Türkiye’de Çeçen Cinayetleri
Çeçen İçkerya Cumhuriyeti Türkiye Fahri Konsolosu olan Medet Önlü’nün 22 Mayıs 2013’te Ankara’da öldürülmesi önemli bir gelişmeydi. Ancak bu cinayet, Türkiye’deki Çeçen cinayetleri, diğer siyasi cinayetler ve hatta uluslararası cinayetlere oldukça benzer, karmaşık bir mesele olarak önümüzde duruyor.
Medet Önlü cinayeti, 22 Mayıs 2013 tarihinde Türkiye’nin başkenti Ankara’da yaşanan oldukça önemli bir gelişmeydi. Anaakım medya olayı ilk etapta bir iş adamı cinayeti olarak haberleştirdi, ancak öldürülen kişi Çeçenlerin önde gelen bir ismiydi. Çeçen İçkerya Cumhuriyeti Türkiye Fahri Konsolosu olan Önlü, 1990’lı yıllardan itibaren aktif yürüttüğü faaliyetlerle Türkiye’deki Çeçenlerin doğal bir temsilcisi olmuştu. Farklı toplumsal kesimlerle kurduğu ilişkilerle Çeçen meselesini gündeme getirmeye çabalayan Önlü, bunu önemli ölçüde başarmıştı. Fakat bu durum birilerinin dikkatini çekmiş ve Önlü ismi, ortadan kaldırılması gereken bir hedefe dönüşmüştü.
Türkiye’de 2008-2015 yılları arasında toplam dokuz Çeçen muhalifin profesyonel suikastlar sonucu öldürüldüğü düşünülürse, Önlü cinayetinin farkı neydi? Şüphesiz en belirgin özellik Önlü’nün Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olmasıydı. Öldürülen diğer birçok isim Rusya Federasyonu vatandaşıydı, hatta birçoğunun cephede Rusya’ya ve Rus yanlısı Kadirov’a karşı savaştığı bilinen bir gerçekti. Medet Önlü’nün hikâyesi ise bambaşkaydı, onun kökenleri 1850-1950 yılları arasında Anadolu’ya göç eden Kafkasyalıların hikâyesiyle ortaktı ve ataları bugün Kahramanmaraş sınırları içerisinde kalan ve Çeçenlerin yoğun olarak yaşadığı Çardak bölgesine yerleşmişti.
Çeçenlerin Osmanlı’ya Göçü ve Medet Önlü’nün Hikâyesi
Medet Önlü, 1960 yılında Kahramanmaraş’ın Göksun ilçesine bağlı Çardak’ta dünyaya gelmişti. Çeçenlerin bir kısmı, yüzyıllar boyu süren Kafkas-Rus Savaşları’nın ardından Osmanlı’ya göç etmeyi tercih etmişlerdi. Bunun en büyük nedeni, kimi direnişçi aile ve sülalelerin Çarlık Rusya hâkimiyeti altına geçen Kafkasya’da yaşam imkânı bulamamasından kaynaklanıyordu. İslam dinini Anadolu’da özgürce yaşama isteği de göç süreçlerinin diğer bir motivasyon kaynağıydı. Dolayısıyla Türkiye’deki Çeçen ve diğer Kafkas toplulukların Anadolu’da bulunma nedeni zorunluluktan kaynaklanıyordu; onları vatanlarından koparan Rusya’ya karşı duydukları hisler nesilden nesle aktarıldı.
Önlü, işte böylesi bir atmosferde dünyaya geldi ve varlıklı olmayan yedi çocuklu bir ailede büyüdü. 10 yaşında babasını kaybetmesinin ardından devlet bursuyla İzmir, Kahramanmaraş, Adıyaman gibi farklı illerde eğitim gördü. Üniversite hayatına Bursa’da devam etti ve Uludağ Üniversitesi Kamu Yönetimi Bölümü’nden mezun oldu. Kafkas sivil toplum kuruluşlarıyla geliştirdiği ilişkiler neticesinde Çeçen kökenine olan ilgisi gittikçe arttı. Dindar bir ailede yetişen Önlü, Türkiye’nin politik atmosferi içerisinde kendisini daha İslami hassasiyetleri olan bir çizgide konumlandırmıştı; Millî Görüş çizgisiyle yakın bir ilişkisi vardı. Gençlik dönemlerinde kişisel çabalarıyla Çeçenceyi öğrenen Önlü, Ürdün’deki Çeçenlerle de diyalog geliştirmişti. Önlü, aynı zamanda Birleşik Kafkasya idealine inanıyordu ve hayatı boyunca diğer Kafkas halklarıyla olan ilişkilere büyük önem vermişti.
