Trump, Venezuela’da Bir Suriye Senaryosu Hazırlıyor
Venezuela, Maduro döneminde ekonomik çöküş, yolsuzluk, hiper enflasyon ve kitlesel göçle boğuşurken ABD yaptırımları krizi derinleştirdi. Washington, Maduro’yu “Güneşler Karteli” üzerinden uyuşturucu kaçakçılığıyla ilişkilendirerek olası bir askeri müdahale için zemin hazırlıyor.

Venezuela, son on yılda dünyanın en ağır ekonomik ve siyasi krizlerinden birini yaşıyor. Sadece Latin Amerika’nın değil dünyanın en büyük petrol rezervlerine sahip ülkesi, 2013’te Hugo Chávez’in ölümünün ardından iş başına gelen Nicolás Maduro yönetiminde derin bir istikrarsızlığa sürüklendi. Bunda elbette ABD yaptırımlarının payı büyük. Öte yandan petrol fiyatlarındaki düşüş, devlet gelirlerinin petrole bağımlı olması, yolsuzluk ve kötü ekonomik yönetim, ülkeyi hiperenflasyon, işsizlik ve kitlesel göç dalgasıyla yüz yüze bıraktı. Her ne kadar Joe Biden döneminde ambargoda kısmi bir gevşeme söz konusu olsa da, bu, 8 milyon Venezuellalının ülkelerini terk ederek komşu ülkelere ve dünyanın farklı bölgelerine göçmesine engel olamadı.
Geçtiğimiz haftalarda Maduro hakkında ABD’de bir dava açıldı. ABD Adalet Bakanlığı, Maduro’ya karşı hazırladığı iddianamede, Güneşler Karteli (Cartel de los Soles) kavramını kullanıyor ve Maduro’nun bir suç örgütü yönettiğini iddia ediyor. Bakanlık, bu örgütün 1999–2020 döneminde yüksek rütbeli yetkililerle ilişkili olduğunu da öne sürüyor. Ancak “Maduro’nun kartelin doğrudan lideri olduğu” iddiası hem kanıtlanması zor hem de siyasal açıdan manipülasyona çok açık. Ayrıca ABD’nin bir tekneye saldırırak kimliği ve ne taşıdığı belirsiz 11 kişiyi öldürmesi ilişkilerde yeni bir eşiğe işaret ediyor. Eğer bu tür askeri operasyonlar tekrar ederse, iki ülke arasında dolaylı değil doğrudan bir çatışma riskini düşünmeye başlayabiliriz.
Güneşler Karteli, ABD’nin Meşru Kılıftaki Bahanesi
Güneşler Karteli, Venezuela Hükümeti üyeleri ve Venezuela Silahlı Kuvvetleri’nin üst düzey subayları tarafından yönetildiği iddia edilen bir suç örgütü. Örgütün ağırlıklı olarak Venezuela’nın Kolombiya ile olan batı sınırında ve Karayip kıyılarında uluslararası kokain kaçakçılığıyla uğraştığı öne sürülüyor. Ayrıca akaryakıt kaçakçılığı ve yasadışı madencilik faaliyetlerinin kontrolüyle de ilgilendiği belirtiliyor. Örgütün ismi 1990’lara kadar dayanıyor. İlk kez 1993’te uyuşturucu kaçakçılığı ve ilgili suçlardan soruşturuldu. Dolayısıyla Hugo Chavez, Cabello ve Maduro’nun yönetimde bile olmadığı yıllardı ve ABD’nin kartelin başı olarak Cumhurbaşkanı Maduro ve İçişleri Bakanı Cabello’yu ilişkilendirmesi sadece olası bir askerî müdahaleyi meşru bir zemine oturtmanın bahanesi.
Yaklaşan ABD Seçimleri
Trump için kasım 2026’da yapılacak ara seçimler hayati bir mesele. Çünkü Cumhuriyetçilerin Kongre’de çoğunluğu kaybetmesi Trump için azil sürecinin başlaması anlamına gelebilir. Trump, ara seçimlerdeki stratejisini kararsız seçmen üzerine kurguluyor. Nitekim Trump, henüz bir yıl önce seçilmesine rağmen anketlere göre 10 puan gerilemiş durumda. Eğer bir şeyler yapmazsa daha neler kaybedeceğinin farkında ve bu nedenle büyük riskler de alarak Venezuela’yı hedefe koydu. Keza “uyuşturucuyla mücadele” gibi “ulvi” bir savaşın, sadece Maduro hükümetine karşı olan seçmeni değil kararsızları da ikna edebileceğini düşünüyor. ABD, her yıl uyuşturucu ile mücadele kapsamında sağlık ve sosyal kuruluşlara 100 milyar dolardan fazla bütçe ayırmasına rağmen, her yıl 250 milyar dolardan fazla uyuşturucunun ülkeye girmesine engel olamıyor. Uyuşturucu ABD’de de asayiş olaylarından toplumsal ve bireysel yozlaşmaya kadar birçok meselede sorunun kaynağı olarak görülüyor. Özellikle Trump’ı destekleyen muhafazakar evanjelikler için uyuşturucuya savaş açmak ve mücadele etmek kutsal bir görev.
