Ucuz Ekmek Kuyruğu ve Buğday Gerçeği
Ekmek tartışması yaşanırken işin kaynağındaki buğdayda neler olduğu gözden kaçırılmamalı. Türkiye, buğday üretimini artırarak hem kendi ihtiyacını karşılayabilir hem de un ve makarna ihracatını kendi ürettiği buğday ile sağlarsa çok daha büyük katma değer yaratmış olur.
Türkiye, günlerce İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin Halk Ekmek büfeleri önünde oluşan uzun kuyrukları konuştu. Ucuz ekmek almak için kış günü, kar, soğuk, yağmur, demeden saatlerce sıra bekleyenlerin çok büyük bölümü aslında daha önce o ekmeğin hammaddesi olan buğday üreticileriydi. Henüz İstanbul’a göç etmemişken kendi ürettikleri buğdaydan kendi ekmeklerini yapanlardı.
Tarımdan geçimini sağlayamadığı için iş, aş ve yeni bir yaşam hayali ile İstanbul’a göç eden Anadolu insanı daha önce kendisinin ürettiği buğdaydan elde edilen ekmek için, yine kendi bostanında ürettiği domates, patates, soğan için saatlerce sıra beklemek zorunda bırakılıyor.
“Neden buradasınız?” diye sorulduğunda verdikleri ilk yanıt elbette “Ekmek daha ucuz olduğu için bekliyoruz” diyeceklerdir”. Bu sorunun yanıtı daha derinlerde. Ekmek parası ya da ekmeğini kazanmak için oradalar, yani İstanbul’da. Ekmek kavgası veriyorlar. Ekmek artık aslanın ağzında değil, midesinde.
İnsanların vazgeçilmez besin kaynaklarından biri olan ekmeğin hammaddesi buğday. Avcı toplayıcı atalarımızın ilk evcilleştirdiği bitki yabani buğday olarak bilinir. Başka bir görüşe göre ise, buğday insanları evcilleştirdi. Kendisine bağımlı hale getirdi. Hangi görüşe inanırsanız inanın tarım devrimi buğday ile başlar. Buğday bugün de en stratejik ürün.
Türkiye için önemi çok daha büyük. Anadolu, buğdayın gen merkezi. Göbeklitepe kazılarının ortaya çıkardığı gerçek şu ki; bundan 12 bin yıl önce ilk buğday Anadolu’da, Diyarbakır Karacadağ’da yetiştirildi.
Amacım buğdayın tarihini anlatmak değil elbette. Fakat her zaman heyecan veren bir geçmişi var, onu anımsatmak istedim.
Koronavirüs belası ortaya çıkınca yine gündemdeki en önemli ürünlerden birisi buğday oldu. En çok stoklanan, en çok kısıtlama getirilen ürünlerin başında yer aldı. Bu günlerde yeni kısıtlamalar, artan fiyatlar tartışılıyor. Bu nedenle öncelikle dünyadaki buğday durumuna bakalım.
Dünya Buğday Üretimi ve Dış Ticareti
Uluslararası Hububat Konseyi’nin (IGC) 2020-2021 projeksiyonuna göre dünya buğday üretimi 765 milyon ton, tüketim 752 milyon ton, stok miktarı ise 292 milyon ton.
Tarım ve Orman Bakanlığı Tarımsal Ekonomi ve Politika Geliştirme Enstitüsü’nden Dr. Kübra Polat’ın hazırladığı “BUĞDAY 2020: Durum/Tahmin” raporuna göre, dünya buğday üretimi yıllar itibariyle değişmekle beraber 2020/21 döneminde 766 milyon ton olarak gerçekleşti. Uzun yıllar buğday üretiminde ikinci sırada yer alan Çin, 2020/21 döneminde, üretimini artırması ve Avrupa Birliği’nde de üretimin gerilemesi sonucu 136 milyon tonluk buğday üretimi ile dünyanın en büyük üreticisi konumuna yükseldi. Avrupa Birliği 135,5 milyon ton ile ikinci sırada, Hindistan ise 107 milyon ton ile üçüncü sırada yer alıyor. Bu ülkelerden sonra Rusya ve Amerika Birleşik Devletleri önde gelen diğer üretici ülkeler.
