Twitter’ı Katletmek

Elon Musk Twitter’ı, kamusal bir mala, dünyanın dijital kentinin meydanına yatırım yaparak “insanlığa yardım” olsun diye aldığını öne sürüyor. Burayı kent meydanı yapanın üst yapısı değil de ahalisi olduğunu ve “serbest konuşma özgürlüğü mutlakçılığının” ahalinin yerini turistlere ve trollere bırakmasına neden olduğunu anlayamıyor.

Dünyanın en zengin insanı Elon Musk, 2022 yılı Nisan ayında “Twitter ölüyor mu?” diye sormuştu. Bundan beş gün sonra, söz konusu sosyal medya platformunu satın almak için tuhaf bir teklif verdi. Anlaşmayı tamamlayacak yasal çekişmeler iki ay sürdü. Musk, 27 Ekim’de 44 milyar dolarlık teklifini ödeyerek yeni bir oyuncağa sahip oldu: Serbest konuşma özgürlüğü.

 

Finansal anlamda Musk’ın Twitter’ı satın alması tuhaf bir hamleydi. Siyasetçiler, gazeteciler ve şöhretli kişilerin de aralarında bulunduğu 200 milyon kadar kullanıcısı olsa da Twitter son 10 yılın sekizinde kâr etmedi. Musk, Twitter’ı satın alırken sadece servetinin hayli büyük bir kısmını buraya bağlamakla kalmadı, bir kredi konsorsiyumundan da 13 milyar dolar borç aldı. Önümüzdeki yedi-sekiz yılda bu kredilerin faiz ödemeleri 9 milyar dolara mal olacak.

 

Musk’a göre mesele para değil. Bir kamu malına, dünyanın dijital kentinin meydanına yatırım yaparak “insanlığa yardım etmeye” çalışıyor. Aslına bakılırsa Musk artık bu meydan üzerinde kayda değer bir nüfuza sahip. Musk, Twitter’ı şahsına özel bir şirket yaparak, şirket CEO’sunun ya da Musk’ın kendi kendine dediği gibi, “Baş Twit”in, hesap vermesi gereken herhangi bir hissedar olmadan dilediğini yapabilmesini garantilemiş oldu.

 

Musk’ın markasının kendisi kriz. Yine de Twitter’ın finansal sıkıntıları -özellikle de olası bir iflas endişesi-  Musk’ın dilediğince sert ve tuhaf davranmasının bahanesi oldu. Musk, diğer iki şirketi Tesla ve SpaceX’te de bu taktiğe başvurmuştu.

 

Siyasette Donald Trump neyse, iş dünyasında Musk da o. Liderlik performansı, ofiste uyumasını, iki yaşındaki oğlunu gergin geçen bir yönetim toplantısına getirmesini ve elinde bir lavaboyla şirketin merkezine girmesini gerektiriyor. Bu züccaciye dükkânına giren fil tuhaflıkları, dikkat dağıtarak, engellenen ve askıya alınan birçok hesabın (Trump’ın hesabı da dahil) yeniden erişime açılması ve Twitter’ın istihdam ettiği çalışanların neredeyse yarısının işten çıkarılması gibi korkunç eylemlerden uzaklaştırmak için planlanmış gibi görünüyor.

 

“Kötü Patron” Kültürü Geri mi Döndü?

 

Musk’ın tuhaflıkları, en iyi organizasyon pratikleri hakkında bir tartışma yarattı. Kendisine tapan ve onu vizyoner bir deha ilan eden Muskçılar, katı bir liderliğin solmaya yüz tutan bir şirketi canlandırmak için gerekli olabileceğine inanmış görünüyorlar. Musk’ı eleştirenlerse onlarca yıllık ilerlemenin ardından “kötü patron” kültürünün geri döndüğünden yakınıyorlar.

 

İktisat kuramı ikinci gruptan yana görünüyor. Siyasal iktisat alanında önemli isimlerden olan Albert O. Hirschman, kurumsal çöküşe ilişkin klasik çalışması Exit, Voice, and Loyalty’de (Terk Etme, Sesini Yükseltme ve Sadakat) bir örgütlenmenin içindeki memnuniyetsizliğin artmasının bu örgütlenmenin temsilcilerini bir seçimle karşı karşıya bıraktığını ileri sürüyor: Yetkilerini ayrılmaya ya da ayrılmayıp çöküşün nedenlerini ortadan kaldırmaya çalışmaya kullanmak. Bir çalışanın hangi seçeneği tercih ettiği ise önemli ölçüde sadakatine bağlı.