Maduro’nun Halk Desteğini Yitirmesi
Hugu Chevez’in ölümünden sonra 2013’ten beri cumhurbaşkanlığı koltuğundan oturan Maduro’nun bağı daha önce kendisini destekleyen kitlelerle koptu. Geçen yıl yapılan genel seçimlerde sandık tutanaklarını açıklamaması üzerinde büyük şüphe bulutları doğmasına neden oldu. Üstelik tutanakları, rakibi Gonzales’in kendisinin yüzde % 70 oy aldığını güçlü bir şekilde iddia etmesine rağmen açmaktan imtina etti. Seçimlerde kullanılan oyların henüz %80’i sayılmışken sonucun açıklanması ve veri akışının durdurulması hem Maduro ismine hem de seçimlere şaibe karışmasına neden oldu. Nitekim son yapılan yerel seçimlerde katılımın bağımsız kuruluşlarca %11 seviyelerinde kalması, hükûmetin ise %40 civarında bir katılım açıklaması Maduro hükûmetinin politik olarak meşruiyetini yitirdiğini gösteriyor. Seçim sonuçlarına şaibe karıştırmak ise legal ve illegal her türlü müdahaleye de bir zemin sağlıyor.
Çin ve Rusya’nın Venezuela Artan Etkisi
Venezuela ideolojik referanstan ötürü Çin’le ekonomik ve güvenlik, Rusya’yla askerî danışmanlık ve araç-gereç, Küba’yla istihbarat, İran’la ise stratejik işbirlikleri geliştirdi. Bu bağlamda Küba istihbaratının Maduro iktidarını desteklemeyi bir “varoluşsal mesele” olarak gördüğü, Çin ve Rusya’nın Venezuela’yı Latin Amerika ülkelerine ulaşmak için bir basamak olarak değerlendirdiğini vurgulamak gerekiyor. Çin aynı zamanda Venezuela’ya 70 milyar dolar borç verdi. Karşılığında ise petrol başta olmak üzere maden işletmelerini ve ithalatını yapıyor. ABD, Venezuela’da üretilen ham petrolün yarısından fazlasının Çin tarafından ucuz fiyatlarla ithal edilmesinden rahatsız. Nitekim ABD, nisan 2025’te Venezuela’dan petrol ithal eden ülkelere veya üçüncü ülkelerden satın alan devletlere %25 gümrük vergisi getirdi. ABD’nin bu kararı, Venezuela ham petrolünü ithal eden Çin, Hindistan, Rusya, İran, İtalya ve Fransa’da rahatsızlık yarattı. Zira ABD, ihtiyaçları için Venezuela petrolünü dünyaya kapatırken diğer ülkelerin acil ihtiyaçlarını görmezden geldi.
Krizin Bilinmeyen Boyutu: Nikel Rezervleri ve Elektrikli Araç Rekabeti
ABD’nin Latin Amerika’daki nüfuz rekabeti ile Venezuela’nın Rusya ve Çin’le yakınlaşması bir jeopolitik geri plan oluşturuyor. Venezuela yalnızca petrol ve altın değil, nikel gibi stratejik madenler açısından da önemli bir ülke. Nikel, küresel ölçekte özellikle batarya teknolojileri açısından elektrikli araçlarda yer alan lityum iyon bataryalar ve altınla bağlantılı. Nikel ve altın, elektrikli otomotiv endüstrisinde kullanılan pillerin temel unsuru. Tesla’nın CEO’su Elon Musk, altın ve lityum madenleri için bölgeye ilgi gösteriyor. ABD için Çin ve Rusya gibi rakiplerinin bu bölgelere erişimini engellemek stratejik bir mesele.