Dünyada buğday ekim alanı içerisinde yaklaşık %3,2’lik paya sahip olan Türkiye ekim alanı bakımından 10. büyük ülke konumunda. Dünya buğday üretimi bakımından ise Türkiye yaklaşık %2,4’lük paya sahip. Türkiye’nin 2020 yılı buğday üretimi 20.5 milyon ton oldu.
Dünya buğday ihracatında önemli üretici ülkeler olan Rusya, Amerika Birleşik Devletleri, Avrupa Birliği ve Kanada ilk sıralarda yer alırken Ukrayna ve Avustralya da önemli buğday ihracatı yapan ülkeler arasında. 1990’lı yıllarda buğdayda net ithalatçı olan Rusya, bugün dünya buğday ihracatında %19,9’luk pay ile ilk sırada. Amerika Birleşik Devletleri %14,1’lik pay ile ikinci sırada ve Avrupa Birliği %13’lük pay ile üçüncü sırada. Türkiye yaklaşık %3,5’lik ihracat payı ile dünya buğday ihracatında 9. sırada.
Dünya buğday ithalatında ise Kuzey Afrika, Güneydoğu Asya ve Ortadoğu ilk sıralarda yer alıyor. Brezilya, Çin, Avrupa Birliği, Amerika Birleşik Devletleri ve son yıllarda Türkiye buğday ithalatında diğer önde gelen ülkelerdir. Türkiye’nin dünya buğday ithalatındaki payı yıllar itibariyle değişmekle beraber son beş yıllık ortalamalara göre %3,8 düzeyindedir
En Büyük İhracatçı Rusya’nın Kısıtlamaları
Bugünlerde bir kez daha buğday stokları, kısıtlamalar gündemde. Dünyanın en büyük buğday ihracatçısı konumuna gelen Rusya Federasyonu buğday ihracatına yönelik bazı önemli kısıtlamalar açıkladı. Son 5 yıla bakınca, yılda ortalama 35 milyon ton buğday ihraç eden Rusya, Haziran ayı sonuna kadar hububat ihracatını 17.5 milyon ton ile sınırlandırdı. Rusya’nın 2020-2021 sezonunda 25 milyon ton buğday ihracatı yaptığı tahmin ediliyor. Bu nedenle sezon sonu olan 30 Haziran’a kadar zaten açıklanan kota kadar ancak buğday ihraç edebilir. Buğday ihracatında 15 Şubat- 1 Mart tarihleri arasında ton başına 25 Euro ihracat vergisi uygulayacak. 1 Mart- 30 Haziran döneminde bu vergi ton başına 50 Euro olacak.
Rusya’nın aldığı bu kararın iki hedefi var. Birincisi, pandemi nedeniyle artan talebi canlı tutmak ve ithalatçı ülkelere daha çok buğday satmak. Çünkü ithalatçı ülkeler, “buğdayı şimdi almazsam Şubat ve Mart’tan sonra çok daha pahalı olacak” telaşı ile buğday alıyor. Bu nedenle Rusya’da 2014 yılından bu yana ilk kez buğday fiyatı ton başına 300 doların üzerine çıktı.
Buğday ihracatına kota ve vergi getirmesinin ikinci hedefi ise Rusya’nın kendi iç piyasasında artan un ve ekmek fiyatlarını aşağı çekmek. Rusya da Türkiye gibi artan gıda fiyatlarını önlemeye çalışıyor. 2020 yılında Rusya’da enflasyon yüzde 4.9 olurken gıda enflasyonu yüzde 6.7 oldu. Aralık 2020’de buğday ihracatına yönelik kısıtlama ve verginin açıklanması, şeker ve ayçiçek yağında ise tavan fiyat uygulaması fiyatları bir miktar düşürdü. 2021’de bu politika devam edecek.
