Dijital Egemenlik Çağında Algoritmik Güç: Grok, Musk ve Ulusal Direniş

Yapay zekânın potansiyel gücü, global ölçekli kurumsal şirketler başta olmak üzere ülkeler üzerindeki etkileri hakkında ciddi endişeleri ve soruları da beraberinde getiriyor. Musk’ın “tek tuşla” ülkeleri manipüle edebileceği yönündeki önemli iddialar veya imalar, yapay zekânın gelecekteki rolü konusunda derin sorular sormamıza neden oluyor.

grok elon muk

“Gerçeği bilen mi güçlü, gerçeği kimin tanımladığı mı?” Bu soru sadece filozofların değil, fütüristlerin, teknolojistlerin, politikacıların ve sıradan vatandaşların da cevabını aradığı bir soruya dönüştü. Çünkü elimizde artık yalnızca bilgi değil, bilgiyi şekillendiren araçlar var: Yapay zekâ. Ve son dönemde onun en iddialı temsilcilerinden biri, teknoloji girişimcisi Elon Musk’ın geliştirdiği Grok.

 

Bu makalemizde algı yönetimi, yapay zekâ ve dijital hegemonyayı bir arada değerlendireceğiz ama ilginç olan bu makaleye konu olan AI aracının ve onun finansörünün 10 yıl önceki sözleri. 2014 yılında Massachusetts Teknoloji Enstitüsü (MIT) tarafından düzenlenen AeroAstro Centennial Sempozyumu’nda öğrencilere verdiği mülakatta Musk, İnsanlık bir şeytanı çağırma riski karşı karşıya” diyor ve daha fazla düzenleyici denetim çağrısında bulunuyordu (MIT AeroAstro Centennial, 2014). Takvimler 2024 yılını gösterdiğinde ise Fortune dergisine konuşan Musk’ın; “Muhtemelen harika olacak” dediği bir araç olarak karşımıza çıktı yapay zekâ. Son birkaç hafta içerisinde Elon Musk’ın yapay zekâ girişimi xAI’ın Grok adlı chatbot’u etrafında gelişen tartışmalar, Türkiye’de erişim engeli gelmesi ve Türkiye’deki siyasi iklimin yapısı konuyu farklı bir noktaya çekti. 

 

Yapay zekânın potansiyel gücü, global ölçekli kurumsal şirketler başta olmak üzere ülkeler üzerindeki etkileri hakkında ciddi endişeleri ve soruları da beraberinde getiriyor. Musk’ın “tek tuşla” ülkeleri manipüle edebileceği yönündeki önemli iddialar veya imalar, yapay zekânın gelecekteki rolü konusunda derin sorular sormamıza neden oluyor. Grok’un rakipleri olan Microsoft Copilot veya Google Gemini, çoğunlukla sınırlı veri kümeleriyle çalışırken; Grok, sosyal medya üzerinden gerçek zamanlı veriyle besleniyor.

 

Grok’un Doğası ve Çalışma Mantığı

 

Grok, Elon Musk’ın sahibi olduğu xAI (eXistential AI) şirketi tarafından geliştirilen bir yapay zekâ sohbet botudur. OpenAI’ın ChatGPT’sine rakip olarak geliştirilen Grok, X (eski adıyla Twitter) platformuna entegre edilmiş bir yapay zekâ aracıdır. Bu, Grok’un gerçek zamanlı sosyal medya verisiyle eğitilmesi ve yanıtlar üretmesi anlamına da geliyor. Grok, X platformundaki anlık veriye erişebilir, kullanıcı etkileşimleriyle sürekli güncellenen bir sistem olarak tanımlanıyor. Tartışmalı olan, bu sistem Musk tarafından “daha asi ve dürüst” olarak tanımlanması. Genellikle toplumsal olaylar ve siyasi gelişmeler hakkında hızlı ve etkili yorumlar yapılması ilgi çekmeye başladı. Grok, X platformuyla entegre çalışarak hem veriyi topluyor hem işliyor hem de yeniden dağıtıyor. Peki bu ne anlama geliyor? Basitçe söylemek gerekirse: Elon Musk, kullanıcıların ne konuştuğunu ne izlediğini ve ne gördüğünü biliyor, nasıl düşündüğünü tahmin ediyor ve yanıtları ona göre üretebiliyor. Teknoloji girişimcisi olarak bir sosyal medya platformu olan X ve yapay zekâ aracı xAI/Grok altyapısına sahip olunca, şu soru gündeme geliyor: “Bir kişi, bilgi akışını ve dijital kamuoyunu yapay zekâ yoluyla yönlendirebilir mi?”

