Siyaset, toplumun güvenliğini ve adaletini sağlama faaliyetiyken, çıkar ve tahakküm aracı haline geldiğinde ahlaki meşruiyetini kaybeder. Hukukun adalet idesinden koparak siyasetin emrine girmesi, toplumu yozlaştırır ve meşruiyeti tartışmalı bir düzen yaratır. Gücün hukuku belirlediği yerde devlet, toplum sözleşmesinden değil, korsanlıktan beslenir. Bu zeminde mafya, siyasetin karanlık yüzü olarak ortaya çıkar; ahlakın çöktüğü yerde kanun, sadece güçlünün silahına dönüşür.