Yanlış Tartışma, Ağır Maliyet
İYİ Parti ve HDP arasındaki son tartışma, iktidar için büyük bir nimet oldu. İktidar, bir taraftan HDP üzerinden İYİ Parti’yi köşeye sıkıştırdı, diğer taraftan da İYİ Parti üzerinden HDP’yi şeytanlaştırdı. Onların birbirine düşmesini, keyifle izledi. Kendi kendini sürekli bir savunma pozisyona düşüren muhalefet kaybederken iktidar kazandı.
- VAHAP COŞKUN
- 23 Mayıs 2020

Edgar Şar, Perspektif’te İYİ Parti ile HDP arasındaki tartışmalara dair kapsamlı bir analiz yayınladı ve bu tartışmanın İYİ Parti’ye siyasi bir kazanç sağlamayacağını belirtti. Benzer düşüncelere sahibim, Şar’ın vardığı neticeleri büyük ölçüde paylaşıyorum. Madalyonun İYİ Parti tarafını bir başka yerde tartıştım, bu nedenle bu yazıda madalyonun HDP tarafına bakmak niyetindeyim.
Söz konusu tartışma, bilindiği üzere, İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener’in “HDP’yi PKK terör örgütünün yanında konumlandırıyoruz” sözleriyle başladı. HDP Yönetimi, Akşener’in bu ifadelerine tepki göstermedi. Hatta Eşgenel Başkan Mithat Sancar, katıldığı bir programda bu konu kendisine sorulduğunda, İYİ Parti ile bu tür bir polemiğe girmeyi gerekli ve faydalı bulmadığını belirtti. Fakat bir süre sonra partinin önde gelen isimlerinden Sırrı Süreyya Önder, İYİ Parti’ye sert bir karşılık verdi:
“Dün bize aracı gönderen, ‘Şurada kiminle çalışalım? Nasıl çalışalım? Şunu nasıl yapalım?’ diye fikrimizi merak eden bir siyasal parti, bugün bize koordinat biçemez. İYİ Parti’yi kastediyorum. ‘Bizim nazarımızda HDP şuradadır’ falan gibi bir şey diyemez.”
Önder’in çıkışına İYİ Parti’den daha ağır tonda yanıtlar verildi. Karşılıklı ithamlar ve ispat davetleri yapıldı, ortalık karıştı. Peki, bu hengâme HDP’ye bir fayda sağladı mı? En sonda söylenmesi gerekeni en başta söyleyeyim: Hayır, sağlamadı, tersine HDP’ye zarar verdi.
Arka Planı Düşünmek
HDP, iktidar tarafından hukuki ve fiili olarak sıkıştırılıyor, bir de İYİ Parti’nin buna eklenmesi Önder’i hissi bir karşılık vermeye yöneltmiş olabilir. Lakin Önder, partinin önde gelen isimlerinden biri; çözüm sürecinde hayati bir rol oynadı. Hâlihazırda parti yönetimde yer almasa da söyledikleri yankı uyandırıyor ve parti politikalarını yansıttığı düşünülüyor. Şahsına yönelik bu algı, onun sorumluluğunu artırıyor, bir söz sarf ettiğinde çok dikkatli ve rasyonel davranmasını gerektiriyor.
Oysa Önder’in İYİ Parti’ye dönük sözlerinde, rasyonellikten ziyade, sözlerinin nasıl bir siyasi netice üreteceğini hesap etmemiş bir tavır var. Detaylı bir tahlilden geçmeyen, sonrasında ne getirip ne götüreceği hakkında soğukkanlı düşünülmeyen ve sözün cazibesine kapılarak edilen bu laflar, HDP’yi üç açıdan zor bir duruma soktu.
Ağız Dalaşı
Evvelen, bu tepki partinin genel politikasını yansıtmıyor. HDP, diğer muhalefet partileri ile bir ağız dalaşına girmek ve enerjisini boşuna harcamak yerine, iktidara odaklanmak ve onun icraatlarını kamuoyunun gündemine taşımak isteyen bir çizgi tutturmaya çalışıyor. Muhalefet içindeki ateşi harlayan bir hareket, partinin odağını kaydırıyor ve bundan ötürü de parti içinde rahatsızlıklara sebebiyet veriyor. Nitekim HDP’nin ağır toplarından Ahmet Türk, bu rahatsızlığı net bir dille açığa vurdu. Türk, iktidarın yapay bir gündem yaratmak istediği bir ortamda, iktidarın eline böyle bir koz vermeyi yanlış bulduğunu belirtti.
