TAHA ÖZHAN

Ankara Enstitüsü’nde araştırma direktörü olan Özhan, 2019-2020’de Oxford Üniversitesi’nde misafir akademisyen olarak görev yaptı. 2014-2016 yılları arasında Başbakan başdanışmanlığı, 25 ve 26. Dönem milletvekilliği ve TBMM Dış İşleri Komisyon Başkanlığı yapmıştır. 2005’te kurucu direktörlerinden olduğu SETA’nın 2009-2014 yılları arasında başkanlığını yürütmüştür. Doktorasını Siyaset Bilimi alanında yapan Özhan’ın yayımlanmış son kitabı “Turkey and the Crisis of Sykes-Picot Order” dır.

TAHA ÖZHAN

Ankara Enstitüsü’nde araştırma direktörü olan Özhan, 2019-2020’de Oxford Üniversitesi’nde misafir akademisyen olarak görev yaptı. 2014-2016 yılları arasında Başbakan başdanışmanlığı, 25 ve 26. Dönem milletvekilliği ve TBMM Dış İşleri Komisyon Başkanlığı yapmıştır. 2005’te kurucu direktörlerinden olduğu SETA’nın 2009-2014 yılları arasında başkanlığını yürütmüştür. Doktorasını Siyaset Bilimi alanında yapan Özhan’ın yayımlanmış son kitabı “Turkey and the Crisis of Sykes-Picot Order” dır.

TÜM YAZILARI

Bugün yaşanması beklenen fesih sürecinin en önemli çıktısı, Kürt meselesinin Türkiye’nin genel demokratikleşme sorunsalının tabii bir unsuru haline dönüşmesinin önündeki en büyük “engelin ve bahanenin” ortadan kaldırılmasıdır. Bu tespiti teyit için, çözüm fobisini farklı formlarda dillendirenlerin ortak özelliğinin, cari korkunun arkasına gizledikleri “demokrasi korkusu” olduğu görülebilir. PKK kendisini feshederek demokratikleşmenin önündeki “engeli”, siyaset ise çözümü sahiplenerek “bahaneyi” ortadan kaldırabilir.

1920’lerden beri bölünen Suriye’nin, bir kez daha bölünmesi yeniden en ateşli tartışmaların ve doğrulanması imkânsız projeksiyonların ana başlığına dönüştü. 1920’lerden itibaren Şam, Halep, Alevi, Dürzi ve Büyük Lübnan devletleri diye bölünmüş, sonra yirmi yılını doldurmadan -Lübnan hariç- tekrar birleşmiş bir ülkeye dair “bölünmeden” bahsetmenin elbette dikkat çekici olduğunu düşünenler olabilir. Ancak biraz dikkatli bakılırsa, bu tarih, Suriye’nin bölünme tarihinden ziyade bölünememe tarihi olduğu da görülür.

PKK silahla elde edebileceği hiçbir şeyi tarif edemeyen, silahsız, yani siyasal bir mücadeleyi ise telaffuz dahi edemeyen kısır döngüsünü kırmak için önemli bir fırsatla karşı karşıya. Ancak PKK aklı, bu cümleyi her duyduğunda sahici bir teklif yerine “sinsi bir tehdit” ya da “büyük bir komplo” olarak okuduğu sürece kısır döngüsünü kıramayacaktır.

Ne kadar zorlama analizler yapılırsa yapılsın, bir değer setine veya ideolojik eksene oturmayan yapısıyla Trump’ın ekibiyle birlikte Amerika veya dünya için önerdiği bir vizyon bulunmuyor. Tam bir kaos halinin, birinci döneminden çok daha güçlü bir şekilde Washington’da hayata geçmesi, Amerikan siyasal istikrarsızlığının ve ekonomik dengesizliğinin dünyaya yansıması ilk senaryo olarak önümüzde duruyor.

Sürenin bu kadar uzamasına rağmen, demokratikleşme ve adalet arayışından bir şekilde tamamen kopmamış olmamız, hâlâ tüten ocakların olması ve bütün umutlara defalarca kibrit suyu dökülmesini sağlayan kült sistemine bir asırdır maruz olmamıza rağmen hâlâ memleketin muhafaza ettiği bir umut hakkı var. Ve bu hak, asrı aşkın zamandır onu boşa çıkaranlardan çok daha gerçek ve güçlü.

Yeni Suriye 2025’e girerken Türkiye’nin de yeni bir başlangıç için fazlasıyla sebebi ve imkânı bulunuyor. Yeter ki siyaset de 2024 sonu itibarıyla küresel ve bölgesel anlamda yeni bir dalganın kaçınılmaz olduğunu ve 2025’e girmesi gerektiğini fark etsin.

Henüz bir ayını doldurmamış olan Suriye devriminin verdiği ilk işaretler, Suriye’de yüzyıllık yorgunluğun, kırılganlıkları kaosa dönüştürecek güç ve motivasyonun hiçbir kesimde bulunmadığını gösteriyor. Üstelik Esed rejiminden kurtulmanın oluşturduğu sevincin, ortaya çıkabilecek yeni terör görüntülerini bastıracak enerjiye sahip olduğu hissini de veriyor.

Amerikan siyasi istikrarsızlığı, deglobalizasyonun, ticaret savaşlarının ve güvenlik gerilimlerinin üzerinde durduğu fay hatlarını çok daha derinleştirecek şekilde kırma potansiyeline sahip. Taç giyen başın akıllanması Trump ve Harris için geçerli olur mu bilmiyoruz. Derinleşen istikrarsızlığın bugün içinde bulunulan küresel jeopolitik depresyonu çok daha sıkıntılı bir düzleme sürükleyeceğini akılda tutarak, seçimleri kimin kazanacağının bu kriz senaryosunu ortadan kaldırmayacağını ama ivmesini değiştirebileceğini söyleyebiliriz.

Eskinin işlemediği yeninin de ortaya çıkmadığı bir küresel siyasal ve jeopolitik bunalım döneminde ABD’nin negatif çarpan etkisi dünya genelinde sert bir şekilde hissedilecektir. Küresel ve bölgesel ittifak haritaları baskı altında kalacak, deglobalizasyon süreci yönsüz bir şekilde mesafe almaya devam edecek ve çatışma bölgelerindeki krizler derinleşecektir.

Dünya açısından Biden-Trump farkının (ekonomiden jeopolitik adımlara varıncaya kadar) büyük ölçüde anlamsızlaştığı bir dönemde, Amerikan krizinin derinleşmesinin küresel yansımaları kaçınılmaz olacak. Ancak birbirinden berbat onlarca suçtan mahkûm olmuş lümpen bir gösteri dünyası figürüyle; zihnen geçen yüzyılda yaşayan ve akli melekeleri yerinde olduğu dönemle idrak zafiyetinin derinleştiği dönem arasında ciddiye alınacak siyasal bir fark olmayan bir ismin Amerikan siyasal depresyonuna son vermeleri mümkün görünmüyor.

Sitemizde mevzuata uygun biçimde çerez kullanılmaktadır. Bilgi için tıklayınız.