Vergi Adımları Nereye İşaret Ediyor?

Özellikle 1980’li yıllardan sonra neoliberal politikaların da etkisiyle vergi yükü ağırlıklı olarak dolaylı vergiler üzerine kaydırıldı. Adaletsiz bir yapı meydana getiren bu husus varlığını korumaktadır. Hükümetin yürürlüğe sokmak istediği düzenlemelerin ağırlıklı olarak dolaysız vergilere yönelik olması, önemli bir anlayış değişimine işaret etmektedir.

vergi

Bütçe disiplini, fiyatlar genel düzeyi ve tüketici-yatırımcı algısındaki bozulmalar, bugün uygulanmaya çalışılan vergisel önlemlerin en önemli nedenleri arasında yer almaktadır. Küresel salgınla başlayan bu süreç, öngörülemeyen sonuçlar doğuran ekonomi politikaları ve 6-7 Şubat depremi ile devam etti. İçsel faktörlerin yanında dışardaki birtakım siyasi ve ekonomik gelişmeler de bu süreci destekledi. Tüm bu gelişmelerin sonucunda mevcut politikaların yeniden ele alınması gerekliliği ortaya çıktı. 

 

Geçmiş tecrübelere bakıldığında, özelleştirmeler yoluyla kamusal sermaye stokunun azaltılması veya dış kredi kullanımı ile çözümler bulunmaya çalışıldığı görülmektedir. Kamu sermaye stokunun yetersiz ve/veya dış kredi maliyetlerinin çok yüksek olduğu dönemlerde ise kamu harcamalarının azaltılması/tasarruf tedbirlerinin alınması, vergi ve benzeri mali gelir hasılatının artırılması yoluna gidilmiştir. Nitekim yaklaşık son bir yıldır yapılmaya çalışılan da budur.

 

Tüketici ve yatırımcı davranışları için gelecek beklentisi ve algısı önemlidir. Ancak bütçe disiplini söz konusu olduğunda daha mekanik çözümlerin bulunması kaçınılmazdır. Açık finansman yönteminin özellikle ülke kredibilitesinin düşük olduğu dönemlerde kullanılması yüksek maliyetlere yol açar. Ancak Türkiye’nin açık finansman yöntemine daha az başvurduğunu veya bu yönteme başvururken ülkenin iç imkânlarından daha fazla yararlanmaya gittiğini söylemek mümkün değildir. Dolayısıyla bütçe disiplini harcama ve vergi yönleriyle proaktif önlemlerle sınırlı kalmıştır. 

 

Mehmet Şimşek ve Proaktif Önlemler

 

Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek görevine geldikten sonra ülkeye yatırım çekmek amacıyla çok sayıda yabancı ülke temsilcisiyle bir araya geldi, ülke ziyaretlerinde bulundu ve dış basına uygulamaya çalıştığı politikalar ve sonuçları hakkında bilgi verdi. Dünya Bankası gibi kurumlardan çeşitli projeler için krediler sağlandı, Körfez ülkelerinden hem kredi olarak hem de yatırım amacıyla döviz girişi oldu. Merkez Bankası’nın para politikası anlayışındaki değişim ve bu değişimin Hazine ve Maliye Bakanlığı ile uyum içinde sürdürülmesi hem iç hem de dış piyasalarda olumlu karşılandı. 

 

Kamu harcamaları konusunda alınan tasarruf tedbirleri Cumhurbaşkanlığı genelgesiyle yayımlandı. Vergiler konusunda alınan tedbirler ise Hazine ve Maliye Bakanlığı güdümünde gerçekleştirilmeye çalışılmaktadır. Ancak vergilerin kanuniliği ilkesi gereği idari kararlar şeklinde alınabilecek önlemlerin sınırlı olduğunu ve dolayısıyla yasal düzenlemelerin gerektiğini ifade etmek gerekmektedir. Örneğin borsada hisse senedi alım satım kazançlarının veya bahşişlerin vergilendirilmesi için yasal değişiklik gerekmekteyken, vergi uzlaşması ve POS cihazı kullanan iş yerlerinin denetim altına alınması için idari tasarruf yeterlidir. 

