İran’daki seçilme hakkı eşitsizliği, ülke siyasetine hâkim olan varoluşsal krizin özünü oluşturuyor. Bu sorun, hem reformcu, muhafazakâr ve ılımlı olarak bilinen rejim içi grupların birbiriyle hem de toplumla İslam Cumhuriyeti arasındaki çatışmanın esasını teşkil ediyor.

Larijani ve Ruhani’nin adaylığına da seçilmelerine de şaşırırım, çünkü bu İran İslam Cumhuriyeti’nin son birkaç yıldaki gidişatına aykırı olur. İran’da asıl sorun demokratik bir cumhuriyet olmaması. Çünkü tüm adaylar önceden onaylanıyor, insanlar hükümetlerinin onlara bir yol çizdiğini düşündüklerinde sandığı umursamıyorlar. O zaman seçimlerin ne önemi var?

Reisi’nin ölümünün siyasi katılımda bir genişlemeye yol açması pek olası görünmüyor. Son birkaç yıldır İran’da rejimin iç çemberi daralıyor, daralmaya da devam edecek. Reisi’nin ölümüyle İran bu yönde daha da ileri gidecek.

Reisi’nin bir veya iki dönem cumhurbaşkanlığı yaptıktan sonra edineceği siyasi, diplomatik ve idari tecrübeyle Rehberlik mevkiine geçmesine kesin gözüyle bakılmaktaydı. Dolayısıyla bu denli politik yatırım yapılan bir ismin kaybından sonra Rehberlik makamı için daha fazla arayışa girileceği aşikâr. Ancak İran gibi, sistemin kişilerin önünde olduğu yapılarda, cumhurbaşkanlığı için de dinî liderlik için de yeni bir ismin bulunması ve geçiş döneminin atlatılması çok zor olmayacaktır.

Sitemizde mevzuata uygun biçimde çerez kullanılmaktadır. Bilgi için tıklayınız.