 

Musk’ın Twitter’ında, çalışanlar, kullanıcılar ve reklamcılar çıkışa akın ederken sadakatten bahsetmek zor görünüyor. Musk’ın, Twitter’ın geride kalan personeline bir ültimatom vermesinin ardından (“son derece sadık olma” ve “saatler boyu yüksek yoğunlukta” çalışma ya da üç aylık kıdem tazminatı alma taahhüdünde bulunma) 1.200 çalışan şirketten ayrıldı, bunların birçoğunu diğer teknoloji şirketleri kapmaya çalışıyor.

 

Twitter bir süredir en aktif kullanıcılarını ya da “önemli tweet’çilerini” kaybediyor. Şu aralar bu eğilim oldukça arttı. Tahmini olarak 1,3 milyon kullanıcı (ki bunlar arasında kariyeri için büyük ölçüde platformdan yararlananlar da var) Musk şirketi devraldıktan sonraki hafta içinde platformdan kaçtı.

 

Twitter’ın gelirinin yüzde 90’ı reklamlardan geliyor ve Musk’ın içerik moderasyonu konusundaki laissez-faire (bırakınız yapsınlar) yaklaşımının firmaların itibarını riske edeceği endişesiyle bu gelir hızla düşüyor. İnsan hakları grupları küresel bir reklam boykotu çağrısında bulundu bile. Bunun yanında Carlsberg Group, Balenciaga, Chipotle Mexican Grill, General Mills, General Motors, Macy’s, REI, United Airlines ve Volkswagen Group’un da aralarında yer aldığı büyük reklamcılar platformdan çekildi. PepsiCo ve McDonald’s gibi şirketleri temsil eden Omnicom Media Group, müşterilerine Twitter reklamlarını durdurmalarını önerdi.

 

Felsefe profesörü Michael Sandel’ın öne sürdüğü gibi, satılmaması gereken bazı şeyler var. Serbest konuşma özgürlüğü de bunlardan biri. Twitter için ne ödemiş olursa olsun, Musk’ın verimi olabildiğince artırma ve zenginlik takıntısı, Twitter’ın asıl başarısını görmesini engelliyor: Olumsuz yanlarıyla birlikte özgün bir küresel iletişim. Musk bu meydanı oluşturanın Twitter’ın üst yapısı değil de ahalisi olduğunu ve “konuşma serbestliği mutlakçılığının” ahalinin yerini turist ve trollere bırakmasına neden olduğunu anlayamıyor.

 

Bu duruma aşina olan mühendisler Twitter’ın platformu etkin bir biçimde işletmeyi sürdürmek için personel sayısının yetersiz kalabileceği uyarısında bulundular. Daha şimdiden manuel retweet’lere dönüş, “hayalet” takipçi sayıları ve yanıt yükleme hataları gibi bozuklular görülüyor. Yazar Stephen King, şaka olarak yakında platforma reklam veren tek şirketin Trump destekçisi MyPillow markası olacağını söylemişti. Medya da liberal ve solcu kullanıcıların toplu göçünün Twitter’ı Parler ya da Trump’ın kendi Truth Social’ına benzer bir diğer başarısız aşırı sağcı foruma dönüştürebileceği tahmininde bulunuyor.

 

Musk, platformun kâr elde etmesini sağlayabilse bile etkileşimin ortak mecrasını dar ağacına yollamaya kararlı görünüyor. Musk’ın sorduğu soruya yanıt vermek gerekirse; evet Twitter belki de ölüyor, Musk da mezar taşını yapıyor.

 

Bu yazı Project Syndicate sitesinde yayınlanmış olup, Evrim Yaban Güçtürk tarafından Perspektif için çevrilmiştir. Yazının orijinal linki için burayı tıklayınız.

İLGİLİ YAZILAR

Sitemizde mevzuata uygun biçimde çerez kullanılmaktadır. Bilgi için tıklayınız.