UNRWA, Filistin Halkı ve Naci en Palestina
İsrail parlamentosu, Birleşmiş Milletler Yakın Doğu’daki Filistinli Mültecilere Yardım ve Bayındırlık Ajansı’nı (UNRWA) birkaç gün önce “terör örgütü” ilan etti ve kuruma 90 gün içinde ülkedeki tüm faaliyetleri durdurması emrini verdi. Bu karar, Filistinli mültecilere verilen temel insani yardımın bile siyasallaştırılmaya devam edildiğinin en net göstergesi.
Filistinli ambulans çalışanı Aber Bardini, Deir al-Balah’taki Al Aksa Hastanesi’ne yetiştirdiği kanlı bedenin üzerindeki örtüyü kaldırdığında acı gerçekle karşılaşır. İsrail’in Çarşamba günü Gazze’nin merkezine yaptığı saldırıda hayatını kaybeden 61 yaşındaki o kişi, öz annesi Samira’dır. Aber’in gözyaşları sel olur; kan dolu sokaklara, hüzün dolu çevresine, acı dolu ülke topraklarına, vatansızlığa, anasızlığa, kimsesizliğe karışır.
Bu sırada siyasi cephede de farklı planlar yürürlüktedir.
İsrail parlamentosu (Knesset), Birleşmiş Milletler (BM) Yakın Doğu’daki Filistinli Mültecilere Yardım ve Bayındırlık Ajansı’nı (UNRWA) birkaç gün önce “terör örgütü” ilan etti ve kuruma 90 gün içinde ülkedeki tüm faaliyetleri durdurması emrini verdi.
UNRWA, 1949 yılında geçici bir yardım programı olarak Filistinli mülteci krizini yönetmek üzere başlayan, misyonu üç yılda bir yenilenen bir BM kuruluşu. Bu yasağa kadar UNRWA, Ürdün, Lübnan, Suriye, Batı Şeria ve Gazze Şeridi’ne yaşayan toplam 6 milyon Filistinliye gıda dağıtımı, tıbbi yardım, psikolojik destek, okul temini ve bazı durumlarda barınma desteği sağlıyordu. New York, Cenevre ve Brüksel’de de temsilcilik ofisleri bulunan kurum, aynı zamanda Ortadoğu’daki 30 bini aşkın çalışanıyla, mülteciler için büyük bir istihdam kaynağı.
İsrail’in iddiası, Gazze’de 12 bin çalışanı bulunan UNRWA’nın 14 çalışanının, 7 Ekim’de Hamas’ın gerçekleştirdiği saldırıya karışmış olduğu… Wall Street Journal’ın aktardığı bazı belgelere göre, UNRWA’nın 10 çalışanından birinin terörist örgütlerle bağlantıları var.
Bunun üzerine birçok Batılı ülke, kuruma verdikleri finansman desteğini kesme kararı alırken, Kanada, Avustralya, Güney Kore gibi birçok ülke, Knesset’in bu kararına dair endişelerini paylaşarak, ajansın bölgeye temel bir insani yardım sağladığını vurguladı.
Türkiye Dışişleri Bakanlığı ise, “UNRWA’nın Finansmanı Çalışma Grubu Başkanlığını yürütmekte olan Türkiye, söz konusu Ajansı siyasi ve mali olarak desteklemeyi sürdürecektir” şeklinde bir açıklamada bulundu.
ABD Dışişleri Bakanlığı da, bu yasakla birlikte insani açıdan İsrail’in “doldurmakla sorumlu olduğu bir boşluk” doğacağına işaret etti. Zira BM’nin net bir müdahalesi olmaksızın milyonlarca Filistinli mültecinin artık sağlıktan eğitime, gıda yardımına dek birçok hizmete erişimi imkânsız hale geliyor.
Filistin ise, İsrail’in, UNRWA’nın faaliyetlerine son verilmesine yönelik kararının ardından konuyla ilgili BM’de oturum düzenlenmesi için harekete geçeceğini duyurdu.
İsrail’in attığı bu adım, UNRWA Genel Komiseri Philippe Lazzarini’ye göre, “tehlikeli bir emsal” teşkil ediyor. Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) Genel Direktörü Tedros Adhanom Ghebreyesus da, bu kararın yıkıcı sonuçlar doğurabileceği şeklinde bir açıklamada bulundu.