Önlü’nün Siyasi Tanışıklıkları
Medet Önlü’nün hayatını etkileyecek olan en büyük gelişme, Sovyetler Birliği dağılmak üzereyken 1 Kasım 1991 tarihinde Çeçenya’nın bağımsızlığını ilan etmesiyle başlayacaktı. Önlü’nün Türkiye’de temsil ettiği; Cevher Dudayev, Zelimhan Yandarbiyev, Aslan Mashadov, Ahmed Zakayev gibi Çeçen liderlerin barışçıl ve itidalli bir çizgisiydi. Önlü, ne kadar bağımsızlık yanlısıysa o kadar da barış yanlısıydı, hayatı boyunca eline silah almamıştı. Önlü, aynı jenerasyondan geldiği Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve eski Cumhurbaşkanı Abdullah Gül gibi isimlerle de kişisel tanışıklıkları olan, onlarla Millî Görüş çatısı altında siyaset yapmış, yıllar boyu Çeçen meselesiyle ilgili sahada yürüttüğü aktif çalışmalar sonucunda kamuya mal olan bir isme dönüşmüştü.
Önlü’nün dahil olduğu Çeçen ulusal hareketi veya İçkeryacılık olarak bilinen bu çizgi, en başından itibaren Çeçenya bağımsızlık mücadelesini şekillendiren temel doktrini oluşturuyordu. Radikal hareketlere uzak, diplomasiye açık bu çizgi Boris Yeltsin liderliğindeki Rusya yönetimi tarafından bile kabul edilmiş, 1990’lı yılların ikinci yarısından itibaren Çeçenya’nın masada olmasını sağlayıp, resmi olarak tanınmasının önünü açmıştı. Önlü, bu çizgiden geriye sağ kalan en önemli isimle, Londra’da sürgünde bulunan Ahmed Zakayev ile iş birliği halindeydi. Fakat bu barışçıl yol, Rusya’da yaşanan iktidar değişikliğinin ardından başa geçen Vladimir Putin tarafından yok sayılmış, anlaşma masası devrilmiş ve Çeçenya’ya yönelik ikinci bir işgal girişimi başlatılmıştı.
Önlü Cinayeti: Neden ve Nasıl?
Yıllarca süren savaş sonucunda toplam 1 milyonluk nüfusu olan Çeçenlerin 250 bini hayatını kaybetmişti. Zamanla direniş dağlara çekilmiş ve sürgünde önemli bir Çeçen nüfus oluşmuştu. Fransa, Almanya, Ukrayna, Azerbaycan, Gürcistan, İnguşetya gibi ülkelere dağılan Çeçenlerin bir durağı da Türkiye’ydi. 1999 yılında başlayan İkinci Çeçenya-Rusya Savaşı ile çoğu çocuk, kadın ve gazilerden oluşan 2.000’in üzerinde Çeçen mülteci, İstanbul’daki derme çatma kamplara yerleşti. Önlü bu dönemde onlara da yardımcı oldu. 2000’li yıllarda baskı altına alınan Çeçen muhaliflerin bazıları Türkiye’ye sığındı; bu isimlerin de Önlü ile ilişkisi vardı. Radikal hareketlere kayabilme potansiyeli taşıyan Çeçen direnişçileri Önlü’nün durdurduğu ifade ediliyordu. Önlü cinayetinin sebebi, Çeçenlerin çatışma bölgelerinde yabancı savaşçı olarak kullanılmasını önleme çabalarından kaynaklanıyor olabilir miydi?