Rusya’nın aldığı kararlar Türkiye’yi de doğrudan etkiliyor. Çünkü Türkiye Rusya’dan en çok buğday ithal eden iki ülkeden birisi. Bu konuda Mısır ile yarışıyor. Bazı yıllar Mısır birkaç bin ton daha fazla Rus buğdayı alıyor, bazı yıllar ise Türkiye.
Nitekim Toprak Mahsulleri Ofisi 22 Ocak’ta 400 bin ton ekmeklik buğday ithalatı ihalesi yaptı. Rusya’nın vergi kararlarını açıklaması ile buğday fiyatı 300 doları geçince ihalede sadece 95 bin tonluk buğday alımı gerçekleşti. Ortalama fiyat ton başına 303 dolar oldu. Yüksek fiyat nedeniyle diğer teklifler kabul edilmedi.
Türkiye’nin Buğdayı Kendisine Yetmiyor mu?
Türkiye, buğdayın gen merkezi, Anadolu tahıl ambarı olarak bilinir. Ancak, son 20 yıllık döneme bakıldığında, buğday üretimi yerinde saydı. Türkiye, buğday üretimini ilk kez 1988 yılında 20 milyon tonun üzerine çıkardı. O yıl 20 milyon 500 bin ton üretim gerçekleştiğinde ülke nüfusu 52 milyon 125 bindi. 2020 yılına gelindiğinde nüfus 83 milyondan fazla ve buğday üretimi yine 20 milyon 500 bin ton.
Son 20 yıllık dönemde buğday üretim alanları 9.2 milyon hektardan 6.8 milyon hektara geriledi. Bu süreçte verimliliğe bağlı olarak üretim aynı oranlarda gerilemedi. Buğday üretimi 17 milyon ton ile 21 milyon ton arasında gitti, geldi. Tek istisna 2015 yılı. 2015’te Türkiye’nin buğday üretimi 22 milyon 500 bin ton oldu.
Bültenimize Üye Olabilirsiniz
Nüfus 30 milyondan fazla artarken, buğday üretimi yerinde saydı. Buna bir de yaklaşık 4 milyondan fazla Suriyeli göçmeni eklersek tablo daha da çarpıcı hale geliyor. Nüfus artarken ihtiyaç olan buğdayın bir kısmı ithalatla karşılanıyor. Türkiye’nin yıllık buğday ithalatı 10 milyon ton sınırına dayandı.
İthal Buğdayla, Un İhracatında Birinci Makarnada İkinci
Türkiye, 2010-2011 sezonunda 2.6 milyon ton olan buğday ithalatını 2016-2017 sezonuna kadar ortalama 4 milyon ton seviyelerinde tuttu. 2018-2019 sezonunda 5.8 milyon ton olan ithalat 2019-2020 sezonunda 9.8 milyon tona çıktı. 2020 yılının ilk 11 aylık döneminde 7 milyon 601 bin ton ekmeklik, 1 milyon 63 bin ton makarnalık olmak üzere buğday ithalatı 8 milyon 664 bin ton buğday ithalatı yapıldı. Son 10 yılda buğday ithalatı ortalama 4 milyon tondan 10 milyon ton sınırına dayandı.
Buğday ithalatı hükümet ile muhalefeti de sık sık karşı karşıya getiriyor. Muhalefet Türkiye’nin buğday ithal etmesine tepki gösteriyor. Hükümet ise, ithal edilen buğdayın işlenerek un, makarna, irmik vb. mamuller olarak daha yüksek katma değerle ihraç edildiğini savunuyor. Büyük oranda doğrudur, ithal edilen buğdayın büyük bölümü, mamul olarak ihraç ediliyor. Peki bu sürdürülebilir mi?
