Türkiye’nin Suriye’de Zor Operasyonu
Ankara’nın Rusya’nın işaret ettiği alana ABD’ye rağmen bir operasyon düzenlemesi durumunda, Batı bloku ile bağları iyice zayıflatmaya karar verdiğini söylememiz mümkün olacak. Ne var ki, enikonu tüm aktörler ve etmenler düşünüldüğünde, Suriye’nin kuzeyinde Ankara’nın şu an istediği askeri derinlik ve etkiyi yakalaması oldukça zor görünüyor.
2016’dan bu yana Ankara için bir güvenlik dosyası haline dönüşen Suriye konusu yeniden Türkiye’nin gündeminde. Esed rejimini devirmek ise artık çok konuşulmuyor. YPG’nin Türkiye sınırındaki varlığı ve Rusya aracılığı ile Şam yönetimi ile yürüttüğü özerklik görüşmeleri, Ankara’nın rekabetçi bir iş birliği içinde olduğu Rusya ile YPG konusunu yeniden gündeme getirmesine neden oldu.
Geçen ay sonunda Soçi’de gerçekleşen Erdoğan-Putin görüşmesinin hemen öncesinde YPG’nin Tel Rıfat bölgesinden TSK üsleri ve araçlarına yönelik saldırılarını arttırması, Ankara’nın konuyu Rusya’nın önüne götürmesini zorunlu hale getirdi. ABD ile ilişkilerin yüksek gerilimli seyrettiği ve Erdoğan’ın Putin’i dengelemek için yakınlaşmaya çalıştığı ABD’nin Türkiye ile pek çok alanda köprüleri atma noktasına geldiği eşikte, Ankara adına Rusya ile YPG pazarlığının güçlü bir pozisyonda gerçekleşmediğini tahmin etmek zor değil. Bu durum nedeniyle Suriye’de YPG’ye karşı ihtiyaç duyduğu askeri derinliği sağlamakta Ankara oldukça zorlanıyor.
Diğer yandan, YPG’nin artan saldırıları nedeniyle Soçi görüşmesinden sonra sık sık dile getirilen Suriye’ye operasyon söylemi, politik ve ekonomik olarak gündemi belirleme gücünü iyiden iyiye kaybeden Erdoğan hükümeti açısından can simidine dönüştü. Nitekim Erdoğan hükümeti Suriye’deki sınır ötesi operasyonları bir iç siyaset aracı olarak görüyor ve uzun süredir askeri karar alma süreçleri askeri stratejiden ziyade Erdoğan hükümetinin bekasına yönelik gerçekleşiyor. Bu bağlamda, son dönemde gündeme gelen Suriye’ye muhtemel operasyon için Rusya ile Türkiye arasında müzakere edilen alanlar gün geçtikçe daha da belirgin hale gelmeye başladı.
Türk ve Rus medyasında Türkiye destekli Suriye Milli Ordusu’nun (SNA) bazı alanlara yönelik güç sevkiyatı görüntülerinin yayılması ve YPG’nin bazı alanlarda savunma alanlarını güçlendirmesi rağbet gören çok sayıda iddiaya rağmen bu haberlerdeki lokasyonların çoğu iki taraf açısından da propaganda zincirinin bir halkasından başka bir şey değil. İki taraf da- Türkler ve Ruslar-, birbirinden farklı saiklerle, operasyonun kuzeyden güneye doğru olacağına dair algı operasyonları yürütüyor. Oysa, Rusya ve Türkiye arasındaki görüşmelere aşina kaynaklar, Rusya’nın hem İdlib’te üzerinde ısrar ettiği M4 otoyolu konusunda hem de Fırat’ın doğusunda aynı ciddiyet ve agresiflikte olduğunu ifade ediyor.
M4 Sınırlı Doğu – Batı Eksenli Müzakereler
Rusya, Ankara’daki bilgili kaynaklara göre, Türkiye’nin stratejik ihtiyaçlarını karşılamaktan ziyade ‘Ankara’nın büyük bir başarı olarak sunabileceği ancak uzun vadede etkili olmayacak’ tekliflerde ısrar ediyor. Moskova’nın teklifine göre, Fırat’ın doğusunda operasyon için Türkiye’ye yeşil ışık yakılabilecek ve biri konusunda Rusya’nın henüz net bir karar vermediği üç alan var ve bunların hepsi güneyde M4 ile sınırlanıyor. Bu bakımdan Türkiye’nin muhtemel operasyonunun doğu-batı ekseninde gerçekleşeceği giderek daha da netleşiyor.
Rusya’nın doğu-batı uzantılı M4 stratejisinin bir parçası olarak 2019 yılında ABD’nin çekildiği Menbic’e girerek bölgeyi güvenlik altına alması ve aynı süreçte Türkiye’nin Barış Pınarı Harekatı’nı durdurarak M4’ü Rusya kontrolünde sınır olarak belirlemesi Türkiye’nin daha güneyde bir harekât gerçekleştirmesine Moskova’nın çok önceden olumsuz baktığını anlatıyor. Bir bakıma Rusya’nın İdlib’te sık sık dile getirdiği M4 ısrarının gündelik veya kısa vadeli bir planın parçası olmadığı buradan da anlaşılıyor. Kaldı ki Rusya’nın 2018 yılında Türkiye ile imzaladığı ilk Soçi taslağında da M4 yolu maddeler arasında yer alıyordu.