 

Veriyi toplayan ve veri ile çalışan bir makine elinizdeyse bunu nasıl ve ne amaçla kullandığınız da çok önemli. Potansiyel bazı riskler barındırdığı da apaçık. Grok gibi bir sistem ile gerçek zamanlı olarak belirli bir ideoloji veya politik bakış açısı öne çıkarılabilir, algı yönetimi bu yönde yürütülebilir. Bir ülkede seçim döneminde veya kritik düzeyde kamuoyu oluşan politik bir iklimde toplumu manipüle etmek amacıyla kullanılabilir. Sosyal medya haberciliği ile birlikte son yılların en büyük sorunu haline gelen dezenformasyonun hızlanmasına yol açacak adımlar atabilir. X verileriyle eğitilen Grok, yanlış bilgiye dayalı içerikleri hızlı bir şekilde yayabilir. Kullanıcıları düşünce yapılarına, demografik verilerine ve internetteki eğilimlerine göre profillendirerek oluşturacağı içerikleri kişiye göre manipüle edebilir.

 

Bu değerlendirmelere baktığımızda gündemin nabzını tutmak değil, artık nabzını ayarlamak mümkün hale gelebilir. Haliyle bu temel bir sorun olan “algı yönetimi” kavramını tartışmaya açıyor. Gündem gerçek mi? Gündem yaratılıyor mu? Şüphesiz bu kadar ön bilgi sonrası oluşan kanaat, algının yönetildiği şeklinde olacaktır. 

 

Tek Tuşla Müdahale: Yeni Nesil Dijital Egemenlik

 

Tartışmaların odağındaki Elon Musk’ın bir yapay zekâ sistemi aracılığıyla “tek tuşla” ülkeleri manipüle edebileceği, algıyı istediği yönde yönlendirebileceği fikri bazı senaryolar üzerinden ele alındığında pek dikkat çekici duruyor. Bilgi akışının kontrolü ve yönlendirmesi, ekonomik ve finansal manipülasyon, sosyal mühendislik ve toplumsal polarizasyon, güvenlik ve istihbarat açıkları gibi temel konu başlıklarıyla ele alınmalı. Grok gibi sistemlerin merkezi veri erişimi, uzun vadede toplumsal algı üzerinde sistematik manipülasyon riski doğurabileceği için bu denli dikkat çeken başlıklara denk geliyoruz.

 

Elon Musk son yıllarda küresel ölçekte veri toplayabilen, bu veriyi işleyebilen ve dağıtabilen tekil bir güç haline dönüştü. Amerikalıların Hollywood filmlerindeki kaza sonucu kimyasal etkilerle bir canavara dönüşen bir canlı gibi büyüdükçe tehlikeli hale geliyor. Belki de son dönemde Trump ile Elon Musk’ın arasındaki sorunların temelinde de bu büyüme sırasındaki “veri” temelli konular yatıyor olabilir. Toplumsal gündemin şekillendiği bir sosyal medya mecrası olan X (Twitter), yapay zekâ sohbet botu xAI/Grok, uydudan internet hizmeti sağlayan Starlink (özellikle savaş ve kriz bölgelerinde kullanılıyor) ve otonom sistemlere sahip olması ile birlikte farklı desende birçok veriyi anlık olarak aktarabilen Tesla, son olarak ise uzay iletişimi ve uydu teknolojileri konusunda SpaceX isimli şirket.

 

Grok, X üzerindeki trilyonlarca veriye erişim sağlıyor ve bu verileri işleme yeteneğiyle, belirli konular hakkında algıları yönlendirebilecek teknik yetkinliğe sahip. Örneğin, bir ülkenin ekonomik durumu, siyasi olayları veya sosyal meseleleri hakkında Grok aracılığıyla yayılan bilgiler, kamuoyunu derinden etkileyebilir. Tek bir ayar değişikliğiyle, Grok’un belirli bir ülkeye yönelik olumlu veya olumsuz haberleri öne çıkarması, dezenformasyonu artırması veya belirli bir siyasi adayı desteklemesi mümkün olabilir. Bu, seçim sonuçlarını, dış politikayı veya iç istikrarı etkileyebilir, bilgi akışının kontrolü ve yönlendirilmesi konusunda etkili olabilir. Finansal piyasalara ilişkin bilgi akışını yönlendirebilmesiyle belirli ekonomik tahminler, şirket haberleri veya yatırım tavsiyeleri, piyasaların yönünü değiştirme konusunda etkili olabilir. Bu durum, bir ülkenin borsasını, para birimini veya genel ekonomik sağlığını tek bir tuşla etkileyebilecek bir güç olarak ekonomik ve finansal manipülasyon anlamına da gelebilir. Belirli toplumsal gruplar, etnik gruplar arasında ayrışmayı körükleyebilecek veya belirli ideolojileri güçlendirebilecek içerikler üretebilir ve yayabilir. Bu durum toplumsal gerilimleri artırmak, belirli bir gündemi empoze etmek için kullanılabilecek bir yapıya dönüşebilir. Bu da uzun vadede bir ülkenin sosyal dokusunu zayıflatabilir, sosyal mühendislik ve toplumsal polarizasyona neden olabilir.