Kararın Olası Sonuçları
Peki bu tartışmalı karar, sahada nasıl sonuçlar doğuracak?
Öncelikle Knesset’in kararı, işgal altındaki topraklarda yaşayan Filistinlilerin yaşam koşullarına ciddi zarar verebilir ve Gazze’deki sivil halkın kolektif bir şekilde cezalandırılmasına yol açar.
Gazze’de hâlihazırda 2,3 milyonluk bir nüfus, hayatını idame ettirmek için tamamen uluslararası yardımlara bağımlı durumda. İsrail’in yardım dağıtımı konusunda herhangi bir alternatif planı da henüz somut düzeyde ilan edilmiş değil. Yardım dağıtımının özel taşeron şirketlere devredilmesi de etkin bir çözüm değil, zira bu şirketlerin de bölgedeki gereksinimlere dair deneyimi sınırlı; ayrıca BM’nin tarafsızlık ve bağımsızlık ilkelerine ne kadar riayet edecekleri de bilinemiyor.
Öte yandan Gazze ve Lübnan’da aynı anda iki cephede savaşmakta olduğu için İsrail’in böyle bir lojistik kaynağı bir araya getirmesi de gerçekçi durmuyor. Bu, birçok açıdan Filistinli mülteci sorununun yok sayılması ve mültecilerin daimî olarak İsrail sınırları dışına yeniden yerleştirilmesini teşvik etmek anlamına gelebilir.
Kimi çevrelere göre bu karar, BM Şartı’nın ihlali anlamına geliyor. Öyle ki bunun sadece BM kuruluşunun yardımına bağımlı haldeki Filistinlilere değil, aynı zamanda uluslararası sisteme karşı da bir savaş ilanı anlamına geldiği şeklinde bir yorum yapılabilir ve İsrail’in uluslararası sistemde daha fazla tepki çekmesine yol açabilir. Uluslararası ilişkiler literatüründe benzer durumdaki devletler “parya devlet” olarak adlandırılıyor. Yani uyguladığı politikalar ve benimsediği normlar nedeniyle uluslararası toplumun dışına itilen devlet…
Dahası, bu kararla birlikte UNRWA ve ortak kuruluşlarının Eylül ayından beri Gazze’de yürüttükleri çocuk felcine karşı aşılama kampanyası da büyük zarar görecek. Geçen hafta Gazze’deki çocuk felci aşılama kampanyasının üçüncü aşaması, yaşanan şiddet eylemleri sebebiyle askıya alınmıştı. Kurumun İsrail’de ve Filistin topraklarında faaliyet göstermesi ve sağlık hizmetleri sunması böylelikle fiilen yasaklanıyor, çünkü İsrail hem Gazze hem de Batı Şeria’ya erişimi de kontrol altında tutuyor.
Bu kararın ardından İsrailli yetkililer ile UNRWA arasındaki tüm iletişim kanalları da yasaklandığı için, İsrail Savunma Kuvvetleri tarafından açılan ateş sırasında yardım çalışanlarının hedef alınmalarını önlemek üzere ajansın tüm koordinasyon çalışmaları da durdurulmuş oldu.
Popülist Adım
Şurası bir gerçek ki iç kamuoyuna yönelik böylesi popülist adımlar, her zaman toplumun veya savaştaki tarafların en zayıf halkaları aleyhine işler. UNRWA’nın sahadaki ortaklarının suç isnat edilen bir kesimini ilgilendiren iddialar birer soruşturma ve kovuşturma konusu olacakken, kurumun tümüne ilişkin genel bir yasaklama halini aldığında bir insan hakları sorunu haline gelir ve BM başta olmak üzere İsrail’in uluslararası kurum ve kuruluşlara yönelik bakış açısını net bir şekilde ortaya koymuş olur: Ya bendensin ya karşı taraftan, işine gelirse…
Dahası, birçok Batılı ülkenin UNRWA’ya verdiği finansal desteği kesmesi, mültecilere yapılan yardımın özünde tarafsız olması gerekirken günümüz şartlarında bir dış politika aracı olarak kullanılabildiğinin ve siyasallaştırıldığının da kanıtı oldu. Dolayısıyla bu yardımlar aracılığıyla müttefikler ödüllendirilirken, düşmanlar cezalandırılıyor.
