısında Güleryüz’ün yayın hayatına son verir.
Millî Mücadele sürecinde karşı karşıya gelen bu iki dergiden Aydede’nin hedefinde Mustafa Kemal yer alırken Güleryüz’ün hedefinde ise Refik Halid ile Ali Kemal bulunmaktadır. Ali Kemal ile Refik Halid’in Millî Mücadele karşıtlığı sembolü haline gelmesinde Ankara Hükümeti karşıtı yayınlarının yanı sıra Refik Halid’in Posta ve Telgraf Umum Müdürlüğü görevini yürütürken Anadolu direnişinin iletişim imkânlarını sekteye uğratmaya yönelik Anadolu’daki posta müdürlerine gönderdiği “Müdafaa-i Milliye ve Redd-i İlhak Cemiyetlerinin verecekleri telgrafların keşide kılınmaması” emri de etkilidir.⁵ İki dergi arasında yaşanan mizah savaşı, Aydede’nin kapanması ve Refik Halid’in yurt dışına kaçışıyla son bulmuş; Güleryüz’ün ifadesiyle “güneş doğunca ay batmış”tır.⁶
I. Meşrutiyet’in ilanı ile tekrar yaşam alanı bulan mizah basını açısından bu dönemin de temel anlatı formu muhaveredir. Kuşkusuz en önemli değişimi ise karikatür geçirmiştir. Tanzimat Mizahı döneminde sadece son sayfada yer alan karikatür dönem dergilerinde ilk sayfa ve iç sayfalarda da görülmeye başlanır. Nicel olarak kullanılan karikatür sayısındaki artışın yanı sıra kullanılan karikatürlerin ebatlarında da büyüme gözlemlenir. Bununla birlikte karikatür ile oluşturulmuş kapak sayfası kullanımı da bu dönemde başlamıştır. Anlatı formu açısından bu dönem dergilerinin nesir ile görsellik arasında bir denge kurmaya başladıklarını söylemek mümkündür. Bu dönemin en önemli özelliklerinden birisi de Cumhuriyet Dönemi Mizahı’nın etkin çizer ve yazarlarının yetiştiği dönem olmasıdır.
Yazıdan Görsele Geçiş: Cumhuriyet Dönemi Mizahı
I. Meşrutiyet Mizahı’nın mirasını Cumhuriyet Dönemi Mizahı’na aktaran isimler arasında Yusuf Ziya Ortaç ve Orhan Seyfi Orhon önemli bir yer tutmaktadır. 7 Ocak 1922 tarihinde yayımlamaya başladıkları Akbaba dergisi aralıklı da olsa 55 yıl ayakta kalarak kırılması zor bir rekora imza atmıştır. Derginin yayın hayatı üç döneme ayrılır. 1922-1931 yıllarını kapsayan ilk döneminde siyah-beyaz yayımlanan dergi tasarım noktasında Aydede dergisine benzemektedir. 1933-1949 yılları arasında tasarımını ve görselliğini değiştiren Akbaba, üçüncü döneminde de görselliğe ağırlık veren özellikle de kapak tasarımları ile gündeme gelen bir dergi olmuştur. Türk Basın Tarihi içerisinde “ne pahasına olursa olsun Akbaba’yı çıkarma” politikası gütmesi hasebiyle siyasi iktidara yakın olmayı tercih eden bir dergi olarak anılmaktadır; tek parti döneminde CHP’nin karşısında kim varsa ona muhalefet eder ve 1950-1960 arası da Demokrat Parti destekçisidir.
Bu kadar uzun süre okuyucu ile buluşan bir derginin varlığı şüphesiz mizah ve karikatür ile ilgilenen herkesin Akbaba ile yollarının kesişmesine neden olmuştur.⁷ Yarım asrı geçen yayın periyodunda Akbaba dergisi Türk Mizahı açısından bir okul hüviyeti taşımaktadır. Özellikle “Genç Fırçalar” başlıklı bölüm ile amatör çizerlere kapılarını açan dergi; Orhan Ural, Turhan Selçuk, Mim Uykusuz, Nehar Tüblek, Bedri Koraman, Eflatun Nuri Erkoç, Suat Yalaz ve Semih Balcıoğlu gibi isimlerin karikatür kariyerlerine başladıkları yerdir.
Gerek içeriği gerekse de uygulamaları açısından ardılları olan mizah dergilerini şekillendiren bir diğer önemli dergi ise Gırgır’dır. Oğuz Aral tarafından 1972 yılında Gün ve Günaydın gazetelerinde bir köşe olarak başlayan Gırgır, 7 Ağustos 1972 tarihinde müstakil bir dergi halini alır. Gırgır’ın bir efsane haline dönüşmesi ise 1973 yılından sonrasına denk gelir. Derginin çıkış tarihi 1971 Muhtırası sonrasına denk geldiği için içerik noktasında siyaset tercih edilen bir konu olmaz.⁸ Cinsellik ağırlıklı ilk dönem yayınları ise yazar ve çizer kadrosunun zenginleşmesiyle yavaş yavaş terk edilir. Özellikle de televizyon yayınlarının 1974’ten sonra haftada altı güne çıkarılması ile de içerik üretimi tamamen televizyon ile gündelik hayat pratikleri üzerine yoğunlaşır. Gırgır’ı önemli kılan unsurlardan bir diğeri ise çizerlerini kendi okuyucuları arasından çıkararak bir okul haline dönüşmesidir. “Çiçeği Burnunda Karikatürcüler” köşesi ile amatör çizerlere kapısını açan Oğuz Aral aynı zamanda bu amatör çizerlere telif ödeyerek karikatüristliğin bir meslek haline gelmesinde de etkili olmuştur. 1975’ten itibaren “Çiçeği Burnunda Karikatürcüler” köşesi sayesinde İrfan Sayar, Hasan Kaçan, Orhan Alev, Necdet Şen, Ergün Gündüz, Sarkis Paçacı, Behiç Pek, Özden Öğrek, Gani Müjde, Şevket Yalaz ve Haslet Soyöz gibi isimler profesyonel hayata adım atmışlardır.