Bu açıdan bakıldığında M4 yolunu bir mihenk olarak ele alan ve büyük ölçekte kontrol alanı kurmanın yanı sıra Türkiye’yi de sınır bölgesinde tutmayı önceleyen Rusya’nın bu stratejik yaklaşımı Türk medyasında sık sık dile getirilen Menbic’e yönelik operasyon ihtimalini şimdiden seçenekler dışında bırakıyor. Menbic konusunda yazılıp konuşulanlara rağmen Fırat’ın doğusunda ve İdlib’te M4’ü kontrol altına almak isteyen Rusya’nın neden Menbic’te Türkiye’ye yeşil ışık yakacağını açıklayabilen kimse yok.
Benzer şekilde Fırat’ın doğusunda M4 üzerinde stratejik noktalar haline gelen Ayn İsa ve Tel Temr şehirlerine yönelik bir operasyon da şu an uzak ihtimaller arasında. Ayn İsa’da 93. Zırhlı Tümeni’nde ve bu üssü daha güneyde destekleyen Tel Saman’da askeri varlığını kalıcı düzeyde tahkim eden Rusya’nın Ayn İsa’yı bırakması mümkün görünmüyor. Benzer bir durum Tel Temr için de geçerli.
Diğer yandan Rusya’nın, Türkiye destekli ve/veya kontrolünde olsa da muhaliflerin stratejik şehir ve noktalara yakınlaşmasını istemediği de biliniyor. Bu bakımdan Fırat’ın doğusunda Rakka ve Haseke’yi tutan Ayn İsa ve Tel Temr’i, dolayısı ile M4 ve güneyini, Türkiye’ye bırakması çok olası değil.
Tel Rıfat: Halep İçin Sorunlu Bir Koruma Kalkanı
Stratejik kentler ve noktalardan muhaliflerin uzaklaştırılması ve bu alanları hedef alamayacak derinliğe itilmeleri konusu Rusya’nın Türkiye ile Suriye’de ilişkisinin başından beri vurguladığı önemli bir başlık. Rusya’nın bu talebi 2016-2018 yıllarında Lazkiye’nin kuzeyindeki muhalifler ile başladı ve daha sonra Halep kent merkezini ele geçirmesinin ardından Halep kent merkezi için de geçerli hale geldi.
Bu bakımdan Batı Halep’te Şeyh Süleyman üssünden Halep’in dış mahallelerine 17 km ve kent merkezine yaklaşık 23 km’lik mesafe Rusya’nın muhalifler ile aradığı güvenli koruma cebini Halep’in batısı açısından nispeten sağlıyor.
Hafızalarımızı tazelersek Bab kentinin Türkiye ve Türkiye destekli muhalif güçlerin eline geçmesi sırasında Rusya’nın, yanlışlıkla olduğu ifade etse de, TSK askerlerinin hedef alınması gibi tepkilerini göz önüne alırsak Rusya’nın kuzey ve kuzeydoğuda da Halep kent merkezine dair askeri bir derinliği korumak istediğini varsayabiliriz.
Bu bakımdan ele alındığında Rusya için Tel Rıfat bölgesi YPG ile bir iş birliği alanı olmaktan ziyade Halep için bir koruma cebi niteliğinde. Ancak aynı zamanda Moskova, hem Afrin operasyonun sonrasında YPG ile yaşadığı sorunların bir diyeti olarak hem de Türkiye’ye İdlib konusundaki yükümlülüklerinin mütekabil seviyede karşılığı olarak bu bölgede YPG ile iş birliğine devam ediyor.
Türkiye ile Rusya arasında sorunlu bir alan olarak öne çıkan Tel Rıfat’ta Rusya’nın bir taviz verse bile bunun Türkiye’yi uzun vadede tatmin etmeyeceği kesin. El-Bab kentinin yanı sıra Tel Rıfat’ın da Türkiye destekli güçlere bırakılması halinde Moskova’nın Halep kent merkezi için uyguladığı stratejik plan konusunda eli oldukça zayıflayacak ve YPG ile ikinci bir Afrin sonrası tartışma sürecine neden olacaktır.
Rusya’nın Ayn El-Arap Bölgesine Dair Çekinceleri
Ankara’daki pek çok kaynak Rusya’nın; Türkiye’nin elindeki bölgeleri, doğu-batı ekseninde ve M4’ün kuzeyinde, genişletmesine sıcak baktığını ifade ederken duruma aşina kaynaklar Tel Rıfat dışındaki alternatiflerden en güçlüsünün Ayn el-Arap, Kobani, bölgesi olduğuna dikkat çekiyor.