Başkentin kuzeyinde bulunan nikel üretim sahası Loma de Niquel, tam kapasiteyle çalıştığında dünya nikel üretiminin %1’ini karşılıyor. Bu tesis 1980’lerden kalma olduğu için âtıl durumda. ABD, Venezuela’daki nikel ve altın üretim kapasitesine yönelik teknolojik destek ile hem üretim kapasitesini artırabileceğini hem de Ford, GM ve Tesla gibi Amerikan otomotiv şirketlerinin nikel ve altın ihtiyacını karşılayabileceğini düşünüyor. Çin de dünyanın en büyük elektrikli araç üreticilerinin batarya ihracatçısı olduğu için yüksek saflıkta nikel tedarikine yoğun şekilde bağımlı ve yeni kaynaklara yatırım yaparak tedarik zincirini çeşitlendirmeyi hedefliyor. Venezuela’daki nikel yatakları özellikle Miranda ve Aragua eyaletlerindeki Kıyı Dağları (Coastal Mountains) ve “Serranía del Interior” bölgesinde yer alıyor. Dolayısıyla Nikel yatakları olası ABD işgal hedeflerinden biri olarak gösterilmektedir.
Maracaibo Gölü’ne Çin’in 1 Milyar Dolarlık Teknoloji Yatırımı
Venezuela’nın Karayip kıyılarının olası bir dış müdahalenin ilk basamağını oluşturması bekleniyor. Bunun temel nedeni de petrol. Çin, Maracaibo Gölü’nde ilk kez yüzen bir petrol platformu kurdu.Bu sayede ham petrol üretimi 5 katına çıkacak ve Venezuela’nın ABD’li petrol şirketlerine olan teknoloji bağımlılığı sona erecek. Ayrıca Çin, yaklaşık 100 petrol kuyusunun yeniden açılmasını ve toplam 500 kuyunun geliştirilmesini planlıyor. Bu teknoloji temelli altyapı yatırımları Venezuela’ya yönelik ambargoyu işlevsiz bıraktığı gibi ABD’ye olan bağımlılığı azaltıyor. Ancak bölgenin Çin’e olan teknolojik bağımlılığı artıyor.
Uyuşturucunun Lojistiği
ABD, her ne kadar Maduro’yu Güneşler Kartelinin lideri olarak tanımlasa da Venezuela’da uyuşturucu üretilmiyor. Uyuşturucu büyük oranda Kolombiya’da üretilir ve Meksika üzerinden ABD sokaklarına gelir. Ancak Meksikalı kartellerin iç savaşı, sevkiyat ücretlerinin artması ve ABD’nin Meksikalı karteller üzerinden uyuşturucu piyasasına müdahale etmesi gibi nedenlerden dolayı Kolombiyalı üreticiler Ekvador ve Venezuela üzerinden uyuşturucu lojistiğini çeşitlendirdi. Böylece Venezuela rotası, Karayipler üzerinden deniz ve hava yoluyla Florida, Miami, New York gibi ABD’nin doğu şehirlerine uyuşturucu tedariği sağlamaya başladı. Venezuela’nın sadece uyuşturucu lojistiğinden kazandığı para 20 milyar doların üzerinde ve bu Venezuela bütçesinin %20’sinden fazla. Uyuşturucunun pazar büyüklüğünün 800 milyar dolar ile 1.2 trilyon dolar arasında olduğu düşünüldüğünde, Venezuela’nın lojistikte artan etkisi Meksikalı kartelleri rahatsız etmeye başladı.
Bütün bu gerilimler, ABD’nin bir askeri müdahale yapacağına işaret etse de bir savaş veya işgalden bahsetmek gerçekçi değil. Zira Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin 2 daimi üyesi Çin ve Rusya, Maduro’yu açıktan destekliyor. Öte yandan 1 milyon metrekarelik bir ülkeyi 6.500 deniz piyadesiyle zapturapt altına alabilmek kolay değil. Hava gücüne yaslanarak sınırlı bir bölgenin, tıpkı Suriye’de olduğu gibi, petrol, nikel ve uyuşturucu hattını kontrol etmek amacıyla izole edilmesi beklenebilir ancak bunun da sürdürülebilirliği zor. Ancak askerî abluka sertleşmeye başlarsa Venezuela silahlı kuvvetleri ABD’yi yatıştırmak ve onurlu bir geri çekilmenin yolunu açmak için bir kurban vermek zorunda kalabilir. Bu bağlamda vazgeçilecek ilk ismin Maduro olması sürpriz olmaz. Keza Maduro’nun, ülkesinin geleceği için görevinden ayrılabileceğini açıklaması bunun işaretleri arasında.
Her şeye rağmen iki ülke arasında doğabilecek sıcak bir çatışma süreci sadece Venezuela-ABD ilişkilerini değil bölgesel güvenlik mimarisini de sarsar. Venezuela, sadece 8 milyon insanı göç ettiği için uzun süredir bölge ülkelerinin tepkisini çekiyor. Yıkıcı bir askerî hareketlilik Venezuela’yı Latin Amerika’nın “Suriye’si” yapar.

HÜSAMETTİN ASLAN