Filistinli mülteciler, 75 yıldır ağırlıklı olarak UNRWA’nın yönettiği 19 kampta ve sığınağa dönüştürülmüş okullarda, vatansız şekilde yaşıyorlar. UNRWA, aynı zamanda Batı Şeria’da 43 sağlık merkezinin, 47 bin kadar öğrencinin yer aldığı 96 okulun, üç mesleki eğitim merkezinin de idaresini sağlıyor, 11 gıda dağıtım merkeziyle zaten yoksulluk sınırı altında yaşayan Gazze halkının temel besin ihtiyaçlarını karşılıyordu.
Knesset’in aldığı bu karar, ne iki devletli barışçıl bir çözümün başarı şansını artıracak ne de Filistinlilerin insanca yaşam standartlarına katkı sağlayacak.
Zaten savaş son sürat devam ederken UNRWA’nın kurumsal bir reformdan geçmesi veya sorumluluklarının bir anda BM Mülteciler Yüksek Komiserliği’ne (UNHCR) devredilmesi gündemde değil.
Tüm Gazze Halkı Cezalandırılmamalı
Dolayısıyla mükemmel olmasa da şu anda uluslararası sistemdeki en uygun araç, UNRWA olarak gösteriliyor. En azından yetki süresinin 2026 yılı Haziran ayına kadar devam edeceği düşünüldüğünde, Filistinlilere BM’nin yardım faaliyetlerinin o tarihe kadar UNRWA üzerinden kesintisiz olarak sürmesi gerekmekteydi; bir kesime dair iddialar üzerinden tüm Gazze halkının cezalandırılması değil…
BM zaten saldırılarda yer aldıkları iddia edilen dokuz UNRWA çalışanını Ağustos ayında görevden almıştı. Ayrıca, UNRWA çalışanlarının tarafsızlık ilkesinden sapmaksızın çalışmalarını sürdürmeleri için BM’nin bağımsız bir paneli tarafından da bir süre önce 50 maddelik bir tavsiyeler listesi hazırlanmış, UNRWA’nın yönetimindeki okullarda kullanılan ders kitaplarında “İsrail’e nefret aşıladığı ve antisemitizmi yaydığı iddia edilen iki tane problemli içeriğin” gözden geçirilmesi ve kurum çalışanlarının siyasi görüşlerini ifade etmesinin yasaklanması gibi öneriler getirilmişti.
Örneğin geçen ay Güney Lübnan’da UNRWA çalışanı bir öğretmen olan Fatah Sharif’in bir İsrail saldırısı sırasında ailesiyle birlikte öldürülmesi, ardından kendisinin uzun zamandır gizli tutmasına rağmen kıdemli bir Hamas kumandanı olduğunun ortaya çıkması, bu sürecin tuzu biberi oldu. Bununla birlikte UNRWA Başkanı Lazzarini, Sharif’in Hamas’la bağlantısının ortaya çıktığı Mart ayından beri ücretsiz olarak görevinin askıya alındığını ve kendisine dair bir soruşturmanın zaten açılmış olduğunu açıkladı.
UNRWA’ya yönelik olarak Knesset’in aldığı bu karar, Filistinli mültecilere verilen temel insani yardımın bile siyasallaştırılmaya devam edildiğinin en net göstergesi… Samira’nın ve daha nice kadının, çocuğun, gencin kanı, geride bıraktıklarının hüzünlü iç çekişlerine karışırken; siyaset, parlamentoların soğuk koridorlarında insani olan her şeyi silip götürüyor.
Geriye ne mi kalıyor? Koca bir hiçlik ve kalpsiz bir beden… Acı ve yalnız bırakılmışlık hissi, herkesi darmadağın ediyor.
Ve kulaklarımda Emel Mathlouthi’nin sesinden Naci en Palestina yankılanıyor.
“Filistin’de doğdum. Adsız yerlerden geldim. Toprağım yok. Anavatanım belirsiz. Ateşler yakıyorum parmaklarımla. Ve sana şarkılar söylüyorum kalbimle… Yürek telim gönül yakıyor. Filistin’de doğdum. Yerim yok, toprağım yok, yurdum yok. Böyledir, bizim kadınlarımız. Acıyla şarkı söylediğinde, seni darmadağın eder.”