Türk’e göre, HDP’nin yapması gereken farklı kesimleri ortak değerler etrafında bir araya getirmek, onlarla diyalog ortamı kurmak ve Türkiye’nin geleceğine dair değişim ve dönüşüm programları oluşturmaktı. HDP siyaseti bu düzlemde yapmalıydı, bunun dışına çıkacak söz ve eylemlerle başkalarının işine yarayan neticeler üretmekten kaçınmalıydı. Mamafih, zamansız ve yararsız bir tartışmaya vesile olmamak için herkes çok dikkatli davranmalı ve sözlerini özenle seçmeliydi. Bu meyanda Önder’in sözleri yanlıştı ve Türk bu açıklamayı “hayretle” karşılamıştı.
Eşgenel Başkan Mithat Sancar da, Muharrem Sarıkaya’ya “İYİ Parti’den bize danışma için gelen olmadı; varsayalım gelmiş olsun, bizden kim akıl vermiş onu da bulamadım” diyerek, gereksiz ve faydasız gördüğü bu tartışmayı sonuçlandırmak istedi. Dolayısıyla Önder’in ifadeleri HDP tarafından sahiplenmedi, tartışmanın uzamasının muhalefete zarar verir bir boyuta gelmesi HDP içinde sıkıntılara yol açtı.
Muhalefetin Yumuşak Karnı
Saniyen, iktidarın kutuplaştırma siyasetinde iki konu büyük önem taşıyor: Seküler-dindar ayrımı ve Kürt meselesi. Seküler-dindar karşıtlığı üzerinden kurulan oyunlar, iki sebeple iktidar açısından eskisi kadar verimli değil: Biri, toplumun bu ayrımdan hareketle geliştirilen söylemlerden geçmişteki kadar etkilenmemesidir. Diğeri ise, muhalefet partileri arasında bu konuda geniş bir uzlaşmanın olması ve muhalefetini, iktidarın buraya dayanarak yapacağı ataklara nasıl bir karşılık vereceğini öğrenmesidir.
Ancak Kürt meselesi öyle değil; bu, halen ziyadesiyle hassas bir mesele ve bütün toplumsal kesimlerin bu meseleye duyarlılıkları da çok yüksek. Beri yandan, muhalefet partilerinin bu mevzua yönelik ortak bir perspektifleri de mevcut değil, tersine durdukları noktalar çok farklı. Muhalefetin yumuşak karnını oluşturduğu ölçüde bu durum, iktidara da muhalefet blokuna tesir etmek için de uygun bir zemin sunuyor. Zira iktidar Kürt meselesini kullanarak, muhalefet partilerini yönlendirmeye, aralarındaki ihtilafları derinleştirmeye ve işbirliği yapmalarını engellemeye çalışıyor.
İYİ Parti ve HDP arasındaki son tartışma, bu bağlamda, iktidar için büyük bir nimet oldu. İktidar, bir taraftan HDP üzerinden İYİ Parti’yi köşeye sıkıştırdı, diğer taraftan da İYİ Parti üzerinden HDP’yi şeytanlaştırdı. Onların birbirine düşmesini, keyifle izledi. Kendi kendini sürekli bir savunma pozisyona düşüren muhalefet kaybederken iktidar kazandı.
Pamuk İpliği
Salisen, HDP cumhurbaşkanlığı sistemine karşı çıkıyor. AK Parti ve MHP ortaklığının ülkeye büyük bir zarar verdiğini düşünüyor. Türkiye’yi bu açmazdan çıkarmak için hem hükümet sisteminin hem de iktidarın değişmesi gerektiğini belirtiyor. Bunun için de muhalefet zeminin genişlemesi gerektiğini, asgari demokratik ilkeler üzerinde anlaşan bir ittifakın oluşmasını savunuyor.
Bu türden tartışmaların, HDP’nin bu fikrine hizmet etmek şöyle dursun büyük bir zarar verdiği şüphe götürmez. Çünkü muhalefetin ittifakı zaten pamuk ipliğine bağlı; eğer gaye, bunu sürdürmek ve büyütmek ise bu tür tavırlardan imtina etmek icap ediyor. Bunun yerine Eşgenel Başkan Sancar’ın tartışmayı çekmeye çalıştığı çizgide kalmak; siyasette herkesin herkesle konuşabileceğini ve HDP’yi dışlamanın iktidara örtülü bir destek anlamına geleceğini savunmak gerekir.
Tartışmaları bu sınırlar içinde tutmak, HDP için daha doğru ve faydalı bir siyasi tavır olur.
En son çıkan yazılardan anında haberdar olmak için bizi @PerspektifOn twitter hesabımızdan takip edebilirsiniz.

VAHAP COŞKUN