Bunun için rakamlara bakmak gerekir. Türkiye İstatistik Kurumu verilerine göre, un ihracatında dünya lideri olan Türkiye’nin 2016 yılında 5 milyon 532 bin ton olan buğday unu ihracatı 2017’de 3.4, 2018’de 3.3 ve 2019’da da 3.2 milyon tona geriledi. 2020’nin ilk 11 aylık döneminde ise 2.7 milyon tona düştü.
Makarnada ise, İtalya’dan sonra ikinci sırada yer alan Türkiye, 2016’da 831 bin ton olan ihracatını 2019’da 1 milyon 272 bin tona çıkardı. 2020 yılının ilk 11 ayında makarna ihracatı 1 milyon 337 bin ton ile en yüksek seviyeye ulaştı.
İthalat Artarken İhracat Düşüyor
Tarım ve Orman Bakanlığının Ürün Masaları Aralık 2020 Buğday Raporu’na göre, 2017 yılında 5 milyon 100 bin ton buğday ithalatı yapılırken, buğday eşdeğeri mamul ihracatı, 7 milyon 391 bin ton olarak gerçekleşti. 2018’de ithalat 5.8 milyon ton, ihracat 7.5 milyon ton oldu. 2019’da buğday ithalatı 9 milyon 845 bin ton, buğday eşdeğeri mamul ihracatı ise 7 milyon 581 bin ton oldu. Arada 2 milyon 264 bin ton ithalat lehine fark var. 2020 yılının ilk 11 aylık döneminde ise 8 milyon 703 bin ton ithalata karşılık yapılan ihracat 6 milyon 889 bin ton. İhracat 6 milyon 889 bin ton, yine ithalat lehine 1 milyon 814 bin ton fark var.
İthal edilen buğdayın büyük kısmı un ve makarna olarak ihraç ediliyor. Fakat özellikle un ihracatında bir düşüş trendi olduğunu da unutmamak gerekir.
Yerli Üretim Nasıl Artar?
Büyük ölçüde Rusya’dan buğday ithalatına dayanan un ve makarna ihracatının yerli üretime dayalı olarak yapılması için Türkiye’nin buğday üretiminde ciddi bir sıçrama yapması gerekir. Bunun için Rusya’nın yaptığı gibi milli tarım politikası ile üretimin desteklenmesi gerekir. En az 5-10 yıllık plan yapılmalı.
Uygulanan kısıtlamalara ve Rusya ile 2015’te yaşanan uçak düşürme krizinde olduğu gibi, kriz dönemlerinde Türkiye’nin un ve makarna ihracatı riske girebilir.
Rusya uçak krizinden sonra Türkiye’den aldığı 24 ürüne ambargo uyguladı. Bu tür krizler olduğunda buğday alamazsak un ve makarna ihracatı riske girer. Çünkü ithal buğdayla ihracat yapılıyor. Yerli üretim olmazsa, ithalat bağımlılığı un ve makarna ihracatını riske sokar.
Bu nedenle yerli üretimin aşamalı olarak artırılmasında büyük yarar var. Kaldı ki, Rusya buğday ihracatı yaparken bir yandan da un ihracatına başladı. Sahip olduğu hammadde avantajı ile yarın Türkiye’nin un pazarlarını ele geçirmeyeceğini kim garanti edebilir? Bunun örnekleri de var. Geçmiş yıllarda ayçiçeği tohumu-çekirdeği aldığımız Ukrayna ve Rusya artık tohum satmak yerine ham yağ satmayı tercih ediyor. Çekirdeği kendi ülkesinde kırarak yağını ayrı, küspesini ayrı pazarlıyor. Bu nedenledir ki, Türkiye Rusya’nın sadece buğday pazarı değil, aynı zamanda en büyük ayçiçeği küspesi alıcısı konumunda.
Özetle, ekmek tartışması yaşanırken işin kaynağındaki buğdayda neler olduğu gözden kaçırılmamalı. Türkiye, buğday üretimini artırarak hem kendi ihtiyacını karşılayabilir hem de un ve makarna ihracatını kendi ürettiği buğday ile sağlarsa çok daha büyük katma değer yaratmış olur. Rekabet gücünü de artırır.