Bir korku filmi senaryosunu hep birlikte yaşıyor gibiyiz. Bazı aileler ve çeteler, çocuklarını adeta “suç çiftliklerinde” yetiştiriyor. İşledikleri her suç, o çocukların gözünde bir kariyer basamağı oluyor. Cinayet işlemek, gasp, uyuşturucu ticareti, hırsızlık…

Yazılı kültürün efendisi hiçbir zaman olamadık; arşivden çok hafızaya, kâğıt yerine söze güvendik. Dede Korkut’un sadası, meddahların değneği, kahvehane dumanı arasında büyüyen bir şifahi miras taşıyoruz. Daha matbaanın hızıyla tanışamadan sinema perdesi, harf inkılâbının mürekkebi kurumadan radyonun cızırtısı, akabinde televizyonun renkli gürültüsü üzerimize düştü. Şimdi bu sözlü temelin üzerine bir de “görsel tufan” bindi: Artık anıları anlatmakla yetinmiyor, piksel piksel teşhir ediyoruz.

2024 yılı, evlilik ve boşanma istatistiklerinde önemli dönemeçlerin yaşandığı bir yıl olarak kayda geçti. Veriler, 25 yıl öncesi 2001’e nazaran evlenme hızının azaldığını, boşanma oranlarının ise sistematik bir artış eğilimine girdiğini gösterdi. Geleneksel aile yapısının yerini yavaş yavaş modern çekirdek ailenin getirdiği yalnızlık ve kırılganlık alıyor. TÜİK’in paylaştığı bu veriler, bir yandan evlilik kurumunun “düzenli” bir ritüele oturduğunu iddia ederken, diğer yandan aile içi dayanışma ve sürekliliğin çözüldüğünü gösteriyor.

Modern hayatın ritmini, işleyişini, dinamiğini görmeden, konuşmadan, tartışmadan “aile çok kıymetli, boşanmalar çok kötü, çocuk sayısının mutlaka artması lazım” gibi yakınmalarla meseleyi gündem etmek “Havalar güzel olsun!” temennisinden öte bir anlam taşımaz. Yapıyı, işleyişi, ilişkiyi görmezden gelerek sorun çözebileceğini düşünmek, Baudrillard’ın ifadesiyle “çaresiz stratejiler” ile iş görmeye yeltenmektir.

Sitemizde mevzuata uygun biçimde çerez kullanılmaktadır. Bilgi için tıklayınız.