Bu soruya cevap vermeden önce Medet Önlü cinayetinin nasıl yaşandığını açmak gerekiyor. Önlü’nün 22 Mayıs 2013 tarihinde öldürüldüğünü belirtmiştik. Medyaya yansıyan bilgilere göre suikastçının hedefi, operasyonu 21 Mayıs günü gerçekleştirmekti ancak bunu başaramadı. Önlü’yü öldüren tetikçi, Murat Aluç’tu. Suikastın planlayıcısı Rızvan Ezbulatov ise Rus vatandaşı bir Çeçen; defalarca Türkiye’ye girip çıkmış, hatta burada suç işleyerek hapse girmiş, mafya ve çetelerle ilişki kurmuş ve o sırada hâlâ kaçak olarak yaşamaya devam eden biri. Ezbulatov, Türkiye’ye gelip cezaevinde tanıştığı Mehmet Akif Cömert’ten cinayeti işleyecek tetikçi bulmasını istiyor. Cömert, Murat Aluç’u nihayet Ezbulatov ile tanıştırıyor, şoför ve yardımcı olarak da Aluç’un yanına Ömer Peltek görevlendiriliyor. Aluç, Önlü cinayetinden 1,5 yıl, Cömert 2 yıl , Peltek ise 4,5 yıl sonra tutuklandı. Önlü cinayetinin görünürdeki failleri bu isimler, ancak kimliği cinayetten bir gün sonra teşhis edilmesine rağmen azmettirici Ezbulatov’un cinayetten iki gün sonra Atatürk Havalimanı’ndan Rusya’ya kaçtığı, hiçbir zaman tutuklanıp sorgulanmadığı ortaya çıktı. Bu durumda Ezbulatov’a emri kimin verdiği hâlâ meçhul.
Tam bu noktada Medet Önlü’nün devlet tarafından bilinen bir isim olduğunun altını çizmek gerekiyor. Türkiye’de Çeçen cinayetleri başladığı zaman kendisine koruma tahsis edilmişti, emniyet ve istihbarat birimleri tarafından yıllardır takipte olan biriydi. Türkiye Dışişleri Bakanlığı, İçişleri Bakanlığı ve Emniyet Genel Müdürlüğü başta olmak üzere, Çeçen meselesiyle ilgili temasta olduğu birçok kurum, bakanlık, siyasetçi vardı; özetle bürokratik çevresi genişti.
ABD’nin Boston kentinde 15 Nisan 2013 tarihinde gerçekleştirilen saldırı sonrası medyada boy gösteren Önlü, Çeçenlerin kriminalize edilmek istendiğini belirtmişti. Yine mahkemelerde birçok yakınının ifade ettiği üzere Önlü, Çeçenlerin ve Kafkasyalıların yabancı savaşçı olarak Suriye, Irak gibi bölgelere gitmelerine karşı çıkmış, kendi ülkeleri dışında başka bir yerde savaşmamaları için mücadele etmişti. Bununla ilgili Türkiye’ye gelen birçok Çeçen’e barınma ve iş imkânları sağlamış, onları kötü haldeki kamplardan çıkarıp toplu konutlara taşımıştı. Yine birçok kaynakta Önlü öldürüldükten sonra bazı Çeçen komutanların Suriye’ye gittiği ve bölgedeki savaşlara katıldığı ifade ediliyor. Bir diğer ifadeyle Önlü isminin ortadan kaldırılması, uluslararası güçlerin müdahil olduğu savaşlarla bağlantılı bir noktaya tekabül ediyor olabilir.
Kafkasyalılara Verilen Mesaj
Önlü cinayetinin 21 Mayıs 2013 tarihine planlanması da ayrı bir sorgulama gerektiriyor. Çerkesler için bu tarihin özel bir önemi var. 21 Mayıs 1864 Büyük Kafkas Sürgünü, yüzyıllarca devam eden Kafkas-Rus Savaşları’nın bittiği tarih olarak kabul ediliyor. Kafkasyalılar her sene 21 Mayıs’ta çeşitli organizasyonlar düzenleyerek hayatını kaybeden atalarını anıp onların ideallerine sahip çıkıyorlar. Dolayısıyla burada mesajın önce Çeçen muhaliflere, daha sonra ise Rusya karşıtı olan daha büyük kesimlere verildiği açık. O tarihlerde Çerkesler, İstanbul ve Ankara başta olmak üzere, bulundukları bölgelerde büyük mitingler organize edip, atalarının katliama uğradığı Soçi’de 2014 Kış Olimpiyatları düzenlenmesine karşı durdular. 2008 yılında başlayan protestolarda, sayıları her sene katlanarak artan ve 10 binleri bulan kitleler, 21 Mayıs’larda Rusya Başkonsolosluğu önüne yürüyüp basın açıklamaları gerçekleştiriyordu ve bu durum Rusya’dan sert tepkiler gelmesine neden oluyordu.