 

Grok ve Türkiye Örneği: Grok ve Dijital Egemenliğin Çatışma Alanı

 

Grok’un 2025 Temmuz ayında Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucu Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal Atatürk, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, özellikle İslam dini başta olmak üzere manevi değerlerle ilgili içerikleri sosyal medyada adeta infial yarattı. Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’nın başlattığı soruşturma sonrası Grok’a erişim engeli getirildi. Türkiye kamusal alanda atmış olduğu bu adımla dijital içeriklerde ulusal sınır ve değer hassasiyetinin altını çizmiş oldu. Bu gelişme, “dijital egemenlik” kavramını yeniden düşünmemizi zorunlu kıldı. Aslında bu konu sadece Türkiye’nin değil tüm dünyanın gündemi olmaya başlıyor. Türkiye’nin hemen ardından Polonya’da Grok’taki bu durumu Avrupa Birliği’ne şikâyet ederek yapay zekâ alanındaki araçlara yönelik düzenlemelerin geliştirilmesini istedi. Bu sorunlar karşısında Elon Musk, Grok’un “aşırı kullanıcı isteğine teslim olduğu”nu itiraf etti; xAI ekibi gönderileri sildi ve içerik kontrollerini artırdıklarını duyurdu. Bu durum aslında ilk kez yaşanmıyor, Temmuz ayının başlarında Adolf Hitler’den övgü dolu şekilde bahsetmesi tepki toplamış ve Musk yine bu paylaşımları kaldırıldığını söylemişti.

 

Grok’un Algoritmik İşleyişi ve İçerik Manipülasyon Mekanizmaları

 

xAI tarafından geliştirilen büyük dil modeli altyapısına sahip bir yapay zekâ sistemi olan Grok, ilk olarak Grok-1 modeliyle tanıtıldı. Grok-1.5 ile daha uzun bağlam penceresi, gelişmiş mantıksal akıl yürütme ve kod üretimi gibi yeteneklerle güncellendi. Bu modeller, OpenAI’ın GPT-4 sınıfına yakın performans sergilemekte olup, çok modlu işleme kabiliyeti açısından ölçeklenebilir bir mimari üzerine inşa edilmiştir. Modelin en ayırt edici tarafı ise, X (Twitter) platformuna doğrudan entegre olması. Böylelikle yalnızca statik veri setleri ile değil, gerçek zamanlı sosyal medya içerik akışındaki verilere de erişim sağlayarak içerik üretiminde güncel bir yaklaşım sergiliyor. Sürekli veri akışı, modelin hem kullanıcı davranışlarını hem de platform trendlerini analiz ediyor.

 

Grok’un yanıt üretme süreci, klasik LLM (Large Language Model) çıktılarının ötesinde bir kişiselleştirme katmanına sahip. Kullanıcı girdileri, benzer sosyal medya içerikleriyle eşleştirilir ve geçmiş etkileşimlere göre modellenmiş bir kullanıcı profili üzerinden kişiselleştirilmiş içerik sunar. Kısaca RLHF olarak tanımlanan, insan geri bildiriminden pekiştirmeli öğrenme (Reinforcement Learning from Human Feedback) olarak bilinen yönteme benzer şekilde model, çıktıları en verimli ve iyi hale getirir. Algoritmik kontrol mekanizmaları ise etik filtreleme ve içerik güvenliği amacıyla hareket eder. Fakat bu filtreler, sistemin yapısal olarak kurgusunda yer alan “daha asi” bir yaklaşım benimsemesi nedeniyle kullanıcı talepleri doğrultusunda esnetilebilmektedir. Bu durum haliyle modelin aşırı veya kışkırtıcı bir içerik üretme riskini artırıyor. Etik olarak müdahale noktalarının dinamik olması, modelin öngörülemezliğini de artırmakta. Algoritmik yapı içerisinde belki de en dikkat çekici unsurlardan biri de içerik önceliklendirmesi ve yanıt ağırlıklarının parametrik olarak ayarlanabilir olacak şekilde tasarlanmasıdır. Bu süreç yapay zekâ sisteminin sadece bilgi işleyen bir yapıda kalmayıp, aynı zamanda bilgi dağılımını yöneten bir araç olarak konumlanmasını tetikliyor. Modelin bu düzeyde manipüle etme kapasitesi, dijital algı yönetimi açısından önceki bölümlerde belirtmiş olduğumuz bazı önemli riskleri de barındırıyor.