 

Vergi uzlaşma müessesinde idareyi sınırlayan herhangi bir düzenleme bulunmadığı için uzlaşılacak vergi ve/veya ceza miktarı konusunda serbest takdir yetkisi içinde hareket edilebilmektedir. Bunun bir sonucu olarak (hatalı tarhiyat dışında) yüksek uzlaşma oranları, uygulamanın eşitlik ilkesi zemininde eleştirilmesine yol açmaktadır. Bu bağlamda, uzlaşmanın hakkaniyetli uygulaması hem verginin tahsilatını hızlandırmakta hem de vergi mahkemelerinin iş yükünü azaltmaktadır. Dolayısıyla üstten (Gelir İdaresi Başkanlığı’ndan) gelen talimatla uzlaşmanın fiilen durdurulması hem mükellef hem de idare açısından olumsuz bazı hukuki sonuçlar doğuracaktır. Meclis’e götürülen vergi düzenleme tekliflerinden biri de uzlaşmayla ilgilidir. Önerildiği haliyle kabul edilmesi halinde uzlaşma kapsamı sadece cezalarla sınırlı kalacaktır. Böylece vergi aslına ilişkin tutarlar uzlaşma kapsamından çıkarılmış olacaktır.

 

Uzlaşmanın sınırlandırılmasıyla ilgili eleştiriler de bulunmaktadır. Buna göre, mükellefin/vergi sorumlusunun uzlaşmadan yararlanamaması halinde yargı yoluna gidilecek ve bu, yargının üzerindeki yükü artıracaktır. Eleştiri bir açıdan doğrudur. Zira matrah farkının ortaya çıkmasında etkili olan hususlar konusunda idare ile mükellef hukuki ihtilaf yaratacak şekilde farklı yorumlarda bulunabilmektedir. Diğer taraftan, uzlaşmaya ancak vergi incelemesine alınan mükelleflerin başvurduğu dikkatlerden kaçmamalıdır. Vergi inceleme oranları ise oldukça düşük düzeydedir. Hatta risk analizine takılan mükelleflerin dahi tamamı incelenememektedir. 

 

Sosyal devlet olmanın getirdiği birtakım sorumluluklar dezavantajlı kimselerin korunmasını gerektirmektedir. Diğer taraftan vergilerin mali güce göre alınması gerektiği de Anayasa tarafından hüküm altına alınmıştır. Bu bakımdan vergilemede bu iki unsurun nispeten birlikte değerlendirilmesi adaletin sağlanması için önemlidir. Dolayısıyla sosyal devlet-mali güç arasında makul bir ilişki bulunmayan vergisel düzenlemeler vergi sistemi içinden ayıklanmalıdır. Bir kişinin sadece yüzde 90 oranında engelli olması nedeniyle sıfır araç alımında ÖTV muafiyetinden yararlanması buna örnek olarak verilebilir (bu kimseler Motorlu Taşıtlar Vergisi’nden de muaftır). Belli bir süre ile aracın satılmasının yasaklanması, fiyat sınırının getirilmesi veya miras bırakılması durumunda farklı uygulamaların söz konusu olması durumu değiştirmemektedir. Uygulama sosyal devlet ilkesine uymakla birlikte mali güçle ilişkili bir duruma atıfta bulunulmamaktadır. Diğer bir deyişle, kişinin engelli olmasının dışında gelir ve servet düzeyi dikkate alınmamakta; yoksul veya varsıl her engelli bu imkândan faydalanabilmektedir.

 

Yeni Vergi Paketinde Yer Alan Bazı Önemli Gelişmeler

 

