Yalan Yanlış Haberler

Herkes kendi yankı odasında, kendi gerçekleri ile yaşıyor. Herhangi bir iddiayı kabul etmeden önce değerlendiren de, zaten söylenene değil söyleyene bakıyor. Kendi mahallesinden birisinin söylediğini peşin olarak kabul ederken, karşı mahalleden birisinin söylediğini, hele var olan görüşleri ile çelişiyorsa dikkate bile almıyor. Sonra ne oluyor? Toplum kesimleri birbirine düşmanlaşıyor, zaten var olan duygusal kutuplaşma daha da kemikleşiyor.

Gün geçmiyor ki sosyal medyada, internette, hatta kurumsallaşmış basın ve yayın organlarında bu kadar da olmaz dedirten, adeta okurunun veya izleyicisinin aklıyla alay eden trajikomik sahte haberlerle karşılaşmayalım.

 

Durum böyleyken, Türkiye’de Kutuplaşmanın Boyutları 2020 Araştırması’na göre Türkiye’de her 100 kişiden sadece 60’ı yanlış haberle karşılaştığını düşünüyor. Bu kişilere “Peki yanlış haberle nerede karşılaştınız” diye sorulduğu zaman iktidar yanlıları, “muhalefet yanlılarının kullandığı sosyal medya araçlarında ve takip ettikleri gazete ve televizyon kanallarında” cevabını verirken muhalifler ise tam tersine “iktidar yanlılarının kullandığı sosyal medya araçlarında ve takip ettikleri gazete ve televizyon kanallarında” cevabını veriyor. Eş, dost ve akrabalarla paylaştığı WhatsApp gruplarında yanlış haberle karşılaştığını düşünenlerin oranı ise çok düşük.

 

Anaakım medya taammüden ortadan kaldırıldığından beri farklı siyasi parti taraftarları farklı kanallardan bilgi alıyor. Herkes kendi bilgi aldığı kanalların -ki zaten bu kanallar onların var olan görüşlerini teyit ediyor- tarafsızlığına ve doğruluğuna, “öteki”nin bilgi aldığı kanalların ise yanlılığına ve yanlışlığına inanıyor.

 

Herkes kendi yankı odasında, kendi gerçekleri ile yaşıyor. Herhangi bir iddiayı kabul etmeden önce değerlendiren de, zaten söylenene değil söyleyene bakıyor. Kendi mahallesinden birisinin söylediğini peşin olarak kabul ederken, karşı mahalleden birisinin söylediğini, hele var olan görüşleri ile çelişiyorsa dikkate bile almıyor.

 

Bu duruma biraz da bilişsel uyumsuzluk (cognitive dissonance) yol açıyor. Farzımuhal çok eski ve sevdiğiniz bir dostunuz var, ama bu dostunuzun son zamanlarda başkalarına yönelik davranışları sizin temel değer yargılarınızla çelişiyor. Kendisini dostça uyarıyorsunuz, ama dostunuz davranışını değiştirmiyor. Dostluğunuzu sona erdirmek istemiyorsunuz, temel değer yargılarınızı değiştirecek haliniz de yok. Bu durumda dostunuzun davranışlarının sizin temel değer yargılarınızla çeliştiğini görmezden geliyor, bu yöndeki belirtileri göz ardı ediyor, başkalarının bu konuda söylediklerini duymazdan geliyor ve hatta yalan söylediklerini veya yanıldıklarını düşünüyorsunuz. Böylece değer yargılarınız ve tutumunuz arasındaki çelişkiyi ortadan kaldırmış oluyorsunuz. Tabii bunun tersi de geçerli. Şu veya bu sebeple sevmediğiniz birisinin de iyi yönlerini ve başkalarının bu konuda söylediklerini göz ardı ediyor da olabilirsiniz.

 

Mikro ölçekteki bu örnek, makro ölçekte de geçerlidir. Çoğu seçmen, siyasi parti tercihini toplumsal kimliği çerçevesinde yapar ve bu tercihini daha sonra başka gerekçelere dayandırır. Tercih ettiği parti, çıkarları veya değerleri ile çelişen politikalar güttüğü zaman görmezden gelir, tercih ettiği partinin uygulamalarının değer yargıları ile çeliştiğini ortaya koyan kişilerin yalan söylediğini düşünür, tercihini rasyonalize eden yalan haberlere de inanma eğilimi gösterir. Bu arada, sözüm meclisten dışarı olsun diye medyan seçmen ifadesini kullandım ama bilinçli bir irade ile hareket etmediğimiz zaman hepimiz üç aşağı beş yukarı böyle davranırız.