Önlü cinayetinin bu anlamda Türkiye’deki Kafkasyalıları şoka uğrattığının belirtilmesi lazım. Elbette burada en büyük etken, aynı ataları gibi Osmanlı coğrafyasına göç etmiş, kendilerine benzeyen Türk vatandaşı bir Çeçen’in gündüz vakti Ankara’nın merkezinde suikasta uğraması. Buna rağmen çeşitli Kafkas sivil toplum kuruluşları, Medet Önlü cinayetinde aktif bir pozisyon aldı ve insan hakları dernekleriyle birlikte Medet Önlü İçin Adalet Komitesi kuruldu. Soruşturmanın uzayıp faillerin bir sene kadar yakalanamamasının ardından platform işleri hızlandırdı. Önlü cinayetinin örtbas edileceği ihtimali gündeme gelince konuyla ilgili kamuoyu daha fazla bilgilendirildi ve ailenin rızası alınarak dava Avukat Erdal Doğan’a verildi.
Türkiye’de Çeçen Cinayetleri
Önlü cinayetine daha sonra Fethullahçı Terör Örgütü (FETÖ) bile dahil oldu. Suikastın gerçekleştiği dönem FETÖ belki de Türkiye’deki istihbarat, güvenlik ve emniyet güçleri içerisindeki en güçlü dönemini yaşıyordu, ancak Rusya’da 2008 yılından itibaren aşırılık yanlısı örgüt olarak tanımlanmış ve faaliyetleri azaltılmıştı. FETÖ bu cinayetlerin önünü açarak Rusya ile kurulacak ilişkilerde yeni bir dönem başlatmak istemiş olabilir mi? Hatırlayacağımız üzere, Türkiye’deki ilk Çeçen cinayetleri 2008 yılında yaşanmıştı. 6 Eylül 2008 tarihinde Gazi Edilsultanov, Başakşehir’de uzun namlulu silahla vurularak öldürülmüştü. Bu cinayetten iki ay sonra İslam Canibekov, Ümraniye’de uğradığı saldırı sonucu hayatını kaybetmişti.
O yıllarda Türkiye’deki Çeçen cinayetleri açık seçik işlenir olmuştu: İstanbul Zeytinburnu’nda üç Çeçen, tarihler 16 Eylül 2011’i gösterirken gündüz vakti kafalarından vurularak öldürülmüştü. Çeçen muhaliflere yönelik profesyonel suikastlar, 1 Kasım 2015 tarihinde yine Başakşehir’de gündüz vakti işlenen Abdülvahid Edilgeriyev cinayetine kadar devam etti. 2008-2015 arası yaşanan bu cinayetlerde Medet Önlü dahil toplum dokuz Çeçen infaz edildi. Bütün bu olaylarda zanlıların hemen yakalanmaması, bir dönem tutuklanıp daha sonra Rusya’ya teslim edilmeleri dikkat çekici gelişmelerdi.
Yine ilginç bir biçimde, Türkiye-Rusya arasında 24 Kasım 2015 tarihinde yaşanan uçak krizinin ardından hiçbir Çeçen’in öldürülmediğini de not etmemiz gerekiyor. Hatta artık Çeçen muhaliflere suikast hazırlığında olduğu belirtilen kimi isimlerin tutuklandıklarını biliyoruz. Emniyet Genel Müdürlüğü ve Milli İstihbarat Teşkilatı’nın İstanbul ve Ankara’da 11 Ekim 2021 tarihinde başlattıkları operasyonda altı Rus ajanının tutuklanması bunun tipik bir örneğiydi. Bu tutuklamalardan sadece beş gün sonra Rus yanlısı Çeçen lider Ramzan Kadirov’un gizli bir şekilde Antalya’ya gelip Çeçen muhaliflere gözdağı vermesi ise cinayetlerle ilgili bir diğer bağlantıyı gözler önüne seriyordu. Kadirov, yıllardır Türkiye’de meşruiyet arayışıyla çeşitli faaliyet ve organizasyonlar düzenlemek istemiş, ancak bunun birçoğuna Medet Önlü engel olmuştu.
Sonuç olarak Medet Önlü cinayeti, Türkiye’deki Çeçen cinayetleri, diğer siyasi cinayetler ve hatta uluslararası cinayetlere oldukça benzer, karmaşık bir mesele olarak önümüzde duruyor. Cevap verilemeyen birçok sorunun ortaya çıkması, konu üzerine derinleşmeyi engelliyor. Devletin içerisine sızan çeşitli örgütlerin cinayetle olan bağlantılarının deşilmesi, konunun uluslararası boyutunu ortaya çıkarabilir. Bu noktada Önlü cinayetiyle ilgili yapılacak kapsamlı araştırmalar büyük önem taşıyor, fakat bürokrasi ve sivil alandan konuyla ilgili ciddi girişimler olduğu henüz söylenemez.