Yüzyılın Savrulması; İnsül’ün Hikâyesi

Hayırsever, müşfik patron ve ABD rüyasının örneği olarak görülen, yolu Türkiye’den de geçen iş insanı Samuel Insull (Banker İnsül) düşen hisse fiyatları, geri ödeyemediği tahviller ve mağdur ettiği yatırımcılar nedeniyle çok kısa sürede ABD’nin en “nefret edilen” adamı haline gelmişti. Insull’un hikâyesi 20’nci yüzyılda dünyadaki en büyük mali savrulma hikâyelerinden biri olabilir. Aradan neredeyse 100 yıl geçse de kişiler ve olaylar değişiyor ancak yapılan hatalar ve sonuçları pek değişmiyor.

“Amerika Reisicumhuru Roosevelt, bir gün beni görmek için intizar (bekleme) odamda iki saat beklemişti”

 

insull

 

73 yaşındaki Samuel Insull (Türkiye’de Banker İnsül olarak tanındı) ABD Başkanı Roosevelt ile olan bu anısını 22 Nisan 1934 tarihinde polis eşliğinde İstanbul’dan İzmir’e götürülürken sohbet ettiği bir Türk hanıma anlatmıştı. Ertesi gün İzmir’de kendisini ABD Konsolosu teslim alacak ve ülkesine iadesi için bekleyen gemiye bindirecekti.

 

İnsül, bu tarihten üç hafta önce İstanbul’daki duruşmasına Siyasi Şube Müdür Yardımcısı Sadullah Bey’in eşliğinde getirilmişti.

 

Banker İnsül (gözlüklü) ve Sadullah Bey (sağda)

 

 

Banker, kısa bir yargılama sonunda Türkiye’de herhangi bir suça karışmadığı için serbest bırakılsa da, gözlem altında tutulmaya devam edilmiş, ardından hükümet tarafından alınan hızlı bir kararla ABD’ye iadesine karar verilmişti.

 

Elektriğin Prensi İnsül

 

İnsül, 1932-1934 arasında ABD tarafından ülke ülke aranan bir numaralı kaçaktı. Oysa bundan birkaç yıl öncesine kadar ABD’nin en zengin iş insanlarından biriydi. Devasa elektrik yatırımları nedeniyle “Elektriğin Prensi” veya “Elektriğin Henry Ford’u” olarak tanınmaktaydı.

 

Şikago’da muhteşem bir opera binası yaptırmıştı. Binanın açılışının yapıldığı 4 Kasım 1929 tarihi ise ABD borsasının çöktüğü “Kara Salı”nın dört gün sonrasına denk gelmişti. Çok geçmeden “Büyük Buhran” sadece ABD’yi değil tüm dünyayı yıkıp geçecekti.

 

Şikago Lyric Opera Binası

 

 

İnsül’ün Avrupa’daki 1,5 Yıllık Kaçak Hayatı

 

Zamanında intizar odasında iki saat beklediği iddia edilen ABD Başkanı Franklin Roosevelt ise İnsül’ün bu sözlerinden iki ay önce onun ABD’ye iadesini sağlayabilmek adına Temsilciler Meclisi’ne bir yasa getirmiş ve onaylatmıştı. ABD’de işlenmiş suçlardan dolayı ülkelerdeki ABD konsoloslarının suçluyu teslim almasına yetki veren bu kanun adeta İnsül’e özel çıkarılmıştı.

 

Kıtalararası yolculuğun pek kolay olmadığı dönemlerde suçluların iade anlaşmaları genelde yakın ülkeler arasında yapılmaktaydı. İnsül bu nedenle ABD ile çoğunlukla anlaşması bulunmayan Avrupa’ya kaçmış ve bir süre Fransa ve İtalya’da yaşamıştı. Ünlü işadamı her gittiği ülkede bir gazeteci ordusu tarafından takip edilmekteydi. Otel komisine verdiği bahşişten eşiyle yediği yemeğe kadar her detay ertesi gün gazetelerde yer alıyordu.