 

Grok’un Gölgesinde Egemenlik: Yapay Zekâ Çağında Dijital Sınırların Savunusu

 

Grok yalnızca teknik bir dil modeli değil, platforma entegre veri akışıyla çalışan ve ayarlanabilir öncelik sistemleriyle etkileşim kuran bir dijital hegemonya aracı olarak nitelendirilebilir. Yapay zekâ gelişimi açısından bakarsak bu yapı; gerçek zamanlı veri işleme, adaptif içerik üretimi ve kontrol edilebilir etki alanı gibi birçok disiplini aynı anda yönetebilen sofistike bir sistem mimarisine işaret ediyor. 

 

Bu bağlamda yaşanan olaylara bakıldığında Grok yalnızca teknoloji tabanlı bir ürün değil; ulusların egemenliğini, demokratik yapısını, iç huzuru, bireylerin algı sınırlarını ve toplumların dijital hafızasını dönüştürebilecek bir yapay zekâ temelli güç aracına dönüştürülmüş durumda. Bunun kontrolsüz ve kendiliğinden olduğunu düşünmek ise son derece iyimser bir yaklaşım olur.

 

Son yaşanan Grok örneğinde somutlaşan dijital hegemonya tehdidi, ulusların egemenliğinin korunması için kapsamlı ve proaktif bir çözüm sunan yaklaşımı zorunlu hale getiriyor. Bu kapsamda, yapay zekâ kaynaklı içerik üretimi, veri kullanımı ve algoritmik yönlendirmeleri ulusal güvenlik perspektifiyle denetleyen bir mekanizma olmalı, dijital egemenlik yasası veya benzer bir başlık acilen hayata geçirilmelidir. Eşzamanlı olarak, AI sistemlerinin içerik üretim süreçleri ve kaynak önceliklendirme modellerinin bağımsız denetime açılmasını sağlayan yapay zekâ şeffaflık kriterleri benimsenmeli. Ulusal düzeyde etkili platformlar için sosyo-politik risk analizleri hazırlanmalı. Bunu sağlayan algoritmik etki değerlendirmesi mekanizmaları oluşturularak takip edilmeli. Küresel ölçekte ise nükleer silah düzenlemelerine paralel bir şekilde, yapay zekânın saldırgan kullanımını sınırlandıran uluslararası bağlayıcı protokoller oluşturulması için lobi faaliyeti yürütülmeli ve mutlaka belirli bir protokole bağlanarak tedbirler uluslararası düzeyde alınmalı. 

 

Tüm bu önlemlerin kalıcı etkisinin, stratejik sektörlerde dışa bağımlılığı kıran yerli ve milli yapay zekâ altyapılarının geliştirilmesine bağlı olduğunu da bilmemiz gerekiyor. Türkiye bu konuda önemli bir adım atarak “Ulusal Yapay Zekâ Stratejisi (2021-2025)” kapsamında önemli stratejik kararlar aldı. Aynı zamanda 12. Kalkınma Planı içerisinde de önemli bir yer vererek kamusal anlamda konuyu ne kadar önemsediğini göstermiş oldu. Zira Avrupa Birliği’nin Dijital Hizmetler Yasası (DSA), OECD Yapay Zekâ İlkeleri, Çin’in Siber Güvenlik Yasası bu alanda alınan tedbirlerin bazıları. Grok’un Türkiye’de yarattığı kriz, dijital çağın gerçek güvenlik kalkanının ne teknoloji tekelleri ne de algoritmalar; bu sistemleri ulusal irade ve kolektif inisiyatifle sınırlandıran demokratik direnç olduğunu ortaya koymuştur.

İLGİLİ YAZILAR

Sitemizde mevzuata uygun biçimde çerez kullanılmaktadır. Bilgi için tıklayınız.