Gırgır dergisine dair hatırlarda kalan en önemli olgu ise “Dünyanın en çok satan üçüncü dergisi” söylemidir. Bu iddianın doğruluğunu teyit edecek bir bilgi ya da dayandırıldığı bir istatistiki veri yoktur. Ancak Gırgır çok satan bir dergidir. İlk sayısı 40 bin satan dergi, 1987 yılında 500 bin satış rakamına ulaşmıştır.⁹ Türkiye’de bu rakamı yakalayan bir mizah dergisi hiç olmamıştır. 1989 yılında dergiyi Ertuğrul Akbay’ın satın alması ile efsane sona erer.
1970’li ve 1980’li yılları domine eden Gırgır dergisi 1990 sonrası mizah dergiciliğini de şekillendirmiştir. 1986 yılında Gırgır dergisinden ayrılan bir grup yazar ve çizer Limon dergisini çıkarır. Daha sonra Engin Ergönültaş Pişmiş Kelle’yi yayımlar. Onu Hıbır dergisi izler. 1990’lardan 2000’lere kadar olan süreçte yükselen yıldız ise LeMan dergisidir. LeMan’dan ayrılan bir grup 2001 yılında Lombak dergisini yayımlar. Lombak’ı Penguen, Fermuar ve Uykusuz dergileri takip eder.
I. Meşrutiyet ’in özellikle karikatürü tanımlaması ve dergilerdeki kullanım alanlarının çeşitlendirilmesi sonucu görselin mizah basınındaki ağırlığının artışı Cumhuriyet döneminde zirveye ulaşmıştır. Artık mizahın temel anlatı formu görsel/karikatür olmuştur. Yazı, bu dönemde karikatürün içine yerleştirilmiştir. Bol konuşma balonlu, gündelik konular ve tiplerin üzerine inşa edilen bir karikatür anlayışı gelişmiştir. Bu durumun sebeplerinden birisi kuşkusuz ofset baskının sağladığı kolaylıktır. Mizah basınında görselliğin yükselişi çizgi romanların da mizah dergilerinde kendisine yer bulmasını sağlamıştır. Bu konuda başı çeken dergilerinden birisi de Gırgır’dır. Oğuz Aral’ın Utanmaz Adam’ı, Nuri Kurtcebe’nin Gaddar Davut’u, Bülent Arabacıoğlu’nun En Kahraman Rıdvan’ı dergide sürekli yayımlanan çizgi romanlardır. Bunların yanı sıra İlban Ertem, Ergün Gündüz ve Şevket Yalaz da çizgileri ile dergiye katkıda bulunmuşlardır.
Türkiye’de 150 yılı aşan bir maziye sahip mizah basını, toplumun geçirdiği değişimi yansıtabilecek en verimli mecradır. Bir toplumun katettiği yolu ve durduğu noktayı görünür hale getiren mizah dergileri, Türk Basın Tarihi’nde her zaman en çok satan dergiler olmuşlardır.
__
¹Bkz. Hovsep Vartanyan, Boşboğaz Bir Âdem, Çev. Murat Cankara, Koç Üniversitesi Yayınları, İstanbul, 2017.
²Mukaddime, bir süreli yayının çıkış amacını, hedeflerini ve kendini tanımladığı bir nevi önsöz yazısıdır. Hayal dergisinin mukaddimesi için bkz. Gökhan Demirkol, “Tanzimat Dönemi Türkçe Mizah Dergilerinin
‘Mizah’ı Tanımlama Biçimleri (1870-1877)”, Alay Kitabı, Haz. Emine Gürsoy Naskali, Kitabevi Yayınları, İstanbul, 2019, ss.23-59
³Bu rakam ulaşılabilen dergi nüshaları göz önüne alınarak hesaplanmıştır. Yeni bulgular ışığında değişmesi mümkündür.
⁴Kalem, Sayı: 9, 1 Kasım 1908 (19 Teşrinievvel 1324).
⁵Gökhan Demirkol, “Kurtuluş Savaşı’nda Mizahın İki Cephesi: Güleryüz, Aydede’ye Karşı”. İletişim Kuram ve Araştırma Dergisi, 2015 (41), s.150.
⁶Derginin “güneş” ile tasvir ettiği Mustafa Kemal’dir. İzmir’in Yunan işgalinden kurtarılması ve ardından Aydede dergisinin kapanması üzerine Güleryüz bu ifadeyi kullanmıştır. Demirkol, a.g.m., s.167.
⁷Levent Cantek, “Yusuf Ziya’nın Akbaba Mizah Dergisi”, Tarih ve Toplum, 2010 (10), s.91.
⁸Gökhan Demirkol, Gırgır, İletişim Yayınları, İstanbul, 2018, s.71.
⁹Rakamların tamamı için bkz. Demirkol, a.g.e., s. 105.