 

AK Parti iktidarının ilk yıllarında ekonomi tüm objektif verilere göre oldukça iyi iken, kimlik çatışması çerçevesinde AK Parti’ye karşı olanların rakamların yalan olduğuna ve aslında ekonominin yansıtılanın aksine kötü durumda olduğuna veya AK Parti’yi iktidara taşıyan dış güçlerin Türkiye’ye para pompaladığına inanmaları sık rastlanan bir durumdu. Aynen bugün AK Parti taraftarlarının ekonominin anlatıldığı kadar kötü olmadığı veya ekonomimizin dış güçlerin müdahalesi nedeniyle kötü durumda olduğuna inanıyor olmaları gibi.

 

Buraya kadar bireylerin yanlış haberlere inanmalarını kolaylaştıran faktörlerden bahsettik, ama bir de bu zaaftan istifade edip kendi çıkarları doğrultusunda kullanan veya en azından kullandığını düşünenler var. Bunların başında siyasi partiler, aktivistleri, taraftarları ve medyadaki uzantıları geliyor. Bir de bunların sosyal medyadaki uzantıları olan trol ağları var. Gerçek olmayan bilgi ve haberlere dayanan taktiklere genel olarak dezenformasyon dense de aslında bu tip haberler çeşitlilik arz ediyor.

 

Bilerek ya da Bilmeyerek Yanlış Bilgi Yayma

 

İstanbul Bilgi Üniversitesi Göç Araştırmaları Merkezi’nin yürüttüğü ve yanlış bilgi, sahte haber ve çeşitli bilgi düzensizlikleri ile mücadele etmeyi hedefleyen İnfodemi Eğitimi Projesi’nin internet sayfasında çok faydalı bir de infodemi sözlüğü var.

 

Bu sözlükte de göreceğiniz gibi sahte veya yanlış haberleri üç kategoriye ayırmak mümkün. Birincisi “Anaakım medyada yer alan haberleri taklit eden, kasti olarak geliştirilmiş, sansasyonel, duygusal, yanlış yönlendiren ya da tamamen yanlış olan haberler”. Kibarlığı bir yana bırakıp buna “yalan haber” de diyebiliriz.

 

İkinci kategori “Zarar verme amacı taşımayan ve yanlış olduğunu bilmeyen insanlar tarafından yayılan yanlış bilgi.”

 

Üçüncü kategori ise “Gerçek içeriğin bağlamından koparılarak yanlış bir çerçeve içerisinde kullanılması.”

 

Birinci kategoriye giren uygulamalar hakkında söyleyecek çok bir şey yok. Bu haberleri üreten ve bilerek yayanlar, yalan söylediklerinin bilincinde ama bu onlar için bir sorun teşkil etmiyor. Bütün ahlak sistemleri ve bütün dinler yalanı ayıplarken muhtemelen kendi çocuklarına dürüstlüğün erdemlerini öğreten ve fırsatını bulunca güya ahlak bekçiliği yapan kişilerin organize şekilde yalan üretip yaymaları hakkında ne söylenebilir ki?

 

Ancak ikinci kategori konusunda söylenecek çok şey var, zira bu yanlış haber yayma biçiminin faili hepimiz olabiliyoruz. Şahsen benim başıma zaman zaman geliyor. Sosyal medyada gerçekçi görünen ve bir şekilde beni harekete geçiren bir habere rastlıyorum. Sinirleniyorum, seviniyorum veya gurur duyuyorum ve haberi takipçilerimle paylaşıyorum. Sonradan haberin sahte veya yanlış olduğunu öğreniyorum. Aile veya arkadaş WhatsApp grupları, böyle yanlış haberlerle dolu, zira insanlar tanıdıkları bir kişiden gelen bir haberi sorgulamadan kabul etmeye daha hazır oluyor.

 

Üçüncü kategori ise en karmaşık olanı. Bir siyasetçinin alakasız bir zamanda kutladığı doğum gününün haberinin ve gerçek olan fotoğraflarının kutlamanın tarihinin belirtilmesi “ihmal edilerek” insani bir felaketin yaşanmakta olduğu an servis edilmesi, bağlamından çıkartılmış habere çok basit bir örnek olabilir. Zira haberde yer alan bilgilerin hepsi gerçektir ancak kutlamanın tarihinin belirtilmemesi yoluyla sanki kamusal niteliği olan söz konusu kişi insani bir felaket yaşanırken doğum günü kutlayarak duyarsızlık sergilemiş izlenimi yaratılmış olmaktadır.