Türk vergi sistemi içindeki önemli sorunlardan bir diğeri vergiye tabi kazanç ve gelir sorunudur. Özellikle ticari kazanç sahipleri neredeyse çocuklarına aldıkları bilgisayar ve otomobili (otomobil kiralama bedeli veya satın almada KDV ve ÖTV’yi), yaptıkları tatili, eğitim ve sağlık harcamasını kazançtan indirebilmektedir. Bu tür indirimlerin belirlenen sınırlar dahilinde yapılması vergi hasılatı lehine değerlendirilebilmekle birlikte sorunu tam anlamıyla çözememektedir. Çok daha büyük şirketlerin ise karmaşık ticari ve borç ilişkisi içine girmeleri de yine brüt kârları ile vergiye tabi kazançları arasında büyük farkların olmasına neden olmaktadır. Çokuluslu şirketlerin kârlarını düşük vergilerin alındığı ülkelere kaydırmaları benzer bir vergi kaybına yol açmaktadır. Bunun önüne geçmek için hem çokuluslu şirketler hem de yerel şirketler için farklı asgari kurumlar vergisi önerilmiştir. Ayrıca yap-işlet-devret ve kamu-özel işbirliğine dayalı sözleşmelerle iş yapan kurumlar için vergi oranının yüzde 30 olarak belirlenmesi yapılacak düzenlemeler arasında yer almaktadır.

 

Vergi kaybını azaltmak ve tahsilatı kolaylaştırmak için elektronik ticaret aracı şirketlerinin mal ve hizmet sağlayıcılarına yapacakları ödemelerde tevkifat yapmaları öngörülmektedir. Böylece internet üzerinden yapılan bir alışveriş neticesinde aracı şirketin hesabına yatan para malı satan kişiye ödenirken kesintiye uğrayacak ve bu tutar aracı tarafından vergi dairesine yatırılacaktır. Böylelikle vergi sorumluluğu müessesi daha etkin çalışacak ve gerekli durumlarda vergisel işlemlerin denetim altına alınması daha kolay hale gelecektir.

 

Gelir vergisi kapsamında ticari ve mesleki faaliyetler de -ayda en az üç kere- sıkı bir denetime tabi tutulacaktır. Yoklama yapılan günde tespit edilen kazanç aylık kazanca dönüştürülecek, aylık kazanç toplam ay sayısıyla çarpılarak yıllık kazanç bulunacaktır. Bu şekilde bulunacak kazanç ile beyan edilen kazanç arasında yüzde 20 oranından daha fazla bir fark olması halinde kişi izah vermeye çağırılacaktır. 

 

Sonuç Yerine

 

Yukarıda ele alınanlar dışında vergi hasılatını artırmaya, vergi ziyaı ve kayıplarını azaltmaya yönelik düzenlemeler de kanunlaşmayı beklemektedir. Kanunlaştırılmak istenildiği halde mevcut şartların uygun olmaması nedeniyle ertelenen düzenlemeler de bulunmaktadır. İlerleyen dönemlerde bu önlemlerin hangi şartlarda yürürlüğe gireceği mali disiplindeki gelişmelere bağlı olarak gerçekleşecektir.

 

Son olarak mevcut vergi sistemi yapısı içinde planlanan değişimlerin önemine değinmek gerekmektedir. Buna göre, özellikle 1980’li yıllardan sonra neoliberal politikaların da etkisiyle vergi yükü ağırlıklı olarak dolaylı vergiler üzerine kaydırıldı. Adaletsiz bir yapı meydana getiren bu husus varlığını korumaktadır. Bu yapının sürdürülmesini savunanlar genellikle arz yönlü bir ekonomi politikası pratiğinin büyüme ve istihdam gibi ekonomik sonuçlarına odaklanmıştır. İhmal ettikleri husus ise artan kamu harcamalarının finansman yükünün orta ve düşük gelir grupları üzerinde kalması olmuştur. Konjonktürel dönem sorunlarının çözümünde başvurulabilecek bir politika olsa da bu anlayışın süreklilik arz etmesi ve ekonomik sistem haline gelmesi toplumun büyük bir kısmının vergi yükü altında ezilmesine ve ekonomik refahtan sürekli azalan bir pay almasına yol açmıştır. Dolayısıyla hükümetin yürürlüğe sokmak istediği bu düzenlemelerin ağırlıklı olarak dolaysız vergilere yönelik olması önemli bir anlayış değişimine işaret etmektedir.  

 

Not: Yeni vergi paketini içeren kanun teklifi 28.07.2024 tarihinde TBMM Genel Kurulu’nda kabul edilerek yasalaştı.

İLGİLİ YAZILAR

Sitemizde mevzuata uygun biçimde çerez kullanılmaktadır. Bilgi için tıklayınız.