Fakat aynı kaynaklar Rusya’nın bu bölge konusunda YPG ile ilişkiler konusunda çekinceleri olduğunu da ekliyor. Moskova’nın bu bölgede Türkiye’nin operasyonuna göz yumması halinde Şam ile YPG’yi uzlaştırma çabalarının nasıl etkileneceği hususunda ince eleyip sık dokuduğu belirtiliyor.
Yine de Moskova’nın; Türkiye ile YPG kıyasında kar-zarar hesabını yaparak, Tel Rıfat konusunda uzlaşma sağlanamaz ise Ankara’ya Fırat Kalkanı Harekât bölgesi ile Barış Pınarı Harekât bölgesini birleştirmeyi de içeren Ayn el-Arap alanında yeşil ışık yakması da seçenekler arasında. Fakat Moskova’nın Ankara’yı yönlendirmek istediği başka bir alan var: Suriye-Irak sınır hattındaki Malikiye bölgesi.
“Muhatap ABD Olur”
Moskova Türkiye’yi ABD ile yeni bir gerilime sürüklemek adına Fırat’ın doğusunda yapılacak muhtemel bir operasyonda Malikiye bölgesine dikkat çekiyor. Rusya’nın bu bölgenin Türkiye açısından YPG’ye yönelik ABD sevkiyatlarını durdurmak için önemli olduğuna dair Ankara’ya mesajlar ilettiği ifade ediliyor.
Askeri kaynaklar ise Tel Rıfat konusunun çözülmesinin ardından Malikiye hattının kısa bir sürede sonuca bağlanabileceğini söylerken Suriye-Irak sınır hattındaki bu alanda bulunan üç ABD üssü nedeniyle bu bölgede operasyon söz konusu olduğunda asıl muhatabın ABD olduğuna dikkat çekiyorlar. “Rusya o bölgedeki sınır hattındaki 300 kilometrekarelik bir alanda derinliği çok olmasa da 2019 mutabakatına dayanarak var. Sürekli o hattı tutmuyorlar. Ayn İsa ya da Tel Temr’deki gibi değil durum. Devriyeler ile o hatta varlık gösteriyorlar. Aynı bölgede ABD’nin üsleri var. Bir operasyon söz konusu olursa iletişime geçilmesi gereken muhatap Ruslardan çok ABD olur.” diyor askeri bir kaynak.
Bu konuda Türkiye’nin niyetini ise Roma’da yapılacak olan zirvede Erdoğan ile Biden arasındaki görüşmenin ertesindeki açıklamalar veya tutumlardan anlayacağız. Zira artık ABD Türkiye-Suriye sınır hattındaki pek çok gelişmeden kendisini direkt sorumlu görmüyor. 2019 yılında Türkiye ile Moskova arasındaki mutabakattan beri Türkiye sınırındaki YPG’nin kontrolü Moskova’da. ABD bu konudaki kaygılarını IŞİD ile mücadele kapsamında dile getiriyor. Ancak diğer yandan bu alanda YPG’nin kontrolünde bir yönetim inşası için desteklerine devam ediyor. Çok konu edilmese de Erdoğan’ın Roma’daki G20 toplantısında Rusya’ya rağmen bir operasyon için ABD’den destek alma amacı ile Biden ile görüşmesi de olasılıklar dahilinde. Ancak bu konuda kongre mektubuna bakıldığında ve Türkiye’nin Suriye’deki pozisyonunu ABD yönetiminin sık sık eleştirdiği göz önüne alındığında Biden’ın vereceği cevap neredeyse şimdiden belli.
Rusya’nın Şam ile YPG’yi uzlaştırma çabaları ve Suriye konusundaki stratejik çizgileri, Türkiye’nin operasyonu konusunda sınırları şimdiden çizmişe benziyor. ABD’nin konumu düşünüldüğünde ise Türkiye’ye üslerinin bulunduğu ve lojistik merkeze dönen kritik bölgeye bir operasyona onay vermesi neredeyse imkânsız. Ankara’nın böyle bir durumda, Rusya’nın işaret ettiği alana ABD’ye rağmen bir operasyon düzenlemesi durumunda, Batı bloku ile bağları iyice zayıflatmaya karar verdiğini de söylememiz mümkün olacak. Ne var ki, enikonu tüm aktörler ve etmenler düşünüldüğünde, Suriye’nin kuzeyinde Ankara’nın şu an istediği askeri derinlik ve etkiyi yakalaması oldukça zor görünüyor.
Tüm bunlara bakıldığında Suriye’nin kuzeyinde YPG’ye karşı muhtemel operasyonunun Ankara’nın stratejik hedeflerini karşılaması için Moskova’nın Ankara’dan büyük tavizler alması mümkün. Politik ortam ve geçmiş operasyon dönemleri düşünüldüğünde ise Ankara bu tavizleri verebilecek bir konumda. Tel Rıfat’a veya YPG için emsal düzeydeki diğer alanlara Türkiye’nin operasyonu için Ankara’nın taviz verip vermeyeceğini, verirse ne tür bir taviz vereceğini önümüzdeki Erdoğan – Putin görüşmelerinin sonuçları bize anlatacak.