 

Bağlamından çıkartılmış haberlere güncel bir örnek olarak sokak röportajları verilebilir. Belli bir siyasi kesimin ağırlık taşıdığı bir mahalleye gidip gün boyunca onlarca kişiyle röportaj yapıp aralarından en abuk sabuk konuşanı seçip sanki o mahallede yaşayanların hatta o siyasi görüştekilerin hepsi öyle düşünüyormuş gibi (ama kesinlikle bunu açıkça söylemeden) yayınlıyorsunuz ve mevcut görüşünü teyit ettiği için buna inanmaya hazır olan izleyiciler de inanıyor ve bunun adı da “habercilik” oluyor.

 

Sonra ne oluyor? Toplum kesimleri birbirine düşmanlaşıyor, zaten var olan duygusal kutuplaşma daha da kemikleşiyor, herhangi bir sorun konusunda gerçek bir tartışma yapmak veya bu soruna toplumsal uzlaşmaya dayalı bir çözüm üretmek imkânsız hale geliyor. Enerjisini birbirine karşı tüketen düşman kabilelere bölünmüş bir topluluk haline geliyoruz. Ayrıca şunu da unutmayalım: bu durum ülkemizi dış kaynaklı etki operasyonlarına karşı da daha savunmasız hale getiriyor.

 

İnfodemi ile Mücadele

 

Peki yanlış, sahte veya bağlamından kopartılmış sözüm ona haberlerle mücadele etmek için ne yapmalı? Öncelikle her birimiz kendi sorumluluğumuzu yerine getirmeliyiz. Aslında yazıyı buraya kadar okumuş olanlara söylemeye gerek yok ama bilerek ve isteyerek yalan veya yanlış haber yaymamalıyız. Medyada veya sosyal medyada karşımıza çıkan her habere inanmamalı, özellikle başkalarına iletmeden önce iki kere düşünmeli, gerekiyorsa teyit mekanizmalarını kullanmalıyız. Bütün bunlara rağmen bir yalan haber paylaştığımız zaman paylaşımı silmekle yetinmemeli, daha önce paylaştığımız söz konusu haberin yanlış olduğunu takipçilerimize duyurmalıyız. Bir aile üyemizden veya yakın bir dostumuzdan bile gelse yanlış haberle karşılaştığımız zaman tadımız kaçmasın demeden bunu bize iletene durumu bildirmeliyiz.

 

Ancak biz ne yaparsak yapalım birileri bu haberleri üretmeye ve yaymaya devam edecek. Dolayısıyla yapılması gereken tüm vatandaşların yalan ve yanlış haberlere karşı mümkün olduğu kadar bağışıklık kazanması. Malum eğitim şart, dolayısıyla ilköğretimden başlayarak eleştirel düşünce eğitimi ve medya okuryazarlığı eğitimi verilmeli ki işine gelen yalanlara inanan, işine gelmeyen gerçekleri duymazdan gelen bireyler yetişmesin. Asgari düzeyde de olsa itibarına önem veren ve farklı kesimlerden geniş bir okur veya izleyici kitlesine ulaşma hedefi olan anaakım medya yeniden inşa edilmeli ki vatandaşlar tek taraflı propaganda aygıtlarına mahkûm olmasın. Kamu yayıncılığı mümkün olduğu kadar tarafsız olmalı ki sadece iktidar partisinin taraftarları nezdinde değil vatandaşların büyük bölümü nezdinde itibarı olan ortak bir platform olsun. Kutuplaşma azaltılmalı ki insanlar yankı odalarından çıksın, kendisininkinden farklı görüşleri de dinlesin. (Kutuplaşmayı nasıl azaltacağız diye soranları da Türkiye’de Kutuplaşmayı Azaltmaya Yönelik Stratejiler ve Araçlar Projesi’nin çevrimiçi platformuna alalım.)

 

Bütün bunları yaptıktan sonra da yanlış, yalan veya bağlamından koparılmış haberlerden kurtulamayız, zaten dünyada da pek kurtulan yok. Ancak en azından bu tarz haberlerin toplumumuza ve demokrasimize verdiği hasarı minimumda tutabiliriz. Bir bakıma pandemiyle mücadeleden ne bekliyorsak infodemi ile mücadeleden de onu bekleyebiliriz.

İLGİLİ YAZILAR

Sitemizde mevzuata uygun biçimde çerez kullanılmaktadır. Bilgi için tıklayınız.