 

Roosevelt, ABD’ye iadesinin sağlanması için Mussolini’yi şahsen aradığında, işadamı ondan erken davranıp Yunanistan’a geçmişti bile. İnsül kısa bir süre yaşadığı Yunanistan’da boş durmadı ve elektrik altyapısının ve dağıtımının daha verimli hale gelmesi için danışmanlık yaptı. Eğer Yunanistan seçimlerini o dönem aday olan yakın arkadaşı kazanırsa ülkenin elektrik bakanı yapılacağı söylentisi bile çıkmıştı. Ancak arkadaşı 700 oy farkla seçimleri kaybedince İnsül’e yine yol göründü.

 

İnsül, Atina limanında Maiotis adlı bir gemiyi kiralayarak Akdeniz’e açıldı. İşadamının Yunanistan’ı terk etmesi büyük bir skandala dönüşerek Yunan İçişleri Bakanı’nın istifasına neden oldu. Gemi yönünü Mısır’a çevirdiğinde İnsül, ABD’nin bu kez Mısır ile iadesini görüştüğü haberini aldı. Kaptana rotayı İstanbul açıklarına kırmasını söylediğinde bu kararının 1,5 yıllık kaçak hayatının sonu olacağının muhtemelen farkında değildi.

 

Çıraklıktan Elektrik İmparatorluğuna

 

İnsül, 1879’da daha 19 yaşındayken Londra Borsası’nda iş yapan bir ABD’li bankerin yanında işe başladı. Bankerin Thomas Edison’un temsilcisi olması sayesinde onunla tanıştı ve ABD’ye gitti. Edison’un çırağı olarak başladığı kariyeri ortağı olarak devam etti. Edison ve İnsül kısa zamanda şirketlerini ülkenin hâkim bölgesel elektrik üreticisi haline getirdiler. İnsül günümüzde halen kullanılan fiyatlama sistematiğini hayata geçirmişti.

 

Mucit Edison’un maliyetleri pek düşünmeden ortaya attığı projelerin finansmanını bulmak ve sürdürmek hep İnsül’e kalıyordu. Bu sayede finans ve şirket halka arzları konusunda uzmanlaşmıştı.

 

Insül 33 yaşında iken şirketteki hisselerini JP Morgan’a devretti ve yeni girişimlere yelken açtı. İnsül’ün devrettiği şirket bugün General Electric adıyla faaliyetlerine devam ediyor.

 

İnsül, 1894’te 35 yaşında iken Şikago’da dünyanın en büyük elektrik santralini kurdu. Yarattığı ucuz ve verimli üretim kapasitesiyle 1892’de kilovatı 20 sent olan elektriğin fiyatını 1909’da 2,5 sente düşürdü. Bu arada müşteri sayısını da 10 binden 200 bine çıkardı.

 

Şikago Merkezi Elektrik Santrali

 

 

İnsül kısa zamanda büyük bir servete ulaştı. İllinois’te içinde at çiftliği de bulunan 16 kilometrekarelik araziyi satın alarak büyük bir malikane inşa ettirdi.

 

Insull Malikanesi

 

 

Insül, ABD rüyasının başarılı girişimci örneği olarak sıkça basında yer alıyordu. Çalışkanlığı ve zekâsı övülüyordu.

 

 

Yazılanlara göre İnsül çalışanlarına karşı da cömertti. O dönem ABD’de 60-70 saat olarak uygulanan haftalık çalışma saatini işçileri için 44 saate düşürdü. Ücretli izin, sağlık harcamalarının karşılanması, ücretsiz gece okulları, şirket tatil kampı gibi yenilikleri ilk kez uyguladı. Çalışanlarına hisse verdi, çalışanlarının aracılık ederek yakınlarına sattığı hisselere de komisyon ödedi. Böylece 1929 yılına gelindiğinde İnsül’ün tüm şirketlerinin hisse ve tahvil yatırımcıları bugün bile çok yüksek bir yatırımcı sayısı olarak kabul edilen 1 milyon kişiye ulaşmıştı. Şirketleri ABD’nin elektriğinin sekizde birini üretiyordu ve varlıklarının değeri 3 milyar ABD doları olarak tahmin ediliyordu (Bugünün 50 milyar ABD doları).

 

İnsül başarılarıyla TIME dergisine iki kez kapak olmuştu. Kaderin cilvesi, aynı kapakta üçüncü kez yer alması ise İstanbul’dan ABD’ye iadesinde yüzünü kapatırken çekilen fotoğrafı ile oldu.

 

 

Çöküşe Giden Yol

 

1929 başlarında elektrik ve gaz şirketleri aleyhinde siyasi bir kampanya başladı. Yapımı devam eden Hoover Barajı’nın elektrik şirketlerine yarayacağı, bu nedenle tüm elektrik üreticilerinin kamulaştırılması gerektiği tartışılmaya başlandı. Bir senatör, ABD’deki kullanıcılara yıllık 750 milyon dolar “fazla” fatura kesildiğini savundu. O sıralar New York Valisi olan Roosevelt de bu kampanyaya destek verince elektrik ve gaz üretim ve dağıtım şirketlerinin itibarı üzerinde kara bulutlar dolaşmaya başladı.

 

İnsül buna rağmen 1929 krizi sırasında abonelerinden gelen güçlü nakit akışı sayesinde ayakta kaldı. Hatta krizde maaş ödeyemeyen Şikago eyaletine 50 milyon dolar finansman bularak maaşların ödenmesini sağladı. Krizde Teksas’tan Şikago’ya döşenecek doğal gaz boru hattı için 80 milyon ABD doları yatırım da yaptı.

 

İnsül, kendisini aranan bir suçlu haline getirecek iş hayatının en büyük hatasını 1931 yılında yaptı. Tüm şirketlerinin halka açıklık oranı oldukça yüksekti. Cyrus Eaton adında bir yatırımcı İnsül’ün büyük bir şirketinin hisselerini piyasadan toplayarak işadamından daha fazla hisseye sahip olmuştu.

 

İnsül’ün dostları eğer Eaton’un paylarını satın almazsa şirketi ele geçirebileceğini ve kendisinin saf dışı kalabileceğini söylediler. Aslında holding yapısında sahip olduğu imtiyazlı hisseleri buna hukuken izin vermiyordu ancak İnsül yine de rahatsız oldu. Küçük hissedarlara itirazı yoktu ama büyük ortak da istemiyordu.

 

İnsül alelacele Eaton ile anlaştı ve hisse alım sözleşmesini imzaladı. İş, Eaton’a ödeyecek parayı bulmaya geldiğinde bankalar telefonlarına çıkmaz oldular. Yıllarca halka arzlarda hisselerini satarak büyüyen ve para yaratan İnsül, bu kez hisselerini geri almak için acil para bulmak zorundaydı. Zor da olsa hem kendi hisselerini hem de Eaton’dan satın aldığı hisseleri teminat göstererek New York bankalarından finansman buldu. Ancak bulduğu finansman tutarı teminata verdiği hisse değerinin yarısından bile azdı. Daha da kötüsü İnsül’ün finansal sorunlar yaşadığı piyasada duyulmuştu. 1 milyona yakın hissedarın bir kısmı satışa başlayınca hisselerin fiyatı düştü. Hisseler düştükçe İnsül’ün teminat açığı yükseliyor ve New York bankalarına nakit ödemesi gerekiyordu. Bunu ödeyemedikçe hisseler daha da düşüyor ve İnsül’ün borç spirali her geçen gün daha da derinleşiyordu.

 

Borcunu ödeyemeyen İnsül sonunda tüm imtiyazlı hisselerini ve mal varlığını bankalara devretti ve Haziran 1932’de bankaların isteği doğrultusunda tüm görevlerinden istifa etti.

 

Müşfik Patrondan En Nefret Edilen Adama Dönüş

 

Kamuoyunda iki yıl önce hayırsever, müşfik patron ve ABD rüyasının örneği olarak görülen İnsül, düşen hisse fiyatları, geri ödeyemediği tahviller ve mağdur ettiği yatırımcılar nedeniyle çok kısa sürede ABD’nin en “nefret edilen” adamı haline geldi.

 

 

Zimmete para geçirme, dolandırıcılık ve hileli iflas suçlamasıyla kendisine dava açıldığında İnsül eşiyle birlikte Paris’e kaçmıştı bile.

 

Bu duyulunca yatırımcıların öfkesi daha da arttı. Franklin Roosevelt seçim kampanyasının en önemli vaatlerinden birini İnsül’ü geri getirmek olarak açıkladı.

 

Avrupa’daki 1,5 yıllık kaçak serüveni ülkemizde son buldu. ABD’nin talebiyle İstanbul açıklarına demirleyen gemiden indirilip mahkemeye çıkarıldı. İstanbul mahkemesi Türkiye’de herhangi bir suça karışmadığı için kendisini serbest bıraksa da gemisine dönmesine izin verilmedi. Sirkeci’deki Yeni Aydın otelinde gözlem altında tutulurken Türk hükümeti, ABD ile imzaladığı suçluların değişimi anlaşmasını devreye aldı ve ABD’ye iadesine karar verildi.

 

 

İnsül’ün Türkiye’de geçirdiği üç hafta ülkemizde de nefret objesine dönüşmesine yetmişti. Her gün gazeteler İnsül’den bahsediyor, sabah kalktığında şampanya ve havyar istediğini, temin edilmezse huysuz ihtiyarın olay çıkardığını okuyucularına duyuruyorlardı.

 

 

ABD’ye Dönüş ve Yargılanma

 

İnsül ABD’ye iade edildikten sonra yargılanmaya başladı. ABD tarihinin o tarihteki en yüksek kefaleti olan 250.000 ABD doları kefalet ile serbest bırakıldı. Ancak Ekim 1934’teki mahkeme sürecine kadar ABD’de kamuoyu algısı yeniden değişti. Bu kez İnsül’ün hayırseverliği ve ABD’ye hizmetleri konuşulur oldu.

 

 

Yargılama süresince İnsül’ün “matruşka” finansman yöntemi ortaya döküldü.

 

İnsül’ün şirketlerinde özkaynak çok azdı. Yeni finansman ihtiyacını sürekli şirketlerinin hisselerini halka satarak karşılıyordu. Şirket hissesi azaldığında kalan hisselere ve imtiyazlı hisseye sahip başka bir şirket kuruyor ve onu da halka arz ediyordu. Böylece bazı şirketleri yüzde 90’ın üstünde halka açık hale gelmesine rağmen kontrolü elinde tutabiliyordu.

 

İnsül birbirinin içine geçmiş onlarca şirket kurmuştu. Birçok şirketinin tek faaliyeti diğer şirketinin hissesine veya işletmesine sahip olmaktı. İnsül’ün varlıkları bir şirketinden diğer şirketine yüksek fiyatlarla satılıyor, değerleme kârları yazılıyor, bilançolar şişiyordu. Değerlemeden oluşan kârların temettüsünü de borçlanarak yatırımcılara düzenli olarak ödüyordu. Yüksek temettüyü alan yatırımcılar yeni halka arzlar için kuyruğa giriyordu. Güven zincirini hiç kırmadan 1 milyon yatırımcıya ulaşmıştı.

 

İddianameye göre İnsül’ün yatırımcıları hisse değer kaybı ve ödenemeyen tahvillerden dolayı 640 milyon ABD dolarına yakın kayba uğramıştı. Kaybın o tarihteki büyüklüğünü anlayabilmek için davanın görüldüğü 1934 yılında Türkiye’nin yıllık GSMH’sının 964 milyon dolar olduğunu belirtmek isterim.

 

Halk Düşmanından Mağdur İş İnsanına Dönüş

 

Dava sonucunda İnsül tüm suçlardan beraat etti ve serbest kaldı. Bu kararda lehine dönen kamuoyu algısının etkisi mutlaka vardı ancak bundan çok daha önemli bir neden bulunmaktaydı.

 

İnsül’ün yaptığı matruşka finansman ve halka arz işlemlerinin hiçbiri ABD kanunlarında düzenlenmemişti ve suç olarak tanımlanmamıştı. Sermaye piyasalarını düzenleyen uygulamalar havadaydı ve suç tanımı sadece yalan beyan vermemek üzerine kurgulanmıştı.

 

ABD otoriteleri İnsül’ün iflasından önemli dersler çıkardılar. Bu deneyimden ve 1929 çöküşünden ders çıkararak hisse senetleri ve tahvillerin halka arzını, satışını ve pazarlamasını regüle etmesi için aynı yıl bizdeki SPK’nın eşdeğeri (SEC) hayata geçirildi. Her şirketin uyması zorunlu olan şablon muhasebe sistemleri oluşturuldu ve kurumsal raporlama standartları zorunlu hale getirildi.

 

Yine de İnsül’den tam 70 yıl sonra ortaya çıkan Enron skandalı bu vaka ile benzerlikler gösterdi.

 

İnsül, beraatinden dört yıl sonra 1938 yılında Paris’te metro istasyonunda kalp krizi geçirerek öldü. Ceplerinde para bulunamadı. Vasiyeti üzerine İngiltere’de toprağa verildi.

 

Son Söz

 

Samuel Insull’un hikâyesi 20’nci yüzyılda dünyadaki en büyük mali savrulma hikâyelerinden biri olabilir.

 

Aradan neredeyse 100 yıl geçse de kişiler ve olaylar değişiyor ancak yapılan hatalar ve sonuçları pek değişmiyor.

 

Finansal cambazlıklar veya cinlikler olacakları değiştirmiyor, sadece vakit kazanılıyor, krizler öteleniyor ancak sonuçları daha da ağırlaştırıyor. Ticarette ve finansta kaldıraç büyüdükçe sürdürülebilirlikten uzaklaşılıyor.

 

Sorunlarla yüzleşmeyi erteleyenler kendilerine güvenenlere ve etrafındakilere daha çok zarar veriyorlar.

 

İnsanların ve toplumların algısı, işin içine medya ve siyaset karışınca çok hızlı değişebiliyor. Bir kahramandan en nefret edilene veya tam tersine hızla dönüşmek mümkün olabiliyor.

 

**

 

“Her şey neye layıksa ona dönüşür.”

Hz. Mevlâna

 

__

Kaynaklar

 

https://egazete.cumhuriyet.com.tr/yayinlar

https://americanbusinesshistory.org/from-hero-to-hated-americas-most-tragic-entrepreneur/

https://tarihdergi.com/abdli-batik-milyonerin-hazin-turkiye-macerasi/amp/ (Anılcan Sıçrayık )

https://www.encyclopedia.com/people/social-sciences-and-law/business-leaders/samuel-insull

https://chicagology.com/notorious-chicago/samuelinsull/

https://content.time.com/time/subscriber/article/0,33009,743646,00.html

https://core.ac.uk/download/pdf/232648756.pdf

https://www.lyricopera.org/about/history/lyric-opera-house-history/

https://www.jstor.org/stable/3111455

Sadullah Rota fotoğraf albümü

Mahfi Eğilmez, Ercan Kumcu, Ekonomi Politikası, Om Yayınevi, İstanbul 2000, ss.102-107.

İLGİLİ YAZILAR

Sitemizde mevzuata uygun biçimde çerez kullanılmaktadır. Bilgi